Hakaret Suçunun Kamu Görevlisine Karşı İşlenmesi

Suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi
Hükmün uygulanabilmesi için suçun kamu görevlisine karşı ve görevinden dolayı işlenmesi zorunludur.
TCK 125/3-a maddesinde düzenlenmiş olan eylemde kamu görevlisinin ne olduğu TCK 6/1-c bendi gereğince belirlenecektir. 765 sayılı TCK'dan farklı olarak 5237 sayılı TCK 125. maddesinde kamu görevlilerinin bu suçu işlemiş olmaları nedeniyle sıfatından dolayı ayrım yapılmamıştır.
TCK 6/1-c bendi gereğince: "kamusal faaliyetin yütürülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi," tanımına yer verilmiş; madde gerekçesinde de: "765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki 'memur' tanımının doğurduğu sakıncaları devam ettirecek nitelikte olan tanım tasarı metninden çıkarılarak; memur kavramını da kapsayan "kamu görevlisi" tanımına yer verilmiştir. Yapılan yeni tanıma göre; kişinin kamu görevlisi olması için aranacak yegâne ölçüt, gördüğü işin bir kamusal faaliyet olmasıdır. Bilindiği üzere, kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir. Bu faaliyetin yürütülmesine katılan kişilerin maaş, ücret veya sair bir maddî karşılık alıp almamalarının, bu işi sürekli, süreli veya geçici olarak yapmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Bu bakımdan, örneğin mesleklerinin icrası bağlamında avukat veya noterin kamu görevlisi olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Keza kişi, bilirkişilik, tercümanlık ve tanıklık faaliyetinin icrası kapsamında bir kamu görevlisidir. Askerlik görevi yapan kişiler de kamu görevlisidirler. Bu bakımdan örneğin bir suç vakıasına müdahil olan, bir tutuklu veya hükümlünün naklini gerçekleştiren jandarma subay veya erleri de, kamu görevlisidirler. Buna karşılık, kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda, bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağı açıktır." hükmüne yer verilmiştir.
Kişilerin kamu görevlisi sayılması için aranacak tek ölçüt bu durumda, yaptıkları işin kamusal faaliyet olmasıdır. Devlet adına yürütülen bir faaliyete kamu hukuku usûlüne göre iştirak eden herkes kamu görevlisidir. Kamu görevlisi statüsü kazanılabilmesi için kamusal faaliyetin yerine getirilmesine Anayasa 128. maddede belirtildiği şekilde "genel idare esaslarına göre" katılmak gerekir.
TCK 6/d maddesinde "...yüksek mahkemeler ve adli, idarî ve askerî mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar" yargı görevi yapanlar olarak ayrıca tanımlanmış olup, bu onların kamu görevlisi olmadıkları anlamına gelmemekte, kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi olarak değerlendirilmeleri gerekmektedir.[1]
TCK 6/1-c'de belirtilen tanıma göre bir kişinin kamu görevlisi sayılması için:
1- Yürütülen işlemin kamusal faaliyet olması,
2- Bu işin yürütülmesi katılan kişinin faaliyete katılma şekli,
3- Faaliyetin niteliği,
4- Kişinin idare ile özel hukuk içerisinde olmaması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.[2] Kişinin kamu görevlisi sayılması için çalıştığı yer ve çalışma statüsü değil, yaptığı iş esas alınmaktadır.[3]
1-Kamusal faaliyet
Gerek ceza hukukunda gerekse idare hukukunda açıkça tanımı yapılmayan, tanımlama sırasında daha önce kullanılmayan ve kullanılmayan bir kavram olarak karşımıza çıkan bir kavramdır.[4] Madde gerekçesinde yer alan "Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usûllere göre verilmiş olan bir siyasi kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesi" açıklamasından yola çıkılarak kişinin yerine getirdiği faaliyetin kamu görevi olmasa dahi gerçekleştirdiği etkinliğin kamusal nitelik taşıması halinde kamu görevlisi sayılması gerekmektedir.[5] Yeni düzenlemeyle kamusal faaliyetin yürütülmesine katılmanın tek kıstas olması nedeniyle kamu görevi yerine getirmedikleri halde din hizmetlileri veya genel hizmetler sınıfında görev yapanlar da 5237 sayılı TCK anlamında kamu görevlisi olarak değerlendirilecektir.[6] Kamu görevlisi olmak bakımından 5237 sayılı yasa gereğince faaliyetin niteliği yani objektif unsur dikkate alınmakta, kişinin söz konusu faaliyet içerisindeki şahsi konumu yani subjektif unsur dikkate alınmamaktadır.[7] Buna göre başbakana hakaretle köy muhtarına hakaret 765 sayılı TCK gereğince farklı cezalara tabiyken 5237 sayılı TCK'da her iki ceza da aynı yaptırıma tabi olmuştur. Bu durumda hakimin hakkaniyete uygun bir ceza tertip etmesi gerekmektedir.[8]
Dönmez, kamu görevlisi tabirinin bu şekilde genişletilmesiyle kamu görevlisi olmanın ayırıcı bir unsur olmaktan çıkıp toplum geneline yayıldığı, bu denli büyük bir alanı kapsamanın mantığı, faydası ve amacının anlaşılamadığını, kanun koyucunun özgü suçlarda kapsam genişlemesini zaten yapabildiği, ucu bucağı anlaşılmayan, sınır çizilmesinde problem yaşanılan bir düzenlemenin düşündürücü olduğunu belirtmektedir.[9]
2- Faaliyete Katılma Şekli
Kullanılan kavramların idare hukukundan bağımsız olarak yalnız ceza hukuku çerçevesi içerisinde değerlendirilmesi ve kamusal faaliyetin kamu görevi ve kamu hizmeti gerçekleştirenleri kapsadığı, kamuya yararlı bir faaliyetin yürütülmesine katılanları bu kapsamın dışında bıraktığı böylelikle "herhangi bir surette" ibaresindeki genişliğin sınırlanabileceği belirtilmektedir.[10]
Yargıtay'da; site ve apartman yönetim kurulu başkan ve görevlilerinin kamu görevlisi sayılmasına olanak bulunmaması nedeniyle görevi kötüye kullanma suçunun faili olamayacaklarını, Medeni Kanun 398 vd. Maddeleri gereğince kısıtlı olan babasına vasi atananın üstlendiği özel vesayet görevinin kamusal nitelik taşımayıp kamu görevlisi sayılmadığını; avukatlar, sağlık ocağında görev yapan hekimler, tanıklar, ihtiyar heyeti üyeleri, belediye başkanı, federasyon başkanları, vali yardımcıları, kooperatif yönetim kurulu başkan ve üyelerinin kamu görevlisi sayılacağını belirtmiştir. Ayrıca devlet ve vakıf üniversiteleri öğretim üyeleri de kamu görevlisi sayılacaktır.[11]
5237 sayılı TCK 5. maddesinde yer alan "Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır." hükmü gereğince KİT personelinin özel yasalarında memur gibi cezalandırılacağına ilişkin hükümler hükümsüz hale gelmiş olup, bu kişiler de ancak TCK 6/1-c maddesi kapsamında değerlendirilecek olup sonuç lorak KİT personeli de kamu görevlisi kapsamında değerlendirilecektir.[12]
KİT çalışanları dışında kendi özel yasalarında memur gibi cezalandırılacakları hükme bağlanmış olan çalışanlar bakımından da TCK 6/1-c maddesi kapsamında değerlendirilme yapılması ve bu kişilerin kamu görevlisi kapsamında tutulması gerekmektedir.[13]
Kamu görevlisine hakaret suçunda, bu nitelikli halin uygulanması için suçun huzurda ya da gıyapta yapılması konusunda ayrım yapılmamıştır. Ancak bu durumda da gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için ihtilât unsurunun gerçekleşmesi gerekmektedir.[14]
Kamu görevlisine hakaretten dolayı ceza arttırımına gidilebilmesi için suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi gerekmektedir. Yani görevin yürütülmesi ile hakaret teşkil eden eylem arasında nedensellik bağlantısı bulunmalıdır.[15] Mağdurun kamu görevlisi sıfatı, bu sıfatla görev yaptığı hususu belli olmalıdır. Suç anında kamu görevlisinin görevli ve yetkili olup olmadığı ve ne görev yaptığı araştırılmalı ve belirlenmelidir.[16]
Kamu görevlisine görevinden ayrıldıktan sonra görev nedeniyle hakaret edilmesi halinde yine fail hakkında arttırılmış olan cezaya hükmedilmesi gerekecektir. Kanun lafzına göre görev ve hakaret eylemi arasında bağ önemli olup, görevin devamı sırasında olması bu nedenle şart değildir.[17]
765 sayılı TCK'dan farklı olarak fiilin gıyapta ya da huzurda işlenmesi arasında fark gözetilmemiştir. Ancak gıyapta işlenmesi halinde ihtilât öğesi suçun unsurlarındandır ve cezalandırılabilme şartıdır. 765 sayılı yasadan farklı olarak 5237 sayılı TCK'da memuriyet derecesi farklı hükümlerle düzenlenmemiştir. Bu durumda mahkemenin temel cezayı belirlerken bu durumu dikkate alması gerekmektedir.
Kamu görevlisine karşı hakaret suçu takibi şikâyete bağlı suç değildir. Ancak tahkikatın başlaması için şikâyet şart görülmektedir. Ancak yabancı devlet temsilcileri açısından istisna bulunduğunu söylemek mümkündür. "Yabancı Devlet Temsilcilerine Karşı Suç" başlığını taşıyan TCK 342. Maddesi:
"(1) Türkiye Cumhuriyetinde sürekli veya geçici olarak görevlendirilmiş yabancı devlet temsilcileri ile bunların diplomasi memurları veya uluslararası kuruluşların temsilcileri ile bunların diplomatik ayrıcalık ve bağışıklık tanınan memurları, kendilerine karşı görevlerinden dolayı işlenen suçlar bakımından, kamu görevlisi kabul edilerek; suç işleyen kişiler hakkında, bu Kanunun ilgili hükümlerine göre cezaya hükmolunur.
(2) İşlenen suç hakaret ise, soruşturma ve kovuşturma yapılması, mağdurun şikâyetine bağlıdır."
Bu suçlarda suçun hakaret olması halinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun mensup olduğu devletin değil, kendisinin şikâyetine bağlıdır. Bu hakkın kullanılabilmesi devletler hukukuna hakim olan "mütekabiliyet ilkesi" gereği TCK 343. maddesiyle, karşılıklı olmasına yani mağdurun mensubu olduğu devlet kanunlarına göre de aynı hakların Türk devlet temsilcilerine tanınmış olmasına bağlıdır.[18]
TCK 125. madde 5. fıkrasında kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hali düzenlenmiştir.
"Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin Madde hükümleri uygulanır."
Türk Dil Kurumu online güncel sözlüğünde Kurul: "Bir işi yapmak, yönetmek veya bir kurum ve kuruluşu temsil etmek için görevlendirilmiş kişilerden oluşmuş topluluk, heyet, konsey, asamble" olarak tanımlanmıştır.[19] Kurul kavramının bu tanıma uygun olarak ancak mutlaka üyeleri kamu görevlisi niteliği taşıması gerektiği belirtilmektedir.[20]
765 sayılı TCK'da kurul kavramıyla yargı yetkisine sahip olan ve tek hakimli olmayan bütün mahkemeler, siyasî heyet ve askeri heyet olarak tek tek sayılmak suretiyle belirtilmişken, yeni TCK bu kapsamı daha da genişletmiş; disiplin kurulları, adalet komisyonu gibi kurullar da bu kapsama alınmıştır.[21]
4. CD'nin 05.12.2006 gün ve 2005/11873 Esas ve 2006/17270 Karar: "Sanığın görevli hakime görevi nedeniyle olmayıp görevi sırasında hakaret ettiğinin kabulü karşısında, eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 125 ve 131 maddeleri uyarınca soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı hakaret suçunu oluşturacağı gözetilerek şikâyet yokluğu nedeniyle düşme kararı yerine..."
765 sayılı yasa gereğince, kurula yönelik yapılan hakaret tek suç kabul edilip tek ceza verilirken, 5237 sayılı TCK uygulamasında, kurula hakaretin kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılacağı kabul edilmiş ve yasa açıkça zincirleme suça ilişkin TCK 43 maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiği düzenlenmiştir.
Kurula karşı hakaret durumunda belirtilen hükümlerin uygulanmasında da hakaretin görevin yapılmasından dolayı yapılması zorunludur.
Görevden dolayı hakarette yapılan görev ve hakaret arasında illiyet bağı bulunmalıdır. İlliyetin kurulamadığı hallerde maddenin ancak birinci fıkrası ile uygulama yapılabilecektir. Kamu görevlisinin faile karşı görev yapıyor olması şart olmayıp, görevi ile hakaret eylemi arasında illiyet bağının bulunması yeterlidir. Hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getirilme ve yürütülme şekline veya sonuçlarına ilişkin de olabilir. Yılar, kişisel nedenle ya da kamu görevlisinin görevini kötüye kullanması nedeniyle işlenen hakaret suçlarında bu nitelikli halin uygulanmayacağı ve bu durumda suçun soruşturulma ve kovuşturulmasının mağdur kamu görevlisinin şikâyetine bağlı olacağını belirtmektedir.[22] Kamu görevlisine karşı görev sırasında bile olsa görevinden dolayı hakaret edilmemesi halinde bu arttırım nedeni uygulanmayacaktır.[23]
Yargıtay 2. CD. 2009/39545 Esas 2011/7197 Karar : " 5237 sayılı TCK’nun 131/1.maddesi gereğince kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının mağdurun şikayetine bağlı olmadığı da nazara alınarak suç tarihinde Bağkur İl Müdürlüğü Elbistan İrtibat Bürosunda görev yapan mağdurun 5237 Sayılı TCK’nun 6/1-c.maddesi kapsamında kamu görevlisi olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile mağdurun şikayetten vazgeçtiği gerekçesiyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi,..."
Yargıtay 2. CD. 2010/19316 Esas 2012/7940 Karar 29.03.2012 kararda beraat kararının katılanca temyizi üzerine verilen kararda "Çavdır İcra Müdürlüğünün 2004/214 sayılı dosyasında borçlu olan sanığın, alacaklı vekili olan katılana yönelik eyleminin kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret açısından değerlendirilmemesi sonuca etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır."



[1]    Dönmez, B.Demren (2011) "Türk Ceza Kanunu'nda 'Kamu Görevlisi' Kavramı" TBB Dergisi (94), s.
            114.
[2]    Dönmez, s. 114, 115.
[3]    Aydın, Hüseyin "Kamu Görevlisi" http://huseyinaydin.av.tr/files/kamu-gorevlisi.pdf
[4]    Dönmez, s. 117.
[5]    Dönmez, s. 118.
[6]    Dönmez, s. 118.
[7]    Aydın, s. 11.
[8]    Yılar, s. 49.
[9]    Dönmez, s. 118.
[10]  Dönmez, s. 120, 121.
[11]  Dönmez, s. 121.
[12]  Dönmez, s. 125., Yılar, özel yasalarında kendilerine karşı suç işlenmesi halinde memur sayılacakları  belirtilen posta dağıtıcıları, özel güvenlik görevlileri, muhtarlar gibi görevlilerin kamu görevlisi sayılmasının gerektiği ancak belirli konularda suç işledikleri takdirde memur gibi cezalandırılacakları belirtilen ziraat odası çalışanları, kooperatif başkanı, yönetim ve denetleme kurulu üyeleri gibi görevlilerin bu nitelikli hal kapsamı dışında olduklarını belirtmektedir. Yılar, s. 49.
[13]  Dönmez, s. 126.
[14]  Yılar, s. 47.
[15]           Yenidünya ve Alşahin, s. 72.
[16]  Yılar, s. 48.
[17]           Yenidünya ve Alşahin, s. 72. Arısoy, s. 180.
[18]  Arısoy, s. 180.
[19]  Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/index.php?
[20]  Arısoy, s. 181.
[21]  Arısoy, s. 181.
[22]  Yılar, s. 47. Aynı çalışmada Yılar, kamu görevlisinin görevini kötüye kullanması nedeniyle gerçekleşmesi halinde bu durumun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi nedeniyle TCK 129/1 maddesi gereğince cezanın indirilmesinin de gerekebileceğini de belirtmektedir. s. 48.
[23]  Yılar, s. 48.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arif Nazım - Şehidin Destanı

TIBBİ ETİK