Değerli arkadaşım Ferhat'la Adana Düziçi Dumanlı yaylasındaydık. Ev sahiplerinin konuk severliği, ikramlar, muhteşem doğa, özellikle sabahları görülen sis efsaneydi.
Dumanlı yaylası bir mikroklima bölgesi. Bir çok tropikal meyvenin yetiştiği, kayın ormanları bulunan bir yer. Gece muhteşem bir sessizlik var haliyle. Düziçi yukarıdan karınca gibi görünmeye başladığı zaman anlıyorsunuz nasıl bir yere geldiğinizi. Dağların zirvesine kadar yol var. Muhteşem ve görülmeye değer.
Bizim için gerçekten sıra dışı olan tecrübe bu bölgede yaşayan insanlar için günlük hayatın bir parçası. Dağın tepesine kadar cami var. Zirveye yakın marketler de var.
Misafirperverlik had safhada. Tanımadığınız insanlarla selamlaşıyorsunuz. Sizi çay kahve içmeye davet ediyorlar. Tabi onlar bölgeden olan hemen herkesi tanıyorlar. Zaten bölgede yabancı yerleşimi hiç yok.
Türkiye'de ilk kurulan Köy Enstitülerinden birisi de Düziçi ilçesindeymiş. 1950'li yıllarda kapanmış. Mimariye, eğitim için ayrılan alan ve yapılan yapılara hayran olmamak mümkün değil.
Haşlanmış fısıtğı da burada gördük ilk defa. Tadı biraz çiğ nohutu andırıyor. Tuzlamak gerekiyor. Tabi ki kabukları çıkarıldıktan sonra...
Özellikle zirveye çıktığımızda akşama yakın bir zamandı. Hava muhteşemdi. Ancak korkutucu olduğunu da söylemek gerekiyor.
Düziçi'nde Karasu Şelalesi'nin de görülmesi gerekiyor. Özellikle yukarıda yamaçların kenarından ince bir koridor şeklinde çok güzel bir yolu var. Şelale yukarıdan çok güzel görünüyor.
Duvarda kertenkele. Buna şimdi hatırlamadığım farklı bir isim veriyorlar.
Evet... Eylül ayında papatya var Düziçi Dumanlıyayla'da.
Burada bizim deli karpuz dediğimiz, latince kapari denilen bitki de yetişiyor.
Harun Reşit Kalesi. Evet bizden önceki Anadolu'daki müslümanlardan kalan yapı. Restore edilmiş. Ama anlaşılan daha çok yenilenmeye ihtiyacı var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder