İDARİ YARGIDA KANUN
YOLLARI:
Genel Olarak
Kanun
yolu, davanın taraflarına tanınan hukuki bir yol olup, yanlış olduğu ileri
sürülen yargı kararlarının, ikinci veya üçüncü bir yargı merci tarafından
yeniden incelenmesi, değerlendirilmesini sağlayan bir başvuru yoludur.
Genel
olarak olağan ve olağanüstü kanun yolları olarak ikiyi ayrılır. Yargı
mercilerince verilen kararlara karşı, kanuni süresi içinde başvurulmaması ya da
başvurulup da isteğin reddedilmesi halinde bu kararlar kesinleşir. Yargı
yerlerinden verilen nihai kararların kesinleşmesine engel olan kanun yolları
olağan kanun yollarıdır.
Olağan
kanun yolları, istinaf ve temyizdir.
Olağan Kanun Yolları
i.
İstinaf (İYUK, m. 45)
ii.
Temyiz (İYUK, m. 46)
Olağanüstü Kanun
Yolları
i.
Kanun Yararına Temyiz (İYUK, m. 51)
ii.
Yargılamanın Yenilenmesi (İYUK, m. 53)
Olağan Kanun Yolları:
İstinaf:
İYUK
m. 45’e göre, idare ve vergi mahkemelerinin
kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi,
mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın
tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak,
konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve
idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi
mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna
başvurulamaz.
İdari yargılamada istinaf, temyizin
şekil ve usulüne tabidir. Dilekçe başlığı ya da içeriği dikkate alınmaksızın
bölge idare mahkemesine dosya gönderilir.
Dilekçeyi alan BİM’nin dört farklı
şekilde karar vermesi mümkündür:
i. İlk derece mahkemesi kararını
onaylama, başvuruyu red;
ii. İstinaf edilen husus maddi hataya
ilişkin ise düzelterek, başvuruyu red;
iii.İlk
derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olması halinde, istinaf başvurusunun
kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve esas hakkında hüküm
kurulması.
iv.İstinafın
haklı bulunduğu, ilk derece mahkemesinin görevsiz yetkisiz olduğu ya da
reddedilmiş ya da yasaklanmış hakim tarafından karar verilmesi halinde dosyanın
ilgili mahkemeye gönderilmesi. Bu kararlar kesin niteliktedir.
Bölge
idare mahkemelerinin 46 ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararları
kesindir. Bu kararlar, dosyayla birlikte
kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilir ve bu mahkemelerce yedi gün
içinde tebliğe çıkarılır.
İstinaf
başvurusuna konu edilen kararı veren ya da karara katılan hâkim, aynı davanın
istinaf yoluyla bölge idare mahkemesince incelenmesinde bulunamaz. İvedi
yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamaz.
Temyiz.
Danıştay
dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda
sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm
bulunsa dahi Danıştay’da, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz
edilebilir:
i.
Düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davaları.
ii.
Konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari
işlemler hakkında açılan davalar.
iii.
Belli bir meslekten, kamu görevinden veya öğrencilik statüsünden çıkarılma
sonucunu doğuran işlemlere karşı açılan iptal davaları.
iv.
Belli bir ticari faaliyetin icrasını süresiz veya otuz gün yahut daha uzun
süreyle engelleyen işlemlere karşı açılan iptal davaları.
v.
Müşterek kararnameyle yapılan atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri ile
daire başkanı ve daha üst düzey kamu görevlilerinin atama, naklen atama ve
görevden alma işlemleri hakkında açılan iptal davaları.
vi.
İmar planları, parselasyon işlemlerinden kaynaklanan davalar.
vii. Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez
Komisyonu ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca itiraz üzerine verilen
kararlar ile 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun
uygulanmasından doğan davalar.
viii.
Maden, taşocakları, orman, jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sular ile
ilgili mevzuatın uygulanmasına ilişkin işlemlere karşı açılan davalar.
ix.
Ülke çapında uygulanan öğrenim ya da bir meslek veya sanatın icrası veyahut
kamu hizmetine giriş amacıyla yapılan sınavlar hakkında açılan davalar.
x.
Liman, kruvaziyer limanı, yat limanı, marina, iskele, rıhtım, akaryakıt ve
sıvılaştırılmış petrol gazı boru hattı gibi kıyı tesislerine işletme izni
verilmesine ilişkin mevzuatın uygulanmasından doğan davalar.
xi.
8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret
Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun uygulanmasından ve 16/7/1997
tarihli ve 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim
Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan davalar.
xii.
6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun uygulanmasından
doğan davalar.
xiii.
3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun
uygulanmasından doğan davalar.
xiv.
Düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından görevli oldukları piyasa veya
sektörle ilgili olarak alınan kararlara karşı açılan davalar.
Temyiz
dilekçelerinin Danıştay Başkanlığına hitaben yazılması ve kanunun 3’üncü
maddesinde belirtilen hususları içermesi gerekir. Eksiklik bulunan dilekçelerin
tamamlatılması hususu ilgili yargı merciince tebliğ olunur. Onbeş gün içinde
eksikliklerin tamamlanmaması halinde temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına
karar verilir.
Temyiz
dilekçeleri, kararı veren bölge idare mahkemesine, Danıştay’a veya kanunun
4’üncü maddesinde belirtilen mercilere[1]
verilir.
Temyizde
verilebilecek kararlar:
i.
Onama: Kararı hukuka uygun bulursa onar.
ii.
Değiştirerek onama: Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen
gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek
onar.
iii.
Maddi hataların düzeltilmesi ile onama: Kararda yeniden yargılama yapılmasına
ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya
yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.
iv.
Bozma:
-
Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
-
Hukuka aykırı karar verilmesi,
-
Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya
eksikliklerin bulunması,
sebeplerinden
dolayı incelenen kararı bozar.
Kararların
kısmen onanması ve kısmen bozulması hâllerinde kesinleşen kısım Danıştay
kararında belirtilir.
Temyizde Danıştay Kararı Sonrası
İşlemler:
Onama:
İYUK m. 50’de düzenlenmiştir. Buna
göre, Temyiz incelemesi sonucunda verilen karar, dosyayla birlikte kararı veren
mercie gönderilir. Ancak
Danıştay ilgili dairesinin onamaya ilişkin kararları, dosyayla birlikte kararı
veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge idare mahkemesine gönderilir.
Bu kararlar, dosyanın geldiği tarihten itibaren yedi gün
içinde taraflara tebliğe çıkarılır.
Bozma:
Temyiz
incelemesi sonucunda verilen bozma kararı üzerine ilgili merci, dosyayı
öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden
karar verir. Bölge idare mahkemesi, Danıştayca verilen bozma kararına
uyabileceği gibi kararında ısrar da edebilir. Danıştay’ın bozma kararına
uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla
sınırlı olarak yapılır. Bölge idare mahkemesi, bozmaya uymayarak kararında
ısrar ederse, ısrar kararının temyizi hâlinde, talep, konusuna göre Danıştay
İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir ve karara bağlanır.
Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması
zorunludur.
Olağanüstü Kanun
Yolları:
Kanun Yararına Temyiz:
Hukuka
aykırı temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen kararlar yönünden Danıştay
Başsavcısı, ilgili bakanlığın istemi üzerine ya da kendiliğinden, kanun
yararına temyiz yoluna başvurabilir.
İYUK
m. 51’e göre Kanun Yararına Temyizin Şartları
i.
Bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi, vergi mahkemesi ve Danıştay’ın ilk
derece mahkemesi olarak verdiği bir karar bulunması,
ii.
Kararların olağan kanun yolu denetiminden geçmeden kesinleşmesi,
iii.
Kesinleşen kararların nitelikleri bakımından hukuka aykırı olması.
Kanun Yararına
Temyizde Başvuru Usulü
Bu
yola ancak Danıştay Başsavcısı tarafından başvuru ile gerçekleşir. Danıştay Başsavcısı
söz konusu başvuruyu ilgili bakanlığın talebi üzerine veya kendiliğinden de
yapabilir.
Buradaki
söz konusu bakanlık, davada taraf olan idarenin hiyerarşisi içinde bulunduğu
bakanlık veya vesayet makamı olan bakanlıktır. Öte yandan Adalet Bakanlığı’nın
da niteliği ve işlevi gereği bütün davalarda ilgili bakanlık olarak kabul
edilmesi gerekir. Ayrıca mahalli idareler ile ilgili davalarda İçişleri
Bakanlığı, mali gelir ve giderler bakımından da Maliye Bakanlığı, ilgili
bakanlık olarak değerlendirilmelidir.
İYUK
m.51’e göre, esas hükmün taraflarının kanun yararına bozma talep etmesi mümkün
değildir. Ancak davanın tarafları Danıştay Başsavcısı’na veya ilgili bakanlığa
başvurarak onların harekete geçmesini sağlayabilirler.
Kanun Yararına
Temyizde Yetkili Makamlar
Danıştay
Başsavcısı ilgili bakanlığın veya kendiliğinden kanun yararına bozma yoluna
başvurabilir. İYUK m. 51’de “olunabilir” ibaresi ile bu yolda takdir hakkının
Danıştay Başsavcısına ait olduğu belirtilmiştir.
Danıştay
Başsavcısı dilekçe ile bu konuda başvurusunu yapar. Başvuru dilekçesi taraflara
tebliğ edilmez.
Kanun
yararına bozmada yürütmenin durdurulması talep edilemez. Kanun yararına bozma
talebi kabul edilse dahi, kabul hükmünün taraflar üzerinde herhangi bir hukuki
etkisi olmaz.
Kanun Yararına
Temyizde Danıştay’ın Yaptığı İnceleme
Kanun
yararına bozma talebi, Danıştay’ın ilgili dairesi tarafından veya Danıştay’ın
ilk derece mahkemesi olarak gördüğü davalarda Danıştay’ın ilgili kurulu
tarafından incelenir.
Talep
Danıştay’ın ilgili dairesi veya kurulu tarafından uygun görülmez ise
reddedilir.
Talebin
kabul edilmesi halinde ise, kesin hüküm kanun yararına bozulur. Kanun yararına
bozma kararına karşı, kararın düzeltilmesi yoluna başvurulamaz.
Danıştay’ın
verdiği kanun yararına bozma kararından sonra, dava dosyası esas hükmü veren
mahkemeye gönderilir. Esas hükmü veren mahkemenin karara uyması ve direnmesi
söz konusu değildir. Bu nedenle esas hükmü veren mahkemenin, söz konusu
yargılamayı tekrardan görmesi mümkün değildir. Danıştay’ın kanun yararına bozma
kararının bir örneği de ilgili bakanlığa gönderilir.
Kanun Yararına
Temyizde Başvurusu Süresi
Kanun
yararına bozma yolunda, olağanüstü niteliği ve kesinleşmiş kararlar aleyhine
başvurulması göz önünde bulundurulduğunda bir süre kısıtlaması olmaması
gerektiği açıktır. Nitekim İYUK 51. maddesinde de kanun yararına bozma yoluna
ilişkin bir süre öngörülmemiştir. Buna göre, kanun yararına bozma yoluna
başvuru yetkisi bulunan kurumlar veya kişiler yürürlükteki hukuka aykırılığı
öğrendiği anda, kanun yararına bozma yoluna başvurabilirler.
Kanun
Yararına Temyizin Sonuçları
Kanun
yararına bozma kararları kesin kararı vermiş mahkemenin kararı üzerinde
herhangi bir sonuç doğurmaz. Kesin kararı vermiş mahkemenin kanun yararına
bozma kararına karşı gidebileceği bir yol yoktur. Kanun yararına bozma kararı
sonucunda esas hüküm, ilgili mahkemece tekrar gündeme alınıp görüşülmez.
Kanun
yararına bozma kararı yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden birini de
oluşturuyorsa, Danıştayın verdiği karar yargılamanın yenilenmesi talebini
inceleyecek olan esas hükmü vermiş mahkeme kararları için kesin bir delil
niteliği taşıması gerekir.
Kanun
yararına bozma isteminin yanında yürütmeyi durdurma talebi istenemez. Çünkü
kanun yararına bozma kararının davanın esasına ve taraflarına ilişkin herhangi
bir hukuki değişikliğe yol açmaması yürütmeyi durdurma talebinin işlevine
aykırıdır.
Danıştay
tarafından kanun yararına bozma kararı verildikten sonra kararın bir örneği
ilgili bakanlığa gönderilir. İlgili bakanlık Danıştay Başsavcılığına başvuran
bakanlık olabileceği gibi Başsavcılık tarafından uygun görülen başka bir
bakanlık da olabilir.
Kanun
yararına bozma kararı Resmi Gazetede yayınlanır.
Yargılamanın
Yenilenmesi
Yargılamanın
yenilenmesi, bazı yargılama hatalarından veya eksikliklerinden dolayı, maddi
anlamda kesin hükmün ortadan kaldırılması ve daha evvel kesin hükme bağlanmış
olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan
olağanüstü bir kanun yoludur.
Yargılamanın
Yenilenmesinin Şartları
i. Kesin hüküm bulunmalı,
ii. Kanunda belirtilen nedenlerden
birisi bulunmalı,
iii. Kanunda belirtilen sürede
başvurulmalıdır.
Kesin
nitelikte olmayan ara kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna
başvurulamaz. Davayı sonuçlandıran feragat, sulh, kabul gibi taraf işlemlerinde
de yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.
Yargılamanın
Yenilenmesi Nedenleri
i.
Belgenin Sonradan Ele Geçmesi: Zorlayıcı sebepler nedeniyle ya da lehine
karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir
belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, yargılamanın
yenilenmesi nedenidir. Bu belgenin dava görüldüğü sırada var olması ve hükmü
etkileyecek nitelikte bulunması fakat dava sırasında ele geçirilememiş olması
gerekir. Yargılamanın yenilenmesini isteme süresi, belgenin elde edildiği
tarihten itibaren başlar.
ii.
Belgenin Sahteliği: Hükme esas alınan belgenin sahteliğine hükmedilmiş
veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya
sahtelik hakkındaki hüküm, karardan önce verilmiş olup da, yargılamanın
yenilenmesini isteyen kimsenin, karar zamanında bundan haberi bulunmamış
olması.
Burada
yargılamanın yenilenmesini isteme süresi, sahtelik hakkındaki hükmün
kesinleştiği tarihten itibaren işler.
iii.
Hükme Esas Alınan İlamın Ortadan Kalkması: Hükme esas alınan bir ilam
hükmünün kesinleşen bir mahkeme kararı ile bozularak ortadan kalkması.
Kesin
kanıt olarak kullanılan ve ortadan kaldırılan hüküm, bir ceza mahkemesinden ya
da bir hukuk mahkemesinden ya da idari bir mahkemeden verilmiş olabilir.
iv.
Bilirkişinin Bilerek Gerçeğe Aykırı Rapor Vermesi: Bilirkişinin bilerek
gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararı ile belirlenmesi.
Bu
raporun yargılamanın yenilenmesi nedeni sayılabilmesi için, hükmün verilmesinde
etkili olması gerekir. Burada süre, mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren
başlar.
v.
Hile Kullanılmış Olması: Lehine hüküm verilen tarafın, hükme etkisi olan
bir hile kullanmış olması yargılamanın yenilenmesi nedenidir.
Burada
söz konusu olan hile, tanıklık, yalan yere and içme, sahte belge gibi
nedenlerin dışında kalan hileli bir tutumdur. Davayı kazanan tarafın karşı
tarafın avukatı ile anlaşması veya davanın yürütülmesi sırasında yazılı
bildirimlerin alınmasında hileli yollara başvurulması, bildirimin asıl davalı
yerine bir başkasına yaptırılması gibi. Burada süre, hilenin ortaya çıktığı
andan itibaren başlar.
vi.
Vekil ya da Yasal Temsilci Olmayan Kimseler: Vekil ya da kanuni temsilci
olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunmasıdır. Örneğin;
yöntem kurallarına göre, vekil olma niteliği bulunmayan kimseye bildirim
yapılarak davanın yürütülmüş ve karara bağlanmış olması gibi. Burada, sadece
davanın vekil veya mümessil olmayan kimseler ile görülmüş olması yeterlidir; bu
sakatlığın hükmü etkilemiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Burada
süre, yargılamanın yenilenmesi istemine konu olan yargı kararının, aleyhine
karar verilen kişiye, ya da gerçek vekil, ya da temsilcisine bildirimi
tarihinde itibaren başlar.
vii.
Çekinme: Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hâkimin katılması ile
karar verilmiş olmasıdır. Çekinmesi gereken hâkimin karara katılmış olması
yeterlidir, sonucu etkileyip etkilememesi önemli değildir. Burada süre kararın
yazılı bildirimi tarihinden itibaren başlar.
viii.
Birbirine Aykırı Hükümler: Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava
hakkında verilen karara aykırı yeni bir karar verilmesine sebep olabilecek
kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkemeye yahut başka bir mahkeme tarafından
evvelki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunmasıdır. Yargılamanın
yenilenmesi yoluna gidilebilmesi için her iki hükmün de kesinleşmesi
gereklidir. Burada süre, ikinci kararın kesinleşmesinden itibaren başlar.
ix.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Aykırı Hüküm: Hükmün, İnsan Haklarını ve
Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali
suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla
tespit edilmiş olması da yargılamanın yenilenmesi nedeni kabul edilmektedir.
x.
Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucu verilen iptal kararları da
yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilir. Yargılamanın yenilenmesi
olanağının kabul edildiği durumlarda, yargılamanın yenilenmesi isteminin
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten
itibaren en geç 90 gün içinde yapılması gerekir.
Yargılamanın Yenilenmesine
Başvuru Süresi
İYUK
m.53’te belirtilen nedenler açısından, aleyhine kesinleşmiş karar verilen
taraf, yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilmek için kural olarak 60
günlük bir süreye tabidir. Ancak bunun istisnası olarak, İYUK m.53/1-h ve m.53/1-ı
bentlerinde belirtilen durumlar için özel süreler düzenlenmiştir.
İYUK
m.53/1-h bendinde yazılı sebep için (mahkeme tarafından evvelki ilamın hükmüne
aykırı bir karar verilmesi halinde) 10 yıllık bir süre verilmiştir. Yani söz
konusu sebep gerçekleştiği takdirde, aleyhine karar verilen taraf 10 yıl
içerisinde yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilecektir.
Bunun
yanında İYUK m.53/1-ı bendinde yazılı sebep için ise (Hükmün, AİHS veya eki
protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin AİHM tarafından tespit edilmiş
olması veya hüküm aleyhine AİHM’ne yapılan başvuru hakkında dostane çözüm veya
tek taraflı bildirim sonucunda düşme kararı verilmesi halinde) 1 yıllık bir
süre verilmiştir. Yani söz konusu sebep gerçekleştiği takdirde, AİHM’nin
kararının ilgilisi olan taraf 1 yıl içerisinde yargılamanın yenilenmesi
isteminde bulunabilecektir.
İYUK
m.53/3’e göre söz konusu bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden
gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak hesaplanır.
Yargılamanın Yenilenmesi
İsteminde Bulunma Yetkisi
Asıl
davanın taraflarına aittir. Davanın taraflarından olmayan bir kimse,
yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunamaz. Hukuki menfaat bu aşamada da
mutlak surette aranmalıdır. Lehine karar alınmış olan taraf ise yargılamanın yenilenmesi
yoluna başvuramaz.
Yargılamanın
Yenilenmesinde Karşı Taraf
Yargılamanın
yenilenmesi isteminde bulunan taraf, yargılamanın yenilenmesi dilekçesinde,
karşı tarafı da belirtme durumundadır. Yargılamanın yenilenmesine konu olan
karardan yararlanan taraf, karşı taraf olarak gösterilir. Başka bir deyişler,
eğer davacı yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunuyorsa, davalı karşı taraf
olarak gösterilir.
Yargılamanın
Yenilenmesi Başvuru Şekli:
Yargılamanın
yenilenmesi istemi, bir dilekçe ile esas kararı vermiş olan mahkemeden istenir.
Yargılamanın
yenilenmesi istemleri, kural olarak esas kararı vermiş mahkemece karara
bağlanır. İki ayrı yargı yeri tarafından verilen kararların çelişkili olması
nedeni ile yargılamanın yenilenmesi istemine bakacak olan mahkeme, son kararı
veren mahkemedir. Buna karşın, çelişkili kararlardan biri Danıştay, diğeri alt
düzey idari yargı yeri tarafından verilmiş ise, son kararı verenin Danıştay
olduğuna bakılmaksızın, yargılamanın yenilenmesi istemini Danıştay karara
bağlar.
Yargılamanın
yenilenmesi isteminin kabulü üzerine, yapılacak yargılama sonunda, mahkeme iki
olasılıkla karşılaşır: Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi nedeni bulunsa bile,
ya eski kararını doğru bulur ve yineler, ya da eski kararının bir bölümünü, ya
da tümünü değiştirir. Yargılamanın yenilenmesi üzerine, eski hükmün bir
bölümünün, ya da tümünün değiştirilmesine karar verilmesi durumunda, yeni karar
eski kararın yerini alır. Bu karara karşı, temyiz yoluna gidilebilir. Buna
karşın, yargılamanın yenilenmesi yoluna, aynı nedene dayanarak ikinci kez
başvurulamaz.
[1] Dilekçeler ve savunmalar ile
davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme
başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi
başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde
kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı
memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.