6 Temmuz 2021 Salı

İDARİ YARGI YOLLARI

 

İDARİ YARGIDA KANUN YOLLARI:

Genel Olarak

Kanun yolu, davanın taraflarına tanınan hukuki bir yol olup, yanlış olduğu ileri sürülen yargı kararlarının, ikinci veya üçüncü bir yargı merci tarafından yeniden incelenmesi, değerlendirilmesini sağlayan bir başvuru yoludur.

Genel olarak olağan ve olağanüstü kanun yolları olarak ikiyi ayrılır. Yargı mercilerince verilen kararlara karşı, kanuni süresi içinde başvurulmaması ya da başvurulup da isteğin reddedilmesi halinde bu kararlar kesinleşir. Yargı yerlerinden verilen nihai kararların kesinleşmesine engel olan kanun yolları olağan kanun yollarıdır.

Olağan kanun yolları, istinaf ve temyizdir.

Olağan Kanun Yolları

i. İstinaf (İYUK, m. 45)

ii. Temyiz (İYUK, m. 46)

Olağanüstü Kanun Yolları

i. Kanun Yararına Temyiz (İYUK, m. 51)

ii. Yargılamanın Yenilenmesi (İYUK, m. 53)

Olağan Kanun Yolları:

İstinaf:

İYUK m. 45’e göre, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.

İdari yargılamada istinaf, temyizin şekil ve usulüne tabidir. Dilekçe başlığı ya da içeriği dikkate alınmaksızın bölge idare mahkemesine dosya gönderilir.

Dilekçeyi alan BİM’nin dört farklı şekilde karar vermesi mümkündür:

i. İlk derece mahkemesi kararını onaylama, başvuruyu red;

ii. İstinaf edilen husus maddi hataya ilişkin ise düzelterek, başvuruyu red;

iii.İlk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olması halinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve esas hakkında hüküm kurulması.

iv.İstinafın haklı bulunduğu, ilk derece mahkemesinin görevsiz yetkisiz olduğu ya da reddedilmiş ya da yasaklanmış hakim tarafından karar verilmesi halinde dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesi. Bu kararlar kesin niteliktedir.

Bölge idare mahkemelerinin 46 ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararları kesindir. Bu kararlar, dosyayla birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilir ve bu mahkemelerce yedi gün içinde tebliğe çıkarılır.

İstinaf başvurusuna konu edilen kararı veren ya da karara katılan hâkim, aynı davanın istinaf yoluyla bölge idare mahkemesince incelenmesinde bulunamaz. İvedi yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamaz.

Temyiz.

Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir:

i. Düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davaları.

ii. Konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalar.

iii. Belli bir meslekten, kamu görevinden veya öğrencilik statüsünden çıkarılma sonucunu doğuran işlemlere karşı açılan iptal davaları.

iv. Belli bir ticari faaliyetin icrasını süresiz veya otuz gün yahut daha uzun süreyle engelleyen işlemlere karşı açılan iptal davaları.

v. Müşterek kararnameyle yapılan atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri ile daire başkanı ve daha üst düzey kamu görevlilerinin atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri hakkında açılan iptal davaları.

vi. İmar planları, parselasyon işlemlerinden kaynaklanan davalar.

 vii. Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca itiraz üzerine verilen kararlar ile 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun uygulanmasından doğan davalar.

viii. Maden, taşocakları, orman, jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sular ile ilgili mevzuatın uygulanmasına ilişkin işlemlere karşı açılan davalar.

ix. Ülke çapında uygulanan öğrenim ya da bir meslek veya sanatın icrası veyahut kamu hizmetine giriş amacıyla yapılan sınavlar hakkında açılan davalar.

x. Liman, kruvaziyer limanı, yat limanı, marina, iskele, rıhtım, akaryakıt ve sıvılaştırılmış petrol gazı boru hattı gibi kıyı tesislerine işletme izni verilmesine ilişkin mevzuatın uygulanmasından doğan davalar.

xi. 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun uygulanmasından ve 16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan davalar.

xii. 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun uygulanmasından doğan davalar.

xiii. 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun uygulanmasından doğan davalar.

xiv. Düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili olarak alınan kararlara karşı açılan davalar.

Temyiz dilekçelerinin Danıştay Başkanlığına hitaben yazılması ve kanunun 3’üncü maddesinde belirtilen hususları içermesi gerekir. Eksiklik bulunan dilekçelerin tamamlatılması hususu ilgili yargı merciince tebliğ olunur. Onbeş gün içinde eksikliklerin tamamlanmaması halinde temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına karar verilir.

Temyiz dilekçeleri, kararı veren bölge idare mahkemesine, Danıştay’a veya kanunun 4’üncü maddesinde belirtilen mercilere[1] verilir.

Temyizde verilebilecek kararlar: 

i. Onama: Kararı hukuka uygun bulursa onar.

ii. Değiştirerek onama: Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar.

iii. Maddi hataların düzeltilmesi ile onama: Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.

iv. Bozma:

- Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

- Hukuka aykırı karar verilmesi,

- Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması,

sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozar.

Kararların kısmen onanması ve kısmen bozulması hâllerinde kesinleşen kısım Danıştay kararında belirtilir.

            Temyizde Danıştay Kararı Sonrası İşlemler:

Onama:

            İYUK m. 50’de düzenlenmiştir. Buna göre, Temyiz incelemesi sonucunda verilen karar, dosyayla birlikte kararı veren mercie gönderilir. Ancak Danıştay ilgili dairesinin onamaya ilişkin kararları, dosyayla birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge idare mahkemesine gönderilir. Bu kararlar, dosyanın geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde taraflara tebliğe çıkarılır.

Bozma:

Temyiz incelemesi sonucunda verilen bozma kararı üzerine ilgili merci, dosyayı öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar verir. Bölge idare mahkemesi, Danıştayca verilen bozma kararına uyabileceği gibi kararında ısrar da edebilir. Danıştay’ın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır. Bölge idare mahkemesi, bozmaya uymayarak kararında ısrar ederse, ısrar kararının temyizi hâlinde, talep, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir ve karara bağlanır. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması zorunludur.

Olağanüstü Kanun Yolları:

Kanun Yararına Temyiz:

Hukuka aykırı temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen kararlar yönünden Danıştay Başsavcısı, ilgili bakanlığın istemi üzerine ya da kendiliğinden, kanun yararına temyiz yoluna başvurabilir.

İYUK m. 51’e göre Kanun Yararına Temyizin Şartları

i. Bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi, vergi mahkemesi ve Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak verdiği bir karar bulunması,

ii. Kararların olağan kanun yolu denetiminden geçmeden kesinleşmesi,

iii. Kesinleşen kararların nitelikleri bakımından hukuka aykırı olması.

Kanun Yararına Temyizde Başvuru Usulü

Bu yola ancak Danıştay Başsavcısı tarafından başvuru ile gerçekleşir. Danıştay Başsavcısı söz konusu başvuruyu ilgili bakanlığın talebi üzerine veya kendiliğinden de yapabilir.

Buradaki söz konusu bakanlık, davada taraf olan idarenin hiyerarşisi içinde bulunduğu bakanlık veya vesayet makamı olan bakanlıktır. Öte yandan Adalet Bakanlığı’nın da niteliği ve işlevi gereği bütün davalarda ilgili bakanlık olarak kabul edilmesi gerekir. Ayrıca mahalli idareler ile ilgili davalarda İçişleri Bakanlığı, mali gelir ve giderler bakımından da Maliye Bakanlığı, ilgili bakanlık olarak değerlendirilmelidir.

İYUK m.51’e göre, esas hükmün taraflarının kanun yararına bozma talep etmesi mümkün değildir. Ancak davanın tarafları Danıştay Başsavcısı’na veya ilgili bakanlığa başvurarak onların harekete geçmesini sağlayabilirler.

Kanun Yararına Temyizde Yetkili Makamlar

Danıştay Başsavcısı ilgili bakanlığın veya kendiliğinden kanun yararına bozma yoluna başvurabilir. İYUK m. 51’de “olunabilir” ibaresi ile bu yolda takdir hakkının Danıştay Başsavcısına ait olduğu belirtilmiştir.

Danıştay Başsavcısı dilekçe ile bu konuda başvurusunu yapar. Başvuru dilekçesi taraflara tebliğ edilmez.

Kanun yararına bozmada yürütmenin durdurulması talep edilemez. Kanun yararına bozma talebi kabul edilse dahi, kabul hükmünün taraflar üzerinde herhangi bir hukuki etkisi olmaz.

Kanun Yararına Temyizde Danıştay’ın Yaptığı İnceleme

Kanun yararına bozma talebi, Danıştay’ın ilgili dairesi tarafından veya Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak gördüğü davalarda Danıştay’ın ilgili kurulu tarafından incelenir.

Talep Danıştay’ın ilgili dairesi veya kurulu tarafından uygun görülmez ise reddedilir.

Talebin kabul edilmesi halinde ise, kesin hüküm kanun yararına bozulur. Kanun yararına bozma kararına karşı, kararın düzeltilmesi yoluna başvurulamaz.

Danıştay’ın verdiği kanun yararına bozma kararından sonra, dava dosyası esas hükmü veren mahkemeye gönderilir. Esas hükmü veren mahkemenin karara uyması ve direnmesi söz konusu değildir. Bu nedenle esas hükmü veren mahkemenin, söz konusu yargılamayı tekrardan görmesi mümkün değildir. Danıştay’ın kanun yararına bozma kararının bir örneği de ilgili bakanlığa gönderilir.

Kanun Yararına Temyizde Başvurusu Süresi

Kanun yararına bozma yolunda, olağanüstü niteliği ve kesinleşmiş kararlar aleyhine başvurulması göz önünde bulundurulduğunda bir süre kısıtlaması olmaması gerektiği açıktır. Nitekim İYUK 51. maddesinde de kanun yararına bozma yoluna ilişkin bir süre öngörülmemiştir. Buna göre, kanun yararına bozma yoluna başvuru yetkisi bulunan kurumlar veya kişiler yürürlükteki hukuka aykırılığı öğrendiği anda, kanun yararına bozma yoluna başvurabilirler.

Kanun Yararına Temyizin Sonuçları

Kanun yararına bozma kararları kesin kararı vermiş mahkemenin kararı üzerinde herhangi bir sonuç doğurmaz. Kesin kararı vermiş mahkemenin kanun yararına bozma kararına karşı gidebileceği bir yol yoktur. Kanun yararına bozma kararı sonucunda esas hüküm, ilgili mahkemece tekrar gündeme alınıp görüşülmez.

Kanun yararına bozma kararı yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden birini de oluşturuyorsa, Danıştayın verdiği karar yargılamanın yenilenmesi talebini inceleyecek olan esas hükmü vermiş mahkeme kararları için kesin bir delil niteliği taşıması gerekir.

Kanun yararına bozma isteminin yanında yürütmeyi durdurma talebi istenemez. Çünkü kanun yararına bozma kararının davanın esasına ve taraflarına ilişkin herhangi bir hukuki değişikliğe yol açmaması yürütmeyi durdurma talebinin işlevine aykırıdır.

Danıştay tarafından kanun yararına bozma kararı verildikten sonra kararın bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir. İlgili bakanlık Danıştay Başsavcılığına başvuran bakanlık olabileceği gibi Başsavcılık tarafından uygun görülen başka bir bakanlık da olabilir.

Kanun yararına bozma kararı Resmi Gazetede yayınlanır.

Yargılamanın Yenilenmesi

Yargılamanın yenilenmesi, bazı yargılama hatalarından veya eksikliklerinden dolayı, maddi anlamda kesin hükmün ortadan kaldırılması ve daha evvel kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur.

Yargılamanın Yenilenmesinin Şartları

            i. Kesin hüküm bulunmalı,

            ii. Kanunda belirtilen nedenlerden birisi bulunmalı,

            iii. Kanunda belirtilen sürede başvurulmalıdır.

Kesin nitelikte olmayan ara kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamaz. Davayı sonuçlandıran feragat, sulh, kabul gibi taraf işlemlerinde de yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.

Yargılamanın Yenilenmesi Nedenleri

i. Belgenin Sonradan Ele Geçmesi: Zorlayıcı sebepler nedeniyle ya da lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, yargılamanın yenilenmesi nedenidir. Bu belgenin dava görüldüğü sırada var olması ve hükmü etkileyecek nitelikte bulunması fakat dava sırasında ele geçirilememiş olması gerekir. Yargılamanın yenilenmesini isteme süresi, belgenin elde edildiği tarihten itibaren başlar.

ii. Belgenin Sahteliği: Hükme esas alınan belgenin sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm, karardan önce verilmiş olup da, yargılamanın yenilenmesini isteyen kimsenin, karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması.

Burada yargılamanın yenilenmesini isteme süresi, sahtelik hakkındaki hükmün kesinleştiği tarihten itibaren işler.

iii. Hükme Esas Alınan İlamın Ortadan Kalkması: Hükme esas alınan bir ilam hükmünün kesinleşen bir mahkeme kararı ile bozularak ortadan kalkması.

Kesin kanıt olarak kullanılan ve ortadan kaldırılan hüküm, bir ceza mahkemesinden ya da bir hukuk mahkemesinden ya da idari bir mahkemeden verilmiş olabilir.

iv. Bilirkişinin Bilerek Gerçeğe Aykırı Rapor Vermesi: Bilirkişinin bilerek gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararı ile belirlenmesi.

Bu raporun yargılamanın yenilenmesi nedeni sayılabilmesi için, hükmün verilmesinde etkili olması gerekir. Burada süre, mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren başlar.

v. Hile Kullanılmış Olması: Lehine hüküm verilen tarafın, hükme etkisi olan bir hile kullanmış olması yargılamanın yenilenmesi nedenidir.

Burada söz konusu olan hile, tanıklık, yalan yere and içme, sahte belge gibi nedenlerin dışında kalan hileli bir tutumdur. Davayı kazanan tarafın karşı tarafın avukatı ile anlaşması veya davanın yürütülmesi sırasında yazılı bildirimlerin alınmasında hileli yollara başvurulması, bildirimin asıl davalı yerine bir başkasına yaptırılması gibi. Burada süre, hilenin ortaya çıktığı andan itibaren başlar.

vi. Vekil ya da Yasal Temsilci Olmayan Kimseler: Vekil ya da kanuni temsilci olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunmasıdır. Örneğin; yöntem kurallarına göre, vekil olma niteliği bulunmayan kimseye bildirim yapılarak davanın yürütülmüş ve karara bağlanmış olması gibi. Burada, sadece davanın vekil veya mümessil olmayan kimseler ile görülmüş olması yeterlidir; bu sakatlığın hükmü etkilemiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Burada süre, yargılamanın yenilenmesi istemine konu olan yargı kararının, aleyhine karar verilen kişiye, ya da gerçek vekil, ya da temsilcisine bildirimi tarihinde itibaren başlar.

vii. Çekinme: Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hâkimin katılması ile karar verilmiş olmasıdır. Çekinmesi gereken hâkimin karara katılmış olması yeterlidir, sonucu etkileyip etkilememesi önemli değildir. Burada süre kararın yazılı bildirimi tarihinden itibaren başlar.

viii. Birbirine Aykırı Hükümler: Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir karar verilmesine sebep olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkemeye yahut başka bir mahkeme tarafından evvelki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunmasıdır. Yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmesi için her iki hükmün de kesinleşmesi gereklidir. Burada süre, ikinci kararın kesinleşmesinden itibaren başlar.

ix. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Aykırı Hüküm: Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması da yargılamanın yenilenmesi nedeni kabul edilmektedir.

x. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucu verilen iptal kararları da yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilir. Yargılamanın yenilenmesi olanağının kabul edildiği durumlarda, yargılamanın yenilenmesi isteminin Anayasa Mahkemesinin iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten itibaren en geç 90 gün içinde yapılması gerekir.

Yargılamanın Yenilenmesine Başvuru Süresi

İYUK m.53’te belirtilen nedenler açısından, aleyhine kesinleşmiş karar verilen taraf, yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilmek için kural olarak 60 günlük bir süreye tabidir. Ancak bunun istisnası olarak, İYUK m.53/1-h ve m.53/1-ı bentlerinde belirtilen durumlar için özel süreler düzenlenmiştir.

İYUK m.53/1-h bendinde yazılı sebep için (mahkeme tarafından evvelki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmesi halinde) 10 yıllık bir süre verilmiştir. Yani söz konusu sebep gerçekleştiği takdirde, aleyhine karar verilen taraf 10 yıl içerisinde yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilecektir.

Bunun yanında İYUK m.53/1-ı bendinde yazılı sebep için ise (Hükmün, AİHS veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin AİHM tarafından tespit edilmiş olması veya hüküm aleyhine AİHM’ne yapılan başvuru hakkında dostane çözüm veya tek taraflı bildirim sonucunda düşme kararı verilmesi halinde) 1 yıllık bir süre verilmiştir. Yani söz konusu sebep gerçekleştiği takdirde, AİHM’nin kararının ilgilisi olan taraf 1 yıl içerisinde yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilecektir.

İYUK m.53/3’e göre söz konusu bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak hesaplanır.

Yargılamanın Yenilenmesi İsteminde Bulunma Yetkisi

Asıl davanın taraflarına aittir. Davanın taraflarından olmayan bir kimse, yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunamaz. Hukuki menfaat bu aşamada da mutlak surette aranmalıdır. Lehine karar alınmış olan taraf ise yargılamanın yenilenmesi yoluna başvuramaz.

Yargılamanın Yenilenmesinde Karşı Taraf

Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan taraf, yargılamanın yenilenmesi dilekçesinde, karşı tarafı da belirtme durumundadır. Yargılamanın yenilenmesine konu olan karardan yararlanan taraf, karşı taraf olarak gösterilir. Başka bir deyişler, eğer davacı yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunuyorsa, davalı karşı taraf olarak gösterilir.

Yargılamanın Yenilenmesi Başvuru Şekli:

Yargılamanın yenilenmesi istemi, bir dilekçe ile esas kararı vermiş olan mahkemeden istenir.

Yargılamanın yenilenmesi istemleri, kural olarak esas kararı vermiş mahkemece karara bağlanır. İki ayrı yargı yeri tarafından verilen kararların çelişkili olması nedeni ile yargılamanın yenilenmesi istemine bakacak olan mahkeme, son kararı veren mahkemedir. Buna karşın, çelişkili kararlardan biri Danıştay, diğeri alt düzey idari yargı yeri tarafından verilmiş ise, son kararı verenin Danıştay olduğuna bakılmaksızın, yargılamanın yenilenmesi istemini Danıştay karara bağlar.

Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulü üzerine, yapılacak yargılama sonunda, mahkeme iki olasılıkla karşılaşır: Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi nedeni bulunsa bile, ya eski kararını doğru bulur ve yineler, ya da eski kararının bir bölümünü, ya da tümünü değiştirir. Yargılamanın yenilenmesi üzerine, eski hükmün bir bölümünün, ya da tümünün değiştirilmesine karar verilmesi durumunda, yeni karar eski kararın yerini alır. Bu karara karşı, temyiz yoluna gidilebilir. Buna karşın, yargılamanın yenilenmesi yoluna, aynı nedene dayanarak ikinci kez başvurulamaz.



[1] Dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde  büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arif Nazım - Şehidin Destanı

TIBBİ ETİK