21 Mart 2024 Perşembe

Çocukluğuma...

 

Çocukluğuma nereden başlamalıyım? 

Çoğunlukla göçmenlerin yaşadığı Meşe Sokak'tan mı yoksa etrafı zeytin ağaçları ve üzüm bağlarıyla çevrili 152. Sokak'tan mı?

İzmir'de geçti çocukluğum...

Cumaovası 3.000 nüfuslu küçük bir nahiyeydi. İzmir'e 20 km mesafede, üzüm bağları, zeytin, incir, badem ağaçlarıyla, daha çok köyü andıran, küçük bir kasabaydı Cumaovası...Eski merkezi yıkılmış ve bu yıkıntıların bulunduğu yer Cumabat adını almış, yeni merkezi beş kilometre kadar ötede yine bir alüvyon araziye taşınmış...

Bu küçük yemyeşil kasaba, 10'lu yaşlarımda -bana göre- dünyada daha kötüsü olmayan bir yerdi. O zamanlar şehir merkezleri, özellikle de Kemeraltı, Kordon, Alsancak sadece İzmir'in değil, bütün Türkiye'nin gözbebeğiydi. Belki de bu sebepten...

152 Sokak'ta bir kaç ev vardı...Herkesin maddi durumu üç aşağı beş yukarı birbirine yakındı. Herkes birbirini bilir, ailece görüşürdü. Arkadaşlıklar, dostluklar, yardımlaşmalar, komşuluklar vardı. 

Top oynamak ne keyifliydi. Hasan, Gölcükler köyünde doğmuş, büyümüş, sonradan mahalleye taşınmıştı. Naylona taşla vurarak uçurtma yapmayı ondan öğrenmiştik. Naylon olmazsa unla yapıştırılmaya çalışılan, ama bir türlü uçmayan uçurtmaları veya basitçe kağıttan katlayarak ince makara ipiyle uçurttuğumuz şeytan uçurtmalarını da Hasan'dan öğrenmiştik...

Herkesin köpeği vardı. Hasanlarınkisi Karabaş'tı. Amcamlarınkisi Topak, bizimkisi Minik'ti...Minik, aslında kocaman bir köpekti...

Mahallede hemen hemen herkesin kuyusu vardı. Herkes birbirinin kuyusunun kaç metre olduğunu bile bilirdi. 

Mahallede şimdilerde yerlerinde evler bulunan devasa zeytin ağaçları vardı. Yaz günlerinde altlarında oturup sohbet etmek ne keyifliydi. 

Burada yetişen incir, dünyanın hiçbir yerinde yetişmezdi. Pazarda satılmazdı. Her gelip geçen rahatlıkla kopartıp alır, tadına bakardı. O kadar çok olurdu ki toplanmadığı için dallardan yerlere düşer telef olurdu. 

Baharda kendiliğinden yetişen papatya, bembeyaz bir halıya dönüştürürdü bütün ovayı. Öyle yoğun, öyle güzel bir kokusu olurdu ki tarifsiz...

Hele lale tarlası dediğimiz bir mevki vardı. Evimize belki yarım kilometre mesafede. Kıpkırmızı bir halıya dönüşürdü ovanın bu kısmı...Şimdi orası tamamen ayrı bir mahalle oldu. Bir insanın böyle bir manzarayı görmemesi ne büyük bir şanssızlık...

Cumaovası, şimdilerde ismi Menderes olan, Gaziemir'e 5 kilometre mesafede apayrı bir ilçe...152 Sokakta en eski bizim evimiz kaldı. Menderes nüfusu yüz bini geçen, aşırı kalabalık ve yoğun göç alan bir merkez haline geldi. Şimdilerde hiç kimse, bizim burada yaşadığımız çocukluğu yaşamıyor ve hayal bile edemiyor...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arif Nazım - Şehidin Destanı

TIBBİ ETİK