SANIĞI SANIĞA SORMAK SURETİYLE MADDİ
GERÇEKLİK TESPİTİ
Özet:
Maddi gerçeğin ortaya
çıkarılması ceza yargılamasının temel amacıdır. Öte yandan kullanılan ya da
kullanılacak delilin hukuka uygun olması yanında akla uygun olması da temel
ilkedir.
Bu çalışmada, Adana BAM
11. Ceza Dairesi’nin bir kararı esas alınarak maddi gerçeğin tespitinde
yararlanılacak delillerin akla uygun olması tartışılmıştır. Somut olayda,
yapılan arama sırasında ele geçirilen kaçak sigaralarda parmak izi araştırması
sonucu tespit edilen sanığın, suçu işleyip işlemediği yönünde talep üzerine
açtırılan davada, hakkında mahkûmiyet kararı verilen sanığın, parmak izi tespit
edilen sanığı tanımadığı yönündeki anlatımları ile ikinci tespit edilen sanığın
suçu işlemediği yönündeki savunmasına istinaden ikinci sanık hakkında beraat
kararı verilmesi onaylanmıştır.
Hiç kimsenin kendisi ve
kanunda belirtilen yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanamayacağı
ilkesi anayasal ve evrensel hukukun gereği olmakla birlikte; hayatın olağan
akışında hiç kimsenin, kendisinin mahkûmiyeti sonucunu doğuracak bir beyanda
bulunmayacağı da mutlaktır. Söz konusu beraat kararında, kaçakçılık suçundan
kamu davası açılan sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi yönündeki eğilim
ve soruşturma/kovuşturma makamlarının maddi gerçekliği ortaya çıkarma konusunda
isteksizleri etkili olmuştur. Sanık, kaçak sigaralar üzerinde parmak izinin
bulunmasını makul bir şekilde açıklayamadığı gibi maddi bulguyu değerlendirmesi
gereken yargılama makamları da soruyu yanıtsız bırakmıştır.
A. İncelemeye Konu
Karar
İddia, sanık savunması, olay
tutanağı ve tüm dosya kapsamında; sanık hakkında mahkememizin 17/04/2019 tarih,
2019/19 Esas 2019/297 Karar sayılı ilamı ile sanık hakkında 5607 Sayılı
Kanuna Muhalefet suçundan beraat kararı verildiği, karara karşı katılan kurum
vekilinin istinafı üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 11.Ceza
Dairesinin 2019/2199 Esas 2020/2566 Karar sayılı ilamı ile; " Sanık
hakkında düzenlenen iddianamede; sanığın parmak izinin başka bir dosyada kaçakçılık
suçundan yargılanıp ceza alan ... isimli kişinin taşıdığı 180 karton sigaranın
bir kartonunda bulunması nedeniyle sanık hakkında kaçakçılık suçundan
cezalandırılması için kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda da
sanığın suça konu sigaraları ticari amaçla bulundurduğuna dair parmak izi
raporunu destekleyen mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde
edilemediğinden beraatine karar verildiği görülmüştür. Ceza usul hukukunda,
re'sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi
gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille
ispatlanabilir. Anayasamıza göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular
delil olarak kullanılamaz (m.38/6). CMK uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka
uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m. 217/2). Delil,
kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur (m.206/2-a). Hükmün
hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık
sebebidir (m. 289). Açıklanan pozitif hukuk normları ve Yargıtay Ceza Genel
Kurulunun (29.11.2005, 2005/144 Esas, 2005/150 Karar, 17.11.2009, 2009/7-160
Esas, 2009/264 Karar) kararları ile aynı yöndeki Özel Daire Kararları
karşısında; “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller, Türk Ceza Yargılaması
Hukuku sisteminde dikkate alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil
yargılanma hakkının da gereğidir. CMK’nin 289/1-i maddesine göre, hükmün hukuka
aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması hali, kanuna kesin aykırılık
hali olarak kabul edilmiştir. Hukuka aykırılık ise, CMK'nin 288. maddesinde
tanımlanmıştır. "Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış
uygulanması” hukuka aykırılıktır. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi, delilin
elde edilmesi aşamasında bir hukuk kuralı ihlal edilmiş ise artık bu delil
hukuka aykırıdır. Bu hukuki düzenlemelere göre somut olaya bakıldığında; sanığa
isnat edilen 5607 sayılı Yasa'nın 3/5. maddesinde düzenlenen kaçakçılığa konu
eşyayı bu özelliğini bilerek satışa arz etmek amacıyla bulundurmak suçunun
unsurlarının değerlendirilmesinin gerektiği, sanık savunmasında
Mersin iline hiç gitmediğini, kaçak
sigaralarla bir ilgisinin olmadığını belirtmesi karşısında, sanığın parmak
izinin çıktığı sigara kartonunu taşıyan ve kendisi de aynı suçtan yargılanıp
ceza alan ...'in tanık olarak beyanının alınmasının gerektiği, sanığın
savunmasının doğruluğunun tespiti bakımından ...'in beyanının önemli olduğu, bu
nedenle bu kişinin dinlenilmesi şahsa sanık ...'yi tanıyıp tanımadığı,
sigaraları ondan alıp almadığının sorulması ve sonucuna göre sanığın hukuki
durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma
sonucu sanığın beraatine karar verilmesi, CMK'nın 289/1-e-i maddesi uyarınca
kesin hukuka aykırılık hali olup bozmayı gerektirdiği, Kabule göre de; Ceza
yargılamasında sanığın savunmasını yapan avukatın sıfatının karar başlığına,
CMK'nın 2/1-c maddesine aykırı olarak, müdafii yerine vekil olarak yazılması,
Hususları yasaya aykırı olup, istinaf başvurusunda bulunan katılan
vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmekle; 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 280/1-e ve 289/1-i maddeleri gereğince hükmün
bozulmasına," gerekçesiyle bozma kararı verilerek dosyanın mahkememize gönderildiği
ve mahkememizin 2020/2112 Esasına kaydedilerek yapılan yargılamada; suç
tarihi olan Akdeniz ilçe Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekiplerin Hal
Mahallesi 141. Cadde üzerinde görevlerini ifa ettikleri sırada elinde siyah
poşetlerle bekleyen bir kişinin durumundan şüphelenilmesi üzerine durdurulduğu,
yapılan kimlik tespitinde hakkında Cumhuriyet Başsavcılığında 2017/10115 Sr.
sayılı dosyasında hakkında soruşturma yürütülen sanık ...olduğunun
belirlendiği, yapılan kontrolde poşetler içerisinde değişik markalarda toplamda
1800 paket gümrük kaçağı sigaraya el konulduğu, ... hakkında kamu davası
açıldığı ve Mahkememizin 2017/221 Esas sayısına kayden kovuşturma yapıldığı ve
... hakkında atılı suçtan mahkumiyet kararı verildiği tutanağının bir örneği dosyaya
konulduğu, olayla ilgili olarak sanıktan ele geçirilen gümrük kaçağı sigaralar
üzerinde yapılan parmak izi incelemesi sonucu sanık ...' nin parmak izinin
çıkması üzerine hakkında ayrıca soruşturma başlatılarak sanığın üzerine atılı
5607 sayılı yasaya muhalefet suçunu işlediğinden bahisle 5607 sayılı yasanın
3/5, 3/10 maddeleri ile TCK’nun 53, 54 maddeleri uyarınca cezalandırılması
istemi ile kamu davası açılmış ise de; sanığın savunmasında suça konu sigara
olayına karışmadığını, olay tarihinde Mersin ilinde olmadığını, parmak izinin
nasıl çıktığını bilmediğini sigaraların kendisi ile ilgisinin bulunmadığını
savunduğu, sigaralar ile yakalanan ...'in talimatla tanık olarak alınan
beyanında suça konu kaçak sigaraları Mersin ilinde tanımadığım tırcılardan
aldığını, sanık ...isimli şahsı tanımadığını, bu şahıs gösterilirse de
tanımayacağını, üzerinden çok uzun vakit geçtiğini, olay ile ilgili bilgim ve
görgüsünün olmadığını beyan ettiği, sanığın savunmasının aksine tanığın da
beyanı doğrultusunda sanığın suça konu sigaraları ...'e sattığına dair parmak
izini raporunu destekleyen mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı
deliller elde edilemediği, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan
"kuşkudan sanık yararlanır" ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının
temel koşulu suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı
olduğu, gerçekleşme şekli kuşkulu olaylar ve iddiaların sanığın aleyhine
yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, ceza mahkumiyetinin kesin ve açık
bir ispata dayanması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı
cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan,
varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına geleceği, ceza yargılamasında
mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa göre değil, her türlü kuşkudan uzak
bir kesinliğe dayanması gerektiği anlaşılmakla sanığın üzerine atılı kaçakçılık
suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, somut, objektif delil
bulunmadığından sanığın beraatine dair mahkememizde oluşan tam tarafsız vicdani
kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Gerekçesi yukarıda
açıklandığı üzere;
Her ne kadar sanık ...hakkında
kaçakçılık suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de;
yapılan yargılama sonucunda sanığın atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter derecede kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak
delil elde edilemediğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince atılı
suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmadığından sanık hakkındaki kamu
davasında sanığın 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince müsnet suçtan
BERAATİNE, (Adana BAM 11.CD 30/12/2022 gün,
2022/1838 Esas, 2022/2914 Karar).
B. Karara İlişkin
Dikkate Alınması Gereken Temel Ceza Hukuku İlkeleri
1-Maddi Gerçeklik
Hukukun bir dalı olarak ceza
muhakemesi hukukunun amacı toplum hayatının en iyi şekilde düzenlenmesidir.
İnsanlar, barış içinde, korkusuzca, insan onuruna yaraşır şekilde, daha iyi ve
haklarından ve hürriyetlerinden bazı fedakârlıklara katlanmak pahasına
yaşamlarını davam ettirmek isterler. Toplumsal düzen sağlanmadıkça, kişilerin
haklarının sağlanması da toplum menfaatinin korunması da mümkün değildir.
Toplumsal düzenin sağlanması ve kişi haklarının korunması için değerler
arasında dengenin gözetilmesi gerekir. Bu nedenle ceza hukuku, sadece sanığın
haklarını korumakla kalmaz. Aynı zamanda toplumsal düzenin sağlanması adına
gerçekliğin araştırılması ilkesini de dikkate alır.
Öte yandan
maddi imkânsızlıklar, uyuşmazlıkları sonuçlandırma zorunluluğu, objektif veya mutlak
belirginlikten vazgeçilerek, tarihi veya pratik de denilen nisbi bir
belirginlikle yetinilmesine sebep olur. Buradaki nisbilik sadece obje
bakımındandır. Objektif mutlak gerçekliğe varılamamış olabilir. Ancak süje,
maddi gerçeğe ulaştığına inanmalıdır. Zorunlu bazı sınırlamalar kabul
edilmesine rağmen, amaç maddi gerçekliğin araştırılmasıdır. Yargılama
sonucunda, kişilerin özgürlüğünü kaybetmeleri ihtimali bulunması da maddi
gerçekliğin araştırılması ilkesinin kabulünü gerektirmiştir.[1]
Ceza
yargılamasında maddi gerçeklik şekil olarak değil, madde olarak araştırılır. Bu
nedenle bu gerçekliğe maddi gerçeklik denir. Maddi gerçekliğin araştırılması
için ceza hâkimi, tarafların ileri sürdükleri delillerle bağlı olmayıp,
kendiliğinden delil araştırma ve ileri sürülen hususların delil değerini
araştırmak zorundadır.
Maddi gerçekliğin araştırılmasının
en önemli sınırları; insan onuruna saygı gösterilmesi, masumların
cezalandırılması tehlikesinin azaltılması. İspat yasakları kavramı da, maddi gerçeğin
araştırılması sınırlarını belirler. İstinaf yargılamalarında da ikame edilecek
delillerin belirlenmesinde, maddi gerçeğin araştırılması ilkesine öncelik
verilir ve şüpheden maddi gerçek yararlanır.[2]
Maddi gerçekliğin araştırılmasında
izlenmesi gereken yol, akıl ve mantık yoludur. Gerçek, akla uygun ve gerçekçi,
olayın bütünü veya parçalarını temsil eden delillerden veya delillerin bütün
olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Bir takım varsayımlara
dayanılarak sonuca ulaşılması, ceza yargılamasının amacına kesinlikle
aykırıdır. Ceza yargılamasında şüphe bulunması halinde mahkûmiyet kararı
verilemez.[3]
Maddi gerçekliğin araştırılması
ilkesi, yalnız mahkemeleri değil, soruşturma makamlarını da ilgilendirmektedir.
Nitekim CMK m. 160/1 fıkrasında yer alan, Cumhuriyet savcısının işin gerçeğini
araştırmaya başlayacağı ve aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan Cumhuriyet
savcısının, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi
için emrindeki adli kolluk görevlileri ile şüphelinin lehine ve aleyhine
delilleri toplayarak koruma altına almak ve şüpheli haklarını korumakla yükümlü
olduğu hükümleri, maddi gerçekliğin araştırılması yükümlülüğüne ilişkindir.
Delilin ortaya konulması isteminin,
bunun veya ispat edilmek istenen olayın geç bildirilmiş olması nedeniyle
reddedilemeyeceğine ilişkin CMK m. 207 ve mahkemenin fiilin nitelendirilmesinde
iddia ve savunmalarla bağlı olmadığına ilişkin CMK m. 225/2 fıkrası maddi
gerçeğin araştırılması ilkesi ile doğrudan ilgilidir.[4]
2- Suçlayıcı Beyanda Bulunmama Hakkı
Kendisine suç isnat
edilen herkesin suçluluğu hükmen sabit olmadıkça suçsuz veya masum sayılacağı
kuralı hukukun temel ilkelerinden biridir. Sanığın, savunmasında suçu ikrar
etmesi mümkün olduğu gibi inkâr etmesi de mümkündür. Maddi gerçeğin
araştırılması, susma hakkı ve vicdani delil sisteminin söz konusu olduğu ceza
yargılaması sisteminde ikrarın dahi dikkatli değerlendirilmesi gerekir.[5]
Anayasa m. 38 ile güvence
altına alınan hak, hiç kimsenin kendisini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda
bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağı yönünde hüküm altına
alınmıştır. Üstelik işkence yapılmak suretiyle sanığın kendisini suçlayıcı
beyanda bulunmaya zorlanması insan haysiyetine aykırı olduğu gibi susma ve
avukat yardımından yararlanma gibi hakları hatırlatılmamak suretiyle suçu kabul
etmesinin sağlanması da insan haysiyetine aykırıdır.[6]
Yukarıda incelemeye esas
alınan BAM kararında, hiç kimsenin kendisi hakkında suçlayıcı beyanda bulunmaya
zorlanamayacağına ilişkin hüküm dikkate alınmamıştır.
3- Delillerin Özellikleri ve Mantık Kurallarına Uygun Olması
Ceza yargılamasında maddi
gerçek ve serbest kanaat arandığından, gerçeğe uygunluğu gösterecek her şey
delil olabilir. Ancak deliller açısından da belli sınırlar dikkate alınmalıdır.
Yenisey/Nuhoğlu’na göre
deliller:
i-Gerçek olayı temsil
edici nitelikte olmalı,
ii-Mantık kurallarına
uygun olmalı,
iii- Konu ile ilgili
olmalı,
iv- Hukuka uygun olmalı,
v-Müşterek olmalıdır.[7]
Bıçak ise;
i-İlgililik,
ii-Faydalılık,
iii-Akılcılık,
iv-Gerçeklik,
v-Müştereklik,
vi-Kanuna uygun elde
edilmiş olmak özelliklerinin bir arada bulunması gerektiği görüşündedir.[8]
Ünver/Hakeri’ye göre
deliller:
i-Yargılama konusu olayın
tümünü ya da bir parçasını ispat edecek nitelikte,
ii-Beş duyu organıyla
algılanabilecek nitelikte,
iii-Elde edilebilir
nitelikte,
iv-Hukuka uygun yollardan
elde edilmiş,
v-Sağlam ve güvenilir,
vi-İddia, savunma ve
yargılama makamlarının bilgisine sunulabilir,
vii-Akılcı, bilim
tarafından kabul edilebilir nitelikte olmalıdır.[9]
Hâkime maddi gerçeği
gösterebilecek şeylerin delil olması, akla uygun şeylerin delil olabilmesidir.
Delilin akılcı olması, bilimselliğinin kabul edilmesi gerekir. Delillerin;
insanın aklıyla gerçekleri bulma, anlama ve kavrama yeteneğiyle uyumlu olması
akılcılık özelliğiyle ifade edilir. Akılcılık, önyargılardan ve duygusal
saplantılardan arınmış bir akıl yürütme sonucu delilin akla uygun olduğu
sonucuna varılmasıdır.[10]
Somut olayda bir olayda
mahkûm olan sanığın, tanık olarak dinlenmesi, mantık kurallarına uygun
görünmemektedir. Belirtilen nedenlerle, bu yönde inceleme yapılması ile hüküm
kurulmasının sağlanması da maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacına yönelik
mantık kurallarına uygun bir değerlendirme olarak görünmemektedir.
4-Masumiyet Karinesi ve Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
10 Aralık 1948 tarihli BM
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi m. 11/1 fıkrasında suç işlemesi nedeniyle
sanık olan herkesin, savunması için gereken bütün hususların sağlandığı
yargılama ile suçluluğu sabit oluncaya kadar masum sayılacağı düzenlenmiştir.
AİHS m. 6’da adil yargılanma hakkı başlığı altında ikinci fıkrada, bir suç ile
itham edilen hiç kimsenin, suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar suçlu
sayılamayacağı düzenlenmiştir. 1982 Anayasası m. 38/4 fıkrasında da suçluluğu
hükmen sabit oluncaya kadar hiç kimsenin suçlu sayılamayacağı kabul edilmiştir.
5271 sayılı CMK’da açıkça
masumiyet karinesine yer verilmemiştir. Ancak anayasal güvence altına alınmış
olması nedeniyle masumiyet karinesinin CMK’da öncelikle gözetilmesi
gerekmektedir.
Masumiyet karinesinin
sonucu olarak, ispat yükü iddia makamına düşer; şüpheden sanık yararlanır;
sanık, susma hakkını kullanabilir, hukuka aykırı deliller yargılamada
kullanılamaz ve tutuklulukta makul sürelere uyulması gerekir.[11]
Şüpheli ya da sanık
tarafından verilen ifadenin ikrar anlamında olması halinde, hem şüpheden sanık
yararlanır ilkesi hem de masumiyet karinesi ihlal edilmektedir.[12]
Çalışmanın konusunu
oluşturan BAM kararı ile sanığın, sanığa sorulması; suçunu ikrar eden sanığın,
bir başka kişinin de suçu ikrarını sağlayıp sağlamayacağı araştırılmıştır. Ceza
hukukunun temel ilkelerine aykırı olan bu usul, aynı zamanda elde edilmeye çalışılan
delilin akla uygunluğu konusunda da şüphe uyandırmaktadır.
E. Somut Olayda Dikkate Alınması Gereken Deliller
1- İletişim Tespiti
CMK m. 135’te suç
nedeniyle soruşturma ve kovuşturmada, suçun işlendiğine ilişkin somut delillere
dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde
edilmesi imkânının bulunmaması halinde hâkim ya da gecikmesinde sakınca bulunan
hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli ya da sanığın telekomünikasyon
yoluyla iletişiminin dinlenebileceği; kayda alınabileceği ve sinyal
bilgilerinin değerlendirilebileceği düzenlenmiştir. Madde iletişimin tespiti
açısından şu şartların bir arada olmasını aramıştır:
i-Ceza soruşturmasının
başlaması,
ii-Somut delillere
dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı,
iii- İletişimin
denetlenmesinin istisnai ve son çare olarak kullanılabileceği.
CMK’da iletişimin ne
anlama geldiği açıklanmamıştır. Haber, yazı, resim, ses veya sinyallerin,
telefon, telgraf, radyo veya benzeri elektromanyetik dalgalarla gönderilmesi ya
da alınması iletişimdir.[13]Bireysel ya da kitlesel
nitelik taşır. SMS gönderilmesi iletişim kapsamında yer alırken, otomatik
olarak, tek taraflı gönderilen mesajlar iletişim olarak değerlendirilemez.[14]Mobil telefonun yerinin
belirlenmesi için mobil telefon ile bir iletişim faaliyetinde bulunulması şart
olmayıp, iletişime açık olması yeterlidir.[15]
Baz istasyonundan
telefonun nerede, hangi mahalde olduğunun öğrenilmesi bilgisi teknik hukuk
açısından iletişimin tespiti niteliğinde değildir. İletişimin tespiti, ortaya
çıkmış ve CMK m. 160 anlamında hakkında soruşturma başlatılmış bir şüpheliye
ilişkin yapılan bir işlem iken, suçun işlendiği fakat şüphelisinin henüz
belirlenemediği hallerde, şüpheli belirlemek üzere belli bir yerde, belli bir
saatte kimlerin bulunduğunu tespit etmek amacıyla baz istasyonu bilgilerini
almak bundan farklıdır.[16]
CMK m. 135/8 fıkrası
gereğince, iletişimin CMK m. 135 kapsamında dinlenmesi, kayda alınması ve
sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, aynı fıkranın “d” bendi gereğince
kaçakçılık suçlarında mümkündür. Diğer bir deyişle, parmak izi kaçak
sigaralarda tespit edilen sanık yönünden, mahkum olan sanıktan sorulmak
suretiyle elde edilecek delil değil; her iki sanık arasında iletişim bulunup
bulunmadığı HTS kayıtları incelenmek suretiyle ya da baz istasyonu bilgileri
alınmak suretiyle yapılacak tespit mantık kurallarına daha uygun bir delil
olacaktı.
2- Parmak İzi
a-Tanım ve
Fiziksel Yapı
Parmak izi, insanların,
fiziksel ve biyolojik özelliklerini tanımlamak için kullanılan biyometrik
şekillerdendir.[17]
Parmak uçlarında, birinci boğumdan itibaren, tırnak dibine kadar olan bölgede
ve her insanda farklı şekillerde bir araya gelen, kabarık çizgisel hatların,
vücutça salgılanan biyolojik sıvının cisimler üzerine bulaşmasıyla, cisimler
üzerinde oluşturduğu izlere parmak izi denir.[18]
İnsan vücudunun dış
yüzeyinde bulunan deri çizgisel görünümler oluşturur. Parmaklardan ter maddesinin
çıkmasını sağlayan por delikleri ile el ve ayak parmaklarının ilk boğumlarından
sonra 0,2-0,5 mm aralıklarla az çok birbirine paralel olarak çizgiler halindeki
kabarıklar (papiller) parmak izini oluşturur. Elin, parmak izini alabilecek
nitelikteki yüzeylere teması ile parmak izi tespiti mümkün hale gelir.
Por deliklerinden çıkan
sıvı içerisinde %98,5 su, %0,5-1,5 katı maddeler bulunur. Sıvının ise 1/3’ü
inorganik maddeler, organik maddeler, uçucu yağ asitleri ile az miktarda
albüminden oluşur.
Parmak izi, hamileliğin
dördüncü ayında ceninde oluşur. Deri üzerinde tahribata neden olan kaza veya
şiddetli deri hastalıkları dışında ölünceye kadar değişmez.
b. Parmak İzinin Kriminal Özellikleri
Parmak izinin ceza hukuku açısından
delil olarak kullanılmasını sağlayan özellikleri üç grupta toplanabilir:
i. Değişmez ve
değiştirilemez,
ii. Benzemez ve
benzetilemez,
iii. Tasnif
edilebilirlik.
i. Değişmezlik
Anne rahminde 3-4’üncü
aylarda oluşumu tamamlanan parmak izleri hayat boyunca devam eder, ölüm ve
çürüme ile kaybolur. Parmak izinin değişmesi mümkün olmadığı gibi
değiştirilmesi de mümkün değildir.[19]
Çünkü parmak izi, derinin üst tabakasına ait bir iz değildir. Papil hatlarının
kökleri derma tabakasındadır. Dış etkenlerle aşındırılan izlerin yerinde oluşan
izler öncekinin aynısıdır.[20]
Kriminalist Edmand Locard
1877 yılında yanmış olan parmak uçlarının iyileştikten sonra da aynı parmak
izine sahip olduğunu tespit etmiştir.
Papillerdeki tahribat yok
olmayıp yeniden oluşmaktadır. Tahribatın çok derin olması halinde tahrip olan
yerler boş kalmakta papil oluşmamaktadır.
Parmak izinin sahtesinin
oluşturulması da mümkün değildir. Faillerin, parmak izlerini yok etmesi
mümkündür. Parmak izinin kopyaları yapılsa da parmak izinin eşya üzerine
bırakmış olduğu ter bulunmadığı takdirde parmak izi yine oluşmaz.
Dünyadaki bütün parmak
izlerini karşılaştırmak imkânsızdır. Öte yandan “Doğa asla kendisini tekrar
etmez.” Klişe sözü, parmak izi için de geçerlidir. İki mısır çekirdeği aynı
değildir. İki zebranın çizgi düzeni aynı değildir. İki çita da aynı leke
düzenine sahip değildir. Benzer şekilde hiçbir parmak izi de birbirinin tıpatıp
aynı değildir. Benzer biyolojik varlıklar arasındaki küçük farklar, her
organizmanın hücresini yaratan, karmaşık biyolojik süreçlerden kaynaklanır.
Mikroskopik ölçekte incelendiğinde, dıştan aynı gibi görünen organeller farklı
görünürler. John Thornton, Forensic Science dergisi editörüne yazdığı bu
benzersizlik varsayımını Kar taneleri Paradigması olarak yazmıştır. Mutlak
benzersizlik varsayımı, bütün ayırt edilebilir, somut fiziksel delillere
yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Mutlak Benzersizlik Varsayımı iki
doktrinden ilham alır. Bunlardan birincisi klasik filozoflar Heraclitus,
Parmenides, Zeno ve Plato tarafından ileri sürülen bir nesnenin sadece
kendisine benzeyebileceği yaklaşımıdır. İkinci yaklaşım ise adli bilişim
alanına hâkim olan ve deneysellikle sürekli sınanan “Doğa asla tekrar etmez”
sözleriyle ifade edilen Belçikalı istatistikçi Quetelet’e atfedilen
yaklaşımdır. Quetelet’e göre “Doğa sonsuz çeşitlilikte biçimler sergiler.”[21]
ii. Benzemezlik ve Benzetilemezlik Özelliği
Parmak izinin kriminal
biliminde kullanılmaya başlanmasından günümüze birbirinin tıpatıp aynısı iki
parmak izi tespit edilememiştir. Galton’un hesabına göre, böyle bir tespit için
64x109 (64 milyar) parmak izi incelenmelidir.
İnterpol’e göre de
ikizler de dâhil olmak üzere, birbirinin aynı iki parmak izi bulmak mümkün
değildir. Kasıtlı olarak derin ya da bazal tabakalar değiştirilmedikçe,
yaşlanma ile bile değişmez.[22]
Aynı DNA’ya sahip tek yumurta ikizlerinin bile farklı parmak izleri vardır. Bu
benzersizlik parmak izlerinin kontrollerinin yapılmasını ve her şekilde
kullanılmasını olanaklı hale getirir.[23]
Olay mahallinde sahte
parmak izi bırakılması da mümkün değildir. Herhangi bir madde ile parmak izleri
taklit edilebilir ise de dokunulan cisme parmak uçlarındaki çizgi ve boğumların
şekline uygun olarak ter tabakası bırakılacağından, üzerinde binlerce ter çıkış
deliği bulunan sahte parmak izi bırakmak teknik olarak imkânsızdır.[24]
iii. Sınıflandırılabilirlik Özelliği
Parmak izleri
sınıflandırılabilir. Sınıflandırmada kolaylık, insan vücuduna ilişkin bir başka
özelliğin kriminal biliminde kullanılmasında parmak izine daha fazla avantaj
sağlamaktadır. Bir parmak izi üzerinde karşılaştırılabilecek yaklaşık yüz elli
kişisel hat özelliği bulunmaktadır. Özellikli noktalar; hat sonu, çatal, kısa
hat, ada nokta olmak üzere dört çeşittir. Her parmak izinin bulunma ihtimali almış
dört milyarda bir olarak hesaplanmıştır. Bir parmak izinin diğer parmak izine
benzerliğinin ifade edilebilmesi için asgari, onaltı ortak kabartma izinin
varlığı şarttır.[25]
c. Papil Çizgilerine Göre Parmak İzi
Parmak izinin kriminolojide
kullanılabilme kolaylığı sınıflandırılabilir olmasından kaynaklanmaktadır.
Sınıflandırmada en temel belirleyici papil çizgileridir.
i.Temel Çizgiler: Parmak
uçlarının birinci boğumuna paralel, parmak izleri alt kısmını teşkil eden
çizgiler.[26]
ii. Kenar Çizgiler:
Parmağın bir kenarından başlayarak diğer kenarından bombe yapıp yönü temel
çizgilere doğru olan çizgiler.[27]
iii. Merkez Çizgiler:
Temel çizgilerle, kenar çizgiler arasındaki boşluğu dolduran papiller olup çok
çeşitli şekiller yaparlar.[28]
Delta: Kenar çizgileri
ile temel çizgilerin birleştiği ve üçgen şekli meydana getirdiği yere parmak
izi deltası denir.[29]
Parmak izi, biyolojik
teklik esası ile birlikte değerlendirildiğinde, hırsızlık, uyuşturucu madde
ticareti gibi suçların aydınlatılmasında oldukça önemli bir kişisel veridir.
Öte yandan verilerin sisteme doğru işlenmesi delil değerlendirmesinin sağlıklı
işlemesi için zorunludur.
Herhangi bir olayda tespit
edilen parmak izi doğrudan suçun delili olmamakla birlikte, sanığın; suça konu
mahalde bulunduğu ya da parmak izi tespit edilen unsurla temas halinde olduğunu
mutlak surette göstermektedir. Yargıtay’ın parmak izinin tespit edildiği somut
olaylarda sanığın makul surette parmak izinin varlığını açıklamasını aradığı
gözlenmektedir.[30]
Sanık, söz konusu parmak izini açıklayamadığı takdirde suça konu eşya ile temas
halinde olduğu anlaşılacaktır.
F-Beraat Kararı ve Gerekçe
Beraat kararında CMK m.
223/2 fıkrasında belirtilen hallerden hangisinin somut olayda gerçekleştiği
belirtilmelidir. Bu haller:
i-Yüklenen fiilin kanunda
suç olarak tanımlanmamış olması,
ii-Yüklenen suçun sanık
tarafından işlenmediğinin sabit olması,
iii-Yüklenen suç
açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
iv-Yüklenen suçun sanık
tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
v-Yüklenen suçun sanık
tarafından işlendiğinin sabit olmamasıdır.
İlgili
istinaf kararında, sanığın atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter
derecede kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak delil elde
edilemediğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince atılı suçun sanık
tarafından işlendiği sabit olmadığından beraat kararı verilmiş olup maddenin
“e” fıkrasına dayanılmıştır. Ancak somut olayda, suçun niteliğine uygun
deliller toplanmamıştır. CMK m. 223/2-e bendindeki hal, iki şekilde ortaya
çıkabilir:
i-İsnat
edilen suçun sanık tarafından işlendiğine ilişkin deliller bulunmakta ise de bu
deliller mahkumiyet kararı verilmesi için yeterli değildir.
ii-İsnat
edilen suçu sanığın işlediğine dair hiçbir delil yoktur.
Bu hallerden
ilkinde şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince delil yetersizliğinden,
ikinci halde ise delil yetersizliği gerekçesine dayanmadan beraat kararı
verilmelidir.[31]
Söz konusu
kararın kısaca yazılış halinde dahi delillerin, suçun sübutu yönünde
değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Parmak izi, herhangi bir suçun işlendiği
konusunda ancak dolaylı bir delil niteliğinde iken, araştırılabilecek sinyal
bilgileri, iletişim tespiti gibi deliller doğrudan delil niteliği taşıyacaktır.
Ancak kararda parmak izinin delil niteliği tartışılmadığı gibi hangi sebeple
dikkate alınmadığı da yer almamaktadır. Bu nedenle incelenen mahkeme kararı,
gerekçe yönünden de eksiklik bulunmaktadır.
Bir yargı kararının
dayanaklarını gösteren gerekçe insanın bilme ihtiyacından kaynaklanmaktadır.
Gerekçeli karar yazılma zorunluluğu, karar vereni daha dikkatli olmak zorunda
bırakır. Yargı kararlarının denetlenebilmesi ile kararların taraflar ve kamuoyu
tarafından benimsenmesini ve hukukun gelişimini sağlar.
Gerekçeli karar hakkı
temel bir haktır. AİHM içtihatlarında, AİHS’nin 6’ncı maddesi gereğince
korunduğu gibi 1982 Anayasası, CMK ve içtihatlarla da güvence altına
alınmaktadır. Yargı kararının gerekçesizliği adil yargılanma hakkını ihlali
oluşturacağı gibi yetersiz gerekçe de adil yargılanma hakkını ihlal eder.[32] Somut olayda incelenen
BAM kararında yeterli, bilimsel ve tatmin edici gerekçe bulunduğundan söz
edilemez.
SONUÇ OLARAK
Sanığı, sanığa sormak
suretiyle yapılan delil tespiti mantık kurallarına uygun değildir. Üstelik söz
konusu usul, masumiyet karinesi, susma hakkı ve kendisini suçlayıcı beyanda
bulunmaktan kaçınma hakkı gibi bir çok ceza hukuku temel ilkesini de ihlal eder
niteliktedir.
Öte yandan kaçakçılık
suçlarında CMK m. 135/8-d bendi gereğince her türlü sinyal bilgileri ve HTS
kayıtları değerlendirilmek suretiyle sanığın suçu gerçekten işleyip
işlemediğinin araştırılması maddi gerçekliğin ortaya çıkarılması ilkesine daha
uygun olacaktır.
Somut olayda parmak
izinin, nasıl ve ne şekilde suça konu kaçak sigaralar üzerinde tespit edildiği
hususunun sanıktan sorulmadığı, sanık tarafından makul surette açıklaması
beklenmediği gibi iletişimin tespiti yoluna da gidilmediği gözlenmektedir. Söz
konusu usul eksikliği maddi gerçekliğin açığa çıkartılması ilkesine aykırı
olduğu gibi hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.
Öte yandan BAM kararının
gerekçesinde sanığın Mersin ilinde hiç bulunmadığı hususu, mantıklı bir gerekçe
gibi görülerek sanığın beraat etmesi gerektiği belirtilmiş ise de, kaçak
sigaraların kargo ile ya da nakil araçlarıyla intikal ettirilebileceği veya mahkûm
olan sanığın, diğer sanığın bulunduğu yere gitmiş olabileceği dikkate
alınmamış; bilinmeyen tır şoförlerinden aldığı yönündeki afaki beyanı, maddi
bir olgu olarak görünen “parmak izi”ne tercih edilmiştir.
Özetle, belirtilen usulde
sanık tespiti yapılmaya çalışılması ceza hukukunun bir çok temel ilkesini ihlal
ettiği gibi bu şekilde delil tespiti yapılmaya çalışılması delillerin akla
uygunluğu ilkesiyle de çelişmektedir.
KAYNAKÇA
Bekri, M. Nedim
(2014) Gerekçeli Karar Hakkı, Ankara Barosu Dergisi, Sa. 3, S. 203-228,
Bıçak, Vahit(2018)
Ceza Muhakemesi Hukuku, 4. Baskı,
Daluz, Hillary
Moses (2015) Fundamentals of Fingerprint Analysis, Taylor and Francis Group,
LLC, CRC Press
http://www.forensicsciencesimplified.org/prints/ erişim:
17/09/2021
Interpol, https://www.interpol.int/How-we-work/Forensics/Fingerprints erişim:
16/09/2021
Kaygısız,
Mustafa(1995) Kriminalistikte Parmak İzi İncelemesi, İstanbul Üniversitesi,
Adli Tıp Enstitüsü, Fen Bilimleri ABD, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Özbek, Veli
Özer/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar(2019) Ceza Muhakemesi Hukuku, 12. Baskı,
Ankara: Seçkin Yayınevi,
Öztürk,
Bahri/Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Gezer, Özge Sırma/Kırıt, Yasemin F. Saygılar/Akcan,
Esra Alan/Tütüncü, Erden Efser/Özaydın, Özdem/Villemin, Derya Altınok/Tok,
Mehmet Can(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Ankara: Seçkin Yayınevi,
Şık, Hüseyin(2012)
Suçsuzluk Karinesi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, S. 103-145,
Taneri, Gökhan
(2023) Türk Ceza Hukukunda Parmak İzi, Ankara: Seçkin Yayınevi,
Tozman, Önder
(2007) Suçsuzluk Karinesi: Türk Hukukundaki Sonuçları, EÜHFD, Sa. 3-4, S.
315-353,
Ünver, Yener/Hakeri, Hakan(2015)
Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Ankara: Adalet Yayınevi,
Üzülmez, İlhan(2005) Türk Hukukunda
Suçsuzluk Karinesi ve Sonuçları, Sa. 58, S. 41-72,
Yenisey,
Feridun/Nuhoğlu, Ayşe(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, Ankara: Seçkin
Yayınevi,
[1] Ünver,
Yener/Hakeri, Hakan(2015) Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Ankara: Adalet
Yayınevi, s. 8.
[2] Yenisey,
Feridun/Nuhoğlu, Ayşe(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, Ankara: Seçkin
Yayınevi, s. 69, 866.
[3] Bıçak, Vahit(2018)
Ceza Muhakemesi Hukuku, 4. Baskı, s. 132.
[4] Özbek, Veli
Özer/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar(2019) Ceza Muhakemesi Hukuku, 12. Baskı,
Ankara: Seçkin Yayınevi, s. 67.
[5] Öztürk,
Bahri/Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Gezer, Özge Sırma/Kırıt, Yasemin F.
Saygılar/Akcan, Esra Alan/Tütüncü, Erden Efser/Özaydın, Özdem/Villemin, Derya
Altınok/Tok, Mehmet Can(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Ankara: Seçkin
Yayınevi, s. 225.
[6] Öztürk vd., s. 97.
[7] Yenisey/Nuhoğlu,
s. 489-491.
[8] Bıçak, s. 460-464.
[9] Ünver/Hakeri, s.
596.
[10] Bıçak, s. 463.
[11]
Şık,
Hüseyin(2012) Suçsuzluk Karinesi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, S. 103-145, s.
117-125; Üzülmez, İlhan(2005) Türk Hukukunda Suçsuzluk Karinesi ve Sonuçları,
Sa. 58, S. 41-72, s. 56-65; Tozman, Önder (2007) Suçsuzluk Karinesi: Türk
Hukukundaki Sonuçları, EÜHFD, Sa. 3-4, S. 315-353, s. 320-330.
[12]
Özbek/Doğan/Bacaksız, s. 56.
[13] Yenisey/Nuhoğlu,
s. 428.
[14] Ünver/Hakeri, s.
433.
[15] Özbek vd., s. 387.
[16] Yenisey/Nuhoğlu,
s. 428.
[17] Interpol, https://www.interpol.int/How-we-work/Forensics/Fingerprints erişim: 16/09/2021
[18] Bıçak, s.
512.
[19] İnsan vücudu
zamanla değişmekte ve yenilenmektedir. Ancak DNA kodu, sinir hücreleri, kemik
ve diş yapısı, parmak uçlarındaki şekiller (parmak izi) sabit kalmaktadır.
Yanma, sıyrılma veya aşınma gibi nedenlerle üst deri tabakası tahrip olsa bile,
yeniden meydana gelen üst deri tabakası eski şekline uygun olarak
yenilenmektedir. Derin kesikler, parmak izi modelini etkileyebilmekle birlikte,
derin olmayan yüzeyel kesikler veya soyulmalar, parmak izi karakterini geçici
olarak değiştirir. Bu nedenle, deri tabakalarındaki bir tahribat nedeniyle
parmak izi şekillerinin değişmesine imkan yoktur. Ancak alt deri tabakası da
tahrip olduğu takdirde parmak izi şekli bozulabilir. Tahrip olan bölgede yeni
bir parmak izi şekli çıkmaz. Bir yara izi meydana getirir. Bıçak, s. 513.
[20] Kaygısız,
Mustafa(1995) Kriminalistikte Parmak İzi İncelemesi, İstanbul Üniversitesi,
Adli Tıp Enstitüsü, Fen Bilimleri ABD, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 5.
[21] Daluz, Hillary
Moses (2015) Fundamentals of Fingerprint Analysis, Taylor and Francis Group,
LLC, CRC Press, s. 30.
[22] Interpol, https://www.interpol.int/How-we-work/Forensics/Fingerprints erişim: 16/09/2021
[23] http://www.forensicsciencesimplified.org/prints/ erişim: 17/09/2021
[24] Bıçak, s. 514.
[25] Bıçak, s. 514.
[26] Parmak izi
şokelerinin altında bulunan ve parmağın birinci boğumuna paralel olarak uzanan,
diğer çizgilere göre biraz kalın ve düz bir hat oluşturan çizgilerdir Bıçak, s.
515.
[27] Parmağın bir
ucundan başlayarak, diğer uçta sona eren ve parmak izi şeklinin etrafında
dolaşan çizgilerdir. Bıçak, s. 515.
[28] Temel çizgiler ve
kenar çizgileri arasında meydana gelen boşluğu dolduran çizgilerdir. Bıçak, s.
515.
[29] Taneri, Gökhan
(2023) Türk Ceza Hukukunda Parmak İzi, Ankara: Seçkin Yayınevi, s. 17-19.
[30] Örnek olayda,
köyde bekçilik yapan sanığın, köye gelen postaları kendisinin dağıttığı
savunmasının araştırılması ve postanın teslim edildiği tarihten olayın
gerçekleşip parmak izinin tespit edildiği tarihe kadar parmak izinin kaybolup
kaybolmayacağı hususunun adli tıp kurumundan sorulması gerektiği
değerlendirilmiştir. 1.CD. 2014/4649 Esas, 2014/5805 Karar; Bir başka olayda,
ekmek fırınında ya da gıda işyerinde çalışanın, işyerine ait poşetlerde parmak
izinin bulunması olağan olacağı, bu halde, başka delil bulunmaması halinde
sanık hakkında beraat kararı verilmelidir. 9.CD. 7/3/2016 gün, 2015/16654 Esas,
2016/2273 Karar; Parmak izinin suç mahallinde bulunmasının sanık değil de
müşteki tarafından da makul şekilde izah edilmesi ve sanık hakkında beraat kararı
verilmesi mümkündür: ““…Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede, dosya
kapsamına göre;1- Olayın gerçekleştiği 07/05/2014 tarihinde 00.30 sıralarında
müştekinin evinde bulunduğu esnada evinin önünde kilitli olarak park halinde
olan aracından bir ses duyması üzerine aracın yanına gittiğinde kapı camının
kırılmış ve ön iki koltuk arasında poşet içindeki bozuk paraların çalınmış
olduğunu görmesi üzerine olayla ilgili şikâyetçi olduğu, kollukta verdiği
ifadesinde hırsızlık yapan kişi ya da kişileri görmediğini, ancak çevreden
yaptığı araştırmaya göre 16-17 yaşlarında iki şahsın olay yerinden kaçtıklarını
beyan ettiği, olayın önce faili meçhul olarak kaldığı, ancak daha sonra araç
üzerinden alınan parmak izleri üzerinde Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü
tarafından yapılan incelemede, araçtan alınan 1 adet parmak izinin, parmak izi
veri tabanında kayıtlı bulunan sanık …’a ait olduğunun anlaşılması üzerine, adı
geçen sanık hakkında dava açıldığı ve yapılan yargılama sonucunda da
mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmış ise de, sanık hakkında mahkûmiyete
esas alınan tek delilin araçtan çıkan parmak izi olduğu, bununla birlikte
sanığın tüm aşamalarda suçlamayı reddettiği, müştekinin ise soruşturma ve
kovuşturma aşamasında sanığı hiç görmediği ve teşhis işlemi de yaptırılmadığı,
aracından yapılan hırsızlık olayı ile ilgili olarak adı geçen sanığın
yargılandığından haberi olmadığı, müştekinin süresinden sonra vermiş olduğu
sanık lehine temyiz dilekçesinde bu hususa vurgu yaparak esasen sanığı
tanıdığını, kendisinin aracı ile pazarlamacılık yaptığını ve sanığın müşterisi
olduğu için alışveriş esnasında sanığın parmak izinin araçta bulunmasının doğal
olduğunu, kaldı ki kolluk ifadesinde beyan ettiği gibi şüphelilerin muhtemelen
iki genç olduğunu beyan ederek sanık lehine beyanlarda bulunduğu, yine sanık
müdafii tarafından dosyaya sunulan dilekçelerde de sanığın pasaport alması
nedeni ile parmak izi veri tabanında kayıtlı olduğunu, olayla ilgisi
bulunmadığı yönünde beyanlarda bulunduğu cihetle, suça konu araç üzerinden
parmak izi çıkmış olmasına müştekinin beyanları ile de makul bir açıklama
getirilmiş olması karşısında, aleyhine hiçbir şikâyet ve başkaca bir delil
bulunmayan sanığın sadece parmak izi veri tabanından yapılan karşılaştırmaya
dayanılarak mahkûmiyetine karar verilemeyeceği gözetilerek, yüklenen suçlardan
beraati yerine yazılı şekilde karar verilmesinde, 2-Sanığın sabıka kaydı
olmadığı halde mala zarar verme suçundan verilen para cezası yönünden hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken “daha önceden
kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunması” şeklinde dosya kapsamına aykırı
gerekçe gösterilmesinde, isabet
görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca
anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar
olunduğu görülmekle, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
309. maddesinin 1. fıkrasında “Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf
veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka
aykırılık bulunması halinde bu maddede düzenlenen olağanüstü yasa yoluna konu
olabileceği, dosyanın incelenmesinde, sanık hakkında hırsızlık ve mala zarar
verme suçlarından TCK'nin 142/1, 143, 151/1 ve 62 maddelerine göre kurulan
mahkûmiyet hükmüne yönelik olarak katılanın temyiz isteminin mahkemece
14/08/2015 tarihli ek karar ile reddedildiği, katılanın temyizin reddine
ilişkin bu kararı da 21/08/2015 tarihli dilekçe ile temyiz ettiği, bu durumda
temyizin reddine ilişkin kararın Yargıtay ilgili dairesince olağan yasa yolu
temyiz incelemesine tabi olup, henüz kesinleşmediği gibi, olağanüstü yasa yolu
olan kanun yararına bozma istemine konu olmayacağı anlaşılmakla, temyiz
incelemesine esas olacak şekilde mahallinde temyiz formu düzenlenerek ve buna
göre de tebliğname tanzim edilerek dosyanın gönderilmesinin sağlanması için,
mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, …”22.CD. 2/6/2016 gün, 2016/6164 Esas,
2016/9332 Karar
[31] Özbek
vd., s. 672.
[32] Bekri,
M. Nedim (2014) Gerekçeli Karar Hakkı, Ankara Barosu Dergisi, Sa. 3, S.
203-228, s. 211.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder