17 Mart 2024 Pazar

Sanığı sanığa sormak: !!!!!

 

SANIĞI SANIĞA SORMAK SURETİYLE MADDİ GERÇEKLİK TESPİTİ

Özet:

Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ceza yargılamasının temel amacıdır. Öte yandan kullanılan ya da kullanılacak delilin hukuka uygun olması yanında akla uygun olması da temel ilkedir.

Bu çalışmada, Adana BAM 11. Ceza Dairesi’nin bir kararı esas alınarak maddi gerçeğin tespitinde yararlanılacak delillerin akla uygun olması tartışılmıştır. Somut olayda, yapılan arama sırasında ele geçirilen kaçak sigaralarda parmak izi araştırması sonucu tespit edilen sanığın, suçu işleyip işlemediği yönünde talep üzerine açtırılan davada, hakkında mahkûmiyet kararı verilen sanığın, parmak izi tespit edilen sanığı tanımadığı yönündeki anlatımları ile ikinci tespit edilen sanığın suçu işlemediği yönündeki savunmasına istinaden ikinci sanık hakkında beraat kararı verilmesi onaylanmıştır.

Hiç kimsenin kendisi ve kanunda belirtilen yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanamayacağı ilkesi anayasal ve evrensel hukukun gereği olmakla birlikte; hayatın olağan akışında hiç kimsenin, kendisinin mahkûmiyeti sonucunu doğuracak bir beyanda bulunmayacağı da mutlaktır. Söz konusu beraat kararında, kaçakçılık suçundan kamu davası açılan sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi yönündeki eğilim ve soruşturma/kovuşturma makamlarının maddi gerçekliği ortaya çıkarma konusunda isteksizleri etkili olmuştur. Sanık, kaçak sigaralar üzerinde parmak izinin bulunmasını makul bir şekilde açıklayamadığı gibi maddi bulguyu değerlendirmesi gereken yargılama makamları da soruyu yanıtsız bırakmıştır.

 

A. İncelemeye Konu Karar

İddia, sanık savunması, olay tutanağı ve tüm dosya kapsamında; sanık hakkında mahkememizin 17/04/2019 tarih, 2019/19 Esas  2019/297 Karar sayılı ilamı ile sanık hakkında 5607 Sayılı Kanuna Muhalefet suçundan beraat kararı verildiği, karara karşı katılan kurum vekilinin  istinafı üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 11.Ceza Dairesinin 2019/2199 Esas 2020/2566 Karar sayılı ilamı ile; " Sanık hakkında düzenlenen iddianamede; sanığın parmak izinin başka bir dosyada kaçakçılık suçundan yargılanıp ceza alan ... isimli kişinin taşıdığı 180 karton sigaranın bir kartonunda bulunması nedeniyle sanık hakkında kaçakçılık suçundan cezalandırılması için kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda da sanığın suça konu sigaraları ticari amaçla bulundurduğuna dair parmak izi raporunu destekleyen mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatine karar verildiği görülmüştür. Ceza usul hukukunda, re'sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille ispatlanabilir. Anayasamıza göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz (m.38/6). CMK uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m. 217/2). Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur (m.206/2-a).  Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289). Açıklanan pozitif hukuk normları ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (29.11.2005, 2005/144 Esas, 2005/150 Karar, 17.11.2009, 2009/7-160 Esas, 2009/264 Karar) kararları ile aynı yöndeki Özel Daire Kararları karşısında; “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller, Türk Ceza Yargılaması Hukuku sisteminde dikkate alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil yargılanma hakkının da gereğidir. CMK’nin 289/1-i maddesine göre, hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması hali, kanuna kesin aykırılık hali olarak kabul edilmiştir. Hukuka aykırılık ise, CMK'nin 288. maddesinde tanımlanmıştır. "Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması” hukuka aykırılıktır. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi, delilin elde edilmesi aşamasında bir hukuk kuralı ihlal edilmiş ise artık bu delil hukuka aykırıdır. Bu hukuki düzenlemelere göre somut olaya bakıldığında; sanığa isnat edilen 5607 sayılı Yasa'nın 3/5. maddesinde düzenlenen kaçakçılığa konu eşyayı bu özelliğini bilerek satışa arz etmek amacıyla bulundurmak suçunun unsurlarının değerlendirilmesinin gerektiği, sanık savunmasında 

Mersin iline hiç gitmediğini, kaçak sigaralarla bir ilgisinin olmadığını belirtmesi karşısında, sanığın parmak izinin çıktığı sigara kartonunu taşıyan ve kendisi de aynı suçtan yargılanıp ceza alan ...'in tanık olarak beyanının alınmasının gerektiği, sanığın savunmasının doğruluğunun tespiti bakımından ...'in beyanının önemli olduğu, bu nedenle bu kişinin dinlenilmesi şahsa sanık ...'yi tanıyıp tanımadığı, sigaraları ondan alıp almadığının sorulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma sonucu sanığın beraatine karar verilmesi, CMK'nın 289/1-e-i maddesi uyarınca kesin hukuka aykırılık hali olup bozmayı gerektirdiği, Kabule göre de; Ceza yargılamasında sanığın savunmasını yapan avukatın sıfatının karar başlığına, CMK'nın 2/1-c maddesine aykırı olarak, müdafii yerine vekil olarak yazılması, Hususları yasaya aykırı olup, istinaf başvurusunda bulunan  katılan vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmekle; 5271 sayılı Ceza  Muhakemesi Kanununun 280/1-e ve 289/1-i maddeleri gereğince hükmün bozulmasına," gerekçesiyle bozma kararı verilerek dosyanın mahkememize gönderildiği ve mahkememizin 2020/2112 Esasına kaydedilerek yapılan yargılamada;  suç tarihi olan  Akdeniz ilçe Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekiplerin Hal Mahallesi 141. Cadde üzerinde görevlerini ifa ettikleri sırada elinde siyah poşetlerle bekleyen bir kişinin durumundan şüphelenilmesi üzerine durdurulduğu, yapılan kimlik tespitinde hakkında Cumhuriyet Başsavcılığında 2017/10115 Sr. sayılı dosyasında hakkında soruşturma yürütülen sanık ...olduğunun belirlendiği, yapılan kontrolde poşetler içerisinde değişik markalarda toplamda 1800 paket gümrük kaçağı sigaraya el konulduğu,  ... hakkında kamu davası açıldığı ve Mahkememizin 2017/221 Esas sayısına kayden kovuşturma yapıldığı ve ... hakkında atılı suçtan mahkumiyet kararı verildiği tutanağının bir örneği dosyaya konulduğu, olayla ilgili olarak sanıktan ele geçirilen gümrük kaçağı sigaralar üzerinde yapılan parmak izi incelemesi sonucu sanık ...' nin parmak izinin çıkması üzerine hakkında ayrıca soruşturma başlatılarak sanığın üzerine atılı 5607 sayılı yasaya muhalefet suçunu işlediğinden bahisle 5607 sayılı yasanın 3/5, 3/10 maddeleri ile TCK’nun 53, 54 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de; sanığın savunmasında suça konu sigara olayına karışmadığını, olay tarihinde Mersin ilinde olmadığını, parmak izinin nasıl çıktığını bilmediğini sigaraların kendisi ile ilgisinin bulunmadığını savunduğu, sigaralar ile yakalanan ...'in talimatla tanık olarak alınan beyanında suça konu kaçak sigaraları Mersin ilinde tanımadığım tırcılardan aldığını, sanık ...isimli şahsı tanımadığını, bu şahıs gösterilirse de tanımayacağını, üzerinden çok uzun vakit geçtiğini, olay ile ilgili bilgim ve görgüsünün olmadığını  beyan ettiği, sanığın savunmasının aksine tanığın da beyanı doğrultusunda sanığın suça konu sigaraları ...'e sattığına dair parmak izini  raporunu destekleyen mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediği, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan "kuşkudan sanık yararlanır" ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu, gerçekleşme şekli kuşkulu olaylar ve iddiaların sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, ceza mahkumiyetinin kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına geleceği, ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa göre değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanması gerektiği anlaşılmakla sanığın üzerine atılı kaçakçılık suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, somut, objektif delil bulunmadığından sanığın beraatine dair mahkememizde oluşan tam tarafsız vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM; Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Her ne kadar sanık ...hakkında kaçakçılık suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de; yapılan yargılama sonucunda sanığın atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter derecede kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince atılı suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmadığından sanık hakkındaki kamu davasında sanığın 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince müsnet suçtan BERAATİNE, (Adana BAM 11.CD 30/12/2022 gün, 2022/1838 Esas, 2022/2914 Karar).

B. Karara İlişkin Dikkate Alınması Gereken Temel Ceza Hukuku İlkeleri

1-Maddi Gerçeklik

Hukukun bir dalı olarak ceza muhakemesi hukukunun amacı toplum hayatının en iyi şekilde düzenlenmesidir. İnsanlar, barış içinde, korkusuzca, insan onuruna yaraşır şekilde, daha iyi ve haklarından ve hürriyetlerinden bazı fedakârlıklara katlanmak pahasına yaşamlarını davam ettirmek isterler. Toplumsal düzen sağlanmadıkça, kişilerin haklarının sağlanması da toplum menfaatinin korunması da mümkün değildir. Toplumsal düzenin sağlanması ve kişi haklarının korunması için değerler arasında dengenin gözetilmesi gerekir. Bu nedenle ceza hukuku, sadece sanığın haklarını korumakla kalmaz. Aynı zamanda toplumsal düzenin sağlanması adına gerçekliğin araştırılması ilkesini de dikkate alır.

            Öte yandan maddi imkânsızlıklar, uyuşmazlıkları sonuçlandırma zorunluluğu, objektif veya mutlak belirginlikten vazgeçilerek, tarihi veya pratik de denilen nisbi bir belirginlikle yetinilmesine sebep olur. Buradaki nisbilik sadece obje bakımındandır. Objektif mutlak gerçekliğe varılamamış olabilir. Ancak süje, maddi gerçeğe ulaştığına inanmalıdır. Zorunlu bazı sınırlamalar kabul edilmesine rağmen, amaç maddi gerçekliğin araştırılmasıdır. Yargılama sonucunda, kişilerin özgürlüğünü kaybetmeleri ihtimali bulunması da maddi gerçekliğin araştırılması ilkesinin kabulünü gerektirmiştir.[1]

            Ceza yargılamasında maddi gerçeklik şekil olarak değil, madde olarak araştırılır. Bu nedenle bu gerçekliğe maddi gerçeklik denir. Maddi gerçekliğin araştırılması için ceza hâkimi, tarafların ileri sürdükleri delillerle bağlı olmayıp, kendiliğinden delil araştırma ve ileri sürülen hususların delil değerini araştırmak zorundadır.

Maddi gerçekliğin araştırılmasının en önemli sınırları; insan onuruna saygı gösterilmesi, masumların cezalandırılması tehlikesinin azaltılması. İspat yasakları kavramı da, maddi gerçeğin araştırılması sınırlarını belirler. İstinaf yargılamalarında da ikame edilecek delillerin belirlenmesinde, maddi gerçeğin araştırılması ilkesine öncelik verilir ve şüpheden maddi gerçek yararlanır.[2]  

Maddi gerçekliğin araştırılmasında izlenmesi gereken yol, akıl ve mantık yoludur. Gerçek, akla uygun ve gerçekçi, olayın bütünü veya parçalarını temsil eden delillerden veya delillerin bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Bir takım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, ceza yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır. Ceza yargılamasında şüphe bulunması halinde mahkûmiyet kararı verilemez.[3]

Maddi gerçekliğin araştırılması ilkesi, yalnız mahkemeleri değil, soruşturma makamlarını da ilgilendirmektedir. Nitekim CMK m. 160/1 fıkrasında yer alan, Cumhuriyet savcısının işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı ve aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan Cumhuriyet savcısının, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için emrindeki adli kolluk görevlileri ile şüphelinin lehine ve aleyhine delilleri toplayarak koruma altına almak ve şüpheli haklarını korumakla yükümlü olduğu hükümleri, maddi gerçekliğin araştırılması yükümlülüğüne ilişkindir.

Delilin ortaya konulması isteminin, bunun veya ispat edilmek istenen olayın geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemeyeceğine ilişkin CMK m. 207 ve mahkemenin fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı olmadığına ilişkin CMK m. 225/2 fıkrası maddi gerçeğin araştırılması ilkesi ile doğrudan ilgilidir.[4]

2- Suçlayıcı Beyanda Bulunmama Hakkı

Kendisine suç isnat edilen herkesin suçluluğu hükmen sabit olmadıkça suçsuz veya masum sayılacağı kuralı hukukun temel ilkelerinden biridir. Sanığın, savunmasında suçu ikrar etmesi mümkün olduğu gibi inkâr etmesi de mümkündür. Maddi gerçeğin araştırılması, susma hakkı ve vicdani delil sisteminin söz konusu olduğu ceza yargılaması sisteminde ikrarın dahi dikkatli değerlendirilmesi gerekir.[5]

Anayasa m. 38 ile güvence altına alınan hak, hiç kimsenin kendisini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağı yönünde hüküm altına alınmıştır. Üstelik işkence yapılmak suretiyle sanığın kendisini suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanması insan haysiyetine aykırı olduğu gibi susma ve avukat yardımından yararlanma gibi hakları hatırlatılmamak suretiyle suçu kabul etmesinin sağlanması da insan haysiyetine aykırıdır.[6]

Yukarıda incelemeye esas alınan BAM kararında, hiç kimsenin kendisi hakkında suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanamayacağına ilişkin hüküm dikkate alınmamıştır.

3- Delillerin Özellikleri ve Mantık Kurallarına Uygun Olması 

Ceza yargılamasında maddi gerçek ve serbest kanaat arandığından, gerçeğe uygunluğu gösterecek her şey delil olabilir. Ancak deliller açısından da belli sınırlar dikkate alınmalıdır.

Yenisey/Nuhoğlu’na göre deliller:

i-Gerçek olayı temsil edici nitelikte olmalı,

ii-Mantık kurallarına uygun olmalı,

iii- Konu ile ilgili olmalı,

iv- Hukuka uygun olmalı,

v-Müşterek olmalıdır.[7]

Bıçak ise;

i-İlgililik,

ii-Faydalılık,

iii-Akılcılık,

iv-Gerçeklik,

v-Müştereklik,

vi-Kanuna uygun elde edilmiş olmak özelliklerinin bir arada bulunması gerektiği görüşündedir.[8]

Ünver/Hakeri’ye göre deliller:

i-Yargılama konusu olayın tümünü ya da bir parçasını ispat edecek nitelikte,

ii-Beş duyu organıyla algılanabilecek nitelikte,

iii-Elde edilebilir nitelikte,

iv-Hukuka uygun yollardan elde edilmiş,

v-Sağlam ve güvenilir,

vi-İddia, savunma ve yargılama makamlarının bilgisine sunulabilir,

vii-Akılcı, bilim tarafından kabul edilebilir nitelikte olmalıdır.[9]

Hâkime maddi gerçeği gösterebilecek şeylerin delil olması, akla uygun şeylerin delil olabilmesidir. Delilin akılcı olması, bilimselliğinin kabul edilmesi gerekir. Delillerin; insanın aklıyla gerçekleri bulma, anlama ve kavrama yeteneğiyle uyumlu olması akılcılık özelliğiyle ifade edilir. Akılcılık, önyargılardan ve duygusal saplantılardan arınmış bir akıl yürütme sonucu delilin akla uygun olduğu sonucuna varılmasıdır.[10]

Somut olayda bir olayda mahkûm olan sanığın, tanık olarak dinlenmesi, mantık kurallarına uygun görünmemektedir. Belirtilen nedenlerle, bu yönde inceleme yapılması ile hüküm kurulmasının sağlanması da maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacına yönelik mantık kurallarına uygun bir değerlendirme olarak görünmemektedir.

4-Masumiyet Karinesi ve Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

10 Aralık 1948 tarihli BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi m. 11/1 fıkrasında suç işlemesi nedeniyle sanık olan herkesin, savunması için gereken bütün hususların sağlandığı yargılama ile suçluluğu sabit oluncaya kadar masum sayılacağı düzenlenmiştir. AİHS m. 6’da adil yargılanma hakkı başlığı altında ikinci fıkrada, bir suç ile itham edilen hiç kimsenin, suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar suçlu sayılamayacağı düzenlenmiştir. 1982 Anayasası m. 38/4 fıkrasında da suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar hiç kimsenin suçlu sayılamayacağı kabul edilmiştir.

5271 sayılı CMK’da açıkça masumiyet karinesine yer verilmemiştir. Ancak anayasal güvence altına alınmış olması nedeniyle masumiyet karinesinin CMK’da öncelikle gözetilmesi gerekmektedir.

Masumiyet karinesinin sonucu olarak, ispat yükü iddia makamına düşer; şüpheden sanık yararlanır; sanık, susma hakkını kullanabilir, hukuka aykırı deliller yargılamada kullanılamaz ve tutuklulukta makul sürelere uyulması gerekir.[11]

Şüpheli ya da sanık tarafından verilen ifadenin ikrar anlamında olması halinde, hem şüpheden sanık yararlanır ilkesi hem de masumiyet karinesi ihlal edilmektedir.[12]

Çalışmanın konusunu oluşturan BAM kararı ile sanığın, sanığa sorulması; suçunu ikrar eden sanığın, bir başka kişinin de suçu ikrarını sağlayıp sağlamayacağı araştırılmıştır. Ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olan bu usul, aynı zamanda elde edilmeye çalışılan delilin akla uygunluğu konusunda da şüphe uyandırmaktadır.

E. Somut Olayda Dikkate Alınması Gereken Deliller

1- İletişim Tespiti

CMK m. 135’te suç nedeniyle soruşturma ve kovuşturmada, suçun işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması halinde hâkim ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli ya da sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin dinlenebileceği; kayda alınabileceği ve sinyal bilgilerinin değerlendirilebileceği düzenlenmiştir. Madde iletişimin tespiti açısından şu şartların bir arada olmasını aramıştır:

i-Ceza soruşturmasının başlaması,

ii-Somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı,

iii- İletişimin denetlenmesinin istisnai ve son çare olarak kullanılabileceği.

CMK’da iletişimin ne anlama geldiği açıklanmamıştır. Haber, yazı, resim, ses veya sinyallerin, telefon, telgraf, radyo veya benzeri elektromanyetik dalgalarla gönderilmesi ya da alınması iletişimdir.[13]Bireysel ya da kitlesel nitelik taşır. SMS gönderilmesi iletişim kapsamında yer alırken, otomatik olarak, tek taraflı gönderilen mesajlar iletişim olarak değerlendirilemez.[14]Mobil telefonun yerinin belirlenmesi için mobil telefon ile bir iletişim faaliyetinde bulunulması şart olmayıp, iletişime açık olması yeterlidir.[15]

Baz istasyonundan telefonun nerede, hangi mahalde olduğunun öğrenilmesi bilgisi teknik hukuk açısından iletişimin tespiti niteliğinde değildir. İletişimin tespiti, ortaya çıkmış ve CMK m. 160 anlamında hakkında soruşturma başlatılmış bir şüpheliye ilişkin yapılan bir işlem iken, suçun işlendiği fakat şüphelisinin henüz belirlenemediği hallerde, şüpheli belirlemek üzere belli bir yerde, belli bir saatte kimlerin bulunduğunu tespit etmek amacıyla baz istasyonu bilgilerini almak bundan farklıdır.[16]

CMK m. 135/8 fıkrası gereğince, iletişimin CMK m. 135 kapsamında dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, aynı fıkranın “d” bendi gereğince kaçakçılık suçlarında mümkündür. Diğer bir deyişle, parmak izi kaçak sigaralarda tespit edilen sanık yönünden, mahkum olan sanıktan sorulmak suretiyle elde edilecek delil değil; her iki sanık arasında iletişim bulunup bulunmadığı HTS kayıtları incelenmek suretiyle ya da baz istasyonu bilgileri alınmak suretiyle yapılacak tespit mantık kurallarına daha uygun bir delil olacaktı.

2- Parmak İzi  

a-Tanım ve Fiziksel Yapı

Parmak izi, insanların, fiziksel ve biyolojik özelliklerini tanımlamak için kullanılan biyometrik şekillerdendir.[17] Parmak uçlarında, birinci boğumdan itibaren, tırnak dibine kadar olan bölgede ve her insanda farklı şekillerde bir araya gelen, kabarık çizgisel hatların, vücutça salgılanan biyolojik sıvının cisimler üzerine bulaşmasıyla, cisimler üzerinde oluşturduğu izlere parmak izi denir.[18]

İnsan vücudunun dış yüzeyinde bulunan deri çizgisel görünümler oluşturur. Parmaklardan ter maddesinin çıkmasını sağlayan por delikleri ile el ve ayak parmaklarının ilk boğumlarından sonra 0,2-0,5 mm aralıklarla az çok birbirine paralel olarak çizgiler halindeki kabarıklar (papiller) parmak izini oluşturur. Elin, parmak izini alabilecek nitelikteki yüzeylere teması ile parmak izi tespiti mümkün hale gelir.

Por deliklerinden çıkan sıvı içerisinde %98,5 su, %0,5-1,5 katı maddeler bulunur. Sıvının ise 1/3’ü inorganik maddeler, organik maddeler, uçucu yağ asitleri ile az miktarda albüminden oluşur.

Parmak izi, hamileliğin dördüncü ayında ceninde oluşur. Deri üzerinde tahribata neden olan kaza veya şiddetli deri hastalıkları dışında ölünceye kadar değişmez.

b. Parmak İzinin Kriminal Özellikleri

Parmak izinin ceza hukuku açısından delil olarak kullanılmasını sağlayan özellikleri üç grupta toplanabilir:

i. Değişmez ve değiştirilemez,

ii. Benzemez ve benzetilemez,

iii. Tasnif edilebilirlik.

i. Değişmezlik 

Anne rahminde 3-4’üncü aylarda oluşumu tamamlanan parmak izleri hayat boyunca devam eder, ölüm ve çürüme ile kaybolur. Parmak izinin değişmesi mümkün olmadığı gibi değiştirilmesi de mümkün değildir.[19] Çünkü parmak izi, derinin üst tabakasına ait bir iz değildir. Papil hatlarının kökleri derma tabakasındadır. Dış etkenlerle aşındırılan izlerin yerinde oluşan izler öncekinin aynısıdır.[20]

Kriminalist Edmand Locard 1877 yılında yanmış olan parmak uçlarının iyileştikten sonra da aynı parmak izine sahip olduğunu tespit etmiştir.

Papillerdeki tahribat yok olmayıp yeniden oluşmaktadır. Tahribatın çok derin olması halinde tahrip olan yerler boş kalmakta papil oluşmamaktadır.

Parmak izinin sahtesinin oluşturulması da mümkün değildir. Faillerin, parmak izlerini yok etmesi mümkündür. Parmak izinin kopyaları yapılsa da parmak izinin eşya üzerine bırakmış olduğu ter bulunmadığı takdirde parmak izi yine oluşmaz.

Dünyadaki bütün parmak izlerini karşılaştırmak imkânsızdır. Öte yandan “Doğa asla kendisini tekrar etmez.” Klişe sözü, parmak izi için de geçerlidir. İki mısır çekirdeği aynı değildir. İki zebranın çizgi düzeni aynı değildir. İki çita da aynı leke düzenine sahip değildir. Benzer şekilde hiçbir parmak izi de birbirinin tıpatıp aynı değildir. Benzer biyolojik varlıklar arasındaki küçük farklar, her organizmanın hücresini yaratan, karmaşık biyolojik süreçlerden kaynaklanır. Mikroskopik ölçekte incelendiğinde, dıştan aynı gibi görünen organeller farklı görünürler. John Thornton, Forensic Science dergisi editörüne yazdığı bu benzersizlik varsayımını Kar taneleri Paradigması olarak yazmıştır. Mutlak benzersizlik varsayımı, bütün ayırt edilebilir, somut fiziksel delillere yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Mutlak Benzersizlik Varsayımı iki doktrinden ilham alır. Bunlardan birincisi klasik filozoflar Heraclitus, Parmenides, Zeno ve Plato tarafından ileri sürülen bir nesnenin sadece kendisine benzeyebileceği yaklaşımıdır. İkinci yaklaşım ise adli bilişim alanına hâkim olan ve deneysellikle sürekli sınanan “Doğa asla tekrar etmez” sözleriyle ifade edilen Belçikalı istatistikçi Quetelet’e atfedilen yaklaşımdır. Quetelet’e göre “Doğa sonsuz çeşitlilikte biçimler sergiler.”[21]

ii. Benzemezlik ve Benzetilemezlik Özelliği

Parmak izinin kriminal biliminde kullanılmaya başlanmasından günümüze birbirinin tıpatıp aynısı iki parmak izi tespit edilememiştir. Galton’un hesabına göre, böyle bir tespit için 64x109 (64 milyar) parmak izi incelenmelidir.

İnterpol’e göre de ikizler de dâhil olmak üzere, birbirinin aynı iki parmak izi bulmak mümkün değildir. Kasıtlı olarak derin ya da bazal tabakalar değiştirilmedikçe, yaşlanma ile bile değişmez.[22] Aynı DNA’ya sahip tek yumurta ikizlerinin bile farklı parmak izleri vardır. Bu benzersizlik parmak izlerinin kontrollerinin yapılmasını ve her şekilde kullanılmasını olanaklı hale getirir.[23]

Olay mahallinde sahte parmak izi bırakılması da mümkün değildir. Herhangi bir madde ile parmak izleri taklit edilebilir ise de dokunulan cisme parmak uçlarındaki çizgi ve boğumların şekline uygun olarak ter tabakası bırakılacağından, üzerinde binlerce ter çıkış deliği bulunan sahte parmak izi bırakmak teknik olarak imkânsızdır.[24]

iii. Sınıflandırılabilirlik Özelliği

Parmak izleri sınıflandırılabilir. Sınıflandırmada kolaylık, insan vücuduna ilişkin bir başka özelliğin kriminal biliminde kullanılmasında parmak izine daha fazla avantaj sağlamaktadır. Bir parmak izi üzerinde karşılaştırılabilecek yaklaşık yüz elli kişisel hat özelliği bulunmaktadır. Özellikli noktalar; hat sonu, çatal, kısa hat, ada nokta olmak üzere dört çeşittir. Her parmak izinin bulunma ihtimali almış dört milyarda bir olarak hesaplanmıştır. Bir parmak izinin diğer parmak izine benzerliğinin ifade edilebilmesi için asgari, onaltı ortak kabartma izinin varlığı şarttır.[25]

c. Papil Çizgilerine Göre Parmak İzi

            Parmak izinin kriminolojide kullanılabilme kolaylığı sınıflandırılabilir olmasından kaynaklanmaktadır. Sınıflandırmada en temel belirleyici papil çizgileridir.

i.Temel Çizgiler: Parmak uçlarının birinci boğumuna paralel, parmak izleri alt kısmını teşkil eden çizgiler.[26]

ii. Kenar Çizgiler: Parmağın bir kenarından başlayarak diğer kenarından bombe yapıp yönü temel çizgilere doğru olan çizgiler.[27]

iii. Merkez Çizgiler: Temel çizgilerle, kenar çizgiler arasındaki boşluğu dolduran papiller olup çok çeşitli şekiller yaparlar.[28]

Delta: Kenar çizgileri ile temel çizgilerin birleştiği ve üçgen şekli meydana getirdiği yere parmak izi deltası denir.[29]

Parmak izi, biyolojik teklik esası ile birlikte değerlendirildiğinde, hırsızlık, uyuşturucu madde ticareti gibi suçların aydınlatılmasında oldukça önemli bir kişisel veridir. Öte yandan verilerin sisteme doğru işlenmesi delil değerlendirmesinin sağlıklı işlemesi için zorunludur.

Herhangi bir olayda tespit edilen parmak izi doğrudan suçun delili olmamakla birlikte, sanığın; suça konu mahalde bulunduğu ya da parmak izi tespit edilen unsurla temas halinde olduğunu mutlak surette göstermektedir. Yargıtay’ın parmak izinin tespit edildiği somut olaylarda sanığın makul surette parmak izinin varlığını açıklamasını aradığı gözlenmektedir.[30] Sanık, söz konusu parmak izini açıklayamadığı takdirde suça konu eşya ile temas halinde olduğu anlaşılacaktır.

F-Beraat Kararı ve Gerekçe

Beraat kararında CMK m. 223/2 fıkrasında belirtilen hallerden hangisinin somut olayda gerçekleştiği belirtilmelidir. Bu haller:

i-Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,

ii-Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,

iii-Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,

iv-Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,

v-Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmamasıdır.

İlgili istinaf kararında, sanığın atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter derecede kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince atılı suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmadığından beraat kararı verilmiş olup maddenin “e” fıkrasına dayanılmıştır. Ancak somut olayda, suçun niteliğine uygun deliller toplanmamıştır. CMK m. 223/2-e bendindeki hal, iki şekilde ortaya çıkabilir:

i-İsnat edilen suçun sanık tarafından işlendiğine ilişkin deliller bulunmakta ise de bu deliller mahkumiyet kararı verilmesi için yeterli değildir.

ii-İsnat edilen suçu sanığın işlediğine dair hiçbir delil yoktur.

Bu hallerden ilkinde şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince delil yetersizliğinden, ikinci halde ise delil yetersizliği gerekçesine dayanmadan beraat kararı verilmelidir.[31]

Söz konusu kararın kısaca yazılış halinde dahi delillerin, suçun sübutu yönünde değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Parmak izi, herhangi bir suçun işlendiği konusunda ancak dolaylı bir delil niteliğinde iken, araştırılabilecek sinyal bilgileri, iletişim tespiti gibi deliller doğrudan delil niteliği taşıyacaktır. Ancak kararda parmak izinin delil niteliği tartışılmadığı gibi hangi sebeple dikkate alınmadığı da yer almamaktadır. Bu nedenle incelenen mahkeme kararı, gerekçe yönünden de eksiklik bulunmaktadır.

Bir yargı kararının dayanaklarını gösteren gerekçe insanın bilme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Gerekçeli karar yazılma zorunluluğu, karar vereni daha dikkatli olmak zorunda bırakır. Yargı kararlarının denetlenebilmesi ile kararların taraflar ve kamuoyu tarafından benimsenmesini ve hukukun gelişimini sağlar.

Gerekçeli karar hakkı temel bir haktır. AİHM içtihatlarında, AİHS’nin 6’ncı maddesi gereğince korunduğu gibi 1982 Anayasası, CMK ve içtihatlarla da güvence altına alınmaktadır. Yargı kararının gerekçesizliği adil yargılanma hakkını ihlali oluşturacağı gibi yetersiz gerekçe de adil yargılanma hakkını ihlal eder.[32] Somut olayda incelenen BAM kararında yeterli, bilimsel ve tatmin edici gerekçe bulunduğundan söz edilemez.

SONUÇ OLARAK

Sanığı, sanığa sormak suretiyle yapılan delil tespiti mantık kurallarına uygun değildir. Üstelik söz konusu usul, masumiyet karinesi, susma hakkı ve kendisini suçlayıcı beyanda bulunmaktan kaçınma hakkı gibi bir çok ceza hukuku temel ilkesini de ihlal eder niteliktedir.

Öte yandan kaçakçılık suçlarında CMK m. 135/8-d bendi gereğince her türlü sinyal bilgileri ve HTS kayıtları değerlendirilmek suretiyle sanığın suçu gerçekten işleyip işlemediğinin araştırılması maddi gerçekliğin ortaya çıkarılması ilkesine daha uygun olacaktır.

Somut olayda parmak izinin, nasıl ve ne şekilde suça konu kaçak sigaralar üzerinde tespit edildiği hususunun sanıktan sorulmadığı, sanık tarafından makul surette açıklaması beklenmediği gibi iletişimin tespiti yoluna da gidilmediği gözlenmektedir. Söz konusu usul eksikliği maddi gerçekliğin açığa çıkartılması ilkesine aykırı olduğu gibi hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.

Öte yandan BAM kararının gerekçesinde sanığın Mersin ilinde hiç bulunmadığı hususu, mantıklı bir gerekçe gibi görülerek sanığın beraat etmesi gerektiği belirtilmiş ise de, kaçak sigaraların kargo ile ya da nakil araçlarıyla intikal ettirilebileceği veya mahkûm olan sanığın, diğer sanığın bulunduğu yere gitmiş olabileceği dikkate alınmamış; bilinmeyen tır şoförlerinden aldığı yönündeki afaki beyanı, maddi bir olgu olarak görünen “parmak izi”ne tercih edilmiştir.

Özetle, belirtilen usulde sanık tespiti yapılmaya çalışılması ceza hukukunun bir çok temel ilkesini ihlal ettiği gibi bu şekilde delil tespiti yapılmaya çalışılması delillerin akla uygunluğu ilkesiyle de çelişmektedir.

KAYNAKÇA

Bekri, M. Nedim (2014) Gerekçeli Karar Hakkı, Ankara Barosu Dergisi, Sa. 3, S. 203-228,

Bıçak, Vahit(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 4. Baskı,

Daluz, Hillary Moses (2015) Fundamentals of Fingerprint Analysis, Taylor and Francis Group, LLC, CRC Press

http://www.forensicsciencesimplified.org/prints/ erişim: 17/09/2021

 Interpol, https://www.interpol.int/How-we-work/Forensics/Fingerprints erişim: 16/09/2021

Kaygısız, Mustafa(1995) Kriminalistikte Parmak İzi İncelemesi, İstanbul Üniversitesi, Adli Tıp Enstitüsü, Fen Bilimleri ABD, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

Özbek, Veli Özer/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar(2019) Ceza Muhakemesi Hukuku, 12. Baskı, Ankara: Seçkin Yayınevi,

Öztürk, Bahri/Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Gezer, Özge Sırma/Kırıt, Yasemin F. Saygılar/Akcan, Esra Alan/Tütüncü, Erden Efser/Özaydın, Özdem/Villemin, Derya Altınok/Tok, Mehmet Can(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Ankara: Seçkin Yayınevi,

Şık, Hüseyin(2012) Suçsuzluk Karinesi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, S. 103-145,

Taneri, Gökhan (2023) Türk Ceza Hukukunda Parmak İzi, Ankara: Seçkin Yayınevi,

Tozman, Önder (2007) Suçsuzluk Karinesi: Türk Hukukundaki Sonuçları, EÜHFD, Sa. 3-4, S. 315-353,

Ünver, Yener/Hakeri, Hakan(2015) Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Ankara: Adalet Yayınevi,

Üzülmez, İlhan(2005) Türk Hukukunda Suçsuzluk Karinesi ve Sonuçları, Sa. 58, S. 41-72,

Yenisey, Feridun/Nuhoğlu, Ayşe(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, Ankara: Seçkin Yayınevi,

 

 



[1] Ünver, Yener/Hakeri, Hakan(2015) Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Ankara: Adalet Yayınevi, s. 8.

[2] Yenisey, Feridun/Nuhoğlu, Ayşe(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, Ankara: Seçkin Yayınevi, s. 69, 866.

[3] Bıçak, Vahit(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 4. Baskı, s. 132.

[4] Özbek, Veli Özer/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar(2019) Ceza Muhakemesi Hukuku, 12. Baskı, Ankara: Seçkin Yayınevi, s. 67.

[5] Öztürk, Bahri/Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Gezer, Özge Sırma/Kırıt, Yasemin F. Saygılar/Akcan, Esra Alan/Tütüncü, Erden Efser/Özaydın, Özdem/Villemin, Derya Altınok/Tok, Mehmet Can(2018) Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Ankara: Seçkin Yayınevi, s. 225.

[6] Öztürk vd., s. 97.

[7] Yenisey/Nuhoğlu, s. 489-491.

[8] Bıçak, s. 460-464.

[9] Ünver/Hakeri, s. 596.

[10] Bıçak, s. 463.

[11] Şık, Hüseyin(2012) Suçsuzluk Karinesi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, S. 103-145, s. 117-125; Üzülmez, İlhan(2005) Türk Hukukunda Suçsuzluk Karinesi ve Sonuçları, Sa. 58, S. 41-72, s. 56-65; Tozman, Önder (2007) Suçsuzluk Karinesi: Türk Hukukundaki Sonuçları, EÜHFD, Sa. 3-4, S. 315-353, s. 320-330.

[12] Özbek/Doğan/Bacaksız, s. 56.

[13] Yenisey/Nuhoğlu, s. 428.

[14] Ünver/Hakeri, s. 433.

[15] Özbek vd., s. 387.

[16] Yenisey/Nuhoğlu, s. 428.

 

[18] Bıçak, s. 512.

[19] İnsan vücudu zamanla değişmekte ve yenilenmektedir. Ancak DNA kodu, sinir hücreleri, kemik ve diş yapısı, parmak uçlarındaki şekiller (parmak izi) sabit kalmaktadır. Yanma, sıyrılma veya aşınma gibi nedenlerle üst deri tabakası tahrip olsa bile, yeniden meydana gelen üst deri tabakası eski şekline uygun olarak yenilenmektedir. Derin kesikler, parmak izi modelini etkileyebilmekle birlikte, derin olmayan yüzeyel kesikler veya soyulmalar, parmak izi karakterini geçici olarak değiştirir. Bu nedenle, deri tabakalarındaki bir tahribat nedeniyle parmak izi şekillerinin değişmesine imkan yoktur. Ancak alt deri tabakası da tahrip olduğu takdirde parmak izi şekli bozulabilir. Tahrip olan bölgede yeni bir parmak izi şekli çıkmaz. Bir yara izi meydana getirir. Bıçak, s. 513.

[20] Kaygısız, Mustafa(1995) Kriminalistikte Parmak İzi İncelemesi, İstanbul Üniversitesi, Adli Tıp Enstitüsü, Fen Bilimleri ABD, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 5.

[21] Daluz, Hillary Moses (2015) Fundamentals of Fingerprint Analysis, Taylor and Francis Group, LLC, CRC Press, s. 30.

[24] Bıçak, s. 514.

[25] Bıçak, s. 514.

[26] Parmak izi şokelerinin altında bulunan ve parmağın birinci boğumuna paralel olarak uzanan, diğer çizgilere göre biraz kalın ve düz bir hat oluşturan çizgilerdir Bıçak, s. 515.

[27] Parmağın bir ucundan başlayarak, diğer uçta sona eren ve parmak izi şeklinin etrafında dolaşan çizgilerdir. Bıçak, s. 515.

[28] Temel çizgiler ve kenar çizgileri arasında meydana gelen boşluğu dolduran çizgilerdir. Bıçak, s. 515.

[29] Taneri, Gökhan (2023) Türk Ceza Hukukunda Parmak İzi, Ankara: Seçkin Yayınevi, s. 17-19.

[30] Örnek olayda, köyde bekçilik yapan sanığın, köye gelen postaları kendisinin dağıttığı savunmasının araştırılması ve postanın teslim edildiği tarihten olayın gerçekleşip parmak izinin tespit edildiği tarihe kadar parmak izinin kaybolup kaybolmayacağı hususunun adli tıp kurumundan sorulması gerektiği değerlendirilmiştir. 1.CD. 2014/4649 Esas, 2014/5805 Karar; Bir başka olayda, ekmek fırınında ya da gıda işyerinde çalışanın, işyerine ait poşetlerde parmak izinin bulunması olağan olacağı, bu halde, başka delil bulunmaması halinde sanık hakkında beraat kararı verilmelidir. 9.CD. 7/3/2016 gün, 2015/16654 Esas, 2016/2273 Karar; Parmak izinin suç mahallinde bulunmasının sanık değil de müşteki tarafından da makul şekilde izah edilmesi ve sanık hakkında beraat kararı verilmesi mümkündür: ““…Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede, dosya kapsamına göre;1- Olayın gerçekleştiği 07/05/2014 tarihinde 00.30 sıralarında müştekinin evinde bulunduğu esnada evinin önünde kilitli olarak park halinde olan aracından bir ses duyması üzerine aracın yanına gittiğinde kapı camının kırılmış ve ön iki koltuk arasında poşet içindeki bozuk paraların çalınmış olduğunu görmesi üzerine olayla ilgili şikâyetçi olduğu, kollukta verdiği ifadesinde hırsızlık yapan kişi ya da kişileri görmediğini, ancak çevreden yaptığı araştırmaya göre 16-17 yaşlarında iki şahsın olay yerinden kaçtıklarını beyan ettiği, olayın önce faili meçhul olarak kaldığı, ancak daha sonra araç üzerinden alınan parmak izleri üzerinde Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan incelemede, araçtan alınan 1 adet parmak izinin, parmak izi veri tabanında kayıtlı bulunan sanık …’a ait olduğunun anlaşılması üzerine, adı geçen sanık hakkında dava açıldığı ve yapılan yargılama sonucunda da mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmış ise de, sanık hakkında mahkûmiyete esas alınan tek delilin araçtan çıkan parmak izi olduğu, bununla birlikte sanığın tüm aşamalarda suçlamayı reddettiği, müştekinin ise soruşturma ve kovuşturma aşamasında sanığı hiç görmediği ve teşhis işlemi de yaptırılmadığı, aracından yapılan hırsızlık olayı ile ilgili olarak adı geçen sanığın yargılandığından haberi olmadığı, müştekinin süresinden sonra vermiş olduğu sanık lehine temyiz dilekçesinde bu hususa vurgu yaparak esasen sanığı tanıdığını, kendisinin aracı ile pazarlamacılık yaptığını ve sanığın müşterisi olduğu için alışveriş esnasında sanığın parmak izinin araçta bulunmasının doğal olduğunu, kaldı ki kolluk ifadesinde beyan ettiği gibi şüphelilerin muhtemelen iki genç olduğunu beyan ederek sanık lehine beyanlarda bulunduğu, yine sanık müdafii tarafından dosyaya sunulan dilekçelerde de sanığın pasaport alması nedeni ile parmak izi veri tabanında kayıtlı olduğunu, olayla ilgisi bulunmadığı yönünde beyanlarda bulunduğu cihetle, suça konu araç üzerinden parmak izi çıkmış olmasına müştekinin beyanları ile de makul bir açıklama getirilmiş olması karşısında, aleyhine hiçbir şikâyet ve başkaca bir delil bulunmayan sanığın sadece parmak izi veri tabanından yapılan karşılaştırmaya dayanılarak mahkûmiyetine karar verilemeyeceği gözetilerek, yüklenen suçlardan beraati yerine yazılı şekilde karar verilmesinde, 2-Sanığın sabıka kaydı olmadığı halde mala zarar verme suçundan verilen para cezası yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken “daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunması” şeklinde dosya kapsamına aykırı gerekçe gösterilmesinde,   isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu görülmekle, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 1. fıkrasında “Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunması halinde bu maddede düzenlenen olağanüstü yasa yoluna konu olabileceği, dosyanın incelenmesinde, sanık hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından TCK'nin 142/1, 143, 151/1 ve 62 maddelerine göre kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik olarak katılanın temyiz isteminin mahkemece 14/08/2015 tarihli ek karar ile reddedildiği, katılanın temyizin reddine ilişkin bu kararı da 21/08/2015 tarihli dilekçe ile temyiz ettiği, bu durumda temyizin reddine ilişkin kararın Yargıtay ilgili dairesince olağan yasa yolu temyiz incelemesine tabi olup, henüz kesinleşmediği gibi, olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozma istemine konu olmayacağı anlaşılmakla, temyiz incelemesine esas olacak şekilde mahallinde temyiz formu düzenlenerek ve buna göre de tebliğname tanzim edilerek dosyanın gönderilmesinin sağlanması için, mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, …”22.CD. 2/6/2016 gün, 2016/6164 Esas, 2016/9332 Karar

[31] Özbek vd., s. 672.

[32] Bekri, M. Nedim (2014) Gerekçeli Karar Hakkı, Ankara Barosu Dergisi, Sa. 3, S. 203-228, s. 211.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

aklımda-

 sın

TIBBİ ETİK