Eleştiri ve
Hakaret
Eleştiri,
herhangi bir konuda değer yargısı bildirmektir. Kişiler böylelikle düşünceyi
açıklama veya ifade özgürlüğünü kullanmaktadırlar. Özellikle demokratik
rejimlerde ifade özgürlüğü sistemin vazgeçemeyeceği bir unsurdur.[1]
Eleştiri hakkı bir bakıma haber verme hakkının bir çeşididir.
10 Aralık 1948
tarihli BM İnsan Hakları Bildirgesi 19. Madde:
"Her ferdin
fikir ve fikirlerini açıklama özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden
ötürü rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve
fikirleri her vasıta ile aramak elde etmek ve yaymak hakkını içerir."
AİHS Madde 10.1
"Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat
özgürlüğünü, kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu
olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde,
devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı
tutmalarına engel değildir.
2-Kullanılması
vazife ve mes'uliyeti tazammun eden bu hürriyetler, demokratik bir toplulukta,
zaruri tedbirler mahiyetinde olarak, millî güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya
amme emniyetinin, nizamı muhafazanın, suçun önlenmesinin, sağlığın veya ahlâkın,
başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli haberlerin ifşasına mani
olunması veya adalet kuvvetinin üstünlüğünün ve tarafsızlığının sağlanması için
ancak ve kanunla, muayyen merasime, şartlara, tahditlere veya müeyyidelere tabi
tutulabilir."
BM
Medeni ve Siyasi Haklara Dair Uluslararası Sözleşmesi 1966-Madde 19- İfade
özgürlüğü
"1. Herkesin, bir müdahale ile
karşılaşmaksızın
fikirlere sahip olma hakkı vardır.
2. Herkes ifade özgürlüğü
hakkına sahiptir; bu hak bir kimsenin ülke
hudutlarıyla sınırlanmaksızın
sözlü, yazılı
veya basılı
veya sanatsal ürün şeklinde
veya kendi tercih ettiği başka
bir iletişim vasıtasıyla
her türlü bilgi ve düşünceyi arama, edinme ve ulaştırma
özgürlüğünü de içerir.
3. Bu maddenin ikinci fıkrasındaki
haklar özel bir ödev ve sorumlulukla kullanılır.
Bu nedenle bu hak, sadece hukuken öngörülen ve aşağıdaki
sebeplerle gerekli olan sınırlamalara
tabi tutulabilir:
a) Başkalarının
haklarına ve itibarına
saygı;
b) Ulusal güvenliği
veya kamu düzenini (ordre public) veya sağlık
ve ahlakı koruma."
1982 Anayasası Madde 26:
"Herkes,
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların
müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de
kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan
yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, milli
güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve
devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların
önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usûlünce
belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel
ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya
yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla
sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının
kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek
kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yaylam hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usûller kanunla düzenlenir."
Eleştiri muhataplarında olumlu ise
genellikle sorun oluşturmamakta, olumsuz ise kullanılan deyimlere ve uslûba
göre sövme, hakaret veya yerine göre şahsiyet haklarına saldırı söz konusu
olabilir ve bu durum genellikle siyasi eleştirilerde görülmektedir.[2]
8 Temmuz 1986 tarihli 103 başvuru nolu
Lingens kararı, Avrupa İnsan Hakları Divanı'nın M. Lingens'in yazmış olduğu
makalede kullanmış olduğu "en iğrenç opportünizm", "gayri
ahlaki" ve "onurdan yoksun" sözcükleri nedeniyle hakkında
hakaret suçundan açılan kamu davasında Avusturya'da mahkûm edilmiş olması
üzerine divana başvurmasıyla verilmiş bir karardır. Bu kararda divan,
kullanılan deyimlerin muhatabın kamu göreviyle ilgili olup özel hayatla ilgili
olmadığını, maddi olaylar ve değer yargılarının ispatlanabilirlik bakımından
farklı olduğunu, ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda,
başkalarının şöhretini korumak için zorunlu olmadığı, güdülen meşru amaçla
orantılı olmadığı ve sözleşmenin 10. maddesinin ihlâl edildiği sonucuna
varmıştır.[3]
Haber verme
hakkı açısından yapılan açıklamalar çoğunlukla eleştiri hakkı bakımından da
aynen geçerlidir. Eleştiri hakkı mutlak ve sınırsız hak değildir. İlk olarak
olayın gerçek olması haberin güncelliğinin olması, yapılan aaçıklamada kamunun
ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konu arasında fikri bir bağ
bulunması zorunludur.[4]
Eleştiri mahiyeti gereği sert ifadeler içerebilecektir. Ancak bu sertliğin de
bir sınır bulunmalıdır. Bu sınır kamu yararıdır. Her olayın özelliğine göre
kamu yararı değerlendirilecektir. Kamu hayatı açısından çok önemli sayılan bir
olay veya davranış eleştirilirken kullanılması haklı görülebilen sert ifadeler
daha az öneme sahip olayların eleştirilmesi sırasında kullanıldığında ölçüsüz
sayılabilir.[5]
Eleştiri sınırlarını aşan gereksiz ve faydasız ifadeler kullanılarak kişinin
gülünç duruma sokulması veya hor görülmesine yol açılması halinde eleştiri
sınırının aşıldığı kabul edilmelidir.[6]
Basın, hükümetin
çalışma ve sosyal alanlardaki kararlarını, yürütülen siyaseti, devlet
kaynaklarının ne şekilde, hangi amaçlarla ve nereye kullanıldığını, hata ve
yolsuzlukları, ekonomi, ticaret konularında hükümet çalışmalarını araştırma
hakkına sahiptir. Basın ayrıca diğer siyasi partilerin de faaliyetlerini
araştırmak ve eleştirmek hakkına sahiptir.[7]
Siyasetçilerin
de birbirlerini eleştiri hakları mevcut olup bu, halkın seçilmiş temsilcileri
açısından özellikle önemli ve zorunludur. Hükümeti eleştirmenin sınırları,
kişiler ve diğer politikacıları eleştiri sınırından daha geniştir. Demokratik
bir sistemde hükümetin eylem ve işlemleri, yalnız yasama ve yargı organlarının
takip ve denetimine sahip olmayıp basın ve kamu oyunun da bunu takip etmesi
gerekmektedir. Siyasi konuları tartışma özgürlüğü yetkili devlet organlarınca
belli yasak ve yaptırımlara bağlanabilir. Yetkili devlet organları belirli bir
temelden yoksun, kötü niyetli, toplum nezdinde itibarı zedeleyici asılsız
suçlamalara karşı aşırıya kaçmadan gereği gibi tepki vermeyi amaçlayan cezai
nitelikteki önlemleri almak yetkisine sahiptir. Fakat bu getirilecek
sınırlamaların uluslararası hukuka uygun olması ve meşru amaca yönelik olma ve
demokratik toplum için zorunluluk ölçütleri dikkate alınmalıdır.[8]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder