18 Mayıs 2017 Perşembe

HAKARET VE KANUN HÜKMÜNÜ YERİNE GETİRME

Kanun Hükmünü Yerine Getirme
TCK 24/1 maddesinde "kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez"  hükmüne yer verilmiştir. Maddedeki kanun tabiriyle anlaşılması gereken kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik, genelge gibi pozitif hukuka ilişkin mevzuatın tamamıdır.
Kanun hükmünü yerine getirmenin bir hukuka uygunluk nedeni sayılması için şekli ve maddi anlamda bir hukuk kuralının bulunması ve failin bu hükmün gereğini yerine getirmesi; fiilin görevin kaynağını oluşturan hukuk kuralının belirlediği koşullara uygun ve görevle ilgili olması gerekir.[1Bilgi toplama, rapor ve fezleke düzenleme, belgeleme, inceleme, tanık ve bilirkişi sıfatıyla bilgi, görgü ve mütalaasını yetkili merciler önünde açıklama, haciz tutanağı düzenleme, haciz mahallinde ya da duruşma sırasında konusu suç teşkil eden eylemlerin tutanaklara geçirilmesi gibi durumlar kanun hükmünün yerine getirilmesidir.
Tanığın başkasının şerefini ihlâl eden sözler hakkında tanıklık yapması, bilirkişinin kişilerin akıl sağlığı yönünde görüş bildirmesi, denetleme sırasında yolsuzluk tespit eden müfettişin bunu rapor halinde sunması, memur hakkında disiplin soruşturması yapılan kişiye "görevini kötüye kullandığı iddiası nedeniyle savunmasını hazırlaması için süre verildiğine" ilişkin yazı yazması, soruşturma sonunda fezleke hazırlanması gibi hallerde kanun emrinin yerine getirilmesi söz konusudur.
Tanık veya bilirkişinin ya da soruşturma yapan amirin konu dışına çıkarak tahkir edici sözler kullanması suç teşkil edecektir.Örneğin, tanığın sanık ya da müşteki hakkında ya da tanık beyanları arasında çelişkinin giderilmesi için bir diğeri hakkında sorulduğunda "zaten şizofren olduğu, şerefsizlik yaptığı, daha öncesinde de hırsızlık yaptığı ancak kimsenin şikâyetçi olmadığı" gibi beyanlar doğal olarak suç oluşturabilecektir. Cumhuriyet savcısının iddianamede şüpheli sıfatı bulunmayan kişiye isnatlarda bulunmasının ya da şüpheli hakkında isnat olunan suçla ilgisi olmayan ya da takdir edilecek cezaya etkisi düşünülmeyen özel hayata ilişkin açıklamalarda bulunmasının hukuka uygunluk sebebinden yararlanamayacağı da belirtilmektedir. Sicil amirinin, memuru hakkında "serseri, ahlâksız, rüşvetçi, ayyaş" gibi tabirler kullanması da bizatihi suç teşkil edecektir.
İddianame düzenleyen Cumhuriyet Savcısı ya da hükmün gerekçesini yazan hakim de kanun hükmünü yerine getirmiştir. Kararın gerekçesinde ya da savcı mütalaasında sanığın itiyadi suçlu ve mükerrir olduğu hususlarına yer verilmiş olması halinde de hukuka uygunluk nedeni bulunmaktadır.
Yılar, kanun hükmünü yerine getirmenin bir hukuka uygunluk nedeni olduğunu bu nedenle sanık hakkında CMK 223/2-d maddesi gereğince "Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi" nedeniyle beraat kararı verilmesi gerektiğini belirtmektedir.Ancak kanun emrini yerine getirme kişisel bir sebep olduğuna göre, "şahsi cezasızlık sebebinin varlığı" nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığı yönündeki bir karar kanaatimizce daha uygundur. Çünkü CMK 223/2-d maddesi dikkate alındığında "hataya düşülmesi" gibi bir durum söz konusu değildir. Ya da farklı bir bakış açısıyla "kim hataya düşmüştür?" Amir mi? Cumhuriyet savcısı ya da hakim mi? Zaten böylesi bir soruşturmaya yapacak makam kanun emrinin yerine getirildiğini tespit ettiğinde hazırlık tahkikatı aşamasında takipsizlik kararıyla evrakı sonuçlandıracaktır.



[

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TIBBİ ETİK