18 Mayıs 2017 Perşembe

Hakaret Suçlarında Teşebbüs

Yasa koyucu hakaret suçlarında mağdurun onur, şeref ve saygınlığını incitebilecek nitelikte olmayı suçun oluşumu için yeterli görmüş ayrıca incitmiş olmayı aramamıştır.[1]
Hakaret ve sövme suçları harekete bitişik suçlar olması nedeniyle teşebbüse mümkün değildir.[2] Mağdurun yokluğunda hakaret ancak ihtilat unsurunun gerçekleşmesi ile mümkün olup suç, mağdurun hakaret teşkil eden sözleri öğrenmesiyle, huzurda hakarette ise mağdurun bizzat küçük düşürücü hareket ya da sözü öğrendiği anda tamamlanır. Bu nedenlerle, hakaretin söz ile gerçekleştirildiği hallerde teşebbüs mümkün değildir.[3] Ancak herhangi bir vasıtanın aracı kılınması halinde eksik teşebbüs uygulanabilir.[4]
Gıyapta hakarette fail, küçük düşürücü mağdur dışında birine söyler ve onu sözü başkalarına iletmek konusunda görevlendirir, ancak bu kişi sözü iletmezse ihtilat gerçekleşmez. Suçun teşebbüs aşamasında kaldığı bu durumda da söylenemez.[5]
Yazı ile gerçekleştirilen hakaret suçlarının teşebbüs aşamasında kalması mümkündür.[6] Örneğin failin mağdura gönderdiği mektubun, mağdura ulaşmadan kaybolması veya üçüncü kişinin eline geçmesi ve ardından imha edilmesi durumunda icra hareketleri kısımlara bölündüğünden teşebbüs söz konusu olabilir. Zaten şikâyete tabi olan suç açığa çıkmayacağından hakaret suçunun teşebbüs imkânı yoktur sonucuna varılabilir.[7] Bu durumda Arısoy, icra hareketlerinin bitirilmemiş olmasının ancak 765 sayılı TCK'da belirtilen eksik teşebbüs ile değerlendirilebileceği 5237 sayılı yasanın da eksik teşebbüse yer vermediği ancak TCK 35. maddesi ikinci fıkrada öngörülen "zarar ve tehlikenin ağırlığı"na göre kıstasına göre uygulama yapılabileceğini belirtmektedir.[8]
Doktrinde genel olarak bu koşulların bulunmasına bağlı olarak teşebbüsün varlığı kabul edilmiş ise de hayatın olağan akışına uygun şekilde, suçun teşebbüs aşamasında kalması hiçbir şekilde mümkün görünmemektedir. Suç harekete bitişiktir.[9] Teşebbüs mümkün değildir. Ne mahkeme uygulamalarında ne de yargıtay kararlarında uygulamasının bulunmaması hayatın olağan akışına uygun olmamasındandır. Mağdurun hakaret içeren söz karşısında rencide olması yani zarara uğraması suçun tamamlanması açısından gerekli olmadığından mağdur rencide olmamış olsa üzüntü duymasa bile suç tamamlanmış sayılmaktadır.[10] Fail hakaret ya da sövme içeren mektubu postaya vermiş ancak bir şekilde posta mağdura ulaşmamış olsun. Yalnız failin bildiği bir hakaret suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı söylenebilir mi? Ya da mektup muhatabına ulaşmış olsun. Fail de belli bir mesafeden mağdurun mektubu aldığını görmüş olsun. Fail mağdurun elinden bir şekilde mektubu geri aldığında yine suçun teşebbüs aşamasında kalmış olduğu söylenebilir mi? Olay sırasında küfür etmeye başlayacak olan failin ağzının zorla arkadaşlarınca kapatıldığını değerlendirelim. Sövmeye teşebbüs suçu oluşmuş mudur? Söyleyecekleri sözler hangi suçu oluşturacaktır. Belki tehdit edecek, belki beddua ile yetinecektir. Hukukumuzda sözle işlenebilecek pek çok suç bulunmaktadır ve bu sırada hangi suçu işleyeceği henüz bilinmemektedir. Bu durumda, hiçbir şekilde sövme suçu teşebbüse uygun değildir.
Basın yoluyla hakaret suçları açısından da, basılmış eserin yayınlanması her basın suçu için zorunlu icra hareketi olduğundan, suç niteliğindeki eser, basılmış fakat yayınlanmamış ya da yayınlanmak üzereyken engellenmiş olduğundan yayınlama icra hareketi yapılmadıkça suç oluşmayacaktır ve bu suç da teşebbüse mümkün değildir.[11] 5187 sayılı Basın Kanunu 11. maddesine göre de basılmış eserlerle işlenecek suçun ancak yayım anında oluşacağını belirtmek suretiyle bu hususu açıkça belirtmiştir.
Gönüllü vazgeçme hükümlerinin örneğin failin üçüncü kişi ile mağdura elden göndermekte olduğu mektubu mağdura ulaşmadan geri alması halinde failin cezalandırılamayacağı durumda uygulanabileceği belirtilmektedir.[12]

TCK 36 maddesine göre;
"Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır."
Hakaret sözlerinin fail tarafından geri alınması ya da özür dilenmesi halinde de suç tamamlanmıştır. Fail, basın yoluyla mağdura hakaret ettikten sonra söz konusu basın aracının sonraki sayılarında düzeltme yazısı yazsa, mağdurdan özür dilese bile suç tamamlanmış olacağından failin ceza almaması mümkün değildir. Bu durumda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Etkin pişmanlık ancak belli suç tipleri açısından öngörülmüş olup hakaret bunlardan değildir.[13]
Failin ağzından çıkan sözcüklerin tamamlanmamış olması halinde dahi örneğin "senin sülaleni..." gibi eğer ne söylenmek istediği anlaşılabiliyor ise hakaret eylemi tamamlanmıştır. Bu şekildeki bir eylem TCK 126. maddesi anlamında "isnadın üstü kapalı geçiştirilmesi..." kapsamında tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.[14]



[1]    Yenidünya ve Alşahin, s. 68.
[2]    Arısoy, s. 198., Bayındır ve Apiş, s. 85., Yılar, s. 79.
[3]    Yenidünya ve Alşahin, s. 68.
[4]    Uğurlu, Necla. Şentuna, M. Tarık, s. 103.
[5]    Bayındır ve Apiş, s. 85., Yılar, s. 79.
[6]    Bayındır ve Apiş, s. 86., Yılar, s. 79.
[7]    Yenidünya ve Alşahin, s. 69.
[8]    Arısoy, s. 199.
[9]    Yılar, s. 22.
[10]  Yılar, s. 79.
[11]  Bayındır ve Apiş, s. 86.
[12]  Yenidünya ve Alşahin, s. 69., Yılar, s. 80.
[13]  Bayındır ve Apiş, s. 86., Yılar, 80.
[14]  Yılar, s. 80. Doğal olarak "senin..." diye başlayan sözlerin devamı gelmemişse sanık cezalandırılamayacaktır. Çünkü sanığın ne söyleyeceği belli değildir. Tehdit mi edecektir, beddua mı, iltifat mı yoksa hakaret mi? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TIBBİ ETİK