İNSAN TİCARETİ
İnsan ticareti
Madde 80- (1) (Değişik: 6/12/2006 –
5560/3 md.) Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete
tâbi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı,
cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki
denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını
elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokan, ülke dışına çıkaran, tedarik eden,
kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye
sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen
amaçlarla girişilen ve suçu oluşturan fiiller var olduğu takdirde, mağdurun rızası
geçersizdir.
(3) Onsekiz yaşını doldurmamış
olanların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları,
bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları
hallerinde suça ait araç fiillerden hiçbirine başvurulmuş olmasa da faile birinci
fıkrada belirtilen cezalar verilir.
(4) Bu suçlardan dolayı
tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
|
GEREKÇE:
MADDE 80.– Maddeye,
Türkiye tarafından da onaylanan “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi” ve “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Ek
İnsan Ticaretinin, Öncelikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına
ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol” hükümlerinin gereğini yerine getirmek üzere
Tasarıda yer verilmiştir.
1990’lı yıllardan itibaren suç örgütlerinin, etkinliklerini sınırlar
ötesi alana genişleterek, özellikle kadın, çocuk ve insan ticaretini örgütledikleri
ve insanları bu uygar dünyada âdeta esarete tâbi kıldıkları görülmektedir. İşte
bu nedenle, söz konusu Sözleşme ve Protokolün öngördüğü suçlara hukuk sistemimizde
de yer verilmesi uygun görülmüştür.
Maddenin öngördüğü maddî unsurlar, kadın, çocuk veya diğer insanların
tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya
sevk edilmeleri veya barındırılmalarıdır. Ancak bu hareketler kişileri zorla çalıştırmak,
bazı hizmetleri vermeye mecbur kılmak, adı geçenleri esaret veya benzerî uygulamalara
tâbi kılmak yahut beden organlarından bazılarının verilmesine razı etmek maksadıyla
icra edilecektir.
Maddenin birinci fıkrası, söz konusu maksatlarla gerçekleştirilecek
maddî unsurların belirli araç fiillere başvurulması suretiyle gerçekleştirilmesini
suçun oluşması bakımından gerekli koşullar olarak saptamıştır. Bu fiiller tehdit,
baskı, cebir veya şiddet uygulama, nüfuzu kötüye kullanma, kandırma, mağdurların
çaresizliklerinden yararlanma veya mağdurlar üzerinde sahip olunan denetim olanaklarından
yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle gerçekleştirilecektir.
Maddenin ikinci fıkrasında, belirtilen amaçları elde etmek üzere girişilen
ve suçu oluşturan yardımcı fiiller varsa artık, mağdurun rızasının yok sayılacağı
belirtilmiştir. Örneğin bir kimsenin organlarını vermek hususundaki rızası, yukarıda
belirtilen fiiller sonucunda elde edilmiş ise, suçun oluşması bakımından bu rıza
yok sayılacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasında onsekiz yaşını doldurmamış olanların birinci
fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer
bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri yahut barındırılmaları hâlinde, suçu
oluşturan araç fiillerden herhangi
birisine başvurulmasa da, faile birinci fıkrada belirtilen cezaların verileceği açıklanmıştır. Bu suretle
onsekiz yaşını doldurmamış çocukların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla maddenin
öngördüğü hareketlere konu kılınmaları suçun oluşmasına olanak verecektir.
Maddenin son fıkrasında, bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde
işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında da bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı
öngörülmüştür.
I. GENEL OLARAK
TCK ikinci kitabında özel hükümler,
ikinci kitabın birinci kısmında uluslar arası suçlara yer verilmiştir. Uluslararası
suçlar, uluslararası hukuka aykırılık teşkil eden, uluslararası sözleşmelerle yargılama
yetkisi kabul edilen suçlar olarak değerlendirilir. Uluslararası suçlar da kendi
içerisinde; uluslararası hukuk suçları ve uluslararası suçlar olmak üzere ikiye
ayrılır.
Uluslararası hukuk suçları, çekirdek
suçlar olup, uluslararası toplumun tamamını ilgilendiren ağır suçlardır. Soykırım
suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı savaşı olarak dört grup suç
uluslararası hukuk suçlarını oluşturmaktadır. Bu suçlarda fail, doğrudan uluslararası
hukukun bir ceza normunu ihlal etmekte ve doğrudan uluslararası hukukun ceza normlarına
dayanılarak cezalandırılmaktadır. Bu nedenle, uluslararası ceza mahkemesinin cezalandırma
yetkisi bulunduğu için, Türk hukukunda uluslararası hukuk normları da dikkate alınacaktır.
Uluslararası hukuk suçları dışındaki
suçlar, daha çok iç hukuktan kaynağını alan suçlardır. Göçmen kaçakçılığı ve insan
ticareti de bu suçlar arasındadır.
İnsan ticareti, aynı zamanda insan
hakları sorunudur ve bu suçla mücadele insan haklarını korumaya da yöneliktir. BM
İnsan Hakları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi insanların onur kırıcı ceza ve
işlemlere maruz bırakılmamasını düzenler. Aynı zamanda insan ticaretine maruz kalmayı
önleyecek diğer düzenleme, insanların köle olarak tutulamayacağını da hüküm altına
alır. Bu anlamda kişilerin zorla çalıştırılması önlenmek istenmiştir.
Göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretinde
kişilerin uyruğunda bulundukları veya daimi olarak ikamet ettikleri ülkeye kaynak
ülke; ulaşmak istedikleri veya götürülmek istenilen ülkeye hedef ülke denilmektedir.
Kaynak ülkeden hedef ülkeye gidilirken üzerinden geçilen veya elverişli şartlar
oluşuncaya kadar yasa dışı veya yasal olarak geçici olarak ikamet edilen ülkeye
transit ülke denilir. Ülkemiz açısından her üç durum da söz konusudur.[1]
Göçmen Kaçakçılığı: İnsanların iyi koşullar altında
hayat sürme, iş bulma veya yaşadıkları ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarsızlıkları
gibi nedenlerden dolayı, göç etme istek ve zorunlulukları sonucunda, bulundukları
ülkeden yasadışı yollarla başka ülkelere gitme veya götürülmeleridir.
Bu konuda dikkat edilmesi gereken
ve uygulamada göz ardı edilen ve AB uygulamalarıyla daha da belirginleşen husus
göçmenlerin, 1951 Mülteci sözleşmesi ve buna ek 1967 protokolünün kapsamında mültecilik
hakkı ya da mülteci mevzuatı gereğince 1984 İşkenceye Karşı
Sözleşme 7. ve BMMSHS 6 ve 7 ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi 3. Maddesi anlamında kaynak ülkeye gönderilmeme konusunda “Non-refoulement”
/geri gönderilmeme haklarının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi de gerekir.
İnsan ticareti: İnsan ticareti suçunun kapsamlı
ve kabul gören en yaygın tanımı 12-13 Aralık 2000 tarihlerinde Palermo’da düzenlenen
konferansta kabul edilen Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne
Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına
ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokolde tanımlanmıştır. Protokole göre, kuvvet
kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma,
hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası
üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına
kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir
yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına gelmektedir.
İstismar deyimi, asgari olarak başkalarının fuhşunun istismar edilmesini veya cinsel
istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti
veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını içerecektir
(madde 3/a). Bu maddenin (a) bendinde öngörülen yöntemlerden herhangi birini içermese
de çocuğun istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi,
barındırılması veya teslim alınması insan ticareti olarak kabul edilecektir (3/c).
Kuvvet kullanarak veya kullanma
tehdidiyle ya da diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye
kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi
olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye ya da başkasına kazanç veya çıkar
sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması,
devredilmesi, barındırılması veya teslim alınmasıdır. İnsan ticaretinin uluslararası
alanda net ve ortak tanımlaması yapılamamaktadır.
Özellikle kadınların cinsel amaçlı
ve ev işlerinde çalıştırılmak; çocuklar uluslar arası evlat edinmeye aracılık, çocuk
pornografisinde kullanılmak, zorla çalıştırılıp dilencilik ve seyyar satıcılık yaptırılmak
suretiyle insan ticaretinin mağduru olmaktadır. İnsan ticaretine konu olan üç temel
başlık; organ doku ticareti, zorla çalıştırma kapsamında emek ticareti ve kadın
seks ticareti şeklindedir.[2]
Mülteci: 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne
İlişkin Sözleşme 1. Maddesinde; mülteci, ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal
gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı
bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen
veya dönmek istemeyen kişi olarak tanımlanmıştır.
Mülteci ve göçmen kavramı arasında
oldukça ince bir sınır olmasına rağmen, çoğunlukla iki kavramın birbirine karıştırıldığı
görülmektedir. Mültecilik hukuki statü olmasına rağmen, mültecilere ilişkin belli
haklardan belirtilen şartların bulunduğunun tespit edildiği andan itibaren yararlanmaya
başlayacaktır.
Geri gönderilmeme hakkı gibi haklardan
ise bu statüyü elde etme şartlarının varlığı
dahi aranmayacaktır. AİHS, İşkenceye Karşı Komite ve İnsan Hakları Komitesi’nin
kararları bu yöndedir. Mültecilik statüsü tanınmamış olmasına rağmen Türkiye ile
ilgili verilen ihlal kararları bulunmaktadır.
Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti
suçunun nedenleri:
1- Ekonomik nedenler, ülkeler arasında
iş, sosyal yaşam ve refah standardı farkının bulunması ve bireylerin daha rahat
ve iyi bir yaşam sürme isteği,
2- Salgın hastalıklar, açlık sorunu,
yapılan maddi yardımlar,
3- Terör örgütlerinin faaliyetleri,
iç savaşlar, iç karışıklıklar,
4- Gelişmiş bazı ülkelerin siyasi
iltica veya yasadışı göçü özendiren politikaları,
5- Siyasal ve etnik baskılar,
6- Ailevi sebepler,
7- Bölgesel ve kültürel farklılıklar,
8- Kadının toplumsal yaşamdaki sosyo-ekonomik
eşitsizliği,
9- İş, Pazar ve ulaşım araçlarının
küreselleşmesi sonucu ucuz iş gücüne duyulan ihtiyaç,
10- İnsan ticareti ve göçmen kaçakçılığının
sonuçlarından haberdar olmama,
11- Bu eylemlerden kolay ve yüksek
para kazanma düşüncesi,[3]
Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti Suçu arasındaki farklar
En temel fark, insan tacirlerinin
hedef ülkeye geldikten sonra da kişileri kullanmak istemeleridir. Göçmen kaçakçılığında
ise kişilerin hedeflenen ülkeye varmaları ile mağdur ve fail arasındaki ilişki sonlanmaktadır.[4]
BM Sınır Ötesi Organize Suçla Mücadele
Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Mücadele
Protokolü ve İnsan Ticaretine İlişkin Protokol, insan ticareti ile göçmen kaçakçılığı
arasında şu ayrımları yapmaktadır.
Göçmen kaçakçılığı, doğrudan veya
dolaylı, mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek için, bir kişinin vatandaşlığını
taşımadığı veya daimi ikametgahı bulunmayan bir taraf devlete yasadışı girişinin
sağlanmasıdır.[5]
İnsan Ticareti ise İnsan Ticaretine
İlişkin Protokol 3. Maddesine göre, insan ticareti, kişilerin istismar amaçlı temini,
bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınmasıdır.
Göçmen kaçakçılığı kamu düzeni ve
devlete karşı işlenen suç olup mağduru bulunmamaktadır. İnsan ticareti kişilere
karşı işlenen ve insan haklarını ilgilendiren suçtur. Göçmen kaçakçılığında kaçırılan
kişilere karşı maddi veya manevi bir güç kullanılması söz konusu değildir. Çünkü
göçmen kaçakçılığında, yasadışı göçmen adayı kaçakçıyla kendisi temasa geçer. Kaçakçı
ödemeyi aldıktan sonra göçmenin dilediği bir
ülkeye yasadışı yollarla girmesini veya bir ülkeden çıkmasını sağlar. İnsan ticaretinde ise mağdur zor kullanılarak veya hile veya benzeri yollarla
iradesi fesada uğratılarak ele geçirilir. Bu nedenle maruz kaldığı fiilleri kabul
eder.[6]
İnsan ticaretinde tacir, başlangıçtan
beri sömürdüğü mağdurla arasındaki ilişkinin sürekli olmasını ister. Bu ilişkilerini
de bu şekilde geliştirir. Bu ilişki çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Bunlar zor
kullanma, cinsel kölelik ya da işgücü köleliği, haysiyetin çiğnenmesi, insanın elinden
özgürlüğünün alınması gibi olabilir.[7]
II. KORUNAN HUKUKİ DEĞER
Suçun konusunu oluşturan kişilerin
yaşama hakkı, vücut bütünlüğü, kişisel hürriyet hakkı, cinsel dokunulmazlık ve onurun
korunması, irade özgürlüklerinin korunması özel olarak; ortak insanlık değerlerinin
korunması ise genel olarak suçun hukuki konusudur.
III. SUÇUN
KONUSU
Kişilerin irade özgürlüğü, vücut bütünlüğü,
seyahat özgürlükleri suçun maddi konusunu oluşturmaktadır.
IV. SUÇUN
MADDİ UNSURU
a- Fail:
Suçun faili bakımından herhangi bir özellik
bulunmamaktadır. Herkesin suçun faili olması mümkündür. Ancak uluslararası ceza
mahkemesi statüsünde yer alan yaygın ve sistematik olma kavramları, bu suçların
ancak devlet veya örgüt politikası dahilinde işlenebileceğini göstermektedir.
b- Mağdur:
Zorla çalıştırılan, hizmet ettirilen, fuhuş
yaptırılan, esarete tabi kılınan, vücut organlarının verilmesini sağlamak amacıyla
tehdit edilen, baskı altında tutulan, cebir ve şiddet uygulanan, nüfuzun kötüye
kullanılmasıyla kandırılan ya da denetleme olanaklarının yokluğu veya çaresizlikten
yararlanılan kişiler suçun mağdurudur.
c- Hareket
unsuru:
Her ne kadar madde metninde, suçu oluşturacak
olan hareketlerin tek tek gösterilmiş olsa da suçun serbest hareketli suç olarak
kabul edilmesi gerekir.
Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş
yaptırmak veya esarete tabi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak
amaçlı olarak veya kişilerin üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden
yararlanmak suretiyle rızalarını elde ederek:
i- Ülkeye sokma,
ii- Ülke dışına çıkarma,
iii- Ülke dışına çıkarma,
iv- Tedarik etme,
v- Kaçırma,
vi- Bir yerden başka bir yere götürme,
vii- Sevk etme,
viii- Barındırma suçun hareket unsurunu
oluşturmaktadır.
Son fıkra on sekiz yaşını doldurmamış mağdurlar
açısından belirtilen araç fiillerin işlenmese de,
Tedarik edilme,
Kaçırılma,
Bir yerden bir yere götürülme,
Sevk edilme,
Barındırılma hallerinin birinci fıkrada
belirtildiği şekilde cezalandırılacağını düzenlemiştir.
V. SUÇUN
MANEVİ UNSURU
Suçun unsuru kasttır. Olası kastla işlenebilmesi
de mümkündür. Maddede belirtilen saikin esas olması nedeniyle özel kastın suçun
unsuru olduğunu söylemek de mümkündür.
Maddede belirtilen saik; zorla çalıştırma,
hizmet ettirme, fuhuş yaptırma, esarete tabi kılma, vücut organlarının verilmesini
sağlamadır.
Kişilerin rızası bulunsa bile belirtilen
saiklerle suça konu eylemlerin gerçekleştirilmesi suçu oluşturacaktır.
VI. SUÇUN
ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ
a- Teşebbüs:
Maddede belirtilen ve birinci fıkra birinci
cümlede belirtilen saiki taşımak kaydıyla maddede belirtilen ve icra hareketleri-hazırlık
hareketleri olarak ayrılabilmesi mümkün olan bütün eylemlere teşebbüse mümkündür.
Cezalandırılan hususun maddede yer alan saik olması nedeniyle her bir eylem açısından
teşebbüse mümkünlük değerlendirilebilir ise de saikin gerçekleşmiş olması halinde
belirtilen eylemlere teşebbüsün dahi tam olarak cezalandırılması gerekecektir. Bu
anlamda teşebbüse elverişli değildir. Farklı bir söyleyişle, neticesi harekete bitişik
suç niteliğindeki insan ticareti suçunda hareketin gerçekleşmiş olması ile suç da
tamamlanmış olmaktadır.
b- İştirak:
İştirak açısından özel bir hükme
yer verilmemiş olup kanunda yer alan iştirake ilişkin bütün hükümlerin dikkate alınması
gerekir.
c- İçtima:
Maddede belirtilen saikin tespiti halinde
sanık hakkında ayrıca maddede yer alan diğer suçlara ilişkin hükümlerin uygulanmaması
gerekir. Çünkü maddede özel olarak belirtilen suçlara göre bu hükümler -ayrıca saike
yer vermiş olması nedeniyle- daha özel hüküm niteliğindedir.
Kasten yaralama ve kasten öldürme suçlarının
bu saikle işlenmesi halinde mağdur sayısınca fiil ve cezalandırma söz konusu olacaktır.
VII. SUÇA
ETKİ EDEN NEDENLER
Maddenin 3. Fıkrasında on sekiz yaşını doldurmamış
kişiler yönünden maddede belirtilen araç fiiller işlenmese de birinci fıkrada belirtilen
saiklerle; kaçırılma, bir yerden diğer bir yere götürülme veya sevk edilme veya
barındırılmaları halini birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılma nedeni
saymıştır.
VIII. KOVUŞTURMA-GÖREVLİ
MAHKEME-SUÇUN YAPTIRIMI VE ZAMANAŞIMI
a- Kovuşturma:
Suçun soruşturma ve kovuşturması re’sen
yapılır.
b- Görevli
Mahkeme:
5235 sayılı kanunun 12. Maddesi gereğince,
suçta Ağır Ceza Mahkemesi görevlidir.
c- Suçun
Yaptırımı:
Maddenin ikinci fıkrasında açıkça gösterildiği
üzere; kasten öldürme suçunun işlenmesi halinde müebbet hapis cezası; diğer fiillerde
ise 8 seneden az olmamak üzere hapis cezası söz konusu olacaktır.
Maddede açıkça belirtilmemiş olması nedeniyle
hapis cezasının üst sınırı ne olacaktır? 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 49. Maddesine
göre, kanunda aksi belirtilmeyen hallerde hapis cezasının üst haddi yirmi yıldan
aşağı olamayacaktır.
ç- Zamanaşımı:
İnsan ticareti suçunun insanlığa karşı suçlardan
olmasına rağmen maddede açıkça zamanaşımının işlemeyeceğinin öngörülmemesi karşısında
bu suçta zamanaşımı hükümlerinin uygulanacağı anlaşılmaktadır.
Zamanaşımı süresi ise; TCK 66/1-d maddesi
gereğince 15 yıldır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder