18 Mayıs 2017 Perşembe

TÜRK CEZA KANUNUNDA İNSAN TİCARETİ SUÇU

İNSAN TİCARETİ
İnsan ticareti
Madde 80- (1) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/3 md.) Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokan, ülke dışına çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen amaçlarla girişilen ve suçu oluşturan fiiller var olduğu takdirde, mağdurun rızası geçersizdir.
(3) Onsekiz yaşını doldurmamış olanların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları hallerinde suça ait araç fiillerden hiçbirine başvurulmuş olmasa da faile birinci fıkrada belirtilen cezalar verilir.
(4) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
GEREKÇE:
MADDE 80.– Maddeye, Türkiye tarafından da onaylanan “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi” ve “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Ek İnsan Ticaretinin, Öncelikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol” hükümlerinin gereğini yerine getirmek üzere Tasarıda yer verilmiştir.
1990’lı yıllardan itibaren suç örgütlerinin, etkinliklerini sınırlar ötesi alana genişleterek, özellikle kadın, çocuk ve insan ticaretini örgütledikleri ve insanları bu uygar dünyada âdeta esarete tâbi kıldıkları görülmektedir. İşte bu nedenle, söz konusu Sözleşme ve Protokolün öngördüğü suçlara hukuk sistemimizde de yer verilmesi uygun görülmüştür.
Maddenin öngördüğü maddî unsurlar, kadın, çocuk veya diğer insanların tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmalarıdır. Ancak bu hareketler kişileri zorla çalıştırmak, bazı hizmetleri vermeye mecbur kılmak, adı geçenleri esaret veya benzerî uygulamalara tâbi kılmak yahut beden organlarından bazılarının verilmesine razı etmek maksadıyla icra edilecektir.
Maddenin birinci fıkrası, söz konusu maksatlarla gerçekleştirilecek maddî unsurların belirli araç fiillere başvurulması suretiyle gerçekleştirilmesini suçun oluşması bakımından gerekli koşullar olarak saptamıştır. Bu fiiller tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulama, nüfuzu kötüye kullanma, kandırma, mağdurların çaresizliklerinden yararlanma veya mağdurlar üzerinde sahip olunan denetim olanaklarından yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle gerçekleştirilecektir.
Maddenin ikinci fıkrasında, belirtilen amaçları elde etmek üzere girişilen ve suçu oluşturan yardımcı fiiller varsa artık, mağdurun rızasının yok sayılacağı belirtilmiştir. Örneğin bir kimsenin organlarını vermek hususundaki rızası, yukarıda belirtilen fiiller sonucunda elde edilmiş ise, suçun oluşması bakımından bu rıza yok sayılacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasında onsekiz yaşını doldurmamış olanların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri yahut barındırılmaları hâlinde, suçu oluşturan araç fiillerden herhangi birisine başvurulmasa da, faile birinci fıkrada belirtilen cezaların verileceği açıklanmıştır. Bu suretle onsekiz yaşını doldurmamış çocukların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla maddenin öngördüğü hareketlere konu kılınmaları suçun oluşmasına olanak verecektir.
Maddenin son fıkrasında, bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında da bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı öngörülmüştür.
I. GENEL OLARAK
TCK ikinci kitabında özel hükümler, ikinci kitabın birinci kısmında uluslar arası suçlara yer verilmiştir. Uluslararası suçlar, uluslararası hukuka aykırılık teşkil eden, uluslararası sözleşmelerle yargılama yetkisi kabul edilen suçlar olarak değerlendirilir. Uluslararası suçlar da kendi içerisinde; uluslararası hukuk suçları ve uluslararası suçlar olmak üzere ikiye ayrılır.
Uluslararası hukuk suçları, çekirdek suçlar olup, uluslararası toplumun tamamını ilgilendiren ağır suçlardır. Soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı savaşı olarak dört grup suç uluslararası hukuk suçlarını oluşturmaktadır. Bu suçlarda fail, doğrudan uluslararası hukukun bir ceza normunu ihlal etmekte ve doğrudan uluslararası hukukun ceza normlarına dayanılarak cezalandırılmaktadır. Bu nedenle, uluslararası ceza mahkemesinin cezalandırma yetkisi bulunduğu için, Türk hukukunda uluslararası hukuk normları da dikkate alınacaktır.
Uluslararası hukuk suçları dışındaki suçlar, daha çok iç hukuktan kaynağını alan suçlardır. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti de bu suçlar arasındadır.
İnsan ticareti, aynı zamanda insan hakları sorunudur ve bu suçla mücadele insan haklarını korumaya da yöneliktir. BM İnsan Hakları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi insanların onur kırıcı ceza ve işlemlere maruz bırakılmamasını düzenler. Aynı zamanda insan ticaretine maruz kalmayı önleyecek diğer düzenleme, insanların köle olarak tutulamayacağını da hüküm altına alır. Bu anlamda kişilerin zorla çalıştırılması önlenmek istenmiştir.
Göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretinde kişilerin uyruğunda bulundukları veya daimi olarak ikamet ettikleri ülkeye kaynak ülke; ulaşmak istedikleri veya götürülmek istenilen ülkeye hedef ülke denilmektedir. Kaynak ülkeden hedef ülkeye gidilirken üzerinden geçilen veya elverişli şartlar oluşuncaya kadar yasa dışı veya yasal olarak geçici olarak ikamet edilen ülkeye transit ülke denilir. Ülkemiz açısından her üç durum da söz konusudur.[1]
Göçmen Kaçakçılığı: İnsanların iyi koşullar altında hayat sürme, iş bulma veya yaşadıkları ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarsızlıkları gibi nedenlerden dolayı, göç etme istek ve zorunlulukları sonucunda, bulundukları ülkeden yasadışı yollarla başka ülkelere gitme veya götürülmeleridir.
Bu konuda dikkat edilmesi gereken ve uygulamada göz ardı edilen ve AB uygulamalarıyla daha da belirginleşen husus göçmenlerin, 1951 Mülteci sözleşmesi ve buna ek 1967 protokolünün kapsamında mültecilik hakkı ya da mülteci mevzuatı gereğince 1984 İşkenceye Karşı Sözleşme 7. ve BMMSHS 6 ve 7 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 3. Maddesi anlamında kaynak ülkeye gönderilmeme konusunda “Non-refoulement” /geri gönderilmeme haklarının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi de gerekir.
İnsan ticareti: İnsan ticareti suçunun kapsamlı ve kabul gören en yaygın tanımı 12-13 Aralık 2000 tarihlerinde Palermo’da düzenlenen konferansta kabul edilen Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokolde tanımlanmıştır. Protokole göre, kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına gelmektedir. İstismar deyimi, asgari olarak başkalarının fuhşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını içerecektir (madde 3/a). Bu maddenin (a) bendinde öngörülen yöntemlerden herhangi birini içermese de çocuğun istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması insan ticareti olarak kabul edilecektir (3/c).
Kuvvet kullanarak veya kullanma tehdidiyle ya da diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye ya da başkasına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınmasıdır. İnsan ticaretinin uluslararası alanda net ve ortak tanımlaması yapılamamaktadır.
Özellikle kadınların cinsel amaçlı ve ev işlerinde çalıştırılmak; çocuklar uluslar arası evlat edinmeye aracılık, çocuk pornografisinde kullanılmak, zorla çalıştırılıp dilencilik ve seyyar satıcılık yaptırılmak suretiyle insan ticaretinin mağduru olmaktadır. İnsan ticaretine konu olan üç temel başlık; organ doku ticareti, zorla çalıştırma kapsamında emek ticareti ve kadın seks ticareti şeklindedir.[2]
Mülteci: 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme 1. Maddesinde; mülteci, ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi olarak tanımlanmıştır.
Mülteci ve göçmen kavramı arasında oldukça ince bir sınır olmasına rağmen, çoğunlukla iki kavramın birbirine karıştırıldığı görülmektedir. Mültecilik hukuki statü olmasına rağmen, mültecilere ilişkin belli haklardan belirtilen şartların bulunduğunun tespit edildiği andan itibaren yararlanmaya başlayacaktır.
Geri gönderilmeme hakkı gibi haklardan ise bu statüyü elde etme şartlarının varlığı dahi aranmayacaktır. AİHS, İşkenceye Karşı Komite ve İnsan Hakları Komitesi’nin kararları bu yöndedir. Mültecilik statüsü tanınmamış olmasına rağmen Türkiye ile ilgili verilen ihlal kararları bulunmaktadır.
Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti suçunun nedenleri:
1- Ekonomik nedenler, ülkeler arasında iş, sosyal yaşam ve refah standardı farkının bulunması ve bireylerin daha rahat ve iyi bir yaşam sürme isteği,
2- Salgın hastalıklar, açlık sorunu, yapılan maddi yardımlar,
3- Terör örgütlerinin faaliyetleri, iç savaşlar, iç karışıklıklar,
4- Gelişmiş bazı ülkelerin siyasi iltica veya yasadışı göçü özendiren politikaları,
5- Siyasal ve etnik baskılar,
6- Ailevi sebepler,
7- Bölgesel ve kültürel farklılıklar,
8- Kadının toplumsal yaşamdaki sosyo-ekonomik eşitsizliği,
9- İş, Pazar ve ulaşım araçlarının küreselleşmesi sonucu ucuz iş gücüne duyulan ihtiyaç,
10- İnsan ticareti ve göçmen kaçakçılığının sonuçlarından haberdar olmama,
11- Bu eylemlerden kolay ve yüksek para kazanma düşüncesi,[3]
Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti Suçu arasındaki farklar
En temel fark, insan tacirlerinin hedef ülkeye geldikten sonra da kişileri kullanmak istemeleridir. Göçmen kaçakçılığında ise kişilerin hedeflenen ülkeye varmaları ile mağdur ve fail arasındaki ilişki sonlanmaktadır.[4]
BM Sınır Ötesi Organize Suçla Mücadele Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Mücadele Protokolü ve İnsan Ticaretine İlişkin Protokol, insan ticareti ile göçmen kaçakçılığı arasında şu ayrımları yapmaktadır.
Göçmen kaçakçılığı, doğrudan veya dolaylı, mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek için, bir kişinin vatandaşlığını taşımadığı veya daimi ikametgahı bulunmayan bir taraf devlete yasadışı girişinin sağlanmasıdır.[5]
İnsan Ticareti ise İnsan Ticaretine İlişkin Protokol 3. Maddesine göre, insan ticareti, kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınmasıdır.
Göçmen kaçakçılığı kamu düzeni ve devlete karşı işlenen suç olup mağduru bulunmamaktadır. İnsan ticareti kişilere karşı işlenen ve insan haklarını ilgilendiren suçtur. Göçmen kaçakçılığında kaçırılan kişilere karşı maddi veya manevi bir güç kullanılması söz konusu değildir. Çünkü göçmen kaçakçılığında, yasadışı göçmen adayı kaçakçıyla kendisi temasa geçer. Kaçakçı ödemeyi aldıktan sonra göçmenin dilediği bir ülkeye yasadışı yollarla girmesini veya bir ülkeden çıkmasını sağlar. İnsan ticaretinde ise mağdur zor kullanılarak veya hile veya benzeri yollarla iradesi fesada uğratılarak ele geçirilir. Bu nedenle maruz kaldığı fiilleri kabul eder.[6]
İnsan ticaretinde tacir, başlangıçtan beri sömürdüğü mağdurla arasındaki ilişkinin sürekli olmasını ister. Bu ilişkilerini de bu şekilde geliştirir. Bu ilişki çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Bunlar zor kullanma, cinsel kölelik ya da işgücü köleliği, haysiyetin çiğnenmesi, insanın elinden özgürlüğünün alınması gibi olabilir.[7]
II. KORUNAN HUKUKİ DEĞER
Suçun konusunu oluşturan kişilerin yaşama hakkı, vücut bütünlüğü, kişisel hürriyet hakkı, cinsel dokunulmazlık ve onurun korunması, irade özgürlüklerinin korunması özel olarak; ortak insanlık değerlerinin korunması ise genel olarak suçun hukuki konusudur.
III. SUÇUN KONUSU
Kişilerin irade özgürlüğü, vücut bütünlüğü, seyahat özgürlükleri suçun maddi konusunu oluşturmaktadır.
IV. SUÇUN MADDİ UNSURU
a- Fail:
Suçun faili bakımından herhangi bir özellik bulunmamaktadır. Herkesin suçun faili olması mümkündür. Ancak uluslararası ceza mahkemesi statüsünde yer alan yaygın ve sistematik olma kavramları, bu suçların ancak devlet veya örgüt politikası dahilinde işlenebileceğini göstermektedir.
b- Mağdur:
Zorla çalıştırılan, hizmet ettirilen, fuhuş yaptırılan, esarete tabi kılınan, vücut organlarının verilmesini sağlamak amacıyla tehdit edilen, baskı altında tutulan, cebir ve şiddet uygulanan, nüfuzun kötüye kullanılmasıyla kandırılan ya da denetleme olanaklarının yokluğu veya çaresizlikten yararlanılan kişiler suçun mağdurudur.
c- Hareket unsuru:
Her ne kadar madde metninde, suçu oluşturacak olan hareketlerin tek tek gösterilmiş olsa da suçun serbest hareketli suç olarak kabul edilmesi gerekir.
Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tabi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak amaçlı olarak veya kişilerin üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanmak suretiyle rızalarını elde ederek:
i- Ülkeye sokma,
ii- Ülke dışına çıkarma,
iii- Ülke dışına çıkarma,
iv- Tedarik etme,
v- Kaçırma,
vi- Bir yerden başka bir yere götürme,
vii- Sevk etme,
viii- Barındırma suçun hareket unsurunu oluşturmaktadır.
Son fıkra on sekiz yaşını doldurmamış mağdurlar açısından belirtilen araç fiillerin işlenmese de,
Tedarik edilme,
Kaçırılma,
Bir yerden bir yere götürülme,
Sevk edilme,
Barındırılma hallerinin birinci fıkrada belirtildiği şekilde cezalandırılacağını düzenlemiştir.
V. SUÇUN MANEVİ UNSURU
Suçun unsuru kasttır. Olası kastla işlenebilmesi de mümkündür. Maddede belirtilen saikin esas olması nedeniyle özel kastın suçun unsuru olduğunu söylemek de mümkündür.
Maddede belirtilen saik; zorla çalıştırma, hizmet ettirme, fuhuş yaptırma, esarete tabi kılma, vücut organlarının verilmesini sağlamadır.
Kişilerin rızası bulunsa bile belirtilen saiklerle suça konu eylemlerin gerçekleştirilmesi suçu oluşturacaktır.
VI. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ
a- Teşebbüs:
Maddede belirtilen ve birinci fıkra birinci cümlede belirtilen saiki taşımak kaydıyla maddede belirtilen ve icra hareketleri-hazırlık hareketleri olarak ayrılabilmesi mümkün olan bütün eylemlere teşebbüse mümkündür. Cezalandırılan hususun maddede yer alan saik olması nedeniyle her bir eylem açısından teşebbüse mümkünlük değerlendirilebilir ise de saikin gerçekleşmiş olması halinde belirtilen eylemlere teşebbüsün dahi tam olarak cezalandırılması gerekecektir. Bu anlamda teşebbüse elverişli değildir. Farklı bir söyleyişle, neticesi harekete bitişik suç niteliğindeki insan ticareti suçunda hareketin gerçekleşmiş olması ile suç da tamamlanmış olmaktadır.
b- İştirak:
İştirak açısından özel bir hükme yer verilmemiş olup kanunda yer alan iştirake ilişkin bütün hükümlerin dikkate alınması gerekir.
c- İçtima:
Maddede belirtilen saikin tespiti halinde sanık hakkında ayrıca maddede yer alan diğer suçlara ilişkin hükümlerin uygulanmaması gerekir. Çünkü maddede özel olarak belirtilen suçlara göre bu hükümler -ayrıca saike yer vermiş olması nedeniyle- daha özel hüküm niteliğindedir.
Kasten yaralama ve kasten öldürme suçlarının bu saikle işlenmesi halinde mağdur sayısınca fiil ve cezalandırma söz konusu olacaktır.


VII. SUÇA ETKİ EDEN NEDENLER
Maddenin 3. Fıkrasında on sekiz yaşını doldurmamış kişiler yönünden maddede belirtilen araç fiiller işlenmese de birinci fıkrada belirtilen saiklerle; kaçırılma, bir yerden diğer bir yere götürülme veya sevk edilme veya barındırılmaları halini birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılma nedeni saymıştır.
VIII. KOVUŞTURMA-GÖREVLİ MAHKEME-SUÇUN YAPTIRIMI VE ZAMANAŞIMI
a- Kovuşturma:
Suçun soruşturma ve kovuşturması re’sen yapılır.
b- Görevli Mahkeme:
5235 sayılı kanunun 12. Maddesi gereğince, suçta Ağır Ceza Mahkemesi görevlidir.
c- Suçun Yaptırımı:
Maddenin ikinci fıkrasında açıkça gösterildiği üzere; kasten öldürme suçunun işlenmesi halinde müebbet hapis cezası; diğer fiillerde ise 8 seneden az olmamak üzere hapis cezası söz konusu olacaktır.
Maddede açıkça belirtilmemiş olması nedeniyle hapis cezasının üst sınırı ne olacaktır? 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 49. Maddesine göre, kanunda aksi belirtilmeyen hallerde hapis cezasının üst haddi yirmi yıldan aşağı olamayacaktır.
ç- Zamanaşımı:
İnsan ticareti suçunun insanlığa karşı suçlardan olmasına rağmen maddede açıkça zamanaşımının işlemeyeceğinin öngörülmemesi karşısında bu suçta zamanaşımı hükümlerinin uygulanacağı anlaşılmaktadır.
Zamanaşımı süresi ise; TCK 66/1-d maddesi gereğince 15 yıldır.



[1]      KESKİN, İbrahim SS.:69-105, s. 69.
[2]      Keskin, s. 71.
[3]      Keskin, s. 72.
[4]      Keskin, s. 72, 73.
[5]      Göçmen Kaçakçılığına İlişkin Protokol 3/a
[6]      Keskin, s. 73.
[7]      Keskin, s. 73. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TIBBİ ETİK