18 Mayıs 2017 Perşembe

TÜRK CEZA KANUNUNDA SOYKIRIM SUÇU

1- SOYKIRIM
Soykırım
Madde 76- (1) Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yokedilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur:
a) Kasten öldürme.
b) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme.
c) Grubun, tamamen veya kısmen yokedilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması.
d) Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması.
e) Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi.
(2) Soykırım suçu failine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Ancak, soykırım kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
MADDE 76.– Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 9 Aralık 1948 tarihli ve 260 A (III) sayılı Kararıyla onaylanarak imzaya açılmış ve Türkiye bu Sözleşmeye 23.3.1950 tarih ve 5630 sayılı Kanun uyarınca çekince koymaksızın onaylamıştır.
Sözleşmenin 1 inci maddesinde “Sözleşen taraflar, soykırımın, ister barış ister savaş zamanında işlenmiş olsun, bir devletler hukuku suçu olduğunu tasdik ederler ve bu suçu önlemeyi ve cezalandırmayı taahhüt ederler” ifadesine yer verilmiş olup, 3 üncü maddesinde, cezalandırılması gereken fiiller belirtilmekte, 5 inci maddesinde ise taraf devletlerin, Sözleşmenin hükümlerinin yürürlüğe konmasını ve özellikle 3 üncü maddede belirlenen suçları işlemekten sanık kişiler için etkin cezaların verilmesini sağlamak üzere gerekli kanunları, anayasaları çerçevesinde, yürürlüğe koymaları gereğine işaret edilmektedir.
Tasarının bu maddesi, Sözleşmenin tanımladığı soykırım fiillerinin cezalandırılmasını öngörmektedir. Jenosit, Nazi Almanyası’nın sekiz milyon kişinin ölümüne neden olan II. Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, İngiltere ve Fransa tarafından oluşturulan Nürnberg Mahkemesi Statüsü ve görev alanına giren “insanlığa karşı işlenen suçlar” temel alınarak oluşturulan ve “insan öldürme” den farklı bir suçtur. Millî, etnik, ırkî ve dinsel bir grubu veya herhangi bir grubu yok etmek maksadı, suçun manevî unsurunu oluşturmaktadır. Maddî unsur ise, grup azalarının öldürülmesi, grup azalarının bedensel ve aklî melekelerinin ciddî surette haleldar edilmesi, grubun tümü ile veya kısmen yok edilmesini sonuçlayacak nitelikte varlık koşullarına zorlanması, çocukların zorla başka yerlere gönderilmeleridir.
Suçun oluşması için gerekli maksadın yanında maddî unsurların da bir özellik taşıması gerekmektedir. Maddî unsurların, oluşması yönünden, hareketlerin “bir planın icrası” sonucu gerçekleştirilmeleri gerekmektedir. Tasarının bu maddesi, Fransız Ceza Kanununun da yaptığı gibi Birleşmiş Milletlerin 9.12.1948 tarihli Sözleşme metninden ayrılmaktadır. Sözleşme 2 nci maddesinde soykırımı “bir insan grubunun imha niyeti” ile belirlemekte ve böylece sübjektif bir ölçüt kullanmaktadır. Tasarı metninde ise meydana getirilmiş “bir planın icrası suretiyle” denilerek objektif bir ölçüt kullanılmış olmaktadır. Böylece suç girişiminin planlı ve sistematik karakteri vurgulanmış olmaktadır. Kaldı ki, bu koşul Nürnberg Mahkemesi Statüsünün 6 ncı maddesinde de yer almaktadır.
Ayrıca şu hususa da işaret edilmelidir ki, 1948 Sözleşmesinde sadece belirli gruplar yer aldığı hâlde, Tasarı bunlara bütün diğer grupları da eklemek suretiyle, suça daha da genişlik vermiştir.
Soykırım suçunun millî, etnik, ırkî veya dinsel veya herhangi bir grubun tamamen veya kısmen ortadan kaldırılması amacıyla işlenen bir suç olduğu açıktır. Bu suçun mevzuatımıza dahil edilmesi, 1948 tarihli Jenosit Sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerimizin gereğidir. Sözleşme ile maddî ve manevî unsurları açıkça belli olan farklı bir suçu ihdas etme yükümlülüğü getirilmiştir.
Roma’da düzenlenen diplomatik bir konferans sonucu kabul edilen ve jenosit dahil insanlığa karşı işlenen suçların cezalandırılması amacıyla kurulması öngörülen Birleşmiş Milletler Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü düzenlemelerinde de konu irdelenmiş bulunmaktadır.
Bu suçlarla ilgili olarak Sözleşmeye taraf ülkelerin bazıları konuyu iç mevzuatlarına sokmuşlardır. Söz gelimi Fransa 1992 yılında kabul etmiş olduğu yeni Ceza Kanununda insanlığa karşı suçlar başlığı altında, soykırım suçunu düzenlemiş, konu Avusturya Ceza Kanununun 321 inci maddesinde, Alman Ceza Kanununun 220 a maddesinde yer almıştır.
Maddenin üçüncü fıkrasında bu suçlardan dolayı özel hukuk tüzel kişileri hakkında da bunlara özgü güvenlik tedbirine hükmolunacağı; son fıkrada ise, bu tür suçlardan dolayı zamanaşımının işlemeyeceği kabul edilmiştir.”
I. GENEL OLARAK
Irk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda önemli sayıda ve düzenli biçimde yok edilmeleri soykırım olarak adlandırılmaktadır.[1]
1948’de Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi 2. Maddesinde de, “ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.” şeklinde tanımlanmaktadır.
Soykırım genel olarak, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, biyolojik, fiziksel, dini, ahlâki olarak sınıflandırılabilir.[2] Ancak, sözleşmeye göre soykırım suçuna konu olabilecek gruplar sınırlı sayıdadır ve dört temel sebebe dayanabilir:
i-) Milli,
ii-) Etnik,
iii-) Irkı,
iv-) Dini.
Bu guruplar kapsam bakımından büyükten küçüğe sıralanmıştır. Siyasi ve diğir gruplar, soykırım suçu ile korunan gruplara bilinçli olarak sokulmamıştır. Tanımlamalara sözleşmede yer verilmemiştir.[3]
Soykırımın bir devlet tarafından planlanıp, örgütlenmesi ya da en azından fiilleri gerçekleştirenlerin bir kısmının devletle bağlantılı olması genel bir kabul görmektedir. Bu anlamda, Soykırım Sözleşmesi’nde açıkça yer verilmemesine rağmen soykırımın gerçekleşmesi için bir planın varlığının gerekliliği söylenmelidir.[4]
Uluslararası alanda da Ruanda ve Bosna olaylarında soykırım konusunda özel yargılama yapan mahkemeler kurulmuştur.
17 Temmuz 1998 yılında kabul edilen Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsü, 1 Temmuz 2002 tarihinde çalışmalarına başlayan Hollanda Lahey’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kurmuştur. Özellikle, mahkemenin kuruluş amacı suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ve olağanüstü mahkemelerle bu tip soruşturma kovuşturmaların yürütülmesine ilişkin itirazların önüne geçmektir. Mahkeme ve statü, ceza yargılamasında iç hukukun yetersiz kalması halinde tamamlayıcı nitelik taşımaktadır. İlk kez soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçu gibi fiilleri kovuşturmak ve cezalandırmak için sürekli bir yargısal organ oluşturulmuştur.[5]
Türkiye için söz konusu hükmün uluslararası yükümlülüklere uygun olarak iç hukukun bir parçası haline getirmek dışında bir anlam ifade etmediğini söylemek mümkündür.
II. KORUNAN HUKUKİ DEĞER
Korunan hukuki değerin, “insanlık” olduğunu söylemek mümkündür. Madde başlığı ve gerekçesinden bu sonuca ulaşmak mümkündür.
III. SUÇUN KONUSU
Soykırım suçu esas olarak kanunun bazı maddelerinde düzenlenmiş olan bazı suçların, belli bir grubu ortadan kaldırmak amacıyla işlenmesinin, bütün bu suçlardan bağımsız olarak düzenlenmiş olmasıdır.[6]
IV. SUÇUN MADDİ UNSURU
a- Fail:
Suçun faili herkes olabilir. Suçun faili genel olarak kolluk görevlileri gibi görünse de, kamu yönetimcisi, paramiliter birlikler, gerilla mensupları ve teröristler de olabilir.[7]
b- Mağdur:
Suçun geniş anlamda mağduru uluslararası toplumu oluşturan bütün insanlar, dar anlamda ise, milli etnik, ırki veya dinsel bir grubun üyeleridir.
c- Hareket unsuru:
Suçun hareket unsuru kanunda belirtilen milli, etnik, ırki veya dinsel grup üyelerinin:
i- Kasten öldürme,
ii- Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme,
iii- Grubun, tamamen veya kısmen yokedilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması
iv- Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması,
v- Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesidir.
V. SUÇUN MANEVİ UNSURU
Suçun manevi unsuru kasttır.
VI. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ
a- Teşebbüs:
Suçun neticesi harekete bitişik olması nedeniyle teşebbüs mümkün değildir. Kanunda yazılı hareketlere teşebbüs halinde suç oluşmayacaktır. Koca ise, kasten öldürme, kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme ve gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi fiillerinin teşebbüse mümkün olduğunu belirtir.[8]
Bize göre “Soykırım” amaç suç niteliğinde olduğuna göre, eylemlerin işlenmesi ile amacın ayırdedilebildiği andan itibaren suçun tamamlandığını kabul etmek gerekir.
b- İştirak:
İştirak açısından kanunda özel bir hükme yer verilmemiştir. Ancak uluslararası ceza mahkemesi statüsü, soykırımı tahrik ve soykırım işlemek için komplo kurma suçlarını bağımsız olarak düzenlemiştir. Türk hukuku açısından bu halde ancak TCK 214 maddesinde düzenlenen suç işlemeye tahrik hükmü uygulanabilecektir.
c- İçtima:
Maddenin 2. Fıkrası gereğince gerçek içtima hükümleri gereğince kasten yaralama ve kasten öldürme suçları mağdur sayısınca oluşacaktır. Ancak infaz yasası hükümleri ile birlikte değerlendirildiğinde maddenin bir anlamı olmamaktadır. Çünkü 5275 sayılı infaz yasası hükümlerine göre sanığın cezaevinde kalabileceği süre 107/3-c’ye göre en fazla 36 yıldır.
VII. SUÇA ETKİ EDEN NEDENLER
Madde metninde ayrı bir suça etki eden nedene yer verilmemiştir.
VIII. KOVUŞTURMA-GÖREVLİ MAHKEME-SUÇUN YAPTIRIMI VE ZAMANAŞIMI
a- Kovuşturma:
Suçun soruşturma ve kovuşturması re’sen yapılır.
b- Görevli Mahkeme:
5235 sayılı kanunun 12. Maddesi gereğince, suçta Ağır Ceza Mahkemesi görevlidir.
c- Suçun Yaptırımı:
Müebbet hapis cezasıdır. Ayrıca tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanacaktır.
ç- Zamanaşımı:
Kanunun son fıkrasına göre bu suçta zamanaşımı hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.



[2]      Hamzayeva, Feride(2013) İnsanlığa Karşı Suçlar Bağlamında Soykırım Örneği, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, S. 33-36.
[3]      Alpyavuz, Tolga(2009) Soykırım Suçu, Journal of Naval Science and Engineering, C. 5., No: 1, S. 49-61, s. 54. http://www.dho.edu.tr/sayfalar/02_Akademik/Egitim_Programlari/Deniz_Bilimleri_Enstitusu/Dergi/05_alpyavuz.pdf erişim: 4/3/2015
[4]      Değer, Ozan (2009) “Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı’nın Bosna Hersek v. Sırbistan-Karadağ Kararı”, Uluslararası İlişkiler, C. 6, S. 22, Sa. 61-95, s. 71.
[5]      Beşiri, Arzu (2013), Soykırım ve Soykırıma İlişkin Uluslararası Mekanizmalar, TBB Dergisi, Sa. 108, S. 179-210, s. 199, 200.
[6]      Koca, Mahmut(2010) Türk Ceza Kanununda Soykırım Suçu, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Sa. 1, file:///C:/Users/ab42161/Downloads/b8d7e-fd07b-6d2ae-b6154.pdf erişim: 5/3/2015
[7]      Koca, s. 10.
[8]      Koca, s. 22.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TIBBİ ETİK