28 Ekim 2018 Pazar

NİTELİKSİZ AKADEMİSYENLERE ATIF YAPMAMA KARARI



İspatla sübutun aynı anlama geldiğini zanneden,

Non-refolument ilkesinin ceza hukukuyla ilgisinin ne olduğunu bilmeyen,

Doğru düzgün yabancı dil yeterliliği olmayan hiçbir akademisyene atıf yapmama kararı aldım.

Bunun için örnek CV'lerini inceleyeceğim.

Uygulama konusunda ne kadar bilgi sahibi olduğunuzu görüyoruz.





TEBLİGAT HUKUKU



Tebligat hukuku konusunda çalışma yapmaya karar verdim. İcra hukukuyla sınırlı olarak çalışma yapacağım.

Kurulalı 3 yıla yakın olmasına rağmen özellikle BAM'larda tebligat hukukuna ilişkin kararsızlık ve belirsizlikler olduğu gözlemleniyor.

Üyeyken tebligata ilişkin akıl almaz bozma nedenleri uygulayanlar, sorumluluk sahibi olunca işin doğrusu nedir diye başkalarına sormaya başlıyorlar.

İcra hukukundaki bu karmaşa yarı hukuk yarı ceza yargılaması niteliğinden kaynaklanıyor. Ancak hangi hallerde ceza yargılamasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı açıkça kanunda gösterilmiş.

Buna rağmen duruşmaya gelerek kendisini temsil ettirmiş ve bu konuya ilişkin hiçbir itirazda bulunmamış kişiler yönünden dahi "usulüne uygun tebligat yapılmadığı" iddiasıyla savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle bozmaya gidildiği görülmekteydi.

Hatta bir defasında vatandaş, adliyeden tebligat gelmesini kendisi, ailesi ve sosyal çevresi açısından onur meselesi yapmış ve kendisinin e-devletten dosyalarını takip ettiği gerekçesiyle kendisine tebligat yapılmamasını, dosyada savunma hakkını kullandığını belirtmişti.
Sonuç bu dosyadan dahi bozma nedeni yapıldı. 

6 Ekim 2018 Cumartesi

NON REFOULEMENT İLKESİNİ CEZA HUKUKU İLE İLGİSİZ OLDUĞUNU ZANNEDEN CEZA HUKUKÇUSU


Doktora tezinin ceza hukuku ile ilgisi olmadığını belirtmiş Sayın Hamide Zafer. Eğer gerçekten
okusaydın tezi  ceza hukuku ile ilgisini anlayabilirdin.

Lütfen ceza akademisyenlerinin yeterliği ile ilgili çalışma yapılsın lütfen...



5 Ekim 2018 Cuma

İHALENİN FESHİ DAVALARINDA İŞİN ESASINA GİRİLMEKSİZİN DAVADAN FERAGAT EDİLMESİ HALİNDE İİK 134/2 deki cezaya hükmedilemez.

Şikayetçi vekiline 72.500 TL'ye ihale edilen taşınmazın ihalenin feshi icra mahkemesinden istenmiş icra mahkemesi davadan feragat nedeniyle davanın reddine ve İİK.nun 134/2.fıkrası uyarınca ihale bedelinin %10 oranındaki para cezasının şikayetçiden alınarak hazineye irat kaydına  karar vermiştir. İcra mahkemesi kararının ilişkin olduğu malın değeri İİK.nun 4949 sayılı kanunla değişik İİK.nun 363/1.son cümlesindeki kesinlik sınırının aynı kanunun ek 1 maddesinin 1.fıkrası uyarınca 1.1.2009 dan itibaren artırılan miktarın dikkate alındığında uyuşmazlık konusu değerin 4030 TL yi geçtiği anlaşıldığından borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 20.9.2010 tarih 2010/6093 E, 2010/20210 K sayılı temyiz dilekçesinin reddine ilişkin kararının oybirliği ile kaldırılmasına karar verilip, borçlunun icra mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi;
HUMK. nun 95. maddesi uyarınca feragat kati bir hükmün hukuki neticelerini doğurur. Bunun için karşı tarafın kabulü de gerekmez. Somut olayda şikayetçi vekili Av....’ın 26.01.2010 tarihli duruşmada "her ne kadar dava açmış isek de davadan feragat ediyoruz" şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece işin esası incelenmeksizin feragat sebebiyle şikayetin reddine ve İİK.nun 134/2. maddesi uyarınca işin esasına girilmemesi sebebiyle şikayetçinin ihale bedelinin %10'u oranında para cezası ile sorumlu tutulmamasına karar verilmesi gerekirken, şikayetçinin para cezası ile sorumlu tutulması isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir.

İSTİHKAK İDDİASINDA BULUNAN 3. KİŞİNİN HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİNDE BULUNMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR


“Borçlunun borcunu rızaen ifa etmemesi (örneğin para borcunu ödememesi) halinde alacaklı cebri icra yoluna başvurur; icra dairesi borçlunun mallarını haczedip satarak bedelini alacaklıya öder ve bu yolla alacaklının tatmini sağlanır. Bu anlamda borçlunun malvarlığı -kural olarak- alacaklının alacağı için teminat fonksiyonu taşır. Ne var ki borçlunun bütün mallarının haczi kabil değildir. Gerçekten de borçlunun manevi değer taşıdığı halde ekonomik değeri bulunmayan eşyası haczedilemez. Diğer taraftan ekonomik değer taşıdığı halde haczedilemeyen bazı mal ve haklar da bulunmaktadır; bu "haczedilmezlik" kavramı ile açıklanmaktadır.
Borçlunun ekonomik değer taşıyan bazı mal ve hakları hiç bir şekilde haczedilemez. Bunlar maddi hukuka göre başkalarına devredilemeyen mal ve haklarla (mesela münhasıran şahsa bağlı haklar, TMK.m.23) İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK.) 82 nci maddesinde sayılan mal ve haklardır. Borçlunun bazı mallarının ise kısmen haczi kabildir (İİK.m.83, İş K.m.35, vb.).
Haczedilmezlik ilkesinin doğal sonucu haczi (tamamen veya kısmen) kabil olmayan bir mal veya hakkın icra müdürünce haczedilmesi halinde borçluya tanınan haczedilmezlik şikayetidir. Bu şikayet İcra ve İflas Kanunu'nun şikayete ilişkin genel hükümlerine (m.16-18) tâbidir ve şikayetin kabulü halinde icra müdürünce haczedilen mal veya hak üzerindeki haciz kalkar.
Alacaklının ancak borçluya ait mal ve hakların haczi ve satışı sonucunda elde edilecek tutardan tatmin edilebileceğine ilişkin ilkeye rağmen kimi zaman üçüncü kişilere ait olduğu ileri sürülen mal ve haklar üzerine de haciz konulduğu görülebilmektedir. Bu ihtimalde mal ve hakkın sahibi üçüncü kişinin korunması için (haczedilmezlikten farklı olarak) "istihkak" müessesesi benimsenmiştir.
Haczedilen bir mal üzerinde (alacaklı ve borçlu dışındaki) üçüncü bir kişinin mülkiyet veya diğer bir ayni hak sahibi olduğunun ileri sürülmesine istihkak iddiası denir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, 2.b., Ankara 2013, s.543).
İstihkak iddiası ve bunu takip eden istihkak davası haczedilen malın borçlunun ya da üçüncü kişinin elinde bulunması ihtimaline göre farklı usullere tâbi tutulmuştur (İİK.m.96, 97 ve 99).
Haczedilmezlik ile istihkak iddiası arasındaki temel fark haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkı borçluya ait iken, diğer ifade ile ancak borçluya ait bir mal için haczedilmezlik şikayetinde bulunulması mümkün iken; istihkak iddiası kural olarak haczedilen malın mülkiyetinin üçüncü kişiye ait olması halinde mümkündür. Başka bir anlatımla haczedilmezlik şikayeti ile istihkak iddiası bir arada bulunamaz; borçlu kendisine ait olmayan bir mal veya hak bakımından haczedilmezlik şikayeti yoluna gidemez, sadece malın kendisine ait olmadığını bildirmekle yetinebilir.
Öte yandan temel bir usul hukuku kuralı olarak vakıa ve delillerin taraflarca getirileceği ve hukuki nitelendirmenin hakim tarafından yapılacağı konusunda tartışma bulunmamaktadır. Buna göre hakim, tarafların sunduğu vakıalar ve talep ve cevap sonuçları incelemeli fakat dava ya da şikayetin vasıflandırılmasında onların beyanlarına bakmayıp, bu belirlemeyi kendisi yapmalıdır.” HGK 3/5/2017 gün, 2017/12-329 Esas, 2017/912 Karar,
“Haciz sırasında borçlu, «haczedilen malın üçüncü bir kişiye ait olduğunu» ileri sürer ve ayrıca bu malın «haczedilemeyeceği» (İİK. mad. 82 vd.) iddiasıyla icra mahkemesine şikâyette bulunursa ya da haczedilen bir mal hakkında borçlu «haczedilmezlik şikâyeti»nde, üçüncü bir kişide «istihkak iddiasında» (İİK. mad. 96) bulunur ‘veya «istihkak davası» (İİK. mad. 97) açarsa, haczedilmezlik şikâyetinin, istihkak iddiasından (davasından) önce karara bağlanması gerekir. Çünkü, istihkak davası, ancak haczi mümkün mallar hakkında dinlenir.” (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 1988’ C. 1, s. 842’den aktaran Talih Uyar, “İstihkak Davalarında Yargılama Usulü İİK. 97/XI, XVII, XVIII, http://www.myicra.com/forum/html/makale/talihuyar/62.htm#_ftn41, erişim: 5/10/2018).  
“6100 sayılı HMK’nun 26. maddesi uyarınca hâkim, tarafların ileri sürdükleri maddi olay ve netice talepleri ile bağlıdır. HMK'nun 33. maddesine göre ise, olayların hukuksal açıdan değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi hakime aittir.” 8.HD. 4/4/2018 gün, 2015/18672 Esas, 2018/10624 Karar,      
“İİK'nun  82. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendinde; ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan eşyanın haczolunamayacağı ifade edilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, haczedilmezlik şikayeti, yalnızca takip borçlusuna tanınmış bir hak olup; takipte borçlu sıfatı taşımayan üçüncü kişinin bu şikayette bulunmaya hakkı yoktur.”12.HD. 29/11/2016 gün, 2016/6439 Esas, 2016/24515 Karar,

aklımda-

 sın

TIBBİ ETİK