13 Kasım 2019 Çarşamba

WOLFGANG AMADEUS MOZART (27 Ocak 1756-1791)


WOLFGANG AMADEUS MOZART (27 Ocak 1756-1791)

Avusturya’nın Salzburg şehrinde doğdu. Babası Leopold Salzburg Başpiskoposluğunda Saray Orkestrası’nda keman çalmaktaydı. Babası da çok sayıda besteler yapmıştı.
Wolfgang 3 yaşına geldiğinde kendisinden beş yaş büyük ablası Maria Anna’nın parçalarını kendi kendine çalmaya başlayınca müzik yeteneği olduğu anlaşıldı.
İyi bir müzisyen için olağanüstü yetenekleri vardı. Kemanda, notanın sekizde biri akort düşüklüğünü fark edebiliyordu.
Babası çocuk yaşta yeteneğini fark edince kızı ile birlikte Wolfgang’ı Avrupa turnesine çıkardı. Özellikle doğaçlama çalması herkesi kendisine hayran bırakıyordu. Ayrıca küçük yaşta beste yapmaya da başlamıştı. Beş yaşında menuet (saray dansı), yedi yaşında konçerto (İtalyanca karşıtlık anlamına gelen, tek bir çalgının çalgı topluluğuna karşı kendi sesini duyurması şeklindeki beste), sekiz yaşında ise senfoni (Yunanca art arda gelen seslerin uyumu anlamına gelmekte olup, sonat formunda hızlı, ağır, canlı ve parlak son ile biten dört bölümden oluşan beste) hazırlamıştı.
On dört yaşında iken ilk opera eseri “Lucia Silla” İtalya’da çalındı. Papa tarafından kabul edilerek kendisine “Altın Mahmuz” nişanı ve şövalyelik beratı verildi.
Matematik ve resim konularında da başarılıydı. Ancak turne hayatları nedeniyle okula gitme şansı bulamadı. Ayrıca çok sayıda turneye çıkmış olması nedeniyle gittiği ülkelerin yabancı dillerini de öğrenmeye çalışmış, turnelerde, zamanının pek çok ünlü sanatçısıyla tanışmış ve birlikte çalışmalar yapmıştır.
Viyana tanıştığı Constanze ile evlenmiştir. Hayatı boyunca maddi sıkıntıları devam etmiş, o da babası gibi sarayda müzik yaparak hayatını kazanmaya çalışmıştır.
35 yaşında yakalandığı Verem hastalığından kurtulamayarak 5 Aralık1791 yılında vefat etmiştir. Havanın yağmurlu olması nedeniyle mezarlığa kadar tabuta eşlik edilmemesi nedeniyle, kimsesizler mezarlığına gömülmüştür.[1]
Klasik dönemde Türk adını en çok duyuran besteci Mozart’tır. Sonat, konçerto ve balelerinde Türk çalgılarını kullanmıştır. Türk müziğine duyduğu ilginin nedeni Angelo Soliman, Glucka ve Handel etkisinde kalmış olmasıdır. Bu etkiler altında Türk marşı olarak bilinen “Rondo a la Turca”yı besteledi.
“Bütün kadınlar böyle yapar” operasında, sevgilisinin sadakatini sınamak için kılık değiştiren iki gencin hikayesi anlatılmıştır.
En ünlü eserlerinden olan 40.sol minör ise kızının ölümünden izler taşır ve 1790’da sahnelenmiştir.
Figaro’nun Düğünü isimli operası, tarih boyunca yazılmış en gülünç opera olduğu iddia edilmektedir.
Saraydan Kız Kaçırma ve Sihirli Flüt, Alman operasıdır. Müziksiz konuşmalar kullanılmıştır. Alman seyirciye yöneliktir.
600’den fazla eser bestelemiş olan müzisyen, başarısını çok çalışma dışında doğuştan gelen yeteneklerine de borçludur.
27 yaşındayken bestelediği, 11 numaralı La Majör Piyano Sonatı üç bölümden oluşmakta olup, Türk Marşı (Rondo Alla Turca) bu sonatın son kısmıdır. Mozart’ın etkisi, ilham verdiği Ludwig Van Beethoven’da da görülmüş ve Beethoven da “Türk Marşı” adlı bir eser oluşturmuştur.[2]
Mozart’ı çağlar ötesine taşıyan, yapmış olduğu besteleri olduğu kadar, kısacık ömrüne sığdırmış olduğu beste sayısıdır ve her türlü saygıyı hakeder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

aklımda-

 sın

TIBBİ ETİK