Uyuşmazlık İİK
m. 134 gereğince ihalenin feshine ilişkindir.
İhalenin
bozulma nedenleri gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında,
1- İhaleye
fesat karıştırılması,
2- Arttırmaya
hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,
3- İhalenin
yapılması sırasındaki hatalı işlemler,
4- Alıcının
taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması olarak
belirtilmektedir.
İİK'nun 134/8.
maddesinde; "İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki
yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata
mecburdur" düzenlemesi yer almaktadır.
12.HD'nin,
16/01/2019 gün, 2018/12139 Esas, 2019/311 sayılı emsal kararında da
belirtildiği üzere, davacının diğer ilgililere yapılan tebligatın usulsüz
olduğunu ileri sürmesi mümkün değildir.
İhale tutanağının usulüne uygun olarak
tanzim edildiği, icra müdürlüğünce alınan kararlara uygun olarak ilanlarının
yapıldığı, tellalın hazır bulunduğu, ilanda belirtilen yer ve zamanda ihaleye
başlandığı ve bitirildiği, kıymet takdiri raporunun iki yıllık geçerlilik
süresi içinde satışın yapıldığı, taşınmazın ihale bedelinin, muhammen bedelin %
50'si ile satış, paylaştırma masraflarını aştığı, ayrıcı re'sen ihalenin
feshini gerektiren sebeplerin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mükellefiyetler
listesinin düzenlenmemesi borçlu lehine
bir durum oluşturduğundan (Benzer mahiyette Y.12.HD.nin 2010/29600 E.
2011/11129 K. sayılı emsal içtihadı.) bu
yöne ilişkin istinaf sebebine itibar edilmemiştir.
12.HD'nin, 22/12/2017 gün, 2017/8478 Esas,
2017/16001 sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere; İİK'nun 127. maddesi
gereğince; taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği satışı yapılan taşınmazın hissedarlarına
tebliğ edilmelidir. Taşınmazın hissedarı olan şikayetçiye satış ilanının tebliğ
edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi
sebebidir.
12.HD’nin,
2/10/2014 gün, 2014/22347 Esas, 2014/23206 sayılı emsal kararında da
belirtildiği üzere, artırmaya çıkarılan bir taşınmazın son imar durumunun satış
ilanında gösterilmesi ve böylece artırmaya giren kişilerin, taşınmazın imar
durumunu bilerek artırmaya girmeleri sağlanmalıdır. Satışa konu taşınmazın imar
planının, satış ilanında eksik gösterilmesi ya da son durumu yansıtmaması,
ihaleye katılımı olumsuz yönde etkileyecek nitelikte ise, bu durum ihalenin
feshi sonucunu doğuracaktır.
12.HD'nin,
02/04/2013 gün, 2013/4742 Esas, 2013/12633 sayılı emsal kararında da
belirtildiği üzere, İİK'nun 8/son maddesi gereğince icra tutanakları
kapsadıkları husus hakkında aksi ispat edilebilene kadar karine teşkil ederler.
Başka bir anlatımla, icra tutanakları aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.
Tutanak hakkındaki iddia maddi bir olaya dayanıyorsa aksini ispat etmek kural
olarak özel bir şekle bağlı değildir. Ancak sonucu etkilemeyen hususlar
nedeniyle ihalenin feshine karar verilmesi mümkün değildir. Somut olayda, açık
artırma tutanaklarında açıkça üç kez bağırıldığı hususu belirtilmektedir ve
tutanak altı ihaleye katılanlarca ve görevlilerce imzalanmıştır. Bu nedenle
davacı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir.
Öte yandan
dosya kapsamına göre, satış ilanı tebliğinin usulüne uygun yapıldığı, bu
durumda, yasal süresi içinde kıymet takdirine itirazda bulunulmadığının
kabulünün gerekeceği, para cezalarının kamu düzenine ilişkin ve re'sen
gözetilmesi gereken, kanundan kaynaklanan bir uygulama olduğu anlaşılmakla
istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı; dava dilekçesinde yer alan hususların
HMK m. 297/2 fıkrası gereğince ayrı ayrı karşılandığı, dava dilekçesinde
belirtilmeyen hususların istinaf aşamasında değerlendirilmesinin mümkün
olmadığı, HMK.nın 355.maddesine göre istinaf incelemesinin dilekçede belirtilen
sebeplerle sınırlı olarak yapılabileceği,
ancak kamu düzenine aykırılık görülmesi halinde bu hususun resen nazara alınabileceği, somut olayda dosya kapsamı, mevcut delil durumu dikkate
alındığında, mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden
yasaya aykırılık bulunmadığı, hükümde kamu düzenine aykırılık da tespit
edilmediği anlaşıldığından davacı- borçlu vekilinin istinaf başvurusunun
HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş
aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
İhalenin
bozulma nedenleri gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında,
1- İhaleye
fesat karıştırılması,
2- Arttırmaya
hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,
3- İhalenin
yapılması sırasındaki hatalı işlemler,
4- Alıcının
taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması olarak
belirtilmektedir.
İİK'nun 134/8.
maddesinde; "İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki
yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata
mecburdur" düzenlemesi yer almaktadır.
12.HD'nin,
27/02/2012 gün, 2011/20234 Esas, 2012/5814 sayılı emsal kararında da
belirtildiği üzere, İİK.nun 8. maddesi uyarınca icra ihale tutanakları aksi
sabit oluncaya kadar geçerli olup, tanık beyanına itibarla ihalenin feshine
karar verilemez. Somut olayda, feshi istenilen ihaleye ilişkin 06/02/2018 günlü
tutanakta üç defa bağırıldıktan sonra ihale olunduğu hususuna yer verildiği
açıkça yer almaktadır. Tutanakta belirtilen hususlar dışındaki hususların
İİK'nun 129'uncu maddesi gereğince tellal tarafından bağırılmasına ilişkin bir
zorunluluk bulunmamaktadır.
İİK.nun 127.
maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya
(varsa vekiline) tebliğ edilmelidir. Borçluya (varsa vekiline) satış ilanının
tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz
tebliğ edilmesi, 12.HD'nin süreklilik arzeden içtihatlarına göre başlı başına
ihalenin feshi sebebi olup, borçlu vekiline satış ilanının tebliğ edilmemesi
veya usulsüz tebliğ edilmesi de aynı hukuki sonuçları doğurur (12.HD.
22/02/2018 gün, 2017/3673 Esas, 2018/1791 Karar). Yasal süresi içinde kıymet
takdirine itiraz etmeyen davacının, ihalenin feshi aşamasında kıymet takdirine
ilişkin itirazları dikkate alınmayacaktır. Somut olayda 12/01/2018 tarihinde
satış ilanı tebliğinin usulüne uygun olarak davacıya yapılmış olduğu ve bu
aşamadan sonra herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle
davacının, ihalenin feshi aşamasında kıymet takdirine ilişkin itirazları ileri
sürebilmesi mümkün değildir.
Satış ilanının
tebliğine ilişkin hüküm İİK'nun 127'nci maddesinde düzenlenmiş olup, bu
tebliğin satış tarihinden en az 1 ay önce yapılmasına ilişkin herhangi bir
hükme yer verilmemiştir. Bu nedenle bu konunun ihalenin feshi nedeni olarak
değerlendirilebilmesi mümkün değildir.
Takibin
ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip niteliğinde olduğu dikkate
alındığında, İİK'nun 125 inci maddesi gereğince satışın ipotekli yapıldığının
gösterilmesi gerektiği hususunun da ihalenin feshini gerektirdiğine ilişkin
itiraz yerinde değildir.
12.HD’nin,
2/10/2014 gün, 2014/22347 Esas, 2014/23206 sayılı emsal kararında da
belirtildiği üzere, artırmaya çıkarılan bir taşınmazın son imar durumunun satış
ilanında gösterilmesi ve böylece artırmaya giren kişilerin, taşınmazın imar
durumunu bilerek artırmaya girmeleri sağlanmalıdır. Satışa konu taşınmazın imar
planının, satış ilanında eksik gösterilmesi ya da son durumu yansıtmaması,
ihaleye katılımı olumsuz yönde etkileyecek nitelikte ise, bu durum ihalenin
feshi sonucunu doğuracaktır.
12.HD'nin
09/04/2007 gün 2007/4059 Esas, 2007/6881 sayılı emsal kararında da belirtildiği
üzere, belediye tarafından görevlendirilen tellalın hazır bulunmaması üzerine
bu açıklamanın tutanağa geçirilerek adliye görevlisinin tellal olarak
görevlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
12.HD'nin 10/11/2014 gün, 2014/27879 Esas,
2014/26685 sayılı emsal kararında da vurgulandığı üzere, İİK'nun 126/3.
maddesinde, imar durumunun satış ilânında belirtileceğine ilişkin yasal
zorunluluk bulunmamaktadır. Bu nedenle satış ilanında imar durumuna ilişkin
davacı vekilinin itirazlarının ihalenin feshini gerektirmediği anlaşılmaktadır.
12.HD'nin,
10/10/2016 gün, 2016/4185 Esas, 2016/21043 sayılı emsal kararında da
belirtildiği üzere, KDV muafiyetinin satış şartnamesinde gösterilmemesi hususu
satış ilanı tebliğ edildiği halde süresinde şikayet konusu edilmediğinden,
ihalenin feshini gerektirmemektedir.
İİK'nun 134/8.
maddesinde; "İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki
yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata
mecburdur" düzenlemesi yer almaktadır.
12.HD'nin,
23/01/2019 gün, 2018/12005 Esas, 2019/842 sayılı emsal kararında da
belirtildiği üzere, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre satış bedelinin
muhammen bedelin üzerinde olması halinde, ihalede zarar unsurunun
gerçekleşmediğinin kabulü gerekir. Somut olayda dosya kapsamına göre,
taşınmazların muhammen bedelinin üzerinde satıldığı anlaşılmakta olup,
davacının, taşınmazlara ilişkin ihalenin feshini talep etmesinde hukuki yararı
bulunmamaktadır.
12.HD'nin,
16/01/2019 gün, 2018/12139 Esas, 2019/311 sayılı emsal kararında da
belirtildiği üzere, davacının diğer ilgililere yapılan tebligatın usulsüz
olduğunu ileri sürmesi mümkün değildir.
Öte yandan
dosya kapsamına göre, satış ilanı tebliğinin usulüne uygun yapıldığı, bu
durumda, yasal süresi içinde kıymet takdirine itirazda bulunulmadığının
kabulünün gerekeceği, para cezalarının kamu düzenine ilişkin ve re'sen
gözetilmesi gereken, kanundan kaynaklanan bir uygulama olduğu anlaşılmakla
istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı; dava dilekçesinde yer alan hususların
HMK m. 297/2 fıkrası gereğince ayrı ayrı karşılandığı, dava dilekçesinde
belirtilmeyen hususların istinaf aşamasında değerlendirilmesinin mümkün
olmadığı, HMK.nın 355.maddesine göre istinaf incelemesinin dilekçede belirtilen
sebeplerle sınırlı olarak yapılabileceği,
ancak kamu düzenine aykırılık görülmesi halinde bu hususun resen nazara alınabileceği, somut olayda dosya kapsamı, mevcut delil durumu dikkate
alındığında, mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden
yasaya aykırılık bulunmadığı, hükümde kamu düzenine aykırılık da tespit
edilmediği anlaşıldığından davacı- borçlu vekilinin istinaf başvurusunun
HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş
aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
12.HD'nin,
09/07/2013 gün, 2013/18403 Esas, 2013/25744 emsal kararında da belirtildiği
üzere, ihalenin alacağa mahsuben yapılıp yapılmadığı ve satış bedelinin
yatırılıp yatırılmadığı ya da yatırılması gerekip gerekmediği hususları İİK'nun 133.maddesi ile ilgili olup bu madde
kapsamında değerlendirileceğinden, aynı yasanın 134.maddesine göre ihalenin
feshi sebebi olamaz. Bu nedenle davacı vekilinin alacaklının, alacağa mahsuben
taşınmaz hisselerini satın alamayacağı yönündeki istinaf nedenleri de yerinde
değildir.
İİK'nin 134/2.
maddesi göndermesi ile uygulanması gereken Türk Borçlar Kanunu'nun 281. maddesi
uyarınca; kanuna veya ahlâka (adaba) aykırı şekilde ihaleye fesat karıştırılmış
olması, ihalenin feshi sebebidir. İhalenin amacına ulaşmasını ve malın gerçek
değerine satılmasını, ihalenin sağlıklı ve normal şartlarda yapılmasını
engelleyici, dürüstlük kuralları ile bağdaşmayan davranışlarda bulunulması ve
ihaleye katılıma engel olunması ihaleye fesat niteliğindedir. Taraflar, fesat
nedeni olarak ileri sürdükleri maddi vakıaları tanık dahil her türlü kanıtla
ispat edebilir. İlk derece mahkemesince, borçlunun göstereceği tüm deliller
toplandıktan sonra fesat iddiası konusunda bir değerlendirme yapılıp oluşacak
sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm
tesisi isabetsizdir.(12.HD. 12/03/2018 gün, 2017/7247 Esas, 2018/2330 Karar).
Tanık
dinlenmesi ve kesin süre
Kesin sürenin
sonuç doğurabilmesi için usulünce ve
eksiksiz olması gerekir (Hukuk Genel Kurulu'nun 12/12/2012 tarih ve 2012/9-1202-1218 Esas- Karar sayılı ilamı).
İlk derece mahkemesince, 03/01/2019 günlü celsede davacı vekiline; bildirmiş
olduğu tanıkların yeni adres bilgilerini bildirmesi için 2 haftalık süre
verildiği, bu süre içerisinde bildirmediği takdirde bu delilinden vazgeçmiş
sayılacağı ve dosyadaki mevcut delil durumuna göre karar verileceği konusunda
karar alındığı; bu kararın 18/12/2018 tarihinde davacı vekiline tebliğ
olunduğu, 03/01/2019 tarihine kadar davacı vekilince tanıkların yeni adresinin
bildirilmediği ve bu tarihli celsede tanık dinletme isteminden vazgeçmiş
sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Tanıkların dinlenebilmesi ancak
verilen kesin süre içerisinde adreslerinin bildirilmesi halinde mümkündür.(12.HD.
09/03/2017 gün, 2016/21848 Esas, 2017/3538 Karar). İlk derece mahkemesince
yapılan ihtarat ve tebligatın usulüne uygun olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle
davacı vekilinin fesat iddiasına ilişkin tanıklarının dinlenmediği gerekçesine
dayanan ihalenin feshi talebi yerinde değildir.
12.HD'nin,
16/01/2019 gün, 2018/12139 Esas, 2019/311 sayılı emsal kararında da
belirtildiği üzere, davacının diğer ilgililere yapılan tebligatın usulsüz
olduğunu ileri sürmesi mümkün değildir. Bu nedenle davacı vekilinin diğer ilgililere
yapılan tebligatın usulsüzlüğünü ya da yapılmamış olmasını ileri sürmesi mümkün
değildir.
İİK m. 150/e-1
ve 2 fıkraları gereğince, "Alacaklı, taşınır rehnin satışını ödeme veya
icra emrinin tebliğinden itibaren altı ay içinde, taşınmaz rehnin satışını da
aynı tarihten itibaren bir yıl içinde isteyebilir.
Satış
yukarıdaki fıkrada gösterilen müddetler içinde istenmez veya talep geri alınıp
da bu müddetler içinde yenilenmezse takip düşer."
İİK m. 153/a-1
fıkrası gereğince, "Taşınır rehninin paraya çevrilmesine ilişkin hükümler,
bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın bir gemi üzerindeki
hapis hakkı ile gemi alacağının verdiği rehin hakkının paraya çevrilmesinde de
uygulanır."
İİK m.
153/a-3-3 bendi gereğince, "150/e maddesinin birinci fıkrasında öngörülen
süre, bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemiler
için üç aydır."
İİK'nun 59.
maddesi uyarınca, bir işlemin yapılmasını isteyen alacaklı o işlemin yapılması
için gerekli masrafı avans olarak peşin yatırmalıdır. Az da olsa satış
avansının yatırılmış olması halinde, usule uygun satış talebi yapılmış sayılır
(12.HD. 27/09/2016 gün, 2016/19938 Esas, 2018/19928 Karar). Bu durumda, satışın
süresinde talep edilmediği ve satış avansının süresinde yatırılmadığına ilişkin
istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
12.HD. 2016/14452 Esas, 2016/15924 Karar
Borçlunun icra
mahkemesine başvurusunda satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, kıymet
takdir raporunun kendisine ve diğer ilgililere tebliğ edilmediğini ve satış ilanın
tirajı yüksek bir gazetede yapılmadığını belirterek ihalenin feshini istediği,
mahkemece satış ilanında taşınmaz satışının Kdv'den muaf olduğu bildirilmesine
rağmen, satış şartnamesinde alıcının KDV'den sorumlu olduğunun yazıldığı, satış
kararında ilanın yapılacağı gazetenin ulusal veya yerel gazete olduğu
belirlenmeden yerel gazetede ilan yapıldığı ve satış ilanının ilgililere
tebliğine karar verilmesine rağmen diğer takyidat alacaklılarına satış ilanı
tebliğ edilmediği gerekçeleri ile ihalenin feshine karar verildiği görülmüştür.
a) Mahkemenin
KDV muafiyetinin şatış şartnamesinde gösterilmediğine ilişkin gerekçesine
yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Satışa
hazırlık işlemlerinden kaynaklanan nedenlerle ihalenin feshi isteminde
bulunulabilmesi için usulsüz olduğu ileri sürülen hususun ihaleden önce
şikayetçi tarafından öğrenilmemiş olması, öğrenilmiş ise İİK'nun
16/1.maddesinde öngörülen yasal yedi günlük sürede icra mahkemesi nezdinde
şikayet konusu yapılmış olması gerekir. Şikayetçi, fesih nedeni olarak ileri
sürdüğü ihaleye hazırlık dönemine ilişkin bir durumu yasal sürede icra
mahkemesine şikayet yoluyla ileri sürmez ise daha sonra aynı nedene dayalı
olarak ihalenin feshini isteyemez. Satışa hazırlık işlemlerine yönelik şikayet
üzerine mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber, süresinde şikayet
hakkının kullanıldığı hallerde icra mahkemesi kararının, ihalenin feshi
aşamasında incelenmesi mümkündür. Ancak, yasanın öngördüğü bu olanağı
kullanmayanlar, aynı şikayet nedenleri ile ihalenin feshini talep edemezler.
Önemle
vurgulamakta yarar var ki, öğrenme açısından aslolan şikayetçiye bir tebligat
yapılması olup, tebligat bulunmaması halinde öğrenme tarihi ancak yazılı belge
ile ispatlanabilir.
Şikayetçiye
satışa hazırlık işlemi ile ilgili olarak herhangi bir tebligat yapılmadığı gibi
bu konuda yazılı bir belge de bulunmuyor ise İİK'nun 134/2. maddesi uyarınca
ihale yapıldığı ana kadar gerçekleşen işlemlerdeki yolsuzlukları en geç ihale
günü öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden, ihale tarihinden itibaren yedi günlük
sürede ihalenin feshini isteyebilir.
Somut olayda
satış ilanının şikayetçi borçluya bizzat 27.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği
görülmektedir.
KDV
muafiyetinin satış şartnamesinde gösterilmemesi, satış öncesi döneme ilişkin bir
şikayet olup, satış ilanı tebliğ edildiği halde süresinde şikayet edilmeyen
satış öncesi işlemler kesinleştiğinden, artık bu hususa dayalı olarak ihalenin
feshi istenemez.
Ayrıca; KDV
muafiyetinin satış şartnamesinde gösterilmemesi hususu borçlu tarafından açıkça
ileri sürülmediği ve ihalenin feshi yargılamasında mahkemece re'sen bakılacak
hususlardan olmadığı halde mahkemece bu hususun fesih nedeni olarak kabul
edilmesi de doğru görülmemiştir.
b) Mahkemenin
satış ilanının diğer takyidat alacaklılarına tebliğ edilmediğine ilişkin gerekçesine yönelik temyiz itirazlarının
incelenmesinde;
İİK'nun 127.
maddesi gereğince, taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği taşınmaz
hissedarlarına tebliğ edilmelidir. Bu işlemin yapılmamış veya usulsüz yapılmış
olması başlı başına ihalenin feshini gerektirir.
İhalenin
feshini isteyen şikayetçiye satış ilanı 27.11.2015 tarihinde usulüne uygun
olarak tebliğ edilmiştir. Şikayetçi, satış ilanının tebliğ işleminin usulüne
uygun olmadığından bahisle ihalenin feshini talep etmiş mahkemece diğer
takyidat alacaklılarına satış ilanının tebliğ edilmediği gerekçesi ile ihalenin
feshine karar vermiştir. Oysa satış ilanı tebligatının usulsüzlüğü nedeniyle
ihalenin feshini istemek hakkı sadece kendisine tebligat yapılmayan ilgilisine
şikayet hakkı verir. ihalenin feshini isteyen şikayetçi, kendisi dışındaki
diğer hissedarlara satış ilanının tebliğ edilmediği hususunu ileri süremez.
Bu durumda,
diğer takyidat alacaklılarına satış ilanı tebliğ edilmediği gerekçesi ile
ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.
c) Mahkemenin,
satış kararında ulusal veya yerel gazete olduğu belirlenmeden yerel gazetede
ilan yapıldığına ilişkin gerekçesine yönelik temyiz itirazlarının
incelenmesinde;
İİK'nun 126.
maddesi taşınmaz ihalelerinde artırma ilanının ne şekilde yapılacağını düzenlemiştir. Anılan maddede,
ilanın satıştan en az bir ay önce yapılacağı açıklanmıştır. Dairemizce de bu
kural sapma göstermeksizin uygulanmaktadır. Açıklanan maddenin son fıkrası
göndermesi ile taşınmaz ihalelerinde de uygulanması zorunlu olan İİK'nun 114.
maddesinde; "Satış açık artırma ile yapılır. Birinci ve ikinci artırmanın
yapılacağı yer, gün ve saat daha önceden ilan edilir. İlanın şekli, artırmanın
tarzı, yer ve günü ve gazete ile yapılıp yapılmayacağı icra memurunca
alakadarların menfaatlerine en muvafık geleni nazarı dikkate alınarak tayin
olunur" hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü
üzere, her ihalenin gazetede ilan zorunluluğu bulunmayıp, satış memurluğuna,
her iki tarafın menfaati gözetilmek koşulu ile bu konuda takdir yetkisi
tanınmıştır. Satış memurluğunun
28.10.2015 tarihli satış kararında da,
satışa çıkarılacak taşınmazın ilanının
bir gazetede yayınlattırılmak suretiyle yapılmasına karar
verilmiş, bu doğrultuda yerel gazetede ilan yapılmıştır.
Satışı yapılan
taşınmazın özellikleri dikkate alındığında, her yöreden alıcısı çıkabilecek
otel, fabrika veya benzeri nitelikte bir mal olmadığı, değeri itibariyle de
ulusal bir gazetede ilanın zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda,
mahkemece, Dairemizin içtihatlarına uygun olarak verilmiş satış memurluğu
kararının aksine, satış kararında ulusal veya yerel gazete olduğu belirlenmeden
yerel gazetede ilan yapıldığı gerekçesi ile ihalenin feshine karar verilmesi
doğru görülmemiştir.
Mahkemece,
borçlunun diğer ihalenin fesih sebepleri yerinde görülmediğine göre, ihalenin
feshi istemine dair şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yerinde
olmayan yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile
mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428.
maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine,
ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY
12.HD. 2015/17680 Esas, 2015/21136 Karar
İcra
müdürlüğünce satışa esas olmak üzere düzenlenen 30.10.2013 tarihli gayrimenkul
açık artırma ilanında, tapuda Muğla ili, F...mevkiinde, 14 parselde tarla nitelikli ve
24.700 m2 yüzölçümlü 1/8 hissenin satışa
çıkarıldığı ve muhammen bedelinin 46.312,50 TL olduğunun belirtildiği
görülmektedir.
Şikayetçi ihale alıcısı icra
mahkemesine süresinde yaptığı başvurusunda,
Muğla ili, Fethiye ilçesi, Ovacık köyü Kuduzkuyusu mevkiinde bulunan 1
parsel sayılı taşınmazın hissedarı olduğunu, hissedarı olduğu taşınmaz ile
ilgili ortaklığın giderilmesi davası bulunduğunu, hissedarı olduğu taşınmazın
ihale yolu ile satılacağını düşünerek ihaleye katılıp taşınmazı satın aldığını,
başkasına ait yeri satın aldığını sonradan farkettiğini ileri sürerek,
14.01.2014 tarihli ihalenin feshini istemiştir.
Yukarıda da
belirtildiği üzere icra müdürlüğünce satışa esas gayrimenkul açık artırma
ilanında, ihale konusu olan taşınmazın bulunduğu mevkii, parsel numarası,
yüzölçümü, satılan hisse ile taşınmazın özellikleri açıkça belirtilmiştir.
Şikayetçinin ihaleye çıkarılan
taşınmazın özelliklerini satış dosyasındaki kıymet takdir raporu,
şartname ve satış ilanından öğrenmesi mümkündür. Dolayısıyla satış ilanına göre
ihaleye katılmış ve taşınmazdaki borçlu hissesini satın almıştır. Bu hali ile
alıcı, ihaleye girmeden önce taşınmazın özelliklerini, hangi taşınmazın
satılacağını bilmekte olup, ihale tarihinden sonra icra mahkemesine gelerek, hataya düştüğünü ileri sürerek ihalenin
feshini talep edemez.
O halde
mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ihalenin
feshi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile
mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428.
maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine,
ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
SATIŞ İLANI
ŞEKLİ VE GAZETESİ
İİK.nun
126.maddesi taşınmaz ihalelerinde artırma ilanının ne şekilde yapılacağını düzenlemiştir. Anılan maddede,
artırmanın satıştan en az bir ay önce yapılacağı açıklanmıştır. Dairemizce de
bu kural sapma gösterilmeksizin uygulanmaktadır. Açıklanan maddenin son fıkrası
göndermesi ile taşınmaz ihalelerinde de uygulanması zorunlu olan İİK.nun 114.
maddesinde; "Satış açık artırma ile yapılır. Birinci ve ikinci artırmanın
yapılacağı yer, gün ve saat daha önceden ilan edilir. İlanın şekli, artırmanın
tarzı, yer ve günü ve gazete ile yapılıp yapılmayacağı icra memurunca
alakadarların menfaatlerine en muvafık geleni nazarı dikkate alınarak tayin
olunur" hükmü yer almaktadır. Görüldüğü üzere, her ihalenin gazetede ilan
zorunluluğu bulunmayıp, satış memurluğuna, her iki tarafın menfaati gözetilmek
koşulu ile bu konuda takdir yetkisi tanınmıştır. Satış memurluğunun 11.03.2013
tarihli satış kararında da, satışa
çıkarılacak mala ilişkin ilanın bir gazete yayımlattırılmak suretiyle
yapılmasına karar verilmiş, bu doğrultuda yerel gazetede ilan
yapılmıştır.
Satışı yapılan
taşınmazların özellikleri dikkate alındığında, her yöreden alıcısı çıkabilecek
otel, fabrika veya benzeri nitelikte bir mal olmadıkları anlaşılmaktadır.
(12.HD’nin 28/05/2014 gün, 2014/13291 Esas, 2014/15328 sayılı emsal kararı)
LEHİNE YAPILAN
HATAYI İHALENİN FESHİ NEDENİ OLARAK İLERİ SÜREMEZ.
12.HD. 2014/13291 Esas, 2014/15328 Karar
Şikayetçi, Sulh Hukuk Mahkemesine
başvurusunda; 34 parsel numaralı
taşınmazın yüzölçümümün 8000 m2 olmasına rağmen satış ilanında 11.875 m2 olarak
gösterildiğini, satış ilanının tirajı 50.000'in üzerinde olan bir gazeteyle
ilan edilmediğini ileri sürerek taşınmazların ihalelerinin feshini istemiş,
mahkemece istem kabul edilerek ihalelerin feshine karar verilmiştir.
Ortaklığın giderilmesi ilamına dayalı
olarak yapılan satışlara ilişkin ihalenin feshi davalarında alıcı ile birlikte
hissedarların tamamının hasım olarak gösterilmeleri gerekir. Somut olayda
şikayet dilekçesinde tüm hissedarlar taraf gösterildiği halde mahkemece
hissedarlar davaya dahil edilmeden ihalenin feshine karar verildiği görülmüştür.
Ayrıca, İİK.nun 126.maddesi taşınmaz
ihalelerinde artırma ilanının ne şekilde
yapılacağını düzenlemiştir. Anılan maddede, artırmanın satıştan en az
bir ay önce yapılacağı açıklanmıştır. Dairemizce de bu kural sapma
gösterilmeksizin uygulanmaktadır. Açıklanan maddenin son fıkrası göndermesi ile
taşınmaz ihalelerinde de uygulanması zorunlu olan İİK.nun 114. maddesinde;
"Satış açık artırma ile yapılır. Birinci ve ikinci artırmanın yapılacağı
yer, gün ve saat daha önceden ilan edilir. İlanın şekli, artırmanın tarzı, yer
ve günü ve gazete ile yapılıp yapılmayacağı icra memurunca alakadarların
menfaatlerine en muvafık geleni nazarı dikkate alınarak tayin olunur"
hükmü yer almaktadır. Görüldüğü üzere, her ihalenin gazetede ilan zorunluluğu
bulunmayıp, satış memurluğuna, her iki tarafın menfaati gözetilmek koşulu ile
bu konuda takdir yetkisi tanınmıştır. Satış memurluğunun 11.03.2013 tarihli
satış kararında da, satışa çıkarılacak
mala ilişkin ilanın bir gazete yayımlattırılmak suretiyle yapılmasına karar
verilmiş, bu doğrultuda yerel gazetede ilan yapılmıştır.
Satışı yapılan
taşınmazların özellikleri dikkate alındığında, her yöreden alıcısı çıkabilecek
otel, fabrika veya benzeri nitelikte bir mal olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu
durumda, mahkemece, Dairemizin içtihatlarına uygun olarak verilmiş satış
memurluğu kararının aksine, ilanın Türkiye genelinde yayım yapan tirajı yüksek
gazetelerden birinde yapılması gerektiği gerekçesi ile ihalenin feshine karar
verilmesi doğru değildir.
Öte yandan İİK.nun 134/8. maddesine göre,
ihalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki yolsuzluk neticesinde
kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur. Bu nedenle ihalenin
bozulması isteminde bulunan kimsenin, ihalenin bozulma nedeni olarak ileri
sürdüğü yolsuzluk sonucunda kendi yararının çiğnenmiş olduğunu, bir başka
deyişle yapılan ihaleden zarar görmüş bulunduğunu kanıtlaması gerekir. Oysa; 34
parsel numaralı taşınmazın yüzölçümünün satış ilanında fazla gösterilmesi,
şikayetçinin lehine olup, ihaleye katılımı olumlu yönden etkileyeceğinden,
şikayetçi bu hususu ihalenin feshi nedeni olarak ileri süremez.
O halde
mahkemece, öncelikle şikayet dilekçesinde yer alan hissesarların davaya dahil
edilerek taraf teşkili sağlandıktan ve varsa delilleri tesbit edildikten sonra
oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek
yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan
HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde “gerekçeli
kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne
aykırı davranılması da doğru
bulunmamıştır.
SONUÇ : Hissedarlar ... ve ...'nun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı
nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin
alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde
karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/05/2014 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
İİK'nun 114/2.
maddesi uyarınca; “İlanın şekli, artırmanın tarzı, yer ve günü ve gazete ile
yapılıp yapılmayacağı icra memurluğunca alakadarların menfaatlerine en muvafık
geleni nazarı dikkate alınarak tayin olunur.”
İlânın yurt düzeyinde yayımlanan bir gazete ile yapılmasına karar
verilmesi hâlinde bu ilân satış talebi tarihinde tirajı ellibinin (50.000)
üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden biriyle yapılır.
12.HD. 2013/12229 Esas, 2013/17841 Karar
Davacıların
ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece davacılardan
...'nın isteminin kabulü ile ihalenin feshine karar verildiği,
fesih sebebi olarak ihaleye konu taşınmazın tapu kaydındaki arsa pay ve
paydasının ve yüz ölçümü olarak net kullanım alanının satış ilanında
gösterilmediği gerekçe gösterilmiştir.
Somut olayda,
ihaleye konu taşınmaz ile ilgili olarak 27.02.2012 günü yapılan kıymet takdiri
ile bilirkişiler tarafından hazırlanan raporda, taşınmazın tapu bilgilerine ve
fiili durumuna yer verildiği, satış ilanının da tapu siciline ve bilirkişi
raporuna uygun olarak hazırlandığı görülmektedir. Buna göre satış ilanında,
taşınmazın ... 4 nolu bağımsız bölümde tapuya kayıtlı, tam hisseli mesken
niteliğinde olduğu, fiziki özellikleri ve diğer vasıfları belirtildikten sonra
yaklaşık kullanım alanının 110 m2 olduğu belirtilmiştir.
Buna göre
satış ilanında taşınmazın arsa pay ve paydası ile yüz ölçümünün net
gösterilmediği hususları ihalenin feshini gerektiren sebeplerden olmadığından
mahkemece yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Davalının
temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı
nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın
tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
09/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder