İÇTİMA
* “…Hile nitelikli bir
yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve
ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan
kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli
davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya
bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup
olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi,
kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin
nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
1-) Sanıkların, 2002
yılından 2008 yılına kadar katılanlardan uzun bir süreç içerisinde "kar
payı" karşılığında paralar topladıkları, bilirkişi raporunda da ortaya
konulduğu üzere hesap hareketlerinin izlenebildiği, bir çok kez mağdurlara kar
payı adı altında geri ödemelerin de yapıldığı, bir kısım mağdurların sonuç
itibariyle kazançlarının da tespit edilmesi karşısında; sanıkların
"....izin almaksızın banka gibi faaliyet gösteren ya da mevduat kabul eden
yahut katılım fonu toplayan gerçek kişiler..." olarak fiillerinin
Bankacılık Kanununun 150.maddesinde tanımlanan "İzinsiz Faaliyette
Bulunmak" suçunu oluşturup oluşturmayacağı da karar yerinde tartışılarak
varılacak sonuca göre hukuki
durumlarının tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde hükümler
kurulması,
2- Kabule göre de; sanık
M. ve vekilinin şikayetçi-mağdur A.Ö. G.'nin zararının giderildiğine ilişkin
beyanda bulunmaları ve A. Ö.'ın 18/12/2012 tarihli dilekçesinde de bu durumu
doğrulaması karşısında; katılandan hükümden önce zararlarının kısmen veya
tamamen giderilip giderilmediği ve kısmen geri verme veya tazmin var ise etkin
pişmanlık hükümlerinin uygulanması açısından rızası bulunup bulunmadığı sorulup
sonucuna göre TCK'nın 168.madde hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması
gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, Kanuna aykırı…” 15.CD. 10/3/2016 gün, 2014/14001 Esas 2016/2493 Karar,
GÖREVLİ MAHKEME
*HSK kararı ile ağır ceza mahkemesi görevlendirmesi
yapılabilir.
“…01.11.2005
gün ve 25983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 164. maddesi, "Bu Kanunda tanımlanan düzeltici,
iyileştirici ve kısıtlayıcı önlemleri almamak, işlemlerin kayıt dışı
bırakılması ve gerçeğe aykırı muhasebeleştirme ve zimmet suçları ile sistemi
engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, bankacılık ve müşteri
sırlarının açıklanması, bankacılık faaliyeti çerçevesinde işlenen nitelikli
dolandırıcılık, bu suçların işlenmesi amacına yönelik olarak örgüt kurmak,
yönetmek veya örgüte üye olmak veya bu suçlarla bağlantılı olup da ağır ceza
mahkemesinin görev alanına giren suçlara ait davalar, fiilin işlendiği yerin
bağlı olduğu ilin adıyla anılan (1) numaralı ağır ceza mahkemelerinde görülür.
Gerekli görülen yerlerde Adalet Bakanlığı'nın teklifi üzerine Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca bu tür suçlara bakmak üzere o yerlerdeki diğer ağır
ceza mahkemeleri de görevlendirilebilir veya yeni ağır ceza mahkemesi de
kurulabilir." amir hükmü, aynı kanunun 159. maddesinde düzenlenen sırların
açıklanması suçuna ilişkin özel yetki kuralı getirdiğinden görevsizlik karan
verilerek dosyanın Hakkari 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerekirken
yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi, Bozmayı gerektirmiş,…” 7.CD. 20/5/2015 gün, 2014/14017 Esas
2015/15571 Karar,
*HSK yetkilendirmesi ile görevli Ağır Ceza
Mahkemesi,
“…01.11.2005
gün ve 25983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu'nun 164. Maddesinde de 5020 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı
Kanun'un 24/2. maddesindeki düzenlemenin korunduğu, HSYK'nun 08.12.2005 gün ve
861 sayılı kararında da önceki kararlar ile 4389 sayılı Kanun yürürlükte iken
belirlenen mahkemelerin, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun geçici 1. maddesi
gereğince bu kanundan doğan davalara bakmaya devam etmelerine karar
verilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalar gözetildiğinde gerek 5020 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı
Kanun'un 24/2. maddesi hükmü ve buna dayalı olarak alınan HSYK'nun 29.12.2003
tarih ve 610 sayılı kararı, gerekse 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 164.
maddesi ile HSYK'nun 08.12.2005 tarih ve 861 sayılı kararlarına göre atılı
zimmet suçunda görevli mahkemenin Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi olduğu
dikkate alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla
yazılı şekilde esastan hüküm kurulması,…”
7.CD. 21/5/2015 gün, 2014/14393 Esas 2015/15553 Karar,
Madde 151 — Bu Kanunun 61 inci maddesi hükmüne
aykırı davrananlar altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşyüz güne kadar adlî
para cezası ile cezalandırılır.
Mevduatın ve katılım fonunun
çekilmesi
Madde 61 — 4721
sayılı Türk Medenî Kanununun rehinlere ve hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar
Kanununun alacağın devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer
kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla
mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma
hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma hesabı
sahipleri ile kredi kuruluşları arasında vade ve ihbar süresi hakkında
kararlaştırılan şartlar saklıdır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
|
III. DÜZELTİCİ, İYİLEŞTİRİCİ VE
KISITLAYICI ÖNLEMLERİ ALMAMAK
Düzeltici, iyileştirici ve
kısıtlayıcı önlemleri almamak
Madde 152 — Bu
Kanunun 68, 69 ve 70 inci maddelerine ve bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesine göre, Kurul veya Kurumca
alınması istenen önlemleri almayan bankaların bu önlemleri almakla yükümlü
olan mensupları, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve bin günden beşbin güne
kadar adlî para cezasıyla cezalandırılırlar.
Birinci fıkrada belirtilen önlemleri almamak, bankanın nitelikli paya sahip
ortaklarına veya bunların iştirak ve kuruluşlarına yarar sağlamak amacıyla
yapıldığı takdirde dört yıldan altı yıla kadar hapis cezasına ve onbin güne
kadar adlî para cezasına hükmedilir.
Düzeltici önlemler
Madde 68 — Kurum,
67 nci maddede düzenlenen;
a) (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki hâllerden birinin veya birkaçının
tespiti hâlinde, bankanın özkaynağının artırılması veya kâr dağıtımının
geçici bir süreyle durdurularak ihtiyatlara aktarılması veya ayrılan
karşılıkların artırılması, hissedarlara kredi verilmesinin durdurulması veya
aktiflerin elden çıkarılması suretiyle likidite temin edilmesi veya yeni
yatırımların sınırlandırılması veya durdurulması, ücret ve diğer ödemelerin
sınırlandırılması, uzun vadeli yatırımların durdurulması,
b) (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerden birinin veya birkaçının varlığı
hâlinde bu aykırılıkların giderilmesi, kredi politikasının gözden geçirilerek
riskli işlemlerin durdurulması, maruz kalınan vade, kur veya faiz riskinin
azaltılması için gerekli önlemlerin alınması,
Tedbirlerinden bir veya
birkaçının ya da tamamının ve Kurumca uygun görülecek diğer tedbirlerin,
Kurumun uygun göreceği bir süre ve onaylayacağı bir plân dahilinde alınmasını
ve uygulanmasını bankanın yönetim kurulundan ister.
İyileştirici önlemler
Madde 69 — Banka
tarafından 68 inci maddede yer alan önlemlerin alınmaması veya alınan
önlemlere rağmen sorunların giderilememesi ya da bu tedbirlerin alınması
durumunda dahi sonuç alınamayacağının Kurumca belirlenmesi hâlinde Kurul;
a) 67 nci maddenin (a), (b), (c)
ve (d) bentlerinde sayılan hallerden herhangi birinin veya birkaçının
gerçekleşmesi durumunda, malî bünyenin düzeltilmesi, sermaye yeterliliği veya
likidite düzeylerinden birinin ya da her ikisinin yükseltilmesi, uygun bir
süre vererek uzun vadeli veya duran varlıkların elden çıkarılması, işletme ve
yönetim giderlerinde kısıntıya gidilmesini veya mensuplarına her ne ad
altında olursa olsun düzenli olarak ödenenler dışındaki ödemelerin
durdurulması, belirli kişi, kurum, risk grubu veya sektörlere nakdî ve
gayrinakdî kredi kullandırımının sınırlandırılması veya yasaklanması,
b) 67 nci maddenin (e), (f) ve (g) bentleri ile ilgili olarak aykırılıkların
giderilmesi, karar, işlem ve uygulamalarda yönetim kurulu üyelerinin
sorumluluğu bulunması hâlinde genel kurulun en kısa sürede olağanüstü
toplantıya çağrılarak yönetim kurulu üyelerinden bir veya birkaçının veya
tamamının değiştirilmesi veya üye sayısını artırarak üye atanması veya karar
ve işlemlerde sorumluluğu bulunan mensuplarının görevden alınması, (g) bendi
ile ilgili olarak maruz kalınan risklerin azaltılması için kısa, orta ve uzun
vadeli olmak üzere Kurulca uygun görülecek bir plân oluşturulması ve yönetim
kurulu üyeleri ile nitelikli paya sahip ortaklarından, bu plânın yazılı olarak
taahhüt edilmesi ve belirlediği dönemler itibarıyla uygulama sonuçlarının
gönderilmesi,
De dâhil olmak üzere, uygun göreceği her türlü tedbirin alınmasını ve
ivedilikle uygulanmasını banka yönetim kurulundan ister.
Kısıtlayıcı önlemler
Madde 70 — Banka
tarafından 68 inci ve/veya 69 uncu maddelerde yer alan önlemlerin alınmaması
veya alınan önlemlere rağmen sorunların giderilememesi ya da bu tedbirlerin
alınması durumunda dahi sonuç alınamayacağının belirlenmesi hâlinde Kurul
bankadan;
a) Faaliyetlerini, faaliyet türleri itibarıyla tüm teşkilatını veya gerekli
görülecek yurt içi veya yurt dışı şubelerini veya muhabirlerle ilişkilerini
kapsayacak şekilde kısıtlaması veya geçici olarak durdurulması,
b) Kaynakların toplanması ve kullandırılmasına ilişkin olarak faiz oranı ve
vade kısıtlamaları da dâhil olmak üzere, her türlü sınırlama ve kısıtlama
getirmesi,
c) Yönetim kurulu da dâhil olmak üzere genel müdür, genel müdür yardımcıları,
ilgili birim ve şube yöneticilerinin bir kısmını veya tamamını görevden
alması, görevden alınan kişilerin yerine atanacak veya seçilecek kişiler için
Kurumdan onay alınması,
d) Sigortaya tâbi mevduat veya katılım fonu tutarını aşmamak ve yeterli
teminatı hâkim ortakların hisse senetlerinden veya diğer malvarlıklarından
karşılanmak üzere uzun vadeli kredi sağlaması,
e) Zarar doğurduğu tespit edilen faaliyetlerinin sınırlandırılması veya
durdurulması, verimi düşük veya verimsiz varlıklarının elden çıkarılması,
f) İstekli olan bir veya birkaç banka ile birleşmesi,
g) Özkaynakların artırılmasını sağlamak amacıyla uygun görülecek yeni
hissedarlar bulunması,
h) Doğan zararın özkaynaktan indirilmesi,
Tedbirlerinden bir ya da birkaçının veya uygun göreceği diğer tedbirlerin
alınmasını ve uygulanmasını ister.
Madde 14- 1. Denetlemeler sonucunda bu Kanuna ve bu Kanuna
dayanılarak alınan kararlara ve yapılan düzenlemelere, bankacılık ilke ve
teamüllerine aykırı ve bankanın emin
bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek nitelikte işlemlerin tespit
olunması halinde Kurum, sorumluları hakkında yapılacak cezai işlem saklı
olmak üzere, vereceği süreler içinde söz konusu işlemlerin düzeltilmesi ve
tekrarına meydan verilmemesi için gerekli tedbirlerin alınması hususunda
ilgili bankayı uyarır. Banka, verilen süreler içinde Kurumca istenen tedbirleri
almak ve aldığı tedbirleri Kuruma bildirmek zorundadır. İstenen tedbirlerin
alınmaması veya bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek
nitelikteki işlemlerin tekerrürü halinde Kurul, işlemlerin mahiyet ve önemine
göre;
14– 1. a) Yönetim kurulu üyelerinin tamamını veya bir
kısmını görevden alarak veya üye
sayısını artırarak bu kurula üye atamak,
14- 1. b) Bankanın faaliyetlerini, faaliyet türleri
itibarıyla tüm teşkilatını veya gerekli görülecek şubelerini veya
muhabirlerle ilişkilerini kapsayacak şekilde kısıtlamak,
14- 1. c) Bankanın mevduat sigortası primlerini yükseltmek
veya kabul ettiği mevduatı yüzde yüz oranına kadar karşılığa tabi tutmak da
dahil olmak üzere bankanın emin bir şekilde çalışmasına ve mevduat
sahiplerinin korunmasına yönelik her türlü tedbiri almaya ve uygulamaya
yetkilidir. Bu maddeye göre Bankalara atanacak yönetim kurulu üyelerinin
ücretleri Kurulca tespit olunur ve Fon'dan karşılanır.
14- 2*. a) Kurum, bir bankanın varlıklarının vade itibarıyla
taahhütlerini karşılayamadığını veya bu durumun gerçekleşmek üzere olduğunu
veya likiditeye ilişkin düzenlemelere uymadığını tespit ettiği takdirde;
bankadan, onaylayacağı bir plan dahilinde bu durumun düzeltilmesini
isteyebileceği gibi uygun bir süre vererek;
aa) Uzun vadeli veya duran değerlere yatırım
yapılmaması,
ab) İştirakler ve gayrimenkuller gibi duran
değerlerin elden çıkarılması
Bu bend hükümlerine göre istenen
mal beyannamesinin en geç yedi gün içinde Fona verilmesi zorunludur. Bu mal
beyanının hüküm ve sonuçları hakkında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun
ilgili hükümleri geçerlidir. Bu bend hükümleri çerçevesinde alınan tedbir ve
haciz kararları, karar tarihinden itibaren altı ay içinde dava veya icra veya
iflas takibine konu olmazsa kendiliğinden ortadan kalkar. Fonun ilgililer
hakkında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun Onbirinci Bap hükümlerine göre
açacağı iptal davasında aciz vesikası şartı aranmaz.
Bu maddenin (4) numaralı
fıkrasında belirtilen şekilde kullanılan kaynaklar veya uğranılan zarar
verilen süre içinde iade veya tazmin edilmediği takdirde bu zarar veya
kullanılan kaynakların miktarına bakılmaksızın bu ortaklara ait hisseler Fona
intikal eder. Bu kaynaklar veya uğranılan zarar, verilen süre içinde iade
veya tazmin edilse dahi uğranılan zararın özkaynakları aştığının tespiti
halinde ise bankanın hisselerinin tamamı başkaca bir işleme gerek kalmaksızın
Fona intikal eder.
14- 5. c) Bu Kanun hükümlerine göre temettü hariç ortaklık
hakları ile yönetim ve denetimleri veya hisseleri Fona intikal eden
bankaların, alacaklarını dava veya takip yoluyla tahsil etme cihetine
gitmeleri halinde 492 sayılı Harçlar Kanununun 2 nci, 23 ncü, 29 ncu maddeleri ve 2548 sayılı
Cezaevleri İle Mahkeme Binaları İnşaası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve
Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 nci maddesi
hükümleri uygulanmayacağı gibi, her türlü ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz
taleplerinde teminat şartı aranmaz. Fonun ve Fona intikal eden bankaların
alacaklarına ilişkin davalarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seri
muhakeme usulü hükümleri uygulanır.
14- 6*. Fon, (5)
numaralı fıkra hükümlerine göre hisseleri kendisine intikal eden bankanın;
14- 6. a) Gerektiğinde
mali ve teknik yardım da sağlamak suretiyle, varlık ve yükümlülüklerini
kısmen veya tamamen, mevcut bankalardan istekli olanlara ya da kurulacak bir
bankaya devretmeye veya bankayı isteklisi bulunan başka bir bankayla
birleştirmeye,
14- 6. b) Mali sistemde
güven ve istikrarın sürdürülmesini teminen, Kurulca gerekli görülen hallerle
sınırlı olmak üzere; mali bünyesinin güçlendirilmesi ve yeniden
yapılandırılması için gerektiğinde sermayesini artırmaya, Merkez Bankasının
görüşü alınmak suretiyle kanuni karşılık yükümlülüklerini cezai
faizlerini de kaldırmak suretiyle
ertelemeye veya düşürmeye, iştirak, gayrimenkul ve diğer aktiflerini satın
almaya veya bunları teminat olarak alıp karşılığında avans vermeye ya da
mevduat yapmaya, alacaklarını, zararlarını devralmaya, bu şekilde sahip
olduğu aktifleri ve hisse senetlerini iskonto veya sair suretlerle
üçüncü kişilere satmaya, vadeleri
uzatılmak kaydıyla borçlarını garanti etmeye, her türlü alacak ve varlıkların
nakde tahvilini kendisi sağlayabileceği gibi, yapacağı anlaşmalar
çerçevesinde kamusal sermayeli olanlar da dahil olmak üzere diğer bankalar
aracılığıyla Fon nam ve hesabına bunları nakde tahvil ettirmeye ve gerekli
göreceği her türlü tedbiri almaya ya da banka hakkında (5) numaralı fıkranın
(aa) alt bendi hükümlerini uygulamaya yetkilidir. Bu fıkra ve (5) numaralı
fıkra hükümlerine göre yapılan devir işlemlerinde alacaklı ve borçluların
rızası aranmaz.
Fon bu
fıkra ile kendisine verilmiş olan görevleri doğrudan veya Fonun sahip olduğu
tüm hak, menfaat ve muafiyetlerden aynı şekilde yararlanan, kuruluşu ve
sermeye artırımı 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri ile 23.2.1995
tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 29 uncu maddesi
hükmünden muaf ve sermayesinin tamamına sahip olduğu kamu tüzel kişiliğini
haiz bir şirket aracılığı ile de gerçekleştirebilir.
14- 7*. Fon, bu madde hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim
ve denetimleri veya hisseleri kendisine intikal eden bankada, bankanın tüm
varlıkları ile kayıt ve belgelerinin
güvenliğini sağlamak üzere gerekli her türlü tedbiri almaya ve bu
amaçla sınırlı olmak üzere kamu kurumlarının yardım ve desteğinden
yararlanmaya yetkilidir. Fon, yapacağı anlaşmalar çerçevesinde bu desteği
özel kuruluşlardan da sağlayabilir.
Fon
tarafından bu maddede yazılı tedbirlerin alınması amacıyla kurulacak bankanın
kuruluşunda ve Fonca yapılan devir ve birleşme işlemlerinde bu Kanunun 7 nci
maddesi, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri ile devir ve birleşmeye
tabi tutulacak bankaların toplam aktiflerinin sektör içindeki paylarının %
20’yi geçmemesi kaydıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7,
10 ve 11 nci maddeleri uygulanmaz, kuruluşa ilişkin Karar Resmi Gazete’de
yayımlanır ve banka Kurumun talebi üzerine Ticaret Siciline tescil edilir. Bu
işlemler her türlü vergi, resim ve harçtan
istisna tutulur. Bu madde hükümleri uyarınca kurulan bankaya geçici bir süreyle
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni verilir ve bankaya
verilen izin süresi içinde bu Kanunun 7 ve 8 inci madde hükümleri uygulanmak
suretiyle Fon tarafından Kurulca belirlenecek esas ve usüller dahilinde
üçüncü kişilere devredilir. Verilen izin süresi içerisinde devir işleminin
gerçekleştirilememesi halinde izin süresi Kurul tarafından uzatılabilir.
Bankaya geçici bir süreyle verilen bankacılık işlemleri yapma ve mevduat
kabul etme izni devir halinde sürekli hale getirilir. (5) numaralı fıkra
hükümlerine göre Fona intikal eden hisseler bu Kanunun 7 ve 8 inci
maddesindeki hükümleri uygulanmak suretiyle Fon tarafından Kurulca
belirlenecek esas ve usuller dahilinde üçüncü kişilere devredilir.
Bu
madde hükümleri uyarınca, bankaların hisselerinin veya temettü hariç ortaklık
hakları ile yönetim ve denetimlerinin Fona devrine veya bankacılık işlemleri
yapma ve mevduat kabul etme izinlerinin kaldırılmasına ilişkin Kurul kararları
Resmi Gazetede yayımlanır.
|
IV. YETKİLİ MERCİLER İLE
DENETİM GÖREVLİLERİNCE İSTENEN BİLGİ VE BELGELERİ VERMEMEK VE GÖREVLERİNİ
YAPMALARINI ENGELLEMEK
Yetkili merciler ile denetim
görevlilerince istenen bilgi ve belgeleri vermemek ve görevlerini yapmalarını
engellemek
Madde 153 — Bu
Kanunla yetkilendirilen mercilerin ve denetim görevlilerinin istedikleri
bilgi ve belgeler ile bu Kanun kapsamındaki kuruluşların, konsolide finansal
tabloların hazırlanmasını teminen 38 inci madde kapsamında istedikleri bilgi
ve belgeleri vermeyen kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşyüz günden
binbeşyüz güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Bu Kanunla yetkilendirilen denetim görevlilerinin görevlerini yapmalarına
engel olan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Konsolide finansal raporlar
Madde
38 — Ana ortaklık, finansal durum ve
faaliyet sonuçları hakkında bir bütün olarak bilgi vermek amacıyla 37 nci
maddeye istinaden Kurulca düzenlenen usûl ve esaslar çerçevesinde konsolide
finansal raporlar düzenlemek zorundadır. Konsolide finansal rapor kapsamında
bulunan kuruluşlar, kendilerinden konsolide finansal raporların
düzenlenmesine ilişkin olarak istenecek her türlü bilgi ve belgeyi ilgili ana
ortaklığa vermekle yükümlüdür.
|
V.
BELGELERİN SAKLANMASI YÜKÜMLÜLÜĞÜNE AYKIRI DAVRANMAK
Belgelerin saklanması yükümlülüğüne aykırı davranmak
Madde 154 — Bu
Kanunun 42 nci maddesinde belirtilen belgelerin saklanması yükümlülüğüne
uymayanlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşyüz günden binbeşyüz güne
kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.
Belgelerin saklanması
Madde 42 — Alınan
yazılar ve faaliyetler ile ilgili belgelerin asılları veya bunun mümkün
olmadığı hâllerde sıhhatlerinden şüpheye mahal vermeyecek kopyaları ve
yazılan yazıların makine ile alınmış, tarih ve numara sırası verilerek
düzenlenecek suretleri, usûlleri çerçevesinde ilgili banka nezdinde on yıl
süreyle saklanır. Bu belgelerin mikrofilm, mikrofiş şeklinde veya elektronik,
manyetik veya benzeri ortamlarda saklanmaları mümkündür. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
|
Gerçeğe aykırı beyanda bulunmak
Madde 155 — Bu Kanun
kapsamındaki kuruluşların, bu Kanunda gösterilen merciler ile denetim
görevlilerine ve mahkemelere verdikleri veya yayımladıkları belgelerdeki
gerçeğe aykırı beyanlardan dolayı, bunları ve bunların düzenlenmesine esas
teşkil eden her türlü belgeleri imza edenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis
ve binbeşyüz günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır.
|
İşlemlerin kayıt dışı bırakılması ve gerçeğe aykırı muhasebeleştirme
Madde 156 — Bu Kanun
kapsamındaki kuruluşların işlemlerinin kayıt dışı bırakılmasından, gerçek
mahiyetlerine uygun düşmeyen bir şekilde muhasebeleştirilmesinden, kanunî ve
yardımcı defter ve kayıtları, şubeleri, yurt içi ve yurt dışındaki
muhabirleri ile hesap mutabakatı sağlanmadan yıl sonu bilançolarını
kapatmalarından dolayı, bunları ve bunların düzenlenmesine esas olan her
türlü belgeleri imza edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis ve binbeşyüz
günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır. Gerçeğe aykırı
olarak düzenlendiğini bildiği halde bu belgeleri onaylayan bağımsız denetim
kuruluşu görevlileri de aynı şekilde cezalandırılır.
|
VIII. SİSTEMİ ENGELLEME, BOZMA, VERİLERİ YOK ETME VEYA
DEĞİŞTİRME
Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme
Madde 157 — Bu Kanuna tâbi kuruluşlar, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 244 üncü
maddesinde tanımlanan sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya
değiştirme suçu açısından banka veya kredi kurumu olarak kabul edilir.
Sistemi engelleme, bozma, verileri yok
etme veya değiştirme
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
Madde 244- (1) Bir
bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bir
bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez
kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen
kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bu
fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna
ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında
artırılır.
(4)
Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin
kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir
suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne
kadar adlî para cezasına hükmolunur.
|
IX. İTİBARIN ZEDELENMESİ
İtibarın zedelenmesi
Madde
158 — Bu Kanunun 74 üncü maddesine
aykırı davrananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne
kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Yukarıdaki fıkrada yazılı fiil neticesinde özel veya kamusal bir zarar
doğarsa verilecek ceza altıda bir oranında artırılarak hükmolunur.
İtibarın
korunması
Madde
74 — 5187 sayılı Basın Kanununda
belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın
veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri
vasıtasıyla; bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine
zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız
haber yayılamaz.
|
Sırların açıklanması
Madde 159 — Bu Kanunun 73 üncü maddesinin birinci ve
üçüncü fıkralarında belirtilen yükümlülüğe uymayanlar için bir yıldan üç yıla
kadar hapis ve bin günden ikibin güne kadar adlî para cezası hükmolunur.
Banka ve müşterilere ait sırları açıklayan üçüncü kişiler hakkında da aynı
cezalar uygulanır.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen kimseler sırları kendileri ya da başkaları için
yarar sağlamak amacıyla açıklamış olursa verilecek cezalar altıda bir
oranında artırılır. Ayrıca, fiilin önemine göre sorumluların bu Kanun
kapsamına giren kuruluşlarda görev yapmaları, iki yıldan aşağı olmamak üzere
geçici veya sürekli olarak yasaklanır.
Sırların saklanması
Madde 73 —
Kurul başkan ve üyeleri ile Kurum personeli, Fon Kurulu başkan ve üyeleri ile
Fon personeli görevleri sırasında öğrendikleri bankalara ve bunların bağlı
ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait
sırları bu Kanuna ve özel kanunlarına göre yetkili olanlardan başkasına
açıklayamaz ve kendilerinin veya başkalarının yararlarına kullanamazlar.
Kurumun dışarıdan destek hizmeti aldığı kişi ve kuruluşlar ile bunların
çalışanları da bu hükme tâbidir. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da
devam eder.
Bu Kanun hükümleri uyarınca Kurumun, yurt
dışındaki muadili denetim mercileri ile düzenleyeceği mutabakat zabıtları
çerçevesinde vereceği bilgi ve belgeler birinci fıkradaki sır kapsamında
değildir. Kurul düzenleyeceği mutabakat zabıtları veya zabıtlar dışında elde
edeceği sırların korunmasını sağlamakla görevlidir. Kurumun elde edeceği sır
niteliğindeki bilgi ve belgeler, kuruluş ve faaliyet izni verilmesinde,
faaliyetlerin denetiminde, düzenlemelere uyulup uyulmadığının izlenmesinde ve
Kurul kararlarına karşı açılacak idarî davaların görülmesinde kullanılabilir.
(Değişik dördüncü cümle:
13/2/2011-6111/146 md.) Kurumun bu fıkra kapsamında elde edeceği sır
niteliğindeki bilgi ve belgeler, ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında
savcılıklar ile ceza mahkemeleri, görevden ayrılmış olsalar dahi,
görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı
başlatılan soruşturma ve kovuşturmalar ile bağlantılı olarak talepte
bulunacak Kurul Başkanı ve üyeleri ile Kurum personeli dışında hiçbir kişi,
kurum ve kuruluşa verilemez. Mahkeme kararına bağlanmış sır kapsamına giren
bilgilerin verilmesinden Kurum sorumlu tutulamaz.
(Değişik
üçüncü fıkra: 13/2/2011-6111/146 md.) Sıfat ve görevleri dolayısıyla
bankalara veya müşterilerine ait sırları öğrenenler, söz konusu sırları bu
konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar.
Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder. 22/4/1926 tarihli ve
818 sayılı Borçlar Kanunu, 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde
Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun,
20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu ile 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanunu kapsamında çalıştırılan işçi, gemi adamı ve gazetecinin
ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikte her çeşit istihkak ödemelerinin özel
olarak açılan banka hesabına yapılması halinde, bu hesaplara ilişkin bilgi ve
belgelerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığı ile bunlara bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlara verilmesi ile
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 8 inci ve 100 üncü maddelerinin uygulanması ile genel sağlık
sigortalılığında gelir testinin yapılmasına ilişkin bilgi ve belgelerin
Sosyal Güvenlik Kurumuna ve il veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma
vakıflarınca yapılan sosyal yardım hak sahiplerinin tespiti ile gelir testi
işlemlerinin yürütülmesi amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal
Yardımlar Genel Müdürlüğüne verilmesi sırrın ifşası sayılmaz. Bu bilgi ve
belgelerin verilmesine ilişkin usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık ile
Kurulca belirlenir.
(Değişik dördüncü fıkra:
13/2/2011-6111/146 md.) Kurumun gözetim ve denetimine tabi
kuruluşların, bunların ortaklarına, bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol
edilen ortaklıklarının faaliyetlerine veya müşterilerine ilişkin yabancı ülke
kanunlarına göre denetime yetkili ve Kurum muadili mercilerin taleplerinin
Kurumca karşılanması, gizlilik sözleşmesi yapılması ve sadece belirtilen
amaçlar ile sınırlı kılınması koşuluyla bankaların ve finansal kuruluşların,
kendi aralarında doğrudan doğruya ya da risk merkezi veya en az beş banka ya
da finansal kuruluş tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapacakları
her türlü bilgi ve belge alışverişinin yanı sıra doğrudan veya dolaylı pay
sahipliği yoluyla sermayelerinin yüzde onunu ve daha fazlasını temsil eden
paylarının satışı amacıyla muhtemel alıcıların yapacakları değerleme
çalışmalarında ya da sermayelerinin yüzde on veya daha fazlasına sahip olan
yurt içinde veya yurt dışında yerleşik kredi kuruluşu ile finansal kuruluşlar
da dâhil ana ortaklıkların konsolide finansal tablo hazırlama çalışmalarında,
risk yönetimi ve iç denetim uygulamalarında veya kredileri de dâhil
varlıklarının ya da bunlara dayalı menkul kıymetlerin satışı amacıyla
yapılacak değerleme çalışmalarında ya da değerleme, derecelendirme veya
destek hizmeti alınması ile bağımsız denetim faaliyetlerinde ve gerekli
tedbirlerin alınması kaydıyla hizmet alımlarına yönelik işlemlerde
kullanılmak üzere bilgi ve belge taleplerinin karşılanması sırasında banka ya
da müşteri sırrı niteliğindeki bilgilerin öğrenilmesi sır saklama yükümlülüğü
dışındadır.
|
XI. ZİMMET
Zimmet
Madde
160 — Görevi nedeniyle zilyetliği
kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para
veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendisinin ya
da başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer
mensupları, altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm
edilirler.
Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını
sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde faile on iki yıldan
az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası verilir;
ancak, adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az
olamaz. Ayrıca meydana gelen zararın
ödenmemesi hâlinde mahkemece re'sen ödettirilmesine hükmolunur.
Faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bir bankanın; hukuken veya fiilen yönetim ve denetimini elinde
bulundurmuş olan gerçek kişi ortaklarının, kredi kuruluşunun kaynaklarını,
kredi kuruluşunun emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde
doğrudan veya dolaylı olarak kendilerinin veya başkalarının menfaatlerine
kullandırmak suretiyle, kredi kuruluşunu her ne suretle olursa olsun zarara
uğratmaları zimmet olarak kabul edilir. Bu fiilleri işleyenler hakkında on
yıldan yirmi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur; ancak, adlî para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç
katından az olamaz. Ayrıca, meydana gelen zararın müteselsilen
ödettirilmesine karar verilir.
(Ek fıkra: 2/1/2017-KHK-687/4 md.) Bankacılık mevzuatı ile bankacılık usul ve
prensiplerine uygun kredi kullandırma, bu kredileri temdit etme veya ek kredi
kullandırma, taksitlendirme, teminata bağlama yahut sair yöntemlerle yeniden
yapılandırma işlemleri zimmet suçunu oluşturmaz.
Soruşturma başlamadan önce,
zimmete geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya
diğer malların aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin
edilmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.
Kovuşturma başlamadan önce,
gönüllü olarak, zimmete geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya
senetlerin veya diğer malların aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın
tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Bu
durumun hükümden önce gerçekleşmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte biri
indirilir.
Zimmet suçunun konusunu oluşturan
para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların
değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar
indirilir.
|
*“…5411 sayılı Bankacılık
Kanuna göre zimmet suçunun özgü suçlardan olduğu, banka görevlisi olmayan
sanıklar V. O., İ. Ş. ve N. U.'ın, 5237
sayılı TCK.nun 40.maddesi uyarınca ancak azmettiren veya yardım eden olarak
sorumlu tutulabilecekleri hususu değerlendirilmeksizin hüküm kurulması,…” 7.CD. 2/3/2016 gün, 2015/27994 Esas
2016/2749 Karar,
* “…5411 sayılı Yasa'nın
162. Maddesi uyarınca, davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunan Türkiye …
Bankası A.Ş.nin ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme kurumu'nun davadan ve
karardan haberdar edilmediği, gıyabi kararın anılan bankanın genel müdürlüğü
yerine Gebze/Kocaeli Şubesi'ne tebliğ edildiği anlaşılmakla, ilgili banka genel
müdürlüğüne ve kuruma gerekçeli kararın usulüne uygun olarak tebliğ ile temyiz
edilmesi halinde temyiz dilekçesi eklendikten ve bu temyize ilişkin ek
tebliğname de düzenlendikten sonra iadesi için dosyanın mahalline gönderilmek
üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE…”7.CD. 7/3/2016 gün, 2015/15158 Esas 2016/3074 Karar,
***Katılan bankanın gıyabında hüküm verilmiş olması halinde
bu hükmün ayrıca banka vekiline tebliği gerekir.
* “…5411 sayılı Yasa'nın
160/2.maddesinde öngörüldüğü şekilde hürriyeti bağlayıcı ceza ile gün para
cezası tayin edilerek, takdir edilecek gün para cezasının, artırım ve indirime
tabi tutulduktan sonra 5237 sayılı TCK.nın 52.maddesindeki esaslara göre tayin
edilecek sonuç adli para cezasının nitelikli zimmet suçu nedeni ile oluşan
banka zararının üç katına çıkarılması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz
bulunmadığından ve sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır….”7.CD. 18/2/2016 gün, 2015/28455 Esas
2016/1979 Karar,
*Kanunda katılma hakkının açıkça gösterilmiş olması halinde, ilgili
kurumların suçtan zarar görmesi gerekmez. Ancak bu halde ilgili özel kanundan
kaynaklanan bir dava olması gerekir. Örneğin ilgili banka çalışanlarının tehdit
edilmesi nedeniyle banka suçtan doğrudan zarar gören olmayıp, bankanın davaya
katılma hakkı yoktur.
“Uyuşmazlık konusuna
ilişkin olarak, bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için CMK’nun
davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde
belirtilen şartın gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş
olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan
açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması
gerekir. Örneğin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunun davaya katılmayı
düzenleyen 18. maddesi uyarınca Gümrük İdaresinin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 18. maddesi uyarınca
Maliye Bakanlığının, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 162. maddesi uyarınca
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun
usulüne uygun başvuruda bulunmaları halinde kamu davasına katılacakları açıkça
hükme bağlanmıştır. Özel kanun hükümleri uyarınca davaya katılmanın kabul
edildiği bu gibi durumlarda, belirtilen kurumların suçtan zarar görüp
görmediklerini ayrıca araştırmaya gerek bulunmamaktadır. Ceza Genel Kurulunun
03.05.2011 gün ve 155-80, 22.10.2002 gün ve 234-366 ile 21.02.2012 gün ve
279–55 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında
uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
… Bankası Beşyüz Evler
Şubesinde çalışan mağdurların tehdit edilmesi suçundan doğrudan zarar görmeyen
ve kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün de bulunmaması
nedeniyle bu suçu takip etme görevi bulunmayan … Bankasının kamu davasına
katılma yetkisinin olmadığı gibi yerel mahkemece verilen müdahale kararı hukuki
değerden yoksun olup hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceğinden, Özel Daire
tarafından 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen
yürürlükte bulunan 317/1. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine karar verilmesi
usul ve kanuna uygundur…” Ceza Genel
Kurulu 15/4/2014 gün, 2013/4-599 Esas 2014/190 Karar,
*Tediye
fişlerinin yazdırılmamış olması halinde sanık hakkında basit zimmet suçundan
uygulama yapılmalıdır.
“…Tediye fişleri
bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise, eylem basit
zimmet;
Tediye fişine mudi yerine
sahte imzalar atmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak,
fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir inceleme ile
sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık
özelliğinin bulunması halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu oluşturacaktır.
Somut olayda tediye
fişlerinin yazdırılmamış olması nedeniyle sanığa atılı eylemin 5411 sayılı Yasanın 160/1.maddesine
uygun basit zimmet suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya
düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi, Yasaya aykırı,…” 7.CD. 2/3/2016 gün, 2015/16263 Esas 2016/3348 Karar,
*Tediye
fişindeki imzanın ilk bakışta sahteliğinin anlaşılamaması halinde nitelikli
zimmet suçu oluşur.
Bilirkişi
raporunun, suça konu imza karşılaştırmalarının yapılması ile ilk bakışta
anlaşılır nitelikte olup olmadığı hususunu kapsaması gerekir.
“…Dairemizin istikrar kazanan uygulamalarına göre,
tediye fişine (ya da mudi adına düzenlenen diğer belgelere) mudi yerine sahte
imza atılmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak, fişler
üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin
anlaşılması halinde eylemin basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin
bulunması halinde ise eylemin nitelikli zimmet suçunu oluşturacağı gözetilerek;
Banka görevlisi sanıklar
F. Ç., M. C., M. A. ve İ.Ö.'in 05/05/2000 tarihinde açıktan yaptıkları
havale/eft işlemleri bedelinin diğer sanıklarca aynı gün alıcı banka
şubelerinden çekilmesi, daha sonraki saatlerde kasa hesabının tutması amacıyla
Ö. A.'un teminat mektubuna karşılık hesabının herhangi bir talimatı olmaksızın
ve vadesi gelmeksizin bozulup kapatılarak paranın faizi ile birlikte vadesiz
hesabına aktarılması ve bu paranın üç kısım halinde tediye fişleri ile
çekilmesi şeklinde gerçekleşen olayda;
… A.Ş. Teftiş Kurulu
Başkanlığının 15/06/2009 tarihli soruşturma raporunda tediye fişlerindeki
imzaların hesap sahibi Ö. A..'un imza kartonundaki örnekle bağdaşmadığı gibi
birbirleriyle çeliştiğinin bildirilmesi, 19/06/2003 tarihli bilirkişi raporunda
ödeme belgelerindeki müşteri bölümündeki imzanın belirsiz olduğunun beyan
edilmesi ve 24/02/2004 tarihli bilirkişi raporunda ibranamedeki imza ile tediye
fişlerindeki imzaların birbirine uymadığının ve tamamen tediye fişlerindeki
imzaların sahte atıldığının belirtilmesi, bilirkişi
raporlarında imzaların sahte olduğunun kabaca inceleme ile anlaşılıp
anlaşılmayacağı ve eylemin basit veya nitelikli zimmet olup olmadığına ilişkin
değerlendirme içermediğinin anlaşılması karşısında; mahkemece bu yönde bir
inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın tediye fişlerindeki imzaların hesap
sahibinin imza kartonundaki örnekle bağdaşmadığı, imzaların müştekiye ait
olmadığının anlaşıldığı, havale ve EFT işlemlerinin herhangi bir talimat veya
kimlik fotokopisi olmaksızın gerçekleştirildiği ve bankayı aldatacak ve fiilin
açığa çıkmamasını sağlayacak şekilde işlediklerinin kabulüyle nitelikli zimmet
suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi,
V) Banka teftiş raporu ile
eklerinin onaysız fotokopi olduğu, ayrıca mahkemece yazılan talimat üzerine
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nce alınan ve fotokopisini sanık Murat müdafiinin
temyiz dilekçesi ekinde sunduğu bilirkişi raporu aslının dosyada mevcut
olmadığı cihetle; sanıklar hakkında düzenlenen kanuni soruşturma raporu ve
ekleri ile bahsedilen bilirkişi raporunun asılları ya da onaylı örnekleri
dosyaya eklenmeden, sözü edilen belgelerin hükme esas alınması,…” 7.CD. 2/3/2016 gün, 2015/27994 Esas
2016/2749 Karar,
*Suçun sübuta ermemesi,
Transfer aracına ait yedek anahtar çıkartılmış olması,
Sanığın araçta bulunmadığı sırada güvenlik görevlisinin
yanından ayrılmamış olması ve herhangi bir telefon konuşması yapmaması,
Araçtaki paranın çalınmış olması,
“…Sanık M.Ş.'nün katılan
banka şubesinde şoför olarak çalıştığı, aralarındaki sözleşme gereğince ihtiyaç
duyulması halinde veznedar olarak da görevlendirildiği, güvenlikli araçların
bir anahtarının şoförde, diğerinin ise banka şubesinde bulunduğu, sanığın
kullandığı zırhlı arabanın anahtarını kaybettiğini söyleyerek banka
yetkililerinin bilgisi dâhilinde yedek anahtar yaptırdığı, ertesi gün anahtarın
ceketinin cebinden astar kısmına düştüğünü fark edip bulunduğu yerden aldığı ve
banka yetkililerine verdiği, bu olaydan üç ay sonra geçici görevle başka bir
şubeye gönderildiği, bu sırada aracın diğer şoförlerce kullanılmaya devam
edildiği, geri döndüğünde bir anahtarın aracın içerisinde bulunduğunu gördüğü,
bankada çalıştığı uzun yıllar zarfında tahsildar olarak yüklü miktarda para
transferleri gerçekleştirdiği, olay tarihinde Merkez Bankası'ndan aldıkları
parayı, aynı bankada güvenlik görevlisi olarak görev yapan ve hakkında banka
zimmeti suçundan kurulan beraat hükmü onanmak suretiyle kesinleşen sanık S.E.
ile birlikte bankaya getirdikleri, bir kısmını bankada bıraktıktan sonra
otomatik para yatırma ve çekme makinelerine koymak maksadıyla sanığın sevk ve
idaresindeki araçla bankadan ayrılıp, bir alışveriş merkezindeki bankamatik
makinesine para yatırdıkları, sanığın
alışveriş merkezinde aracı terk etmeden önce kalan parayı çanta içinde şoför
mahallinde koltuğun arkasına koyduğu, ardından aynı amaçla başka bir alışveriş
merkezine gidip kapıyı açtıklarında para çantasının araçta bulunmadığının
görüldüğü olayda; sanığın sürekli güvenlik görevlisi ile birlikte
bulunduğu, bu süre içerisinde banka şubesindeki yetkili dışında bir kişiyle
telefon görüşmesi yapmadığı, söz konusu aracın kapısının dışarıdan sinyal
bozucu bir aletle açılmasının mümkün olduğu, sanığın daha önceden de yüklü
miktarda para transferleri yapmış olmasına rağmen hakkında herhangi bir
suçlamanın ileri sürülmediği, sırf arabanın anahtarını kaybettiğini söyleyip
yedek anahtar yaptırması ve para çantasını şoför mahallinde koltuğun arkasına
koymasının atılı suçu işlediği yönünde değerlendirilemeyeceği hususları nazara
alındığında, suça konu paranın bizzat sanık tarafından zimmete geçirildiği ya
da sanığın arabanın yedek anahtarını verdiği veya kapıları açık bıraktığını bildirdiği
kişi veya kişilerce alındığı ve dolayısıyla üzerine atılı suçu işlediği
hususunda, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı kabul
edilmelidir…”
İkinci fıkradaki suçun
unsuru, zimmet suçunun açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla
zimmet suçunun işlenmesidir.
Üçüncü fıkrada hüküm
altına alınan suç ise; faaliyet izni kaldırılan veya fona devredilen bir
bankanın, hukuken
veya fiilen yönetim ve denetimini elinde bulundurmuş olan gerçek kişi
ortaklarının, kredi kuruluşunun kaynaklarını, kredi kuruluşunun emin bir
şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak
kendilerinin veya başkalarının menfaatlerine kullandırmak suretiyle, kredi
kuruluşunu her ne suretle olursa olsun zarara uğratmalarıdır. Üçüncü fıkra
açısından zarar suçun unsurudur. Bu nedenle kredinin kullanılmış olmasına
rağmen zararın gerçekleşmemiş olması halinde üçüncü fıkradaki suç
oluşmayacaktır. Ceza Genel Kurulu 10/3/2015 gün,
2013/7-410 Esas 2015/33 Karar,
***Geri dönüşü mümkün olmayan krediler de zimmet suçunu
oluşturabilir. Geri
dönmeyeceği bilinerek kaynak aktarımı kastı ile hareket edilip edilmediğinin
bankacılık zimmeti suçunun sübutu açısından önemlidir.
* “…4389 sayılı Bankalar
Kanununun 22/3. maddesinde yazılı zimmet suçunun maddi konusunu; banka yönetim
kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensuplarının görevleri dolayısıyla
kendilerine tevdi olunan veya muhafazaları, denetim veya sorumlulukları altında
bulunan bankaya ait para veya sair varlıklar oluşturmakta iken, 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 160. maddesinde yazılı suçun maddi konusunu ise; görevi
nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle
yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak, senetler ve diğer mallar oluşturmaktadır.
Malın, para veya evrak ya
da senedin failin görevi gereği zilyetliğine devredilmiş olması veya koruma ve
gözetimiyle yükümlü olması gerekir. Failin zilyetliğinde olan ya da koruma ya
da gözetiminde bırakılan bir malı kendisi ya da başkasının zimmetine geçirmesi
ile suç işlenmektedir.
Bu bağlamda, 4389 sayılı
Bankalar Kanununun 11, 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun ise 48 ve takip eden maddelerinde şartları, kapsamı ve
tanımı yapılan kredilerin de; suçun maddi konusunu meydana getirdiği ve tabela
firmalarına veya kredibilitesi olmayan firmalara kredi kullandırılması ya da
kredilerin hiç veya yeterli teminat alınmadan kullandırılması halinde de
bankacılık zimmeti suçunun oluşacağı konusunda şüphe bulunmamaktadır.
Öte yandan, kredi verme
işlemlerinde suç tarihinin saptanması önem taşımaktadır. Sözcük anlamı, 'uzatma' olan temdit, hukuki
anlamda, tarafların aralarında yaptıkları bir sözleşme ile asıl sözleşmede
kararlaştırılan borcun ödeme zamanını uzatmaları biçiminde, bankacılık hukuku
açısından da kullandırılan kredilerin, ödeme zamanını uzatan yeni bir irade
birliği şeklinde tanımlanabilir. Geri ödenmeyeceği bilinerek kredi kullandırma
şeklinde işlenen zimmet suçunda, suçun kredinin açıldığı tarihte, buna karşın
açıldığı tarihte hukuka uygun olarak verilen bir kredinin sonradan hukuka
aykırı bir temdit ile ödenmeyecek hale getirilmesi durumunda ise, şartlarının
oluşması halinde zimmet suçu temdit tarihinde oluşacaktır.
Kredi açma eylemi ilk
şekliyle zimmet suçunun unsurlarını taşıyorsa, vadenin dolması ile teminatlara
yönelinmeyip kredilerin tahsili cihetine gidilmemiş ve aynı kredinin geri
dönmeyeceği bilinerek kaynak aktarımı kasdı ile vadesi uzatılmışsa şüphesiz bu
durumda da başlangıçta suç teşkil eden eylemin devamı ve bir anlamda yenilenmesi
niteliğindeki son eylem yani temdit tarihi suç tarihi sayılacaktır.
Temdit işlemi ile kredinin
hukuka aykırı hale getirilmesinde göz önüne alınacak ölçü, kredinin niçin
temdit edildiği hususudur. Kredi alan firmaların mali yapısının bozulduğu,
banka çıkarlarını düşünen ve düşünmesi gereken yetkililer tarafından tespit
edildiğinde yapılması gereken iş kanuni yollardan kredilerin tahsili cihetine
gidilmesidir. Kanun hükümleri ve bankacılık teamülleri gereğince, kredilerin
tahsil edilmesi için uğraşılmamış ve teminatlara da başvurulmayarak temdit
yöntemi izlenmişse zimmet kastıyla hareket edilmiş demektir. Buna göre, mali
yapısı bozulan firma kredileri ödeyemeyecek durumda olmasına karşın temdit
işlemi yapılmışsa zimmet suçu oluşacaktır.
O halde bankacılık
mevzuatı ve teamüllerine göre kredinin ilk açıldığı andaki şartlar göz önüne
alınarak değerlendirme yapmak ve buna göre de nakit çıkış tarihini esas alarak
eylemi nitelendirmek ve kredilerde vade uzatımının suç oluşturmayacağını
söylemek her zaman doğru olmayacaktır. Eğer kredilerin vadesi uzatılmışsa, bu
işlemin de zimmet suçunun unsurlarını oluşturup oluşturmayacağı ayrıca
incelenmelidir. Kredinin temdit edilmesi başlangıçta hukuka uygun olarak açılan
bir krediyi hukuka aykırı hale getirebilir ya da başlangıçta da hukuka aykırı
olan kredi kullandırma eyleminin devamı ve yenilenmesi niteliğinde olabilir.
Bunun belirlenmesi için kredinin niçin temdit edildiğinin, kredi kullanan
firmanın kredinin açılma tarihiyle temdit tarihi arasındaki mali yapısının ve kredibilitesinin,
kredi kullandıran bankanın kredinin açıldığı ve temdit edildiği tarihlerde
içinde bulunduğu mali durum gibi hususlar ve bunlara göre faillerin hangi
kasıtla hareket ettiklerinin saptanması gerekmektedir. Bankanın, ekonomik
durumunun kötüye gitmesine ve bu konuda yetkili makamlar tarafından yapılan
tespitler sonucunda uyarılmasına rağmen, verilen kredilerin tahsil edilmesi
yerine temdit etme yöntemi tercih edilmişse ya da kredi kullanan firmaların
mali yapısının bozuk olması nedeniyle kredinin ödenmeyeceğinin anlaşılmasına
karşın verilen kredilere ait teminatlar kullanılarak kredinin tasfiyesi yerine
vadesi uzatılmışsa zimmet kastı ile hareket edildiği ortadadır.
Diğer taraftan ceza
muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan
delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili
cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu
düzenini yeniden tesis etmektedir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı
CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi
gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün
delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir değişle
adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet
edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında
uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Birleştirilen ve
uyuşmazlık kapsamı dışında bulunan diğer kamu davalarına ve bir kısım sanıklar
hakkındaki mahkûmiyet hükmüne konu … Ltd. Şti., … Ltd. Şti., … Ltd Şti., …
Ürünleri San. A.Ş, … Liman Hiz. Ve Nakliyecilik A.Ş., …, …Hizmetleri A.Ş., …
İthalat ve İhracat Tic. A.Ş., …San. ve Tic. A.Ş., … San. Tic. A.Ş, …Reklamcılık
ve Filmcilik A.Ş., … Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş., … Endüstri A.Ş., … İnşaat
ve Taahhüt A.Ş., … Film ve Yapımcılık San. Tic. A.Ş ve …Holding A.Ş firmalarına
kredi kullandırma öncesinde
kredibiliteye yönelik araştırma yapılmadığı dosya kapsamından ve bilirkişi
raporlarından anlaşılmasına karşın, talimatlara aykırılık suçundan açılan
kamu davasına konu … Holding A.Ş firmasına 24.05.2000 ve 06.08.2001
tarihlerinde avans verilmesi, …Holding A.Ş., A-Tel Pazarlama ve Servis
Hizmetleri A.Ş. firmalarına kredi kullandırılması ve … Finansal Kiralama A.Ş.
ile … Factoring A.Ş. firmalarına gayri nakdi kredi sağlanması fiilleri ile ilgili, bu firmaların
kredibiliteliliklerinin bulunup bulunmadığının tespitine yönelik olarak ön
istihbarat çalışması yapılıp yapılmadığı ve mali durum analiz raporları
düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenemediği olayda;
…Yönetim kurulu üyesi olup aynı zamanda banka
kredi tahsis komitesinde de görevli olan sanıkların, sözü edilen kredilerle
ilgili olarak, Hazine Müsteşarlığının … Grubuna doğrudan veya dolaylı olarak
hiçbir şekilde kredi kullandırılmaması yönündeki birden fazla uyarısından
haberdar olmaları nedeniyle, firmaların kredibiliteleri bulunup bulunmadığının
tespitine yönelik olarak araştırma yapılmasına gerek olmadığı ileri sürülebilir
ise de;
Geri dönmeyeceği bilinerek
kaynak aktarımı kastı ile hareket edip etmediklerinin, dolayısıyla banka
zimmeti suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenebilmesi açısından
sözkonusu araştırmanın yapılmasında zorunluk bulunmaktadır.
Sözü edilen firmalara
kullandırılan kredi tutarları, sanıklar hakkında temel cezanın belirlenmesi ve
zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına da etki edeceğinden, bu kredilerin
zimmet suçunun konusu olup olmadığının tespitine yönelik olarak araştırmanın
tamamlanması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri
gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması kanuna aykırıdır.” Ceza Genel Kurulu, 26/5/2015 gün,
2015/7-379 Esas 2015/177 Karar,
*“…Sanık hakkında mükerrer dava bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine
karar verilmiş ise de; redde dayanak yapılan aynı mahkemenin 2007/32 Esas ve
2010/150 Karar sayılı ilamına konu sanığa yüklenen zimmet fiillerinin 2003 ve 2005
yıllarına ait işlemlerden kaynaklandığı, dava konusu zimmet suçuna ilişkin işlemlerin ise
16/02/2000 ve 19/11/2001 tarihlerini kapsadığı, davaya konu eylemlerin
nitelikli zimmet suçuna mı basit zimmet suçuna mı sebebiyet vereceği
tartışılmadan, yine her iki yargılamaya ilişkin suç tarihleri gözönüne
alındığında TCK'nin 43. maddesinin de değerlendirilmesi gerekirken bu
yapılmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, Yasaya aykırı…”7.CD. 1/2/2016 gün, 2015/23605 Esas
2016/1156 Karar,
*İçtima açısından 5411 sayılı Bankacılık Kanunu m. 161’de
belirtilen özel içtima hükmü değerlendirilmelidir. Buna göre, bu kanunda
belirtilen suçların hareket unsurları ile daha ağır cezayı gerektiren başka
suçların işlenmiş olması halinde bu hüküm dikkate alınarak yalnız en ağır hüküm
uygulanacak; bu hükümle birlikte Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin ihlal edilmiş
olması halinde gerçek içtima hükümleri uygulanarak her iki suçtan da hüküm
kurmak gerekecektir.[1]
*5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu m. 4/5 fıkrası ile,
bu kanunda düzenlenen suçlarla birlikte sahtecilik eyleminin de gerçekleşmiş
olması halinde ayrıca bu suçtan da cezaya hükmolunacağı düzenlenmiştir. Ancak
5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile böyle bir düzenleme yapılmamıştır. Bu yönde
bir düzenleme TCK m. 212’de yer almaktadır. Bu açık hüküm gereğince sanığın
bankacılık zimmeti suçunu işlemesi halinde ayrıca evrakta sahtecilik suçunu da
işlemesi halinde, genişletici yorumla ayrıca sahtecilik suçundan da hüküm
kurulması gerekir.[2]
* “…Dairemize temyiz
incelemesi için gelen Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/10 sayılı kararının konusunun; … Bankası
Beypazarı Şubesinde kredi bölümünden sorumlu servis yetkilisi olarak görev
yapan sanık N. Y.'ın isimleri karar başlığında yazılı 28 mağdur ve
şikayetçilerin hesaplarında, bilgi ve istekleri dışında usulsüz iş ve işlemler
yaparak zimmetine para geçirmesi eylemleri olduğu,
Dosya içerisinde bulunan,
Beypazarı C.Başsavcılığının 05.04.2010 gün ve 2009/1978 soruşturma numaralı
iddianamesi içeriğinin incelenmesinden; sanık N. Y.’ın, zimmet eylemlerini
gerçekleştirirken düzenlediği sahte evraklarla ilgili evrakta sahtecilik
suçundan Beypazarı Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, Dairemizce
yapılan araştırma neticesinde yargılama sonunda, 31.10.2013 tarihinde sanığın zincirleme evrakta sahtecilik
suçundan cezalandırılmasına karar verildiği ve dosyanın halen temyiz incelemesi
için Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin 2015/8509 esas numarasına kayıtlı olduğu
anlaşılmakla; düzenlenen sahte belgelerin zimmet suçunun unsuru ya da zimmeti
gizlemek amacıyla sonradan yapılmış ayrı
belgede sahtecilik suçunu oluşturup oluşturmadığı, zimmet suçunun unsuru
olduğu anlaşıldığı taktirde, sanığa atılı eylemin nitelikli olup olmadığının
tespiti bakımından davaların birleştirilmesi gerektiği düşünülmeden, eksik
inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş,…” 7.CD. 3/2/2016 gün, 2015/20899 Esas
2016/1029 Karar,
*Tediye
fişinde imza bulunmaması halinde suçun nitelikli hali uygulanmaz.
“…Dosya kapsamına göre, sanığın
gerçekleştirdiği zimmet eylemlerinden mudiler H. Ç., Ü. İ. ve Ö. K.'ndan
kandırılarak aldığı imzalı tediye fişleriyle gerçekleştirdiği 39.000 TL'lik
kısmın nitelikli, mudilerin imzası bulunmayan
boş fişlerle ya da sahteciliği
ilk bakışta anlaşılabilecek sahte mudi imzalarının bulunduğu tediye fişleriyle
gerçekleştirdiği diğer tüm eylemlerin ise basit kabul edilmesi gerekirken
eylemlerin tamamının nitelikli kabul edilmesi,
Toplam zarar miktarının
470.209 TL olduğu, bunun 327.530
TL'sinin zimmetin ortaya çıkmasından önce hesaplara iade edildiği,
kalan 142.679 TL zimmet miktarının
31.000 TL'sinin ise teftiş sırasında
sanık tarafından iade edildiği bu itibarla ödenmeyen zimmet miktarının 111.679
TL olduğu, bu suretle sanık lehine
yorumla nitelikli zimmet miktarının ödendiği kabul edilmek suretiyle sanık
hakkında sadece adli gün para cezasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde 3 kat uygulaması yapılması,
Sanık hakkında ceza
tertibi yapılırken, asgari hadden hapis cezası tayin edildiği halde, TCK'nun 43
maddesi gereğince arttırım yapılırken gerekçe göstermeksizin 1/4 yerine 1/2
arttırım yapılması, Yasaya
aykırı,…” 7.CD. 3/2/2016 gün, 2015/24890
Esas 2016/1155 Karar,
*“…Zimmetin, banka içi
kayıtların olağan bir denetimi, araştırma ve karşılaştırılması suretiyle kesin
bir biçimde ortaya çıkarılabilecek durumda olması halinde basit olarak
nitelendirilmesi mümkün olup;
Bu doğrultu da, somut olayda,
sanığın banka müşterisi S. Y. adına talep ettiği banka kartını kullanarak
katılan banka ve diğer bankalara ait ATM cihazlarında anılan mudi hesabından
para çekerek zimmet eylemini gerçekleştirdiği, banka kartı talep formunda ve
kartın teslim alındığına ilişkin belgelerde mudi imzasının bulunmadığı bu
nedenle gerçekleştirilen eylemlerin Bankacılık Kanunu hükümleri doğrultusunda
basit zimmet suçu kapsamında kaldığı anlaşıldığından, 5411 sayılı Bankacılık
Kanunu'nun 164. maddesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 08.12.2005
tarih ve 861 sayılı kararlarına göre, Bankacılık Kanunu'ndan doğan zimmet
suçunda görevli mahkemenin 2. Ağır Ceza Mahkemesi olduğu da dikkate alınarak
görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi, Yasaya
aykırı,…” 7.CD. 17/2/2016 gün,
2015/12766 Esas 2016/2873 Karar,
*HSYK kararı ile ağır ceza mahkemesi
görevlendirmesi yapılabilir.
“…01.11.2005
gün ve 25983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 164. maddesi, "Bu Kanunda tanımlanan düzeltici,
iyileştirici ve kısıtlayıcı önlemleri almamak, işlemlerin kayıt dışı
bırakılması ve gerçeğe aykırı muhasebeleştirme ve zimmet suçları ile sistemi
engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, bankacılık ve müşteri
sırlarının açıklanması, bankacılık faaliyeti çerçevesinde işlenen nitelikli
dolandırıcılık, bu suçların işlenmesi amacına yönelik olarak örgüt kurmak,
yönetmek veya örgüte üye olmak veya bu suçlarla bağlantılı olup da ağır ceza
mahkemesinin görev alanına giren suçlara ait davalar, fiilin işlendiği yerin
bağlı olduğu ilin adıyla anılan (1) numaralı ağır ceza mahkemelerinde görülür.
Gerekli görülen yerlerde Adalet Bakanlığı'nın teklifi üzerine Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca bu tür suçlara bakmak üzere o yerlerdeki diğer ağır
ceza mahkemeleri de görevlendirilebilir veya yeni ağır ceza mahkemesi de
kurulabilir." amir hükmü, aynı kanunun 159. maddesinde düzenlenen sırların
açıklanması suçuna ilişkin özel yetki kuralı getirdiğinden görevsizlik karan
verilerek dosyanın Hakkari 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerekirken
yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi, Bozmayı gerektirmiş,…” 7.CD. 20/5/2015 gün, 2014/14017 Esas
2015/15571 Karar,
*HSYK yetkilendirmesi ile görevli Ağır Ceza
Mahkemesi,
“…01.11.2005
gün ve 25983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu'nun 164. Maddesinde de 5020 sayılı Yasa ile değişik 4389
sayılı Kanun'un 24/2. maddesindeki düzenlemenin korunduğu, HSYK'nun 08.12.2005
gün ve 861 sayılı kararında da önceki kararlar ile 4389 sayılı Kanun yürürlükte
iken belirlenen mahkemelerin, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun geçici 1.
maddesi gereğince bu kanundan doğan davalara bakmaya devam etmelerine karar
verilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalar gözetildiğinde gerek 5020 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı
Kanun'un 24/2. maddesi hükmü ve buna dayalı olarak alınan HSYK'nun 29.12.2003
tarih ve 610 sayılı kararı, gerekse 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 164.
maddesi ile HSYK'nun 08.12.2005 tarih ve 861 sayılı kararlarına göre atılı
zimmet suçunda görevli mahkemenin Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi olduğu
dikkate alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla
yazılı şekilde esastan hüküm kurulması,…”
7.CD. 21/5/2015 gün, 2014/14393 Esas 2015/15553 Karar,
* “…4389
sayılı Yasa'nın 22/3 maddesinde yer alan ''Ayrıca meydana gelen zararın
ödenmemesi halinde mahkemece re'sen ödettirilmesine hükmolunur'' şeklindeki
düzenleme karşısında, banka zararı ödenmediği halde zarar tazminine
hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,…”
7.CD. 2/3/2016 gün, 2015/27994 Esas 2016/2749 Karar,
*İkinci fıkrada düzenlenen; zimmet suçunun açığa çıkmaması
için hileli davranışlar kullanılması halinde 12 yıldan az olmamak üzere hapis
cezasına ve ayrıca 20.000 güne kadar adli para cezasına hükmedilir. Ancak adli
para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz. Bu
düzenleme, 5237 sayılı TCK sistemi ile benimsenen istisnai para cezası
hükümlerinden biridir.
*Adli para cezasının belirlenmesinde artırım ve
eksiltimlerin adli para cezası üzerinden yapılması,
“…5411
sayılı Yasa'nın 160/2.maddesinde öngörüldüğü şekilde hürriyeti bağlayıcı ceza
ile gün para cezası tayin edilerek, takdir edilecek gün para cezasının, artırım
ve indirime tabi tutulduktan sonra 5237 sayılı TCK.nın 52.maddesindeki esaslara
göre tayin edilecek sonuç adli para cezasının nitelikli zimmet suçu nedeni ile
oluşan banka zararının üç katına çıkarılması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe
temyiz bulunmadığından ve sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni
yapılmamıştır…”7.CD. 25/2/2016 gün,
2015/25771 Esas 2016/2639 Karar,
* “…Sanığın,
katılan bankanın zararını iddianamenin düzenlendiği 26.06.2000 tarihinden
sonra, kovuşturma aşaması başladıktan, ancak henüz hüküm verilmeden önce
13.03.2006 tarihinde ödemiş olması karşısında, zararın henüz soruşturma
başlamadan giderilmesi halinde verilecek cezadan yapılacak indirimi öngören
5411 sayılı Yasanın 160. maddesinin 4. fıkrasının sanık hakkında uygulanma
olasılığı bulunmamaktadır…” Ceza Genel
Kurulu 9/10/2012 gün, 2012/7-118 Esas 2012/1803 Karar,
* “…5411
sayılı Yasanın 160. maddesinin 4. fıkrasında, soruşturmaya başlanmadan önce
zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen
tazmin edilmesi bakımından gönüllü olma koşulunun da aranmadığı gözetildiğinde,
katılan banka zararını ödeme konusunda iradesini ortaya koyan ve uğranılan
1.219,43 YTL’lik zararın 1.200 YTL’nı
soruşturma başlamadan önce 29.11.2002 tarihinde bankaya ödeyen (üçüncü kişiye
ödeten) sanığın uğranılan zararın yerel mahkeme tarafından doğru hesaplanmış
olması halinde kalan 19 lira 43 kuruşu ödeyemeyeceği düşünülemeyecektir.
Bu
nedenle, sanığın kalan bu miktarı da ödemesi halinde, ödeme iradesini ortaya
koyduğu evre de dikkate alınarak, 4389 sayılı Bankalar Yasasının 22. maddesinin
3. fıkrasının son cümlesinde yer alan daha az cezayı gerektiren hal ile 5411
sayılı Bankacılık Yasasının 160. maddesinin 4 ve 6. fıkralarında yer alan etkin
pişmanlık ve zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı sebebiyle
cezayı hafifletici hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle, her iki
Yasanın karşılaştırılması yapılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun
tayin ve takdiri gerekmektedir…” Ceza
Genel Kurulu 8/5/2012 gün, 2011/7-429 Esas 2012/181 Karar,
*“…Suç
tarihinde T.C. …Bankası … ve … Şubelerinde servis yetkilisi olarak görev yapan
sanığın, TCK'nun 53/1. maddesinde belirtilen hak ve yetkilerden birini kötüye
kullanmak suretiyle atılı suçu işlemesi söz konusu olmadığından, hapis cezasına
mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak, sanık hakkında aynı maddenin 5. fıkrasının
uygulanamayacağının gözetilmemesi,…”
7.CD. 3/2/2016 gün, 2015/21567 Esas 2016/1090 Karar,
*Zincirleme suç hükümlerinin uygulanmaması,
Katılan banka lehine vekalet ücreti,
Banka zararı nedeniyle nisbi vekalet ücreti,
“…1-Sanık
hakkında TCK'nun 43.maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması
gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle eksik ceza tayini,
2-Suçtan
doğrudan zarar gören ve kamu davasına katılan … Bankası lehine Avukatlık Asgari
Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmolunmaması,
3-Banka
zararına hükmedilmesine rağmen katılan banka lehine nispi vekalet ücretine ve
nispi harca hükmedilmesi gerektiğinin
gözetilmemesi, Yasaya aykırı,..” 7.CD.
29/2/2016 gün, 2014/32592 Esas 2016/2608 Karar,
* “Dolandırıcılık
suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli
davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya
başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail
tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,
sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte
bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur
yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından
sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı
nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği,
fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen
belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237
sayılı TCK'nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi
kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak
maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun
oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu
görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı
herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini
layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan
bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun
mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık
Kanunu'nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır.
Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur.
Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun
mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet
takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli
davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi
kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen
borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye
sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde
koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın,
kardeşi olan Z. A. adına muhtarlığa başvurup, nüfus cüzdanı kayıp belgesi
alarak nüfus müdürlüğünden bilgileri kardeşine, üzerindeki fotoğrafı kendisine
ait olan nüfus cüzdanı çıkarttığı, içeriği gerçeğe aykırı nüfus cüzdanını
kullanarak katılan … İvedik Şubesi'ne başvurarak 19.000,00 TL bedelinde kredi
kullandığı somut olayda; sanığın, böyle bir olay yaptığını hatırlamadığını
suçlamayı kabul etmediğini söylemesi karşısında,
Resmi
belgede sahtecilik suçuna ilişkin olarak; suça konu sahte kimlik belgesinin
nerede olduğunun araştırılması, bilirkişi raporuna konu nüfus cüzdanı talep
belgesindeki imzaların şikayetçi Z. A.'e ait olmadığının tespitine karşın,
sanığa ait olup olmadıklarının da incelenmemesi, sahteliği iddia ve kabul
olunan belgelerin duruşmada incelenip, özellikleri zapta geçirilerek iğfal
kabiliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirtilmemesi ile Ankara 8. Ağır Ceza
Mahkemesi 15.06.2010 tarih, 2010/37 esas ve 2010/206 karar sayılı dosyasının
getirtilip bir suretinin dosya içerisine alınmaması,
Nitelikli
dolandırıcılık suçuna ilişkin olarak; dosya içerisinde sadece kredi sözleşmesi
ile ödeme planlarının bulunduğu, buna karşın kredi bedelinin suçlamaları
reddeden sanığa ödenip ödenmediğinin araştırılmadığı, kredi bedelinin elden mi
yoksa banka hesabına mı yatırıldığı hususlarının incelenmesi, sanığın fotoğrafının banka görevlilerine gösterilerek
teşhis yaptırılması, paranın hesaba yatırıldığının tespiti halinde hesap
sahibinin kimlik bilgilerinin temininden sonra sanığın hukuki durumunun tayin
ve tespiti gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş,…” 15.CD. 12/3/2015
gün, 2013/9685 Esas 2015/22516 Karar,
* “…5237
sayılı TCK'nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi
kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak
maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun
oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu
görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı
herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini
layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan
bahsedilemez. Şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun
mağdurları banka veya diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık
Kanunu'nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır.
Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur.
Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun
mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fail, sahte kıymet
takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli
davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi
kurumu deyiminden, banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya
olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla
böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin
işlenmesi hâlinde koşulları varsa basit dolandırıcılık suçu söz konusu
olacaktır.
Bu
açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde ;
Olay
tarihinde A. G.'in …'tan kredi almak üzere müracaatta bulunduğu, teminat olarak
sonradan sahte olduğu anlaşılan senetleri verdiği, … Truva Şubesi'nde müşteri temsilcisi olarak çalışan sanık O.
S.'nın A.'ın getirdiği evrakları sisteme girerek kabul onayı verildikten sonra
müdüre gönderdiği, sanığın A. G.’le birlikte dolandırıcılık suçunu işlediği
iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yetecek delil elde
edilemediğinden sanığın beraatine dair mahkemenin kabulünde bir
isabetsizlik görülmemiştir….”23. CD. 26/3/2015
gün, 2015/211 Esas 2015/67 Karar,
* “…Sanığın
suça konu senetleri kredi çekildikten sonra verdiğini savunması, katılan
bankanın 28/09/2010 tarihli cevabi yazısında; sanığın ortağı ve yetkilisi
olduğu şirket adına kredi kullandığı, 17/10/2006 tarihinde 100000 TL ve
10/08/2007 tarihinde 90000 TL aylık eşit taksitli kredi kullandırıldığı,
kullandırılan kredilere karşılık sanığın eşine ait 03/12/2008 tarihinde yapılan
ekspertiz raporuna göre 80000 TL değer biçilen mesken üzerine 120000 TL banka
lehine ipotek konulduğu geriye kalan teminat açığı için suça konu senetlerin
konularak kredilerin kullandırıldığının belirtilmesi, katılan banka tarafından
mahkemeye ibraz edilen 10/08/2007 tarihli kredi sözleşmesi içeriğinde
teminatlara ilişkin bir kaydın bulunmadığının anlaşılması karşısında; gerçeğin
kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti için kullandırılan kredilere karşılık
ipoteğin hangi tarihte konulduğu ve senetlerin kredinin verildiği 10/08/2007
tarihinde önce mi yoksa sonra mı alındığı tespit edilerek, Yargıtay C.G.K'nın
03.03.1998 tarih ve 6/8-69 sayılı kararında açıklandığı üzere önceden doğmuş
bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde
zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık
suçunun oluşmayacağı da gözetilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun
takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule
göre de; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/ 11-250 Esas
ve 2009/13 Karar sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilmesinde mahkemece kanaat verici basit bir
araştırma ile belirlenecek maddi zararların esas alınması, manevi zararların bu
kapsama dahil edilmemesi gerektiği, olayda mağdurun tazminat talebi olmadığı
gibi, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde sanıklara yüklenen
sahtecilik suçundan doğan herhangi bir maddi zararının bulunmadığı da
gözetilerek kayden suç tarihinden önce sabıkasız olan sanıklar hakkında 5271
sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendinde belirtilen “sanığın
kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde
bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” koşulunun
oluşup oluşmadığı hususunun karar yerinde değerlendirilerek, sonucuna göre
hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, resmi belgede sahtecilik suçunda
zararın giderilmediği şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, Bozmayı
gerektirmiş,…” 15.CD. 30/3/2015 gün,
2013/9919 Esas 2015/22645 Karar,
* “…Sanığın
suça konu üç adet sahte çeki düzenleyerek, kredi kullanmak amacı ile şikayetçi
bankaya vermek suretiyle, banka tarafından tahsis edilmemesi gereken bir kredinin
açılmasını sağladığı iddia olunan somut
olayda, suça konu çeklerin keşidecisi görünen …Dış Ticaret Limited Şirketi
yetkilisi tanık M. A. Ş. ve tanık S.
H.'un beyanları ve aldırılan bilirkişi raporuna göre sahte oldukları iddia
olunan çeklerdeki keşideci imzaların … Dış Ticaret Limited Şirketi yetkilisinin
bilgisi dahilinde şirket muhasebecisi olan S. H. tarafından keşide edilerek
alınan mal karşılığı sanığa ait şirkete gönderildiği anlaşılmakla, sanığın
sahte imza atıp kendi şirketlerinin kaşesini de vurup cirolayarak bankaya ibraz ettiği ve bu şekilde nitelikli
dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin sabit olmaması
gerekçeleriyle verilen beraat kararına ilişkin kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir…”15.CD. 1/4/2015 gün, 2013/9895 Esas 2015/22782 Karar,
* “…Teselsüle
ilişkin 765 sayılı TCK'nın 80.maddesinde öngörülen artırım oranlarının 5237
sayılı TCK'nın 43.maddesinde öngörülen artırım oranlarından daha lehe olduğu
gözetilip, 5237 sayılı TCK'nın
7/2.maddesi dikkate alınarak, eyleme 5411 sayılı yasa ile birlikte 765
sayılı TCK hükümlerinin uygulanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi,
Yasaya aykırı…”7.CD. 1/4/2015 gün,
2014/13805 Esas 2015/13138 Karar,
* “…Bankası
… şubesinde Asistan Servis Görevlisi, Bireysel Krediler Servisinde kredi
komitesi üyesi olarak görev yapan sanık Ö.T.'in banko veznede tahsilat ve
ödeme, bireysel kredi açma ve ödeme yetkileri bulunduğu, akrabası olan müşteki
M. T. adına onun haberi olmaksızın oluşturduğu tüketici kredi dosyası ile 8000 TL.
Krediyi şubeden çektiği ve zimmetine geçirdiği, kredi dosyasında hayat
sigortasının yapılmadığı bununla beraber dosyada ve fişlerde müştekinin
imzasının bulunmadığı hatta imza eksikliğinin müfettiş tarafından tespit
edildiği, kredi sözleşmesindeki evrakların eksikliği ve mudi imzasının
bulunmaması nedeniyle yapılan işlemin aldatıcı nitelikte olmadığı ve banka içi
kayıtların olağan bir denetimi ve araştırmasında ortaya çıkarılabilecek durumda
olması nedeniyle sanığın eyleminin basit
zimmet suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,…
Asistan
servis görevlisi olan sanık Ö.'in nema karşılığı tüketici kredisi kullanan
müşteki İ. A.'a tasarruf (kredi dönüşüm) hesabı açtığı, daha sonra müştekinin
haberi olmaksızın, hiçbir belge ve sözleşme olmadan kamu mevduat hesabına
dönüştürmek suretiyle bankaya ait 2100 TL'yi çekerek zimmetine geçirdiği,
tediye fişinin bulunamaması nedeniyle sanığın eyleminin BASİT BANKA ZİMMETİ
suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi, Yasaya aykırı…
Suç
tarihinde banka şubesinde asistan servis görevlisi olan sanık Ö. T.'in daha
önce bankadan kredi kullanan veya kredi kefili olan müştekiler M. Y., Y. N. ve
N. A.'ya ait kimlik bilgilerini kullanarak ve imzalarını taklit etmek suretiyle
onların bilgileri dışında kredi sözleşmesi düzenlediği, müştekiler N. A. ve Y.
N.'ı da bu kredilere kefil yaptığı, kredi başvuru formundaki imzaların sanık
tarafından atıldığı, tatbik imzaları ile karşılaştırıldığında her üç müştekinin imzalarının benzemediği,
kendi denetim ve sorumluluğu altında bulunan bankaya ait paradan 5.000 Tl'yi tüketici kredisi olarak müşteki
M. Y. adına çekip zimmetine geçirdiği, daha sonra aynı kredi sözleşmesinde
tarih değişikliği yaparak aynı kişi adına 10.000 Tl'yi zimmetine geçirdiği ve
önceki 5000TL. olan kredi borcunu kapattığı, bununla beraber kredi komitesi
üyelerinden A. Y. Ö.'ın "belge eksikliğinden sehven imzalıyorum"
şerhini koyarak kredi başvuru formunu onayladığı, şerhli onay nedeniyle banka
içi kayıtların olağan bir denetimi ve araştırmasında ortaya çıkarılabilecek
durumda olduğu bu şekilde gerçekleşen eyleminin BASİT ZİMMET suçunu oluşturduğu
gözetilmeden yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi…
Müşteki
Y. N.'ın kendi adına kredi kullanmak amacıyla yanında diğer müştekiler M. Y. ve
N. A. ile birlikte banka şubesinde asistan servis görevlisi olan sanık Ö. T.'in
yanına gittikleri, ipotek konulacak evin Y.'ın eşi adına kayıtlı olması
nedeniyle kredi işlemlerinin yapılamadığı ancak sanık Ö.'in banka elemanı
olması nedeniyle kredi kullanamadığını 500 TL. Kredi kullanmak istediğini
belirtmesi üzerine N.'in kredi borçlusu, diğer müştekilerin de kefil olarak
sanığın verdiği belgeleri imzaladıkları ancak müştekilerin 500 TL yerine 10.000
TL için kredi borçlu ve kefili yapıldığı ve bu suretle sanığın banka parası
olan 10000 TL'yi zimmetine geçirdiği, kredi başvuru formu incelendiğinde kredi
komitesi üyelerinden banka müdürü L. S. ve sanık Ö. T.'in imzasının bulunduğu
diğer komite üyesi A. Y. Ö.'ın imzasının bulunmadığı, kredi başvuru formunun
tarihinin 01.04.2003 olarak yazıldığı, borçlu ve kefillerin kredi sözleşmesinde
bulunması gereken maaş durum ve ikamet belgelerinin bulunmadığı, kredi komitesi
üyesinin imza eksikliği nedeniyle banka
içi kayıtların olağan bir denetim ve araştırmasında ortaya çıkarılabilecek
durumda olduğu bu şekilde gerçekleşen eyleminin BASİT ZİMMET suçunu oluşturduğu
gözetilmeden yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi,…
a-Mahkemenin
Birleştirilen 2007/8 Esas sayılı
dosyasında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 11.01.2007 tarih
ve 2007/4 nolu iddianamesi ile 4389
sayılı yasanın 22/3, TCK 248/1, 53.maddeleri uyarınca zimmet suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yapılan
yargılaması sonunda, eyleminin Nitelikli Zimmet suçunu oluşturduğundan bahisle
5411 sayılı yasanın 160/2.maddesi gereğince MAHKUMİYETİNE karar verilmiş ise de;
Kredi
dosyası oluşturmadan bilgisayar üzerinden müşteki M. Y. adına 5000 TL kredi
bedelini masraflar düşüldükten sonra kendi hesabına aktarmak suretiyle
zimmetine geçirdiği, fişlerin bir kısmının imzalı bir kısmının imzasız olduğu,
b-Mahkemenin
Birleştirilen 2007/10 Esas sayılı
dosyasında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 11.01.2007 tarih
ve 2007/3 nolu iddianamesi ile 4389
sayılı yasanın 22/3.maddesi uyarınca zimmet suçunu işlediğinden bahisle
cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda,
eyleminin Nitelikli Zimmet suçunu oluşturduğundan bahisle 5411 sayılı yasanın
160/2.maddesi gereğince MAHKUMİYETİNE
karar verilmiş ise de ;
Kredi
dosyası oluşturmadan bilgisayar üzerinden müşteki B. Ö. adına banka parası olan
8000 TL kredi bedelini zimmetine geçirdiği,yine sanık Ö.'in kendisi tarafından
kullandırılan tüm bireysel kredilerde kredi masrafı düşüldükten sonra ve büyük
miktarlı net rakamlı ödemeler yapıp kredi müşterisinin bankadan ayrılmasından
sonra müşterilerin tasarruf hesaplarında kalan küçük bakiyeleri kendi
bilgisayarından yaptığı işlemlerle tediye fişi kesmeden mal edindiği bu şekilde
zimmetine geçirdiği miktarın 6.654,80TL olduğu,
c-Mahkemenin
Birleştirilen 2007/16 Esas sayılı
dosyasında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 17.01.2007 tarih
ve 2007/8 nolu iddianamesi ile 4389
sayılı yasanın 22/3.maddesi uyarınca zimmet suçunu işlediğinden bahisle
cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda,
eyleminin Nitelikli Zimmet suçunu oluşturduğundan bahisle 5411 sayılı yasanın
160/2.maddesi gereğince MAHKUMİYETİNE karar verilmiş ise de;
Sanığın
suç tarihi olan 12.07.2004 tarihinde müşteki N. K. ile kredi kefilleri N. B. ve
M. T.'nın kimlik bilgilerini kullanarak imzalarını taklit etmek suretiyle
bilgileri olmaksızın oluşturduğu kredi sözleşmesi ile bankaya ait 10.000 TL'yi
zimmetine geçirdiği, kredi sözleşmesinde kredi komitesi üyeleri L. S. ve
sanığın imzasının bulunduğu diğer komite üyesi A. Y. Ö.'ın "belge
eksik" şerhi koyduğu ancak imzasının bulunmadığı,
d-Mahkemenin
Birleştirilen 2007/23 Esas sayılı
dosyasında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 25.01.2007 tarih
ve 2007/15 nolu iddianamesi ile 4389
sayılı yasanın 22/3, TCK'nun 31, 33; 5411 sayılı kanunun 160/1., TCK'nun
53.maddesi uyarınca zimmet Suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması
istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, eyleminin
Nitelikli Zimmet suçunu oluşturduğundan bahisle 5411 sayılı yasanın 160/2
.maddesi gereğince MAHKUMİYETİNE karar
verilmiş ise de;
Sanık
Ö.'in suç tarihi olan 12.08.2004 tarihinde müşteki B. G.'in bilgilerini
kullanıp, imzasını taklit ederek bilgisi dışında düzenlediği tüketici kredi
sözleşmesiyle 7000 TL. Banka parasını zimmetine geçirdiği, kredi dosyası
incelendiğinde komite üyelerinden L. S. ve sanığın imzasının olduğu, diğer
üyenin imzasının bulunmadığı ve kefil olmaksızın kredi sözleşmesinin
düzenlendiği,
e-Mahkemenin
Birleştirilen 2007/24 Esas sayılı
dosyasında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 25.01.2007 tarih
ve 2007/14 nolu iddianamesi ile 4389
sayılı yasanın 22/3, TCK'nun 31, 33; 5411 sayılı kanunun 160/1., TCK'nun
53.maddesi uyarınca zimmet suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması
istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, eyleminin
Nitelikli Zimmet suçunu oluşturduğundan bahisle 5411 sayılı yasanın 160/2
.maddesi gereğince MAHKUMİYETİNE karar verilmiş ise de;
Asistan
Servis Görevlisi olan sanık Ö.'in suç tarihi olan 15.06.2004 tarihinde kredi
dosyası oluşturmadan müşteki A. K.'ın kimlik bilgilerini kullanarak onun
bilgisi dışında oluşturduğu hesaba bankaya ait 10000 TL'yi aktardığı daha sonra
da kendi hesabına aktararak zimmetine geçirdiği,
Kredi
dosyası oluşturulmadan, gerekli evrak düzenlenmeden kredi komitesi üyesinin
evrak eksikliğini belirtir şerhli onayın olduğu halde kredi verilmesi
hallerinde zimmet suçunun banka içi
kayıtların olağan bir denetimi ve araştırmasında ortaya çıkarılabilecek durumda olduğu bu
şekilde gerçekleşen eylemlerinin BASİT ZİMMET suçunu oluşturduğu gözetilmeden
yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
Yasaya
aykırı olup, sanık Ö. T. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde
görüldüğünden hükmün belirtilen sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın
8/1.maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321.maddesi
gereğince BOZULMASINA oybirliğiyle,
II-Sanıklar
Ö. T. ve L. S. yönünden yapılan incelemede,
6-Mahkemenin
Ana Dosyası olan 2006/202 (bozmadan
sonraki 2009/20 Esas sayılı dosya) Esas
sayılı dosyasında Kırıkkale
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 12.10.2006 tarih ve 2006/104 nolu iddianamesi ile sanıklar Ö. T.r ve L. S.
hakkında müştekiler Y. N., M. İ.'e karşı
Bankayı Vasıta Kılarak Dolandırıcılık suçunu işledikleri gerekçesi ile TCK'nun
64/1.maddesi delaletiyle 765 sayılı yasanın 504/3, 522, 31, 33; 5237 sayılı
TCK'nun 158/1-f, 53, 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan
kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, sanıkların eyleminin Nitelikli
Dolandırıcılık suçunu oluşturduğundan bahisle 5237 sayılı TCK'nun 158/1-f
maddesi uyarınca MAHKUMİYETLERİNE karar
verilmiş ise de;
Sanık Ö.
T.'in müşteki M. İ.'e kredi kartı talebi için kredi kartı belgeleri yerine
tüketici kredisi başvuru formlarını imzalattığı, banka müdürü olan sanık L.
S.'in de daha önceden konut kredisi alıp borcunu kapatan, yeniden konut kredisi
almak için başvuruda bulunan banka müşterisi Y. N.'a konut kredisi belgeleri
diyerek müşteki M. İ.'e ait tüketici başvuru formlarının kefil bölümlerini
imzalattığı, müşteki M.'nın fişleri de imzaladığı, böylece her iki müştekinin
de kandırılarak iradeleri dışında tüketici kredisine borçlu ve kefil yapıldığı,
sanıkların bu suretle bankaya ait 11.000 TL'yi zimmetlerine geçirdikleri ve
anılan kredi dosyasında herhangi bir eksiklik bulunmadığı müfettiş tarafından
eylemin tesbit edilemediği, banka içi kayıtların olağan bir denetimi ve
araştırmasında ortaya çıkarılabilecek durumda olmaması nedeniyle sanıkların
gerçekleşen eyleminin NİTELİKLİ ZİMMET suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı
şekilde hüküm tesisi,
Yasaya
aykırı olup, sanık Ö. T. ve L. S. müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla
yerinde görüldüğünden hükmün belirtilen sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasa'nın
8/1.maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321.maddesi
gereğince BOZULMASINA oyçokluğuyla,
III-Sanıklar
L. S. ve Y. T. yönünden yapılan incelemede;
7-Mahkemenin
Birleştirilen 2007/45 Esas sayılı dosyasında Kırıkkale
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 28.02.2007 tarih ve 2007/32 nolu iddianamesi ile sanıklar L. S., Y. T. ve M.
A. hakkında müşteki A. P.'ya karşı Bankayı Vasıta Kılarak Dolandırıcılık suçunu
işledikleri gerekçesi ile 765 sayılı yasanın 64/1 delaletiyle 504/3, 522, 523
maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yapılan
yargılaması sonunda, eyleminin Nitelikli Dolandırıcılık suçunu oluşturduğundan
bahisle sanıklar L. ve Y. hakkında 5237 sayılı TCK'nun 158/1-f, Sanık M. A.
hakkında TCK'nun 39/1.maddesi delaletiyle 5237 sayılı TCK'nun 158/1-f maddesi
uyarınca MAHKUMİYETLERİNE karar verilmiş
ise de;
Sanık Y.
T.'in müşteki A. P.'dan bankadan kullanacağı 8000 TL kredi için kefil olmasını
istediği, müştekinin, yakın arkadaşı olması ve uzaktan akrabası da bulunması
nedeniyle sanığın teklifini kabul ettiği, suç tarihi olan 30.09.2004 tarihinde
sanıklar Y. T. ile M. A.'un müştekiyi evinden aldıkları, Y. ve A.'ın banka
yakınındaki çay ocağında bir süre bekledikleri bu sırada sanık M.'un bankaya
giderek banka müdürü olan sanık L. S. ile görüştüğü, bir süre sonra sanık M.'un
her ikisini de bankaya çağırdığı ve sohbet sırasında sanık L.'in odasında kredi
başvuru formu ve eklerini kıvırıp imza atacağı yerleri bizzat göstermek suretiyle
müşteki A.'a imzalattığı ve müştekinin de sanık Yener'e kefil olduğu inancıyla
imzaladığı ve bankadan ayrıldığı, iki ay sonra bankadan aranarak kullandığı
10.000 TL kredi borcunu ödemediğinin bildirildiği, olayın bu şekilde ortaya
çıktığı, çekilen kredinin masraf düşüldükten sonra 1.395 TL'sını komisyon adı
altında sanık L. S.'e ödendiği, geri kalan 8.500TL'yı da sanık Y. T.'in aldığı,
M.'un yardım ettiği, 30.09.2004 tarihli
kredi sözleşmesinde kredi komitesi üyelerinin imzalarının olduğu ancak
üye A. Y. Ö.'ın "Eksik belge var, sehven imzalıyorum ikmalen" şerhi
koymak suretiyle sözleşmeyi imzaladığı, şerhli onay nedeniyle banka içi
kayıtların olağan bir denetimi ve araştırmasında ortaya çıkarılabilecek durumda
olduğu bu şekilde gerçekleşen eyleminin BASİT ZİMMET suçunu oluşturduğu
gözetilmeden yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
Yasaya
aykırı olup, sanık L. S. ve Y. T. müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla
yerinde görüldüğünden hükmün belirtilen sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın
8/1.maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321.maddesi
gereğince BOZULMASINA oyçokluğuyla,
IV-Sanıklar
L. S., Y. T. ve M. D. yönünden yapılan incelemede;
8-a)Mahkemenin
Birleştirilen 2007/25 Esas sayılı
dosyasında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 31.01.2007 tarih
ve 2007/10 nolu iddianamesi ile sanıklar
L. S., Y. T. ve M. D. hakkında müşteki
T. B.'a karşı Bankayı Vasıta Kılarak Dolandırıcılık suçunu işlediği gerekçesi
ile TCK'nun 158/1-f, son, 53 maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle
açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, eylemlerinin Nitelikli Dolandırıcılık suçunu
oluşturduğundan bahisle TCK'nun 37/1.maddesi delaletiyle 5237 sayılı TCK'nun
158/1-f maddesi uyarınca MAHKUMİYETLERİNE
karar verilmiş ise de;
Sanık L.
S.'in … Bankası … şubesi müdürü olduğu, Sanık Y. T.'in ekonomik olarak zor
durumda bulunduğu, diğer sanık M. D.'ın … Bankası … şubesinden kolaylıkla kredi
çekebileceğini ancak bunun için banka müdürüne belli oranda para vermesi
gerektiğini sanık Y.'e söylediği, bunun üzerine sanık Y.'in akrabası olan
müşteki T. B.'a bankadan çekeceği 3000 TL. Kredi için kefil olmasını istediği,
müştekinin de kabul ettiği, sanık Y.'in müşteki T. ile birlikte sanık M. D.'ı
da alarak banka şubesine geldikleri, sanık L.'in odasında sanık Y.’in elinde
bulunan belgeleri, sanık M.'in müşteki T.'a imzalaması gereken yerleri
göstermek suretiyle sanıklar M., Y. ve L.'in birlikte imzalattırdıkları, daha
sonra banka memurlarından birisi gelerek T.'ın Ziraat Bankası Kırıkkale
şubesinden kredi kullandığını, kredi borcu olduğunu ve bu nedenle kredi
kullanamayacağını söylemesi üzerine sanık L.'in, müşteki T.'a bu durumda kefil
olamayacağını söylediği ve T.'ın da imzaladığı belgeleri sanık müdürün odasında
bırakarak birlikte bankadan ayrıldıkları, daha sonra imzalanan bu belgeler
kullanılarak müşteki T.'ın borçlu sanık Y. T. ve A. A.'un kefil yapılarak
9000 TL. tüketici kredisi alındığı, 8000 TL'nin sanık M. hesabına
aktarıldığı, bunun 6500 TL'sini sanık M.'in Y.'e verdiği, M. de 1500 TL.
kaldığı, kredi masrafı düşüldükten sonra bakiye 885 TL.nin komisyon adıyla
sanık Levent'e verildiği, tüketici kredi sözleşmesinin kredi komitesi üyesi
sanık L. tarafından da imzalandığı ancak diğer kredi komitesi üyesi A. Y. Ö.'ın
eksiklik olduğunu belirterek sözleşmeyi imzaladığı, bu şerhli onay nedeniyle
banka içi kayıtların olağan bir denetimi ve araştırmasında zimmet suçunun
ortaya çıkabilecek durumda olduğu, bu şekilde gerçekleşen sanıkların eyleminin
BASİT ZİMMET suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,
Yasaya
aykırı olup, sanık L. S., Y. T. ve M. D.
müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün
belirtilen sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi uyarınca
yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321.maddesi gereğince BOZULMASINA
oyçokluğuyla,
8-b)Mahkemenin
Birleştirilen 2006/230 Esas sayılı dosyasında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 11.12.2006 tarih
ve 2006/125 nolu iddianamesi ile
sanıklar L. S., Y. T. ve M. D. hakkında müştekiler N. T. ve E. T.'e karşı
Bankayı Vasıta Kılarak Dolandırıcılık suçunu işledikleri gerekçesi ile 765
sayılı yasanın 504/1-3-7-son, 522, 40; 5237 sayılı TCK'nun 158/1-f, j, 63, 53
maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yapılan
yargılaması sonunda, eylemlerinin Nitelikli Dolandırıcılık suçunu
oluşturduğundan bahisle 5237 sayılı TCK'nun 158/1-f maddesi uyarınca
MAHKUMİYETLERİNE karar verilmiş ise de;
Müştekiler
E T. ve N. T.'in sanık Y. T.'in bankadan almak istediği 5000 TL. kredi için
kefil olmayı kabul ettikleri, bunun üzerine birlikte banka şubesine gittikleri,
işlemler yapılırken sanık Y. ile diğer sanık M.'in telefonla konuştukları, daha
sonra banka müdürü olan sanık L. S.'in odasına gittikleri ve L.'in sözleşme
kağıtlarını kıvırarak imzalanacak yerleri gösterdiği, müştekilerin de
imzaladığı ancak hastalarının olması nedeniyle kredi ödemesine ilişkin fişleri
imzalamadan bankadan ayrıldıkları, daha sonra bu imzalanan belgelerle N. T.
5000 TL E. ise 11000 TL. kredi için asıl borçlu ve birbirlerine kefil
yapıldıkları, alınan toplam 16.000 TL'nin 2000 TL'sinin sanık M. hesabına
müşteki E.'ın talimatı olmaksızın aktarıldığı, 1210 TL'sinin L.'e komisyon olarak verildiği, kalan miktarı da
sanık Y.'in aldığı, tediye fişlerinin sanık L. tarafından düzenlendiği ve kredi
komisyonu başkanı olarak imzalamasından sonra
kredi sözleşmesini kredi
komisyonu üyeleri A. Y. Ö. ile Ö. T.'in "Evrak eksik sehven
imzalıyorum" şerhini koyarak imzaladıkları, bu şerhli onay nedeniyle banka
içi kayıtların olağan bir denetimi ve araştırmasında zimmet suçunun ortaya
çıkabilecek durumda olduğu, bu şekilde gerçekleşen sanıkların eyleminin BASİT
ZİMMET suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,
Yasaya
aykırı olup, sanık L. S., Y. T. ve M. D.
müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün
belirtilen sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi uyarınca
yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321.maddesi gereğince BOZULMASINA
oyçokluğuyla,
V-Sanıklar
L. S. ve M. S. yönünden yapılan incelemede;
10-Mahkemenin
Birleştirilen 2009/12 Esas sayılı dosyasında
Kırıkkale Cumhuriyet
Başsavcılığı'nın 09.01.2009 tarih ve 2009/12 nolu iddianamesi ile sanıklar L.
S., M. S. hakkında müştekiler K. D., F.
A. ve A. A.'a karşı Bankayı Vasıta Kılarak Dolandırıcılık, Resmi Evrakta
Sahtecilik suçunu işledikleri gerekçesi ile 765 sayılı yasanın 504/1, 340/del.
339, 342/1, 31 ve 33; 5237 sayılı TCK'nun 158/1-c, j, 204/1-2, 53 maddeleri
uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması
sonunda, eylemlerinin bir bütün halinde Nitelikli Dolandırıcılık suçunu
oluşturduğundan bahisle 5237 sayılı TCK'nun 158/1-f maddesi uyarınca
MAHKUMİYETLERİNE karar verilmiş ise de;
a-Sanık
L.'in bankanın şube müdürü olduğu, diğer sanıklardan M. S. ile müşteki K. D.'in
arkadaş oldukları, sanık M.'nın bankadan çekeceği 1000-2000 TL.kredi için
K.'den kefil olmasını istediği, müştekinin de kabul ederek nüfus cüzdanı ile
bordrosunu sanık M.'ya verdiği ancak sanık M. S.'nın 16.09.2004 tarihinde
bankadan müşteki K.'i borçlu gösterip onun yerine imza atarak 11.000 TL
tüketici kredisi çektiği, bu krediye kendisi ile müşteki F. A.'ı kefil olarak
gösterdiği, ayrıca sanık M.'nın arkadaşı K. adına kredi çektikten sonra
bankadan çıkarken yanına yaklaşan birisinin "Şube Müdürü L. S.'in 1500 TL
istediğini, ne parası diye sorduğunda M.
B. söylemedi mi demesi üzerine telefonla M. B.'i aradığı, onunda bu parayı vermek zorundasın yoksa krediyi
keyfinden mi veriyor hepimizden aynı parayı kesti demesi üzerine 1500 TL'yi
gelen kişiye verdiği, bununla beraber borçlu görünen müşteki K.'in hesabından
1500 TL.nin M. D. hesabına aktarıldığı fişi düzenleyenin sanık L.S. olduğu, tüm
bu olayların banka müdürü sanık L.'in bilgisi dahilinde yapıldığı, kredi
komitesi üyelerinin tamamının şerh düşmeksizin kredi sözleşmesini imzaladıkları, banka içi kayıtların olağan bir denetimi
ve araştırmasında ortaya çıkarılabilecek durumda olmaması nedeniyle sanıkların
eyleminin NİTELİKLİ ZİMMET suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm
tesisi,
b-Müşteki K. D.'in kefil yerine kredi borçlusu
yapıldığını öğrenmesi üzerine sanık M. S.'dan kredi borcunu kapatmasını
istediği, bunun üzerine M. S.'nın sanık L. S.'e giderek bu işin çözümlenmesini
istediği, L.'in de M.'ya kredi borçlusu getir demesi üzerine sanık M. S.'nın
kayınpederi olan sanık M. U. ile birlikte müşteki Feyyaz Arslan'ın yanına
gittikleri ve ondan kredi için kefil
olmasını istediği, F.'ın da kabul etmesi üzerine birlikte … Bankası … Şubesine
gittikleri, ancak konuşulanların aksine F.'ın kredi borçlusu, sanık M. U.'ın da
kredi sözleşmesinde kefil olarak gösterilerek 10.500 TL üzerinden sözleşme
düzenlendiği, yine ödeme fişlerinin sanık L. S. tarafından düzenlendiği, müşteki F.'ın okuryazar
olmadığı ve 80 yaş üzeri olmasından istifade edilerek borçlu yapıldığı ve bu
sözleşmenin kredi komitesi başkanı olarak sanık L. tarafından imzalandığı ancak
kredi komitesi üyesi A. Y. Ö.'ın "kredi limiti yüksek ikmalen
imzalıyorum" şerhi düşerek krediyi onayladığı, bu şerhli onay nedeniyle
banka içi kayıtların olağan bir denetimi ve araştırmasında zimmet suçunun ortaya çıkabilecek durumda olduğu, sanıklar
L. S. ve M. S.'nın fikir ve eylem birliği içinde gerçekleşen eyleminin BASİT
ZİMMET suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi, Yasaya
aykırı…”7.CD. 8/4/2015 gün, 2011/11997
Esas 2015/15740 Karar,
* “…5237
sayılı TCK'nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi
kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak
maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun
oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu
görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı
herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini
layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan
bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun
mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık
Kanunu'nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır.
Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur.
Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun
mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet
takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli
davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz
karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar
anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa
karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu
söz konusu olacaktır.
Sanığın
A. K. adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı ile PTT şubesine ibraz ederek
…Bank'a ait bireysel kredi formunu ve bireysel bankacılık hizmetleri, ihtiyaç
kredi sözleşmesini 20.000,00 TL kredi başvuru talebinde imzaladığı, PTT
görevlisinin şüphelenmesi üzerine nüfus cüzdanı ile emniyet görevlilerince
yakalandığı, böylece sanığın nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüs ve resmi
evrakta sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği, sanığın savunmasında
suçlamaları kabul ettiği, ekonomik durumunun kötü olması sebebiyle
gerçekleştirdiğini belirtiği, dosya içerisinde bulunan bireysel kredi başvurusu
üzerinde yazılı imzalar ile sanığın imzaları karşılaştırılmış imzaların sanığın
el mahsulü olduğu, yine sahte nüfus cüzdanının aldatma kabiliyetine haiz olduğu
yönünde rapor düzenlenmesi karşısında tüm dosya kapsamına göre sanığın üzerine
atılı suçları işlediğine yönelik mahkemenin kabulünde isabetsizlik
görülmemiştir…”15.CD. 22/4/2015 gün,
2015/4659 Esas 2015/24195 Karar,
* “…Sanık
G. E.'in 08.09.2006 tarihli kanuni soruşturma raporunda belirtilen, müdahil
bankanın Suluova Şubesinde görev yaptığı 27.07.2005 - 26.10.2005 tarihleri
arasında gerçekleştirdiği ancak iddianameye konu edilmeyen eylemleri ile ilgili
dava açılıp açılmadığının araştırılarak, açıldığının tespiti halinde
gerektiğinde davaların birleştirilip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek
hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma sonucu yazılı
şekilde hüküm kurulması,…” 7.CD.
4/5/2015 gün, 2014/14283 Esas 2015/15217 Karar,
*“…Sanıkların … A.Ş.'nin … Tüketim Malları San.Tic. Firmasına
29.11.1999 tarihinde 216.343.-TL parayı kredi adı altında kullandırarak, sanık
H. G.'nun Banka Yönetim Kurulu Başkanı ve hakim ortağı ve sanık C. B.'in Banka Yönetim Kurulu Üyesi ve genel
müdürü olduğu … A.Ş.'nin paralarını, doğrudan kendisine
veya grup şirketlere kredi veriliyormuş gibi gösterip yönetim ve denetiminde bulunan banka parasını
zimmete geçirmek suçunu işledikleri,
basit zimmet suçunu oluşturan eylemin
suç tarihinde yürürlükte bulunan 4389 sayılı Bankalar Kanunu 22/3-1. cümlesinde ve suç tarihinden sonra
01/11/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 160/1.
maddesinde düzenlendiği, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 165/1. maddesine göre
"Dosyanın bilirkişiye tevdi tarihinde dava zamanaşımı süresi durur.
Bilirkişinin raporunu mahkemeye verdiği tarihten itibaren bu süre kaldığı
yerden işlemeye devam eder." hükmü 4389 sayılı yasanın 24. maddesinin 7.
bendindeki ek fıkrada da yer aldığı,
ancak bilirkişilerde geçecek sürenin dava zamanaşımını durdurduğuna
ilişkin bu düzenlemenin 4672 sayılı yasayla madde metnine eklenerek 29.05.2001
tarihli 24416 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği ve T.C Anayasa'sının 38. maddesinde suç ve
cezalara ilişkin esaslar düzenlenmiş olup " Kimse, işlendiği zaman
yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz;
kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır
bir ceza verilemez. Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları
konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır." hükmü gereğince suç tarihinde
yürürlükte bulunmayan bir yasanın sanıklar aleyhine sonuç doğuracak şekilde
uygulanamayacağı gözetilerek;
5237
sayılı TCK.nun 7. maddesi uyarınca, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı
TCK'nın 102/3.ve 104/2.maddelerinde öngörülen zamanaşımı sanıklar lehine olup, 29.11.1999 olan suç tarihinden
itibaren kararın verildiği 24.12.2014
tarihinde zamanaşımı tahakkuk etmiş bulunduğundan sanıklar hakkındaki kamu
davasının düşürülmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm
kurulması,…” 7.CD. 6/5/2015 gün,
2015/7546 Esas 2015/14661 Karar,
* “…Sanığın
kıdemli servis yetkilisi olarak çalıştığı bankada, banka müşterilerinin
hesaplarından onların bilgisi dışında sahte imza atmak suretiyle hesaplarından
virman yoluyla aktarmalar yapıp, yine sahte imzalar atmak suretiyle fişler
düzenlediği ve mevduat hesaplarındaki paraların bir kısmını kendisi ve
yakınlarının hesaplarına ya da gerçekte var olmayan sahte hesaplara kıymet
virmanı işlemi gerçekleştirdiği iddia edilmesi karşısında mudilere ait bankada
mevcut orjinal imzalarla, bilirkişi ve müfettiş raporunda belirtilen sahte mudi
imzası taşıyan fişlerdeki imzalar karşılaştırılıp, aldatma kabiliyetinin
bulunup bulunmadığının mahkemece saptanması, işlemlerin çokluğu ve duraksama
halinde mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından bankacılık işlemleri
konusunda uzman bir bilirkişinin görüşüne başvurulup, her bir işlem bakımından
duraksamaya yer bırakmayacak şekilde, eylemlerin ayrı ayrı basit veya nitelikli
zimmet olup olmadıkları tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi
gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak, tüm eylemler basit zimmet kabul
edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Mahkemece
sanığın banka zararını kovuşturma başladıktan sonra tamamen ödediği kabul
edildiği halde 5411 sayılı Kanunun 160/5.maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim
yapılması gerekirken 1/2 oranında indirim yapılması suretiyle eksik ceza
tayini; Yasaya aykırı,…” 7.CD. 11/5/2015
gün, 2014/9949 Esas 2015/15407 Karar,
* “…1-5411
sayılı Yasa'nın 160/2.maddesinde yer alan "hükmolunacak adli para cezası
miktarının bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağına" ilişkin
düzenleme uyarınca, nitelikli zimmet kapsamında değerlendirilen eylemler
nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen toplam zarar miktarının dikkate alınacağı
ve zararın bulunmaması halinde ise sadece gün adli para cezası tayin edilerek
anılan maddedeki üç kat uygulamasının yapılamayacağı cihetle, sanığın
soruşturmadan önce banka zararının tamamını ödendiği nazara alınarak gün adli
para cezası verilmesi ile yetinilmesi gerekirken hapis cezası bakımından alt
sınırdan uygulama yapılmasına karşın, zimmet miktarı gözetilerek adli para
cezası, banka zararının üç katı üzerinden belirlenip, sanık hakkında fazla
cezaya hükmedilmesi,
2-Suç
tarihinde … Bankası A.Ş. Elazığ Fırat Şubesi'nde Satış Temsilcisi ünvanı ile
çalışan sanığın, 5237 sayılı TCK'nın 53/1. maddesindeki hak ve yetkilerden
birini kötüye kullanarak suç işlemediği gözetilmeden hakkında anılan Yasanın
53/5.madde fıkrasının uygulanması,…” 7.CD.
14/5/2015 gün, 2014/10994 Esas 2015/15697 Karar,
* “Sanığın
birden fazla işlem ile zimmet suçunu işlediği, her bir işlem bakımından ayrı
ayrı inceleme yapılarak nitelikli ve basit zimmet değerlendirmesi yapılması gerekmekte ise de,
bu husus aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.” 7.CD. 1/6/2015 gün, 2014/17297 Esas
2015/15907 Karar,
* “a-)
Suç tarihinde banka şubesinin müdürü olan sanık B. A.’ın , banka müşterisi A.
C.’a ait bankomat hesabı üzerinde mudinin bilgisi dışında 27.12.2004 tarihinde
3.000 TL kredi tahsis ettiği, 30.12.2004
tarihinde ise kredi limitinin 2000 TL arttırılarak 5.000 TL ye
çıkartıldığı, daha sonra da 500 TL arttırılarak kredi limitinin 5.500 TL’ ye
çıkartıldığı, dosyada mevcut 27.12.2004
tarihli faks talimatı içeriğine göre mudi A. C. tarafından … şubesine gönderilen
faks talimat yazısında müşteri hesabından sanık B. A.’a 5.000 TL ödenmesinin
bildirildiği, bu faks talimatındaki mudi
A.C. adına atılı imzanın sahte olduğunun tespit edildiği, sahte faks talimatının altının diğer sanık M.
F. tarafından “talebi uygundur” şeklinde imzalandığı, sanık B.’ın bilgisi ve
onayı çerçevesinde, sahte faks talimat yazısına dayanılarak mudinin hesabından
önce 27.12.2004 tarihinde 3.000 TL
çekilerek sanık M.’ın hesabına virman yoluyla aktarıldığı, bilahare aynı
miktar paranın sanık M.’ın hesabından çekilerek sanık B.’ın hesabına
gönderildiği, aynı faks talimatına dayanılarak
30.12.2004 tarihinde ise 2.000 TL ve 500 TL’nin mudi hesabından çekilerek bu kez sanık M.’ın
suç tarihinde genel başkanı olduğu sendika hesabına aktarıldığı, mudi
hesabından virman yoluyla çekilen paralara ilişkin düzenlenen fişlerde mudi
imzasının bulunmadığı,
Sanık B. A.’ın aşamalarda alınan savunmasında
, sanık M. F.’nın sendika hesabından
ödenmesini istediği miktarın yeterli olmaması üzerine, kendi eşinin hesabından aldığı 3.000 TL’yi de
ekleyerek sanık M.’ın gönderdiği şahsa 8.000 TL yi elden ödediğini, sahte faks
talimatındaki imzayı şubenin tadilatta olması nedeniyle karşılaştıramadığını ve
şikayetçi A. C.’un hesabından işlem yetkisi veren bu talimat yazısına göre dava
konusu 3.000 TL yi kendi alacağına mahsuben aldığını, ancak talimat verdiği
personelinin yanlışlıkla 3000 TL'yi M. hesabına virman yaptıklarını,
yanlışlığın anlaşılması üzerine M.'ın hesabından kendi hesabına aktarıldığı,
geri kalan para olan 2000 TL ve 500 TL'nin ise kalanı da sanık M.’ın başkanı
olduğu sendika hesabına yatırdığını ifade etmesi, BDDK Murakıplar Kurulunun ve … teftiş
kurulunun dosyada mevcut raporları içeriğine göre de … Bankası Aydınlıkevler
Şubesinin olay tarihlerinde tadilatta olması nedeniyle şubede çalışma düzeninde
karışıklık oluştuğunun belirtilmesi karşısında sanık B.’ın eşinin belirtilen
tarihlerde şubede hesabı olup olmadığı araştırılarak, böyle bir hesabın
bulunması halinde sanığın eşinin hesabından
suç döneminde belirtilen miktarda para çekme işlemi yapılıp yapılmadığı
da belirlendikten sonra, belirtilen hususlar da dikkate alınmak suretiyle sanıklar B. A. ve M. F.’nın zimmet kastıyla
hareket edip etmediklerinin mahkemece
değerlendirilmesinin gerekmesi, Kabul ve uygulamaya göre de;
b- ) Suç
tarihi itibariyle hükme esas alınan zimmet miktarının değerinin az olduğu
cihetle 5411 sayılı Yasanın 160/6.
maddesi gereğince cezada indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
c-)
Banka zararını gideren sanıkların engel adli sicil kayıtlarının bulunmadığı
ve dosyaya yansıyan olumsuz
davranışlarının tespit edilemediği de gözetilerek lehe yasa hükümlerinin ve
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep eden sanıklar hakkında yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hapis
cezasının ertelenmemesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer
olmadığına karar verilmesi, Yasaya
aykırı,…” 7.CD. 1/6/2015 gün, 2014/8745
Esas 2015/16999 Karar,
* “…1-Sanık
N. Ş. tarafından İ. Ş. adına 10.500 TL lik 145149 nolu ticari kredi tahsis
edilerek kulanıldığı ve bu hesaptan
bankanın halen 7.253 tl anapara alacağı bulunduğu iddia olunmasına
rağmen, karara esas alınan bilirkişi raporunda bu hususa değinilmediği gibi
kararda da bu miktarın banka zararı olarak kabul edilip edilmediğinin
tartışılıp değerlendirilmemesi,
2-Sanığa
5411 sayılı Yasa'nın 160/2 maddesinde öngörüldüğü şekilde hürriyeti bağlayıcı
ceza ile gün para cezası tayin edilerek, takdir edilecek gün para cezasının,
artırım ve indirime tabi tutulduktan sonra 5237 sayılı TCK'nun 52.maddesindeki
esaslara göre belirlenen sonuç adli para cezasının nitelikli zimmet suçu nedeni
ile oluşan banka zararının 3 katına çıkartılması gerekirken, yazılı şekilde
karar verilmesi,
3-Açılan
davanın niteliğine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen ve kamu davasına katılma
hakkı bulunmayan müşteki gerçek kişilerin davaya katılmasına karar verilmesi,
Yasaya aykırı olup…”7.CD. 9/6/2015 gün,
2014/22311 Esas 2015/16612 Karar,
* “…İddianamedeki
anlatım ve tavsife göre eylemin 5411 sayılı Yasa'nın 160. maddesinde düzenlenen
banka zimmet suçu kapsamında kaldığı ve anılan yasanın 162. maddesi gereğince
başvuru şartına tabi olduğu, durma kararı verilip Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun
davadan haberdar edilmesi, başvuru şartının gerçekleşmesi halinde yargılamaya
devam edilerek hüküm tesisi aksi halde muhakeme şartının gerçekleşmemesi
nedeniyle düşme kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden davaya devamla yazılı
şekilde hüküm tesisi Yasaya aykırı…”7.CD.
10/6/2015 gün, 2015/7031 Esas 2015/18455 Karar ,
* “…Bankası
Tunceli Şubesi'nde asistan servis yetkilisi ve görevlisi olarak çalışan sanık
H. G.'ün, 21.04.2003 tarihinde
01.04.2005 tarihine kadar 84 adet imza taşımayan usulsüz işlemleri ile Tunceli
Defterdarlığı Muhasebe Müdürlüğü'ne ait "Kurumlar maaş aktarım hesabı'nı
kullanarak A. Ö.'in yetkilisi olduğu .. Otomotiv Ltd şirketine ait hesaba
doğrudan aktarım ve ödemeler yapmak suretiyle ve mudiler A. K., B. Y., G. A.,
B. G. ve K. Y.'a ait hesaplardan 30.06.2005 tarihinde 14.12.2005 tarihine kadar
iki adeti imzasız 13 adeti ise mudi
yerine kendisinin imza atarak oluşturduğu tediye fişleri ile hesaplarından para
çekmek suretiyle banka zimmeti suçunu işlediği iddia olunarak açılan kamu
davasının yargılaması sonucunda sanık hakkında nitelikli zimmet suçundan
mahkumiyetine karar verilmiş ise de
Zimmetin,
banka içi kayıtların olağan bir denetimi, araştırma ve karşılaştırılması
suretiyle kesin bir biçimde ortaya çıkarılabilecek durumda olması halinde basit
olarak nitelendirilmesi mümkün olup ayrıca;
Tediye
fişleri kullanılarak banka parasının zimmete geçirilmesinde fiilin, basit ya da
nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi
bakımından;
Tediye
fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise, eylem
basit zimmet;
Tediye
fişine mudi yerine sahte imzalar atmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile
ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte
imzaların ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması
halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin bulunması
halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu oluşturacaktır.
Sanığın zimmetine konu bir kısım tediye
fişlerinde mudi imzasının bulunmaması, bir kısım tediye fişlerinde ise mudiler
yerine sanık tarafından atılan imzaların, mudi imzalarına hiç benzemediğinin
ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması karşısında,
eylemin 5411 sayılı Yasanın 160/1.maddesine uygun basit zimmet suçunu
oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm
tesisi, Yasaya aykırı…”7.CD. 11/6/2015
gün, 2013/22666 Esas 2015/18541 Karar,
* “1-Sanığın,
mudi İ. K.'ndan elden teslim aldığı 2.000,00 TL ile mudi R. K.'dan elden teslim
aldığı 15.500,00 TL'sını banka kayıtlarına intikal ettirmemek şeklinde kabul
edilen eylemlerinin ne surette 5411 sayılı Yasa'nın 160/2. maddesi uyarınca
zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmiş
olduğu da denetime imkan verir şekilde karar yerinde tartışılmaksızın ve bu
eylemlerin basit zimmet kapsamında kaldığı gözetilmeden, hatalı nitelendirme
sonucu yazılı şeklide hüküm kurulması,
2-Mahkemece,
sanığın, nitelikli kabul edilen iki eylemi dışında kalan tüm diğer eylemlerinin
basit zimmet kapsamında kaldığı kabul edilmiş ise de, bu eylemler arasında sahte
imzalı belgelerin de bulunması, bu tür belgelerdeki imzaların aldatıcılık
özelliklerinin olup olmadığının tayininde ve hükme esas alınan 30.06.2013
tarihli raporu düzenleyen bilirkişiler arasında grafoloji uzmanın yer almaması,
Heyetimizce yapılan incelemede ise bir kısım sahte belgeler üzerindeki
imzaların mudilerin banka nezdindeki mukayeseye esas imzaları ile benzerlik arz
ettiğinin gözlemlenmiş olması karşısında;
Dairemizin
istikrar kazanan uygulamalarına göre, tediye fişine (ya da mudi adına düzenlenen
diğer belgelere) mudi yerine sahte imza atılmak suretiyle gerçekleştirilen
işlemler ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve
basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylemin basit zimmet,
sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin
bulunması halinde ise eylemin nitelikli
zimmet suçunu oluşturacağı gözetilerek;
Sahte
imzalı belgeler kullanılarak banka parasının zimmete geçirilmesinde, eylemin,
basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi
bakımından, mudilere ait hesap kartonerlerinde bulunan imzalarla, mudiler adına
sahte olarak atılan belgelerdeki imzalar karşılaştırılıp, aldatma kabiliyetinin
bulunup bulunmadığının mahkemece saptanması, işlemlerin çokluğu ve duraksama
halinde ise mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından, grafoloji uzman
bir bilirkişinin görüşüne başvurulup, sahte imzalı fişlere ilişkin olarak, her
bir işlem bakımından duraksamaya yer bırakmayacak şekilde, eylemlerin ayrı ayrı
basit ya da nitelikli zimmet olup olmadıkları tespit edilerek, buna göre
sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, meslekleri itibariyle bu
konuda uzman olmayan bilirkişiler tarafından düzenlenen rapora itibar edilmek
suretiyle ve eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabul ve
uygulamaya göre de;
3-5411
sayılı Yasa'nın 160/2. maddesinde "Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını
sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde faile oniki yıldan az
olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası verilir; ancak,
adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz.
Ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece re`sen
ödettirilmesine hükmolunur." şeklinde düzenlemenin yer alması karşısında,
5237 sayılı TCK'nun 61/1. maddesi uyarınca temel hapis ve gün adli para cezası
belirlenip, yine uygulanma koşulları oluşmuş ise anılan yasanın 61/4. maddesi
uyarınca bu cezalardan artırım ve indirim yapıldıktan sonra, hürriyeti
bağlayıcı ceza ile birlikte hükmedilen sonuç adli para cezasının, ödenmemiş
zararın üç katından az olması halinde bu miktara yükseltilmesi gerektiği
gözetilmeden, yazılı şekilde hatalı uygulama yapılması, Yasaya aykırı…”7.CD. 24/6/2015 gün, 2015/13441 Esas
2015/18395 Karar,
* “…Off
Shore hesapları üzerinden banka kurumunu aracı kılmak suretiyle nitelikli
dolandırıcılık suçunda hesabın açıldığı 03.12.1999 tarihinde suçun oluştuğu ve
5237 sayılı TCK'nın 7.maddesi gözetilerek sanıklar lehine bulunan 765 sayılı
TCK.nun 102/4 ve 104/2.maddelerinde öngörülen zamanaşımı süresinin hüküm
tarihinde dolduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, Yasaya
aykırı,..” 7.CD. 25/6/2015 gün,
2013/19933 Esas 2015/17441 Karar,
* “…1-
Sanığın imzasız fişlerle ya da fişsiz olarak gerçekleştirdiği zimmet
eylemlerinin basit zimmet suçunu oluşturduğu, ancak dosyada mevcut 17.03.2009
tarihli grafoloji uzmanı bilirkişi raporu ve 12.07.2010 tarihli bilirkişi
raporuna göre ise mudiler yerine takliden atılan imzaların ise iğfal
kabiliyetinin bulunduğunun ve bu işlemlerin nitelikli zimmet suçunu
oluşturduğunun tespit edilmesi karşısında taklit imzalı ve iğfal kabiliyeti
olan fişler ile taklit imzalı ve iğfal kabiliyeti olmayan tediye fişleri
ayrılarak , iğfal kabiliyeti olan taklit imzalı fişlerle gerçekleştirilen
zimmet fiillerinin nitelikli zimmet suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı
şekilde tüm eylemlerin basit zimmet kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
2-
Sanığın zimmet miktarının bir kısmının soruşturmadan önce, kalan kısmını ise
soruşturma başladıktan sonra ödediği gözetilerek cezasından 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 160/4. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapılması
gerekirken tamamının soruşturmadan önce ödendiğinin kabulü ile sanığın
cezasından 2/3 oranında indirim yapılarak eksik ceza tayini, Yasaya aykırı,…” 7.CD. 6/7/2015 gün, 2014/20866 Esas
2015/18411 Karar,
* “1-İddianamede
müşterilere ait hesaplardan internet bankacılığı vasıtasıyla kendi hesabına
para aktarma şeklinde tarif edilen sanığın bir kısım eylemlerinin niteliği
tartışılmaksızın, tüm eylemlerinin basit zimmet suçu kapsamında kaldığı kabul
edilmek suretiyle hüküm oluşturulması,
2-Sanığın,
banka zararına mahsuben 16.000,00 TL ödeme yaptığı yönünde savunmada bulunması,
08.06.2010 tarihli müfettiş soruşturma raporunda da benzer yönde tespitlerin olması
karşısında, bu konu araştırılıp, zimmet nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen
zarar miktarı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlendikten sonra karar
verilmesi gerektiği hususunun düşünülmemesi, Yasaya aykırı,…” 7.CD. 9/7/2015 gün, 2014/16673 Esas 2015/18494
Karar,
* “…1-Bilirkişi
raporunda bildirilen 35.208.99 TL zimmet miktarını sanık müdafiinin ısrarla
ödemek istediği cihetle, mahkemece gerektiğinde bir tevdi mahallide tayin
edilmek suretiyle zimmet miktarının sanık tarafından giderilmesi için imkan
verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule
göre de;
2-Sanığa,
5411 sayılı Yasa'nın 160/2 maddesinde öngörüldüğü şekilde hürriyeti bağlayıcı
ceza ile gün para cezası tayin edilerek, takdir edilecek gün para cezasının
arttırım ve indirime tabi tutulduktan sonra 5237 sayılı TCK'nun 52.
maddesindeki esaslara göre tayin edilecek sonuç adli para cezasının nitelikli
zimmet suçu nedeniyle oluşan banka zararının 3 katına çıkartılması gerekirken,
adli para cezasının banka zararının 3 katına çıkarılmasından sonra, TCK'nun
62/1 maddesi uyarınca indirim yapılmak suretiyle eksik para cezasına
hükmedilmesi, Yasaya aykırı,…” 7.CD.
8/9/2015 gün, 2015/13680 Esas 2015/18747 Karar,
* “1-
5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 160/2.madde fıkrasında belirtilen "...
yirmibin güne kadar adli para cezası verilir; ancak adli para cezasının miktarı
bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz." amir hükmüne yanlış
anlam verilerek; takdir edilecek gün para cezasının, artırım ve indirime tabi
tutulduktan sonra en son 5237 sayılı TCK'nun 52.maddesi gereğince tayin
edilecek sonuç adli para cezasının banka zararının üç katı olan miktara
çıkartılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde uygulama yapılarak eksik
ceza tayini,
2-Karar
tarihi itibariyle alınması gereken nispi harç miktarının 5.046,00TL olduğu
gözetilmeden, yazılı şekilde eksik harca hükmedilmesi,
3-Katılan
…Bankası lehine hükmedilen nispi vekalet ücretinin 8.846,00TL olması gerektiği
gözetilmeden, eksik ücreti vekalete hükmolunması,
4-Suçtan
doğrudan zarar görmeyen ve davaya katılma hakkı bulunmayan mudi F. Ç. lehine
vekalet ücretine hükmolunması,
Yasaya
aykırı, sanık müdafiinin, katılan … Bankası T.A.O vekilinin ve suçtan doğrudan
zarar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu vekilinin temyiz itirazları bu
nedenlerle yerinde görüldüğünden ve bu husus yeniden yargılamayı
gerektirmediğinden, 5320 sayılı yasanın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte
bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 322.maddesi uyarınca, hükümden "ikinci,
üçüncü ve dördüncü fıkranın" çıkarılması, yerlerine "
2-Sanığın dosyaya yansıyan olumsuz kişiliği görülmediğinden bu husus lehine takdiri
indirim nedeni kabul edilerek TCK.nun 62/1, maddesi gereğince cezalarından
takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak sanığın 10 YIL HAPİS VE 500 GÜN
KARŞILIĞI ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
3-Sanık
hakkında hükmolunan adli para cezasının beher günü günün ekonomik koşulları ve
sanığın sosyo ekonomik durumuna göre TCK'nun 52/2. Maddesi gereğince 20.00 TL
hesabı ile paraya çevrilerek sanığın 10 YIL HAPİS VE 10.000.00 TL ADLİ PARA
CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
4- 5411
sayılı Yasa'nın 160/2. madde fıkrası gereğince sanığa verilecek adli para
cezası bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağından, Sanığın
"10 YIL HAPİS VE 254.865,00 TL ADLİ PARA CEZASI İLE
CEZALANDIRILMASINA" fıkralarının eklenmesi, yine hükmün
"10.fıkrasındaki 5.046,32TL ve 11. fıkrasındaki 1.261,58TL"
ibarelerinin çıkarılması, yerlerine, " 10.fıkraya 8.846,00TL ve 11.
fıkraya 5.046,00 TL" ibarelerinden" eklenmesi, yine katılan Fatma Çelebi
lehine verilen ücreti vekaletin çıkarılması ve sair kısımların aynen
bırakılması suretiyle! hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA…”7.CD. 10/09/2015 gün, 2014/10108 Esas 2015/18944 Karar,
* “Sanığın
zimmet miktarının tamamını 15/12/2006 tarihinde kovuşturma başlamadan önce
ödediği gözetilerek cezasından 5411 sayılı Yasa'nın 160/5. maddesi uyarınca 1/2
oranında indirim yapılması gerekirken tamamının soruşturma başlamadan önce
ödendiğinin kabulü ile sanığın cezasından 2/3 oranında indirim yapılarak eksik
ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1- 5411
sayılı Yasa'nın 160/2. maddesinde yer alan "hükmolunacak adli para cezası
miktarının bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağına" ilişkin
düzenleme uyarınca, üç katı uygulamasında, nitelikli zimmet kapsamında
değerlendirilen eylem nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen toplam zarar
miktarının dikkate alınacağı ve zararın bulunmaması halinde ise sadece gün adli
para cezası tayin edilerek anılan maddedeki üç kat uygulamasının yapılamayacağı,
sanığın banka zararının tamamını kovuşturma başlamadan önce ödediği hususları
gözetilerek, gün adli para cezası verilmesi ile yetinilmesi gerekirken adli
para cezasının banka zararının 3 katı üzerinden belirlenerek sanık hakkında
fazla adli, para cezasına hükmedilmesi,
2-
Sanığa mahkemece 5271 sayılı CMK'nın 150/3. maddesi uyarınca baroca
görevlendirilen zorunlu müdafiye ödenen avukatlık ücretinin sanıktan tahsiline
karar verilmiş ise de; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesinde
şüpheli veya sanığın "Müdafii tutmak için mali olanaklardan yosun
bulunması ve adaletin selametinin de gerektirmesi halinde, mahkemece
görevlendirilecek bir avukatın yardımından ücret ödemeksizin yararlanabilme
hakkı"nın bulunduğunun açıklandığı, iç hukukumuzda ve tarafı bulunduğumuz
sözleşmede mevcut bu ilkeler karşısında, AİHS'nin temel hakka ilişkin hüküm
içeren 6. maddesinin, iç hukukumuzda aynı konuda kanun ve yönetmeliklerle
getirilen ve yukarıda işaret edilen düzenlemelere nazaran öncelikle uygulanması
gerektiği, zorunlu müdafiin 5271 sayılı CMK'nın 150/3 maddesi gereğince sanığn
istemi aranmaksızın görevlendirilmesi karşısında, zorunlu müdafii ücretinin
sanığa yükletilmeyeceğinin gözetilmemesi,
Yasaya
aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden
ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa'nın
8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesi
uyarınca,
1-
Hükümde yer alan “Sanığa hükmedilecek para cezası 5411 Sayılı Bankacılık
Kanunun 160/2 maddesi gereğince, bankanın uğradığı zararın 3 katından az
olamayacağından ve bankanın uğradığı zararın da 22.433 TL olduğu
anlaşıldığından SANIĞIN ZİMMET SUÇUNDAN NETİCETEN 4 YIL, 2 AY HAPİS VE 67.299
TL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,” şeklindeki bendin hükümden
çıkartılması ve yerine “Sanığın netice olarak 4 yıl 2 ay hapis cezası ve 2.760
TL adli para cezası ile cezalandırılmasına,” cümlesinin yazılması,
2-
Hükmün yargılama giderlerine ilişkin fıkrasında yer alan “ve 533 TL zorunlu
müdafii ücretinden” ibaresinin hükümden çıkartılması ve aynı fıkrada bulunan
“2842,15 TL” ibaresi yerine de “2.309,15 TL” ibaresinin yazılması, suretiyle
diğer kısımları usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA…”7.CD. 10/09/2015 gün, 2014/14714 Esas
2015/18863 Karar,
* “…Sanık
hakkında soruşturmaya başlanılmasına esas alınan 18.09.2007 tarihli dilekçeyi …
Ziraat Bankası vekili olarak ibraz eden Av….'e, şikayet tarihi itibariyle …
Bankası veya ilgili Şube Müdürlüğü tarafından verilmiş bir vekaletnamenin
bulunup bulunmadığının tespiti, varsa eklenerek iadesi istenilmiş olduğu halde;
… Bankası Akkuş Şube Müdürlüğüne sorulması
ile yetinilip ilam uyarınca … Bankası Genel Müdürlüğü ile … Noterliğinden
araştırma yapılmadığının anlaşılması karşısında; adı geçen yerlerden de
araştırılmak suretiyle söz konusu vekaletnamenin bulunup bulunmadığının tespiti
varsa eklenerek iadesi için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,…” 7.CD.
6/10/2015 gün, 2014/24746 Esas 2015/23407 Karar,
* “Sanık
hakkında resmi evrakta sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCK'nun 204/1. maddesi
uyarınca açılan davada; 5411 sayılı
Bankacılık Yasasında zimmet suçu yanında sahtecilik suçundan ayrıca cezaya
hükmolunacağına ilişkin bir düzenleme bulunmaması karşısında sanığın zimmet
eylemlerini gerçekleştirirken sahte belge tanzim etmesi fiilinin zimmet suçunun
unsuru olarak değerlendirilmesi gerekmekte ise de, bu konuda verilen hükmün
açıklanmasının geriye bırakılması kararının temyize tabi olmaması nedeniyle bu
husus inceleme konusu yapılmamıştır….”7.CD.
6/10/2015 gün, 2014/13852 Esas 2015/19597 Karar,
* “…Suç
ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5411 sayılı yasanın 162.maddesi gereği,
bu kanunda belirtilen suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma yapılması
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yazılı başvuruda
bulunulması şartına bağlanmış olup, bu şart muhakeme şartı niteliğindedir.
Dosya
kapsamına göre bu şart gerçekleşmediği gibi, ilgili bankanın da herhangi bir şikayetinin
bulunmadığı gözetilerek, davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunan
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun, davadan ve karardan haberdar
edilmediği cihetle, anılan kuruma gerekçeli kararın usulüne uygun olarak
tebliği ile temyiz edilmesi halinde temyiz dilekçesi eklendikten ve bu temyize
ilişkin ek tebliğname de düzenlendikten sonra iadesi için dosyanın mahalline
gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE,…” 7.CD. 13/10/2015 gün, 2014/20879 Esas
2015/20061 Karar,
* “…Sanık
Ç.’in savunmasında, … firmasının
hesabından para çekmediğini, işleme ait dekont üzerindeki imzanın kendisine ait
olmadığını beyan etmesi, … firmasının hesabından 1.250 TL çekilmesi işlemine
ait 02.07.2009 tarihli ve Y112390 seri nolu
dekont üzerinde yapılan kriminal
inceleme neticesinde, firma yetkilisi Ş.
Y.'in imzasıyla dekont üzerindeki imzanın benzerlikler gösterdiğine, bahse konu
imzanın Ş.'nin el ürünü olmasının mümkün ve muhtemel olduğuna dair görüş
bildirilmesi karşısında; bahse konu dekont
üzerindeki imzanın firma yetkilisi Ş.Y.'e ait olup olmadığına dair Adli Tıp
kurumundan rapor alındıktan sonra, dosyanın bankacılık konusunda uzman
bilirkişiler heyetine gönderilerek zarar miktarı ve sanığın eylemlerinin
niteliğinin tespiti gerekirken eksik inceleme neticesi yazılı şekilde karar
verilmesi,
Kabule
görede;
1-Sanığın,
G. T.'nin hesabından 20.000 TL, N.
Z.'nin hesabından 6.450 TL, …firmasının hesabından 1.265 TL zimmetine
geçirdiği, 3 yılda 6.501 TL kasa açığı
verdiği, bu itibarla toplam zimmet miktarının 34.216 TL olduğu, sanığın henüz
müfettiş incelemesi başlamadan önce
6.450 TL'yi N. Z.'nin hesabına
iade ettiği, 14.273 TL'yide müfettiş incelemesi devam ederken ödediği, böylece
net banka zararının 13.493 TL olduğu
belirlenmekle, bu miktarın
ödettirilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden 14.576,99 TL banka
zararının ödettirilmesinin kabul edilmesi,
2-
Faizin hukuk mahkemelerinde dava konusu olabileceği gözetilmeden, banka
zararının suç tarihinden itibaren yasal
faiziyle birlikte ödettirilmesine karar verilmesi,…” 7.CD. 13/5/2015 gün, 2014/21286 Esas 2015/20290 Karar,
* “…Sanık
hakkında mükerrer dava bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş
ise de; redde dayanak yapılan aynı mahkemenin 2007/32 Esas ve 2010/150 Karar
sayılı ilamına konu sanığa yüklenen zimmet fiillerinin 2003 ve 2005
yıllarına ait işlemlerden kaynaklandığı, dava konusu zimmet suçuna ilişkin işlemlerin ise
16/02/2000 ve 19/11/2001 tarihlerini kapsadığı, davaya konu eylemlerin
nitelikli zimmet suçuna mı basit zimmet suçuna mı sebebiyet vereceği
tartışılmadan, yine her iki yargılamaya ilişkin suç tarihleri gözönüne
alındığında TCK'nin 43. maddesinin de değerlendirilmesi gerekirken bu
yapılmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, Yasaya aykırı,…” 7.CD. 1/2/2016 gün, 2015/23605 Esas
2016/1156 Karar,
* “…Sanık
hakkında mükerrer dava bulunduğu
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; redde dayanak yapılan aynı
mahkemenin 2007/32 Esas ve 2010/150 Karar sayılı ilamına konu sanığa yüklenen
zimmet fiillerinin 2003 ve 2005 yıllarına ait işlemlerden kaynaklandığı, dava
konusu zimmet suçuna ilişkin işlemlerin
ise 16/02/2000 ve 19/11/2001 tarihlerini kapsadığı, davaya konu eylemlerin
nitelikli zimmet suçuna mı basit zimmet suçuna mı sebebiyet vereceği
tartışılmadan, yine her iki yargılamaya ilişkin suç tarihleri gözönüne
alındığında TCK'nin 43. maddesinin de değerlendirilmesi gerekirken bu
yapılmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi,…” 7.CD. 1/2/2016 gün, 2015/23605 Esas 2016/1156
Karar,
*“…Sanık
hakkında basit zimmet suçundan hüküm verildiğinin anlaşılması karşısında
uygulama maddesinin 5411 sayılı Yasa'nın 160/1 maddesi yerine 160/2 olarak
yazılması,…” 7.CD. 28/1/2016 gün,
2015/14382 Esas 2016/781 Karar,
* “…1)
Suç tarihi, iddianamede anlatılan eylemlere göre 27.04.2006 - 31.01.2008 arası
olduğu halde gerekçeli karar başlığında 29.06.2007 olarak yazılması,
2) Sanık hakkında 5411 sayılı Yasa'nın 160/1.
maddesi uyarınca cezalandırılması istemi ile dava açıldığı halde, 5271 sayılı
CMK'nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanınmadan 5411 sayılı Yasa'nın
160/2. maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi,
3) 5411
sayılı Yasa'nın 160/2. maddesinde yer alan "hükmolunacak adli para cezası
miktarının bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağına" ilişkin
düzenleme uyarınca, üç katı uygulamasında, nitelikli zimmet kapsamında
değerlendirilen eylem nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen toplam zarar
miktarının dikkate alınacağı ve zararın bulunmaması halinde ise sadece gün adli
para cezası tayin edilerek anılan maddedeki üç kat uygulamasının
yapılamayacağı, sanığın banka
zararının tamamını soruşturmadan önce ödediği hususları gözetilerek gün
adli para cezası verilmesi ile yetinilmesi gerekirken adli para cezasının banka
zararının 3 katı üzerinden belirlenerek sanık hakkında fazla adli para cezasına
hükmedilmesi,
4)
24.11.2015 günlü 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren
Anayasa Mahkemesi'nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal
kararı ile 5237 sayılı TCK.nın 53.maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi
nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Suç
tarihinde …Bankası … Şubesinde servis yetkilisi olarak görev yapan sanığın,
5237 sayılı TCK.nun 53/1. maddesinde belirtilen hak ve yetkilerden birini
kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işlemesi söz konusu olmadığından, sanık
hakkında aynı maddenin 5.fıkrasının uygulanması,
5)
Hükümden önce 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasa'nın 5.
maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK.nun 50/6 madde ve fıkrasında
yer alan "yaptırım" ibaresinin "tedbir" olarak
değiştirilip, 5275 sayılı Yasa'nın 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının
yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında,
hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi
halinde, ödenmeyen adli para cezasının
hapse çevrilmesine karar verilmesi,
Yasa'ya aykırı,…” 7.CD. 29/12/2015 gün,
2015/12994 Esas 2015/23810 Karar,
* “…Bankası
A.Ş. … şubesinde kıdemli memur (operasyon yetkilisi) sıfatı ile çalışan sanığın
banka mudisi H. Ü.'a ait hesaptan 2003-2007 yılları arasında değişik usullerle
gerçekleştirdiği fiilleriyle zimmetine para geçirdiği iddiasıyla 23/03/2008
tarihli iddianameyle hakkında kamu davası açılmış olup, banka zimmet suçunun
nitelik tespiti ölçütlerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Buna
göre;
Zimmetin,
banka içi kayıtların olağan bir denetimi, araştırma ve karşılaştırılması
suretiyle kesin bir biçimde ortaya çıkarılabilecek durumda olması halinde basit
olarak nitelendirilmesi mümkün olup ayrıca;
Tediye
fişleri kullanılarak banka parasının zimmete geçirilmesinde fiilin, basit ya da
nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi
bakımından;
Tediye
fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise, eylem
basit zimmet;
Mudinin
yanıltılarak veya kandırılarak imzalatılan boş bir tediye fişini kullanıp,
mudinin bilgi ve talimatı olmaksızın hesabından para çekerek mal edinilmiş ise,
eylem nitelikli zimmet;
Tediye
fişine mudi yerine sahte imzalar atmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile
ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir
inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin
aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu
oluşturacaktır. Bu kapsamda;
Banka
mudisi H. Ü.'ın hesabından onun bilgisi dışında, bir kısım tediye fişleri
üzerine mudi ile bir kısım aracı olarak kullanılan hesap sahiplerinin yerine
sahte imza atarak zimmetine para geçirdiğinin iddia edilmesi karşısında, mudi
ve aracı olarak kullanılan hesap sahiplerine ait bankada mevcut orjinal
imzalarla, sahte imza taşıyan fiş ve belgelerdeki imzalar karşılaştırılıp,
imzaların aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının mahkemece saptanması,
işlemlerin çokluğu ve duraksama halinde mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma
bakımından bankacılık işlemleri konusunda uzman bir bilirkişinin görüşüne
başvurulup, her bir işlem bakımından duraksamaya yer bırakmayacak şekilde
eylemlerin ayrı ayrı basit veya nitelikli zimmet olup olmadıkları tespit
edilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi
gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucu tüm eylemler
nitelikli zimmet kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi, Yasaya
aykırı,…” 7.CD. 30/12/2015 gün,
2014/25812 Esas 2015/23919 Karar,
* “…Sanık
hakkında soruşturmanın Cumhuriyet savcısının havale tarihi olan 03.05.2005
tarihinde başladığı, Dairemizin bozma kararı gereğince mahkemenin istemi
üzerine gönderilen …Bankası A.Ş. yazısında; “zimmet borcuna ilişkin ödeme
tarihi tespit edilememiş olmakla birlikte, yapılan araştırmada, soruşturma
raporunun yazım tarihi olan 29.01.2005 tarihi itibariyle banka alacağının
tahsil edilmiş olduğu” belirtildiği cihetle, sanığın soruşturma başlamadan önce
zimmete geçirdiği parayı tamamen tazmin etmesi nedeniyle sanık hakkında lehe
olan 5411 sayılı Yasa gereğince uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden,
yazılı şekilde hüküm tesisi, Yasaya
aykırı,…” 7.CD. 30/12/2015 gün,
2015/7425 Esas 2015/23832 Karar,
* “…5411
sayılı Yasa'nın 160/2. maddesinde yer alan "hükmolunacak adli para cezası
miktarının bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağına" ilişkin
düzenleme uyarınca, üç katı uygulamasında, nitelikli zimmet kapsamında
değerlendirilen eylem nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen toplam zarar
miktarının dikkate alınacağı ve zararın bulunmaması halinde ise sadece gün adli
para cezası tayin edilerek anılan maddedeki üç kat uygulamasının
yapılamayacağı, sanığın banka zararının tamamını soruşturma başlamadan önce
ödediği hususları gözetilerek, gün adli para cezası verilmesi ile yetinilmesi
gerekirken, hapis cezası bakımından alt sınırdan uygulama yapılmasına karşın
adli para cezasının 20.000 gün olarak belirlenmesi ve belirlenen bu miktarın
banka zararının 3 katından az olamayacağı gerekçesiyle arttırılarak sanık
hakkında fazla adli para cezasına hükmedilmesi,
Nitelikli
zimmet suçundan verilen ve banka zararının üç katı artırılan adli para
cezasının, ayrıca 5237 sayılı TCK.nun 43. maddesi uyarınca artırılamayacağının
gözetilmemesi, Yasaya aykırı…”7.CD.
18/1/2016 gün, 2015/17717 Esas 2016/35 Karar,
* “…Zimmet
suçunun banka mensupları tarafından banka varlıklarına karşı işlenmesi
durumunda 4389 ve 5411 sayılı Yasa'larda özel düzenlemeler getirilmiş olup,
kredi tahsis edilirken uyulması gereken yöntemler anılan yasalarda belli
kurallara bağlanmıştır. Bu bağlamda bankacılık mevzuatına uygun olarak verilen
bir kredinin geri dönmemesi suç oluşturmamakta ise de, bu yasal engellerin
aşılması amacıyla zaman zaman çeşitli yöntemlere başvurulabilmektedir. Bu
nedenle kredinin açılma tarihinde firmaların mali yapısı, kredibilitesi ile
kredi kullandıran bankanın da içinde bulunduğu mali durum değerlendirilerek
faillerin hangi kasıtla hareket ettiklerinin saptanması gerekmekte olup, bu
işlemlerde banka zararının ne şekilde oluştuğu, zarar miktarı gibi hususların
hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün
olmadığından;
Her bir
kredi kullandırma eyleminden önce firmaların kredi kullanmak için mali
yeterlilikleri bulunup bulunmadığının tespitine yönelik ön istihbarat
çalışmasına ilişkin raporlar, mali durum analiz raporları, geri dönen,
kapatılan krediler olup olmadığı ile kredilerin vadelerinde ödenip ödenmediği,
ödenmemişse teminatlara başvurulup başvurulmadığı, yasal takibata geçilip
geçilmediği araştırılıp, buna ilişkin tüm belgeler dosyaya konulduktan sonra
dosyanın üniversitelerden bankacılık konusunda uzmanlaşmış bir öğretim
görevlisi, bir ceza hukukçusu ile bankacılık konusunda fiilen görev yaparak
uzmanlaşmış bir kişiden oluşturulacak bilirkişi heyetine tevdi edilerek, kredi
tahsis işlemlerinde bankacılık teamülleri de gözetilerek usulsüzlük bulunup
bulunmadığı tesbit edildikten sonra suç vasfı ve her sanığın hukuki durumunun
buna göre tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde
karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş…”7.CD.
14/12/2015 gün, 2014/26779 Esas 2015/23336 Karar,
* “…1-
Tediye fişleri kullanılarak banka parasının zimmete geçirilmesinde fiilin,
basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının
değerlendirilmesi bakımından;
Tediye
fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise, eylem
basit zimmet,
Mudiyi
yanıltarak veya kandırılarak imzalatılan boş bir tediye fişini kullanılıp,
mudinin bilgi ve talimatı olmaksızın hesabından para çekilerek mal edinilmiş
ise, eylem nitelikli zimmet,
Tediye
fişine mudi yerine sahte imzalar atılmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler
ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir
inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin
aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu
oluşturacaktır.
Bu
bilgiler doğrultusunda, somut olayda, üzerlerinde mudi imzası bulunmayan
fişlerin kullanılması suretiyle gerçekleştirilen eylemlerin basit zimmet
kapsamında kaldıklarının kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise
de, dosya kapsamında, bir kısım eylemlerin mudiler tarafından bankaya para
çekmek üzere geldiklerinde sanığın tediye fişini mudilere imzalattığı ancak
talep edilen miktarı mudilere ödediği halde hesaptan fazla çektiği bakiye
miktarı zimmetine geçirdiği yönünde bilgilerin de bulunması karşısında;
23.06.1999
tarihinden sonraki eylemleri bakımından;
nitelikli zimmet konusu olabilecek eylemler yönünden mudiler çağırılıp,
tatbik imzaları alındıktan sonra para çekme makbuzlarındaki imzalar ile
karşılaştırılıp, mudilerin el ürünü olup olmadığı, fişlerdeki imzaların
mudilerin el ürünü olmadığının belirlenmesi halinde bu imzalatın aldatıcılık
niteliği olup olmadığının ve bu suretle sahte imzalar ile gerçekleştirilen her
bir eylemin basit/nitelikli zimmet kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi
ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken hükme
esas alman 12.8.2013 tarihli bilirkişi raporunda "işlemlerin büyük
kısmının sanığın yetkisini aşan tutarlarda olması nedeni ile zimmetin ilk
bakışta ve kendiliğinden ortaya çıkarılmasının ve dairesindeki normal
kayıtların denetimi suretiyle ortaya çıkarılmasının mümkün olduğu"
gerekçesiyle eylemlerin tamamının basit zimet suçunu oluşturduğunun kabulü ile
yazılı şekilde hüküm tesisi,
Uygulamaya
göre;
2- Sanık
hakkında 12.07.2000, 25.05.2000, 30.11.2000 tarihli iddianameler ile de dava
açıldığı gözetilmeden gerekçeli kararda 15.12.1999 tarihli iddianame
belirtilmek suretiyle hüküm tesisi,
3-Mudilerden Ü. Ö. ifadelerinde hesabından
15.09.1999 tarihinde 397408 nolu fişle 1.800.000.000TL(1800TL) çekmediğini
beyan ettiği halde 12.08.2013 tarihli bilirkişi raporunda anılan meblağı
mudinin çektiğini kabul etmesi nedeniyle zarara eklenmeyerek banka zararının
eksik hesaplanması,
4- Banka
zararının sanık tarafından ödenmediği anlaşılmakla ödettirilmesine karar
verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
5- Sanık
hakkında 5411 sayılı Yasa ile hüküm kurulurken lehine olan 765 sayılı TCK
uygulandığı halde 5237 sayılı TCK'nun 52 ve 53. maddelerinin de uygulanmak
suretiyle karma uygulamaya neden olunması,
6- Sanık
hakkında tayin olunan sonuç hürriyeti bağlayıcı
cezanın "iki yıl onbir hapis" olarak gösterilmesi, Yasaya
aykırı…”7.CD. 16/12/2015 gün, 2015/19800
Esas 2015/23923 Karar,
* “…1-Sanığın
… şubesi müdürü olarak çalıştığı bankada, banka müşterilerinin hesaplarından
onların bilgisi dışında sahte imza atmak suretiyle kredili mevduat hesabı
taahhütnamesi tanzim ettiği ve bir kısım tediye fişleri üzerine sahte imza
atarak zimmetine para geçirdiğinin iddia edilmesi karşısında, mudilere ait
bankada mevcut orjinal imzalarla, sahte mudi imzası taşıyan fiş ve belgelerdeki
imzalar karşılaştırılıp, aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının mahkemece
saptanması, işlemlerin çokluğu ve duraksama halinde mahkemeye yardımcı olma ve
aydınlatma bakımından bankacılık işlemleri konusunda uzman bir bilirkişinin
görüşüne başvurulup, her bir işlem bakımından duraksamaya yer bırakmayacak
şekilde eylemlerin ayrı ayrı basit
veya nitelikli zimmet olup
olmadıkları tespit edilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin
ve takdir edilmesi gerektiği
gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucu tüm eylemler basit zimmet
kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kabule
göre de;
2-5411
sayılı Yasa hükümlerinin basit zimmet suçu yönünden adli para cezasını da
içermesi nedeniyle daha aleyhe olduğu gözetilmeden, sanık lehine olan 4389
sayılı Kanun hükümleri yerine, aleyhe olan 5411 sayılı Yasa hükümleri ile
uygulama yapılması,
3-Sanık
hakkında 5411 sayılı Kanun hükümleri ile uygulama yapıldığı halde adli para cezasına
hükmedilmemesi,
4-Sanık
hakkında 765 sayılı TCK genel hükümleri uygulandığı halde anılan yasanın 31 ve
33. maddelerinin tatbik edilmemesi,
5-Banka
zararının sanığa ödettirilmesine karar verildiği cihetle, kendisini vekille
temsil ettiren katılan banka lehine nispi vekalet ücretine de hükmedilmesi
gerektiğinin gözetilmemesi,…” 7.CD.
17/12/2015 gün, 2015/19937 Esas 2015/23457 Karar,
* “…1)
Türkiye …bankası Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenen 13.04.2000
tarihli kanuni soruşturma raporunda bahsi geçen suça esas belgelerin dosyaya
celbedilmemiş olduğu cihetle, sanığın zimmet suçunu işlediği iddia edilen
tarihlere ilişkin olmak üzere banka tarafından posta yoluyla gönderilen evrakın
kaydedildiği "Giden Kayıt Defteri", gönderilen mektupların liste
halinde yazıldığı "Küçük Kasa Harcama Belgeleri", mektupların
gönderildiğini gösterir postaneye teslim edilen nüshalar ile şubeye teslim
edilen nüshalar ve ilgili posta giderlerinin yer aldığı belgelerin asılları ya
da onaylı örnekleri denetime elverişli şekilde dosya içerisine alınıp
incelendikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi
gerektiği gözetilmeden eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar
verilmesi,
Kabule
göre de;
2)
Hakkında soruşturma başlamadan önce banka zararının tazmin edilmesi halinde
öngörülen 2/3 oranında ceza indirimi nedeniyle 5411 sayılı Yasa'nın sanık
lehine hükümler içerdiği, bununla birlikte zincirleme suç nedeniyle uygulanması
gereken ve suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nun 80.
maddesinde düzenlenen artırım miktarının, 5237 sayılı TCK'nun 43. maddesi
hükmüne nazaran sanık lehine olduğu 5237 sayılı TCK'nun 7/2. maddesi uyarınca
5411 sayılı yasa ile birlikte 765 sayılı TCK hükümlerinin uygulanması gerektiği
gözetilmeden yazılı şekilde fazla ceza tayini,
3)
TCK'nun 61. maddesi dikkate alınarak, temel ceza tayin edildikten sonra,
sırasıyla 765 sayılı TCK'nun 80, 5411 sayılı Yasa'nın 160/4, 160/son ve 765
sayılı TCK'nun 59. maddeleri uygulanarak cezanın belirlenmesi yerine, yasa
maddelerinin uygulanma sıraları karıştırılmak suretiyle hüküm tesis edilmesi,
Yasaya aykırı,…” 7.CD. 17/12/2015 gün,
2014/23687 Esas 2015/23955 Karar,
* “…1-
Dairemizin 12.12.2012 tarihli ve 2010/8695 E. - 2012/31023 K. sayılı bozma
kararına uyulduğu halde, bozma nedeni olarak gösterilen banka teftiş raporu ile
eklerinin onaysız fotokopi olduğu cihetle anılan belgelerin asılları ya da
onaylı örnekleri dosya arasına getirtildikten sonra anılan belgelerin hükme
esas alınması gerekirken bozma ilamının gereği yerine getirilmeden yazılı
şekilde hüküm tesisi,
2-
Sanığın zimmet miktarının bir kısmının soruşturmadan önce, kalan kısmını ise
soruşturma başladıktan sonra ödediği gözetilerek cezasından 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 160/4. maddesi uyarınca 1/2 oranında indirim yapılması
gerekirken tamamının soruşturmadan önce ödendiğinin kabulü ile sanığın
cezasından 2/3 oranında indirim yapılarak eksik ceza tayini,
3- Yine
dairemizin 12.12.2012 tarihli bozma ilamında da bozma nedeni olarak gösterilen
5237 sayılı TCK'nın 61/4 maddesi gereğince zincirleme suç nedeni ile yapılacak
artırımın temel ceza hükmü kurulduktan sonra yapılması yerine, 5411 sayılı
Bankacılık Kanunun 160/5-6 maddeleri gereği indirim yapıldıktan sonra
uygulanması; Yasaya aykırı,…” 7.CD.
28/12/2015 gün, 2015/4760 Esas 2015/23655 Karar,
* “…Katılan
… Bankası Teftiş Kurulu'nun soruşturma raporu ve eklerinin aslı veya onaylı
örnekleri getirilmeden onaysız fotokopileri ile yetinilmesi,
Bankası
soruşturma raporunda bahsi geçen, B.'s firması tarafından bankaya gönderilecek
paranın hazırlanmasına ilişkin güvenlik kamerası görüntülerinin temin edilip
bilirkişi incelemesi yaptırılmadan eksik araştırma ile yazılı şekilde
hükümlülük kararı verilmesi, Yasaya aykırı olup,…” 7.CD. 28/12/2015 gün, 2015/12272 Esas 2015/23914 Karar,
* “…Sanığın
zimmet miktarını ödeyerek zararı giderdiği ve sanık müdafii tarafından
05/06/2013 tarihli celsede lehe hükümlerin uygulanması talep edildiği
gözetilerek hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına engel başkada bir halinin bulunmadığı anlaşılan sanık hakkında,
hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması….”7.CD. 1/12/2015 gün, 2014/30615 Esas
2015/22596 Karar,
* “…Suç tarihinde Türkiye … Bankası A.Ş. …
Şubesinde gişe yetkilisi olan sanığın,
5237 sayılı TCK'nun 53/1. maddesindeki hak ve yetkilerden birini kötüye
kullanarak suç işlemediği gözetilmeden hakkında aynı yasanın 53/5. madde
fıkrasının uygulanması,…” 7.CD.
2/12/2015 gün, 2014/33269 Esas 2015/22661 Karar,
* “…5411
sayılı Bankacılık Kanunu'nun 164. maddesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu'nun 08.12.2005 tarih ve 861 sayılı kararlarına göre, Bankacılık
Kanunu'ndan doğan "sırların açıklanması" suçunda görevli mahkemenin
İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi olduğu dikkate alınarak görevsizlik kararı
verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde esastan hüküm
kurulması, Yasaya aykırı…”7.CD.
2/12/2015 gün, 2015/530 Esas 2015/22629 Karar,
“…-TCK'nun 61. maddesi dikkate alınarak, temel
ceza tayin edildikten sonra, sırasıyla TCK'nun 43/2, 5411 sayılı Yasa'nın
160/5-son cümle, 160/son ve TCK'nun 62/1. maddeleri uygulanarak cezanın
belirlenmesi yerine, yasa maddelerinin uygulanma sıraları karıştırılmak
suretiyle eksik miktarda cezaya hükmolunması,…” 7.CD. 2/12/2015 gün, 2015/672 Esas 2015/22630 Karar,
* “…I-
Katılan vekilinin özel belgede sahtecilik suçundan verilen beraat hükmüne
yönelik temyiz talebinin yapılan incelemesinde ise;
Dairemizce
de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06/04/2010 tarih ve 2010/7-38 Esas,
2010/79 sayılı kararında belirtildiği üzere; 5411 sayılı Bankacılık Yasasında
zimmet suçu yanında sahtecilik suçundan da ayrıca cezaya hükmolunacağına
ilişkin bir düzenleme bulunmaması karşısında, sanığın nitelikli zimmet eylemini
gerçekleştirirken, sahte belge tanzim etmesi fiilinin de zimmet suçunun unsuru
olduğu gözetilerek sanık hakkında atılı suçtan ceza verilmesine yer olmadığına
hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde beraatine karar verilmesi;
Bozmayı
gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde
görüldüğünden ve bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı
yasanın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 322.
maddesi uyarınca, sanık hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat
hükmü çıkartılarak yerine karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar
verilmesi, diğer kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK
ONANMASINA,
II-
Sanık müdafiinin 5411 sayılı kanuna muhalefet suçundan sanık hakkında kurulan
mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz talebinin yapılan incelemesinde ise;
5411
sayılı Yasa'nın 160/2. maddesinde yer alan "hükmolunacak adli para cezası
miktarının bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağına" ilişkin
düzenleme uyarınca, üç katı uygulamasında, nitelikli zimmet kapsamında
değerlendirilen eylem nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen toplam zarar
miktarının dikkate alınacağı ve zararın bulunmaması halinde ise sadece gün adli
para cezası tayin edilerek anılan maddedeki üç kat uygulamasının yapılamayacağı,
sanığın banka zararının tamamını soruşturmadan önce ödediği hususları
gözetilerek gün adli para cezası verilmesi ile yetinilmesi gerekirken adli para
cezasının banka zararının 3 katı üzerinden belirlenerek sanık hakkında fazla
adli para cezasına hükmedilmesi, Yasaya aykırı,…” 7.CD. 7/12/2015 gün, 2014/24979 Esas 2015/23355 Karar,
* “…Zimmetin,
banka içi kayıtların olağan bir denetimi, araştırma ve karşılaştırılması
suretiyle kesin bir biçimde ortaya çıkarılabilecek durumda olması halinde basit
olarak nitelendirilmesi mümkün olup;
Ayrıca,
Tediye fişleri kullanılarak banka parasının
zimmete geçirilmesinde fiilin, basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup
oluşturmayacağının değerlendirilmesi bakımından;
Tediye
fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise, eylem
basit zimmet,
Mudiyi
yanıltarak veya kandırılarak imzalatılan
boş bir tediye fişini kullanılıp, mudinin bilgi ve talimatı olmaksızın
hesabından para çekilerek mal edinilmiş ise, eylem nitelikli zimmet,
Tediye
fişine mudi yerine sahte imzalar atılmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler
ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir
inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise
eylem nitelikli zimmet suçunu
oluşturacaktır.
Bu
bilgiler doğrultusunda, somut olayda, üzerlerinde mudi imzası bulunmayan
fişlerin kullanılması suretiyle gerçekleştirilen eylemlerin basit zimmet
kapsamında kaldıklarının kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise
de, dosya kapsamında, bir kısım eylemlerin mudiler tarafından daha önce
imzalanan boş tediye fişlerinin kullanılması suretiyle gerçekleştirildiği
yönünde bilgilerin bulunması karşısında; Mudiler M. K., Ş. A., M. Ö., Ş. K., E.
K. ve S. Ç. tarafından daha önce imzalanan boş tediye fişlerinin kullanılması
suretiyle gerçekleştirilen eylemler yönünden, bu imzaların mudiler yanıltmak
veya kandırılmak suretiyle daha önce alınan boş fişler kullanılarak, mudilerin
bilgi ve talimatları olmaksızın hesaptan para çekilerek mal edinmek şeklinde
olup olmadığı hususları tartışıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve
takdiri yerine, dosyadaki somut bilgi ve belgelerle bağdaşmayacak şekilde, tüm
eylemlerin imzasız tediye fişlerinin kullanılması suretiyle gerçekleştirildiği
kabul edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabul ve
uygulamaya göre de;
3- Somut
olaya uygun şeklide ve denetime imkan verecek biçimde gerekçesi
gösterilmeksizin, yasa maddesinde yazılı olan ifadelerin tekrarı ile yetinilmek
suretiyle sanık hakkında TCK'nun 43.
maddesinin teşdiden uygulanması,…” 7.CD.
9/12/2015 gün, 2015/15159 Esas 2015/23087 Karar,
* “…5411
sayılı Yasa'nın 160/2. maddesinde yer alan "hükmolunacak adli para cezası
miktarının bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacağına" ilişkin
düzenleme uyarınca, üç katı uygulamasında, nitelikli zimmet kapsamında
değerlendirilen eylem nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen toplam zarar
miktarının dikkate alınacağı ve zararın bulunmaması halinde ise sadece gün adli
para cezası tayin edilerek anılan maddedeki üç kat uygulamasının
yapılamayacağı, sanığın banka zararının tamamını soruşturmadan önce ödediği
hususları gözetilerek gün adli para cezası verilmesi ile yetinilmesi gerekirken
adli para cezasının banka zararının 3 katı üzerinden belirlenerek sanık
hakkında fazla adli para cezasına hükmedilmesi,…” 7.CD. 10/12/2015 gün, 2015/16860 Esas 2015/23015 Karar,
* “…1)a-Tediye
fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise, eylem
basit zimmet;
b-Mudinin yanıltılarak veya kandırılarak
imzalatılan boş bir tediye fişini kullanıp, mudinin bilgi ve talimatı
olmaksızın hesabından para çekerek mal edinilmiş ise, eylem nitelikli zimmet;
c-Tediye fişine mudi yerine sahte imzalar
atmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak, fişler üzerindeki
sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması
halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin bulunması
halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu oluşturacaktır.
Yukarıda
anılan hususlar nazara alınmak suretiyle, somut olayda;
Sanığın TCDD tarafından istimlak
ödemelerine ilişkin bankaya gönderdiği listede ismi yer almayan bir kısım
şahıslar adına ödeme göstermek ,, yine listede ki hak sahipleri adına ise sahte
imzalı fişler ile hesaptan para çekmek
,bankanın gerçek müşterilerine ait kimlik bilgileri kullanılarak sahte hesaplar
açıp bu hesaplara para aktarmak şeklinde gerçekleştirdiği eylemleri ile yine …
A.ş. adına kamulaştırma bedeli için sahte talimat düzenleyip bu talimat ile
şirkete ait imza sirkülerinde yeralan H. C. A. imzasını taklit etmek suretiyle
gerçekleştirdiği eylemlerinin , basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup
oluşturmayacağının değerlendirilmesi bakımından, mudilere ait hesap
kartonerlerinde bulunan imzalarla, mudiler adına sahte atılan tediye
fişlerindeki imzalar karşılaştırılıp,
aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının mahkemece saptanması, işlemlerin
çokluğu ve duraksama halinde mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından,
bankacılık işlemleri konusunda uzman bir bilirkişinin görüşüne başvurulması ve
bu suretle yukarıda belirtilen kriterlere göre, zimmet miktarlarının
duraksamaya yer bırakmayacak şekilde her bir işlem bakımından nitelikli ve
basit zimmet şeklinde ayrı ayrı belirlenmesiyle, sonucuna göre hapis cezasının
yanında nitelikli zimmet yoluyla maledilen miktarın üç katından aşağı olmayacak
şekilde adli para cezası verilmesi şeklinde hüküm kurulması gerekirken , eksik
araştırmaya dayalı olarak, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı
şekilde hüküm kurulması; Yasaya
aykırı,…” 7.CD. 9/11/2015 gün,
2014/30612 Esas 2015/21320 Karar,
* “…Suç
tarihinde … Gaziantep şubesinde operasyon yönetmeni olarak görev yapan sanık
hakkında, mudiler E.Ö. ve N. K. ortak hesabına aktarılmak üzere adı geçen
mudilerce kendisine bankada elden verilmiş olan 18.727 TL paranın, 11.155 TL ni
hesaba yatırdığı, 7590 TLni ise hesaba yatırmayarak zimmet yaptığı iddiasıyla
bankacılık kanununda zimmet suçundan dava açılmış olup, iddianamedeki anlatım
ve tüm dosya içeriğine göre sanığın anılan mudilere yönelik eyleminin de basit
zimmet suçunu oluşturması nedeniyle, TCK 43/1 maddesi uyarınca zincirleme suç
hükümleri kapsamında kaldığı gözetilmeksizin eylem bölünerek ayrıca emniyeti
suistimal suçundan dolayı suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi,…” 7.CD. 11/11/2015 gün, 2014/24724 Esas
2015/21802 Karar,
* “Tediye
fişleri kullanılarak banka parasının zimmete geçirilmesinde fiilin, basit ya da
nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi
bakımından;
Tediye
fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise, eylem
basit zimmet,
Mudiyi
yanıltarak veya kandırılarak imzalatılan
boş bir tediye fişini kullanılıp, mudinin bilgi ve talimatı olmaksızın
hesabından para çekilerek mal edinilmiş ise, eylem nitelikli zimmet,
Tediye
fişine mudi yerine sahte imzalar atılmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler
ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir
inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin
aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu
oluşturacaktır.
Yine,
nitelikli zimmet suçundan hüküm kurulması halinde, adli para cezasının tayini yönünden 5411 sayılı Yasa'nın 160/2.
maddesinde yer alan "hükmolunacak adli para cezası miktarının bankanın
uğradığı zararın üç katından az olamayacağına" ilişkin düzenleme uyarınca,
üç kat uygulamasında nitelikli zimmet kapsamında değerlendirilen eylemler
nedeniyle oluşan ve tazmin edilmeyen
toplam zarar miktarının dikkate alınacağı ve bu nitelikte bir zararın
bulunmaması halinde ise sadece gün adli para cezası tayin edilerek anılan
maddedeki üç kat uygulamasının yapılamayacağı hususları gözetilerek hüküm
oluşturulması gerekir. Somut olayda, sanığın mudi K. C.'nun hesaplarından
02.08.2010 tarihli iki ayrı fişle gerçekleştirdiği 10.000,00 TL ve 2.400,00 USD
miktarındaki; mudi N.E.in hesabından 06.05.2010 tarihli fişle gerçekleştirdiği
10.057,64 TL miktarındaki; mudi İ.G.'ın hesabından 02.07.2010 tarihli fişle
gerçekleştirdiği 4.000,00 TL miktarındaki zimmet eylemleri dışında kalan
eylemlerinin nitelikli zimmet olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik
görülmemiş ise de;
Sanığın
yargılama aşamasında alınan savunmasında mudi K. C.'na yönelik anılan eylemlere
konu fişler üzerindeki mudiye atfen atılan imzaları kendisinin attığı yönünde
savunmada bulunması; mudi N. E.'e yönelik anılan eyleme konu fiş üzerindeki
mudiye atfen atılan imzanın aidiyeti hususunun ise yeterince aydınlığa
kavuşturulmamış olması karşısında, bu fişler üzerindeki imzaların aidiyeti ile
mudilerin eli ürünü olup olmadığı ve aldatıcılık kabiliyetinin bulunup
bulunmadığının tespiti yönünden, mudilere ait bankada bulunan imza kartonları
ile diğer bankalar, noter, tapu dairesi gibi kurumlarda bulunan imza
örneklerinin dosya ile birlikte
aralarında grafoloji uzmanın da bulunduğu bilirkişiler heyetine tevdi
edilerek rapor da alınmak suretiyle bu fişler yönünden sanığın eylemlerinin
ayrı ayrı basit / nitelikli zimmet kapsamında kalıp kalmadığı tespit edildikten
sonra; yine, sanığın mudi İ. G.'a yönelik anılan eylemine konu fişin
bulunamamış olması karşısında, bu eylemin basit zimmet kapsamında kaldığı kabul
edilerek hapis cezası yanında tayin olunacak adli para cezasının miktarının
belirlenmesi gerektiği hususu gözetilmeksizin, eksik araştırma sonucu yazılı
miktarda adli para cezasına hükmolunması,
2-Şikayetçi
banka, kendisini vekille temsil ettirmiş ise de, yargılama sırasında katılma
talebinde bulunulmadığı ve katılan sıfatının olmadığı gözetilmeksizin,
şikayetçi lehine maktu ve nispi vekalet ücreti hükmedilmesi, Yasaya aykırı,…” 7.CD. 11/11/2015 gün, 2014/29374 Esas
2015/22238 Karar,
* “…1-
Soruşturma raporunda ticari pazarlama yönetmeni olduğu belirtilen sanığın banka
parasına vazuliyet olması halinde eylemin zimmet suçunu oluşturacağı cihetle,
sanığın görevi gereği hesaplardan para çekmeye, yatırmaya, zilyetliği kendisine
devredilmiş olan banka parası üzerinde koruma ve denetim görevi olup olmadığına
ilişkin görev tanım belgesi getirtilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabul ve
uygulamaya göre;
2-
Zimmetin, banka içi kayıtların olağan bir denetimi, araştırma ve
karşılaştırılması suretiyle kesin bir biçimde ortaya çıkarılabilecek durumda
olması halinde basit olarak nitelendirilmesi mümkün olup ayrıca;
Tediye
fişleri kullanılarak banka parasının zimmete geçirilmesinde fiilin, basit ya da
nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi
bakımından;
Tediye
fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise, eylem
basit zimmet,
Mudinin
yanıltılarak veya kandırılarak imzalatılan boş bir tediye fişini kullanıp,
mudinin bilgi ve talimatı olmaksızın hesabından para çekerek mal edinilmiş ise
eylem nitelikli zimmet,
Tediye
fişine mudi yerine sahte imzalar atmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile
ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir
inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin
aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise eylem nitelikli zimmet,
Mudinin
tediye fişlerini önceden imzalamak suretiyle kullanması için sanığa/bankaya
vermesi durumunda ise eylem emniyeti suistimal suçunu oluşturacaktır.
Sanık E.
Ş. hakkında mudi A. B.'ın vadeli hesabından farklı zamanlarda birden fazla para
çekerek mal edinmek şeklinde gerçekleştirdiği işlemler nedeniyle açılan davada,
Yukarıda anılan hususlar da dikkate alınarak sanığın gerçekleştirdiği her bir
işlemin basit ya da nitelikli zimmet kapsamında kalıp kalmadığının duraksamaya
yer bırakmayacak şekilde tespit edilerek sonuca göre sanığın hukuki durumunun
tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak, tüm eylemler basit
zimmet kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi,
3- Hüküm
altına alınan banka zararı üzerinden nispi harca ve nispi vekalet ücretine
hükmolunmaması, Yasaya aykırı …”7.CD.
12/11/2015 gün, 2014/30853 Esas 2015/22489 Karar,
* “Dairemizin
istikrar kazanan uygulamalarına göre, tediye fişine (ya da mudi adına
düzenlenen diğer belgelere) mudi yerine sahte imza atılmak suretiyle
gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların
ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylemin
basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise
eylemin nitelikli zimmet suçunu oluşturacağı gözetilerek;
Mahkemece
hükme esas alınan bilirkişi raporunda davaya konu hesaplardan B.A.’a ait
hesapta imzasız tediye fişi ile işlem yapıldığı, B.B.e ait hesapta ise imzalı
tediye fişi ile işlem yapıldığı ancak banka müfettişinin raporuna ek
yapılmadığı belirtilmiş ise de, her iki hesaptaki işlemlere ilişkin imzalı
tediye fişlerine ait fotokopilerin dosya içerisinde bulunduğu anlaşılmakla,
mudilerin beyanları alınarak söz konusu fişlerdeki imzaların kendilerine ait
olup olmadığının sorulması, gerektiğinde imzalı tediye fişlerinin asıllarının
getirtilerek imza incelemesi yaptırılması, imzaların mudilere ait olmadığının
belirlenmesi halinde, mudilere ait bankada mevcut orjinal imzalarla, sahte mudi
imzası taşıyan fişlerdeki imzalar karşılaştırılıp, aldatma kabiliyetinin
bulunup bulunmadığının mahkemece saptanması, saptanamaması halinde gerektiğinde
bu konuda grafoloji uzmanının görüşüne başvurulması suretiyle her bir işlem
bakımından duraksamaya yer bırakmayacak şekilde, eylemlerin ayrı ayrı basit
veya nitelikli zimmet olup olmadıkları tespit edilerek, sonucuna göre bir karar
verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak, tüm eylemler basit zimmet
kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Sanık
M. K. yönünden temel cezanın belirlenmesi sırasında; sanığın eylemlerinin
süresi ve zimmet miktarı nazara alınarak alt sınırdan uzaklaşılması gerekse de,
benzer davalarda daha ağır sonuçlar doğurabilecek eylemler olabileceği
gözetilmeden sanık hakkında temel cezanın en üst sınırdan belirlenmesi,
3-
Yargılama sırasında aldırılan ve mahkemece de benimsenen bilirkişi raporunda; 5
numaralı başlıkta belirtilen işlemler nedeniyle hesaplanan miktarın zimmete
dahil edildiğinin belirtilmesine karışın, sonuç
kısmındaki zimmet toplamı içinde bu bölümün dahil edilmediği, 7 numaralı
kısmında hesaplanan zimmet miktarının 161.412,37 TL olarak belirlendiği halde
sonuç kısmındaki genel toplamda bu kalemin 131.412,37 TL olarak gösterildiği, 4
numaralı bölümde gösterilen işlemler toplamının gerçekte 6.191.486 TL olduğu
halde, 6.186.086 TL olarak gösterildiği, toplam zimmet miktarının hesaplandığı
sonuç kısmında gösterilen kalemler toplamının ise 7.668.088,37 TL olmasına
rağmen 7.718.088,37 TL olarak hesaplandığı, bu şekilde banka zararının miktarı
konusunda tereddüt bulunduğu halde bu husus düzeltilmeden yazılı şekilde hüküm
kurulması, Yasaya aykırı,…” 7.CD.
20/10/2015 gün, 2015/18079 Esas 2015/22187 Karar,
* “…Banka
zararının giderilme tarihi olan 25.06.2012 tarihinin kovuşturma aşamasına denk
gelmesi nedeniyle 5411 sayılı Yasa'nın 160/5-son cümle maddesi uyarınca sanığın
cezasından 1/3 oranında indirim yapılması yerine, yazılı şekilde yarı oranında
indirim yapılmak suretiyle eksik miktarda ceza tayini temyiz edenin sıfatına
göre bozma nedeni yapılmamıştır…”7.CD.
4/11/2015 gün, 2014/22176 Esas 2015/21136 Karar,
[1] Diğer kanunlara aykırılıklar
Madde 161 — Bu Kanuna göre suç teşkil eden hareket ve fiiller
başka kanunlara göre de cezayı gerektirdiği takdirde, failleri hakkında en ağır
cezayı gerektiren kanun maddesi uygulanır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun
sorumluluğu gerektiren hükümleri saklıdır.
[2] Yurtcan, s. 12.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder