HGK 02/04/2019 gün, 2017/12-328 Esas,
2019/387 Karar
Resmi kurumlarda bulunan imzalar ile
karşılaştırma yapılarak bilirkişi raporu düzenlenmelidir.
“…Direnme
yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece imza incelemesi
yönünden alınan 21.02.2011 tarihli bilirkişi raporu ile 19.06.2013 tarihli ek
bilirkişi raporu arasında çelişki bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca
göre çelişkinin giderilmesi bakımından
yeniden bilirkişi raporu alınmasının gerekip gerekmediği noktasında
toplanmaktadır.
Kambiyo
senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, 2004 sayılı İcra
ve İflas Kanunu (İİK)’nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü
fıkrasında icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanunun 68/a maddesi
dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiği düzenlenmiştir. İİK’nun 68/a
maddesinin dördüncü fıkrasında ise, "imza tatbikinde Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2, 3 ve 4.
fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır." hükmü yer
almaktadır. Anılan hükümde atıf yapılan mülga 1086 sayılı HUMK’nun 308. ve
devamı maddelerinde (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 211, 208, 217)
imza inkârı hâlinde mahkemelerce yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir.
Uygulamaya elverişli (tatbike medar) belgeler, HUMK m. 309/3'te “ancak iki
tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile senedatı resmiyeden olan ve bir
kimse tarafından hasbelmemuriye veya mahkeme huzurunda tahrir veya imza edilen
evrakı tatbika esas addedebilir.” şeklinde tahdidi olarak sayılmıştır. Buna
göre mahkemece tarafların bildirdiği yerlerden ve nüfus müdürlüğü, tapu sicil
müdürlüğü, evlendirme memurluğu gibi resmî kurumlardan borçlunun mukayeseye
esas olabilecek imza örnekleri getirtilmelidir. Vurgulamakta yarar vardır ki
anılan düzenlemelerde geçen karşılaştırmaya esas belgelerin tamamlanması
konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 tarihli ve 2006/12-259 E.,
2006/231 K. sayılı kararı ile 06.02.2008 tarihli ve 2008/12-77 E., 2008/90 K.
sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle
“imzanın borçluya ait olduğunu” kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu göz
ardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da
gidilmemelidir.
İmza
incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun
karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın
tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır.
Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki
tarihli belgeler, karşılaştırmaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir
belge temin edilemez ise borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı
örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi
için, inkâr edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar
yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların
celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
Yapılacak
bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir
laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer
cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet
ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas
belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu
gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde
belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait
olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve
Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde
karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli
ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de
desteklenmesi şarttır. Nitekim bu
ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.05.2001 tarihli ve 2001/12-436 E.,
2001/467 K. ile 07.10.2009 tarihli ve 2009/12-382 E., 2009/415 K. sayılı kararlarında
da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar
ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yerel mahkemece adli tıp-belge
inceleme uzmanından alınan 21.02.2011 tarihli bilirkişi raporunda takibe konu
çeklerde borçlu adına atılı bulunan keşideci imzaları ile daha önce ödenmiş
oldukları belirtilen karşılaştırmaya esas çeklerdeki keşideci imzaların
birbirleriyle karşılaştırılarak sonuçta daha önce ödenmiş 3 adet çekte atılı
bulunan keşideci imzaları ile takibe konu çeklerde atılı bulunan keşideci
imzalarının aynı elin ürünü olduğunun bildirildiği, borçlu vekilinin bilirkişi
raporunda karşılaştırmaya esas alınan ödenmiş çeklerdeki imzaların kendisine
ait olmadığını, bu çeklerle ilgili çek hesabı açtırmadığını beyan ederek
kendileri tarafından kabul edilen tatbike medar imzalar esas alınarak ek
bilirkişi raporu alınmasını talep ettiği, yerel mahkemece borçlu vekilinin
talebi yerinde görülerek alınan 19.06.2013 tarihli ek bilirkişi raporunda daha
önce ödenmiş olan çekler mukayese dışı bırakılarak istiktap tutanakları,
noterden verilen vekâletname, imza beyannamesi gibi belgeler mukayeseye esas
alınarak sonuçta takibe konu çeklerde atılı bulunan keşideci imzalarının mevcut
mukayese imzalarına kıyasla borçlu …'ın eli ürünü olmadığı bildirilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
31.03.2010 tarihli ve 2010/12-165 E., 2010/180 K. ile 03.11.2010 tarihli ve
2010/12-492 E. 2010/559 K. sayılı
ilamlarında belirtildiği üzere bilirkişi tarafından karşılaştırmaya esas imza
olarak kabul edilen ödenmiş çeklere ilişkin olarak borçlunun imza itirazında
bulunmamış olması, daha sonra yapılacak olan bir takipte imza inkârında
bulunmasını engellemez. Yani ödeme olgusu imza itirazını ortadan kaldırmaz.
Dolayısıyla borçlunun daha önce ödenmiş çeklerdeki imzasına itiraz etmemiş
olması, daha sonra yapılacak imza incelemelerinde ödenmiş çeklerin
karşılaştırmaya elverişli belge olarak kabulü sonucunu doğurmaz. Yapılacak iş,
resmî kurumlardan toplanan karşılaştırmaya elverişli belgelerle, takip konusu
çeklerdeki keşideci imzalarının kıyaslanmasından ibarettir.
Yerel mahkemece alınan 21.02.2011
tarihli bilirkişi raporunda daha önce ödenmiş çekler karşılaştırmaya esas
alınarak, ödenmiş çeklerdeki keşideci imzaları ile takip konusu çeklerdeki
keşideci imzalarının aynı elin ürünü olduğunun bildirildiği ancak takip konusu
çeklerdeki keşideci imzalarının resmî kurumlardan toplanan karşılaştırmaya
elverişli belgelerdeki imzalarla kıyaslanmadığı görülmektedir. Bilirkişi imza
karşılaştırmasını yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere inkâr edilen imza
ile bu imzayı inkâr eden tarafa ait olduğu muhakkak olan başka bir imzayı
karşılaştırmak suretiyle yapmalıdır. Adi bir senetteki imzanın, karşılaştırmaya
elverişli olabilmesi için o senetteki imzanın borçlu tarafından atıldığı
hususunda takibin taraflarının anlaşmış olması gereklidir. Oysa 21.02.2011
tarihli bilirkişi raporunda, borçlunun imzasını inkâr ettiği daha önce ödenmiş
çeklerde atılı bulunan imzalar ile takibe konu çeklerde keşideci sıfatıyla
atılı bulunan keşideci imzaları arasında karşılaştırma yapıldığından hüküm
kurmaya elverişli değildir. Anılan bilirkişi raporunun sonuç kısmında
karşılaştırmaya esas alınan daha önce ödenmiş çeklerde atılı bulunan imzalar
ile takibe konu çeklerde atılı bulunan imzaların aynı elin mahsulü olduğu
kanaatine varılması da inkâr edilen imzanın borçlunun eli ürünü olduğu anlamına
gelmez. Ortada hükme esas alınacak bir bilirkişi raporu bulunmadığına göre bu
raporun, 19.06.2013 tarihli ek bilirkişi raporuyla çelişkili olduğundan söz
edilemez. Hâl böyle olunca bilirkişi raporları arasında çelişkinin giderilmesi
için yeniden rapor alınmasına da gerek yoktur. 19.06.2013 tarihli ek bilirkişi
raporunda daha önce ödenmiş çekler mukayese dışı bırakılarak, takip konusu
çeklerdeki keşideci imzalarının resmî kurumlardan toplanan karşılaştırmaya
elverişli belgelerle kıyaslanmak suretiyle usulüne uygun bir inceleme
yapılarak, inkâr edilen imzaların borçlunun eli ürünü olmadığının tespit
edildiği göz önüne alındığında, usul ve
yasaya uygun 19.06.2013 tarihli ek raporun hükme esas alan yerel mahkemenin
direnme kararı uygun ve yerindedir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder