HGK 26/09/2019 gün, 2017/11-411 Esas, 2019/962 Karar
"...Davalı
bankanın Konya Şubesinin gerekli
inceleme ve araştırmalar yapmadan sahte belgelerle çek hesabı açarak çek
karnesi vermesi başlı başına davalı bankanın objektif özen yükümlülüğüne açıkça
aykırı davrandığının göstergesidir. Zira çek hesabı dava dışı … tarafından
sahte belgelerle kurulan “… Çelik Kapı” ticari işletmesi nedeniyle açılmış
olup, böyle bir işletmenin gerçekten var olup olmadığı, çek hesabı açılması
için gerekli şartları taşıyıp taşımadığı her türlü imkâna sahip olan davalı
banka tarafından araştırılmadan çek hesabı açılmış ve çek karnesi verilmiştir.
Bankalar çek hesabı açarken sadece kendilerini değil çek hamillerini de
koruyacak şekilde her türlü tedbiri almak zorundadırlar. Yukarıda bahsedilen
hususlar, sahteciliği önlemek için en basit tedbirlere dahi başvurmayan ve
basiretli bir tacir gibi davranmayan davalı bankanın objektif özen görevine
açıkça aykırı davrandığını kanıtlayan hususlar olarak görülmelidir.
Somut olayda
davalı banka, davacının bankayı dolandırmak amacıyla sahte belgelerle çek
hesabı açan … ile el ve iş birliği yaptıklarını ne iddia etmiş, ne de bu konuda
bir delil ibraz edebilmiştir. Bu nedenle objektif özen yükümlülüğüne açıkça
aykırı davranan davalı bankanın üçüncü kişi konumundaki davacının oluşan
zararından sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bununla birlikte
basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacının akidi aleyhine yaptığı
icra takibinde akidin adresinin boş olması ve akidine hiçbir şekilde
ulaşamaması nedeniyle davacının akidinden tahsilat yapamadığı göz önüne
alındığında yukarıda bahsedildiği üzere zararın meydana gelmesinde akidini iyi
seçmeyen ve ticari ilişkiye girdiği kişiler ile alacağı çeki yeterince
araştırmayan davacının da bu suretle müterafik (ortak) kusurunun bulunduğunun
kabulü gerekmektedir. Zira davacı şirketin gerekli araştırmaları yapmadan çeki
kabul etmesi kendi zararının doğmasına veya artmasına ortak sebep olarak
katkıda bulunmuştur. Bu durumda davacı şirketin müterafik (ortak) kusurunun
bulunduğu kabul edilip müterafik (ortak) kusur oranı belirlendikten sonra kendi
uğramış olduğu zararın tazmininde bu kusur oranında indirim yapılması
gerekmektedir. Bu itibarla yerel mahkemenin davacının müterafik (ortak)
kusurunun bulunmadığı ancak taleple bağlı kalınarak oluşan zararın yarısına
karar verilmesi gerektiği şeklindeki gerekçesi doğru bulunmamıştır..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder