BAM
1.
Usul bozmalarının çokluğu üzerine
Usul
bozmaları esasa ilişkin bozmaların önüne geçmiştir. Gerek CMK’dan gerekse
çalışma usulünden kaynaklanan usul bozmaları oldukça fazladır. Zaman zaman aynı
dosyanın üç kez usul eksikliği nedeniyle iade edildiği gözlenmiştir. Bunlardan
birincisi, istinaf dilekçesinin dosya içerisinde bulunmadığı, CMK m. 275/2
karşı tarafa tebliğ edilmediği,
a-)
Kanundan kaynaklanan usul bozmaları,
CMK m. 275/2 fıkrası gereğince, hüküm, istinaf yoluna başvuran Cumhuriyet savcısına
veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükme karşı istinaf
yoluna başvurulduğunun mahkemece öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi gün
içinde tebliğ edilir.
Kanundan kaynaklanan bu usul iadesi, BAM’dan kaynaklanan
ilk derece mahkemesi göndermelerinin pek çoğunda uygulandı. İlk zamanlarda
tebligat yapılıp yapılmamasının hak ihlali niteliğinde olup olmadığı
tartışıldı. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varıldı. Dosyaların
yeniden ilk derece mahkemesine gönderilmesi, Cumhuriyet savcısı ya da diğer
ilgililere tebliğinin sağlanması süreci bir yıla kadar istinaf incelemesini
geciktirdi.
Özellikle özel suçlara ilişkin istinaf değerlendirmesi
yapan dairelerin temel sorunu dosyaların çokluğudur. Tek daire olarak çalışılan
dönemde istinaf mahkemesinin kurulmasından yaklaşık bir yıl sonrasında ikibinli
sayılara ulaşan dosya sayısı nedeniyle yeniden gelen dosyaların inceleme
sırasının gelebilmesi için yaklaşık iki yıllık bir sürenin geçmesi
gerekmektedir.
b-)
Üyelerden kaynaklanan usul bozmaları,
i.
İmza eksikliği nedeniyle bozmalar: Sayısı bir yıl içerisinde 276 kezdir.
Dosyalar, üyelere ait odalara dahi gelmeden katiplere tevzi olmakta ve katipler
ilk derece mahkemesi kararlarında katip ya da hakim imza eksikliği nedeniyle
dosyaları iade etmektedir.
ii.
İİK m. 351’de belirtilen şikayet dilekçesiyle bağlılık ilkesine aykırı
bozmalar.
c-)
İçtihatlardan kaynaklanan usul bozmaları
Özellikle
arama kararlarının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle oldukça fazla sayıda bozma
yapıldı. Çalışmanın başlangıcında 2009 yılına ait CGK esas alınarak, dosyada
başkaca delil bulunması hali dahi gözönünde bulundurulmadı. Dosya, kısmi olarak
hukuka aykırı olsa dahi bütün olarak hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle
bozuldu. Bu bozmalardan bir kısmı şu nedenlere dayanmıştır:
*Arama
tanıklarının arama sırasında bulunmaması,
*Cumhuriyet
savcısının mesai saatleri içerisinde Sulh Ceza Hakimliğinden karar almaksızın
doğrudan arama kararı vermiş olması,
*Genel
arama kararıyla özel aramanın yapılamayacağı,
*Aramaya,
arama tanıklarının katılmış olmasına rağmen tutanağı bir kısmının imzalamamış
olması,
*Arama
tutanaklarında, arama tanıklarının kanunun aradığı kişilerden olup olmadığı
konusunun açıklıkla tutanaklarda belirtilmemiş olması,
*Cumhuriyet
savcısının, gecikmede sakınca bulunan hali açıklamamış olması.
Kanundaki
her bir kelime arama konusunda hukuka aykırılık nedeni kabul edilmiş, ilk
derece mahkemeleri çalışamaz hale getirilmiştir. Özellikle bölgede kolluğun
çalışma koşullarındaki güçlük dikkate alınmamış, her türlü şartta arama
kararlarının belirtilen kıstaslara uygun olması aranmıştır. Ancak bu katı tavır
kanunun amacına uygun olmadığı gibi CGK’nun sonradan gelişen kararlarına da
aykırıdır. Örneğin, şüphe üzerine arama yapılabileceğine ilişkin 2017/21 Esas
sayılı arama kararı dikkate alınmadığı gibi AİHM’nin Gafgen kararında kısmi
hukuka aykırılığın dosyanın bütününde hukuka aykırılık nedeni olmayacağı ya da
ihlal edilen haklar arasında denge kurulması aranmamıştır.
ç-)
Çalışma sorunları
i.
Müzakere sisteminin gelişmemesi
ii.
Yapılabilen müzakerelerden sonuç çıkmaması
iii.
Uzmanlaşma talebinin kabul edilmemesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder