.....................................................................................
....................................................AAA
Çaresizliğimsin...
.....................................................................................
....................................................AAA
Çaresizliğimsin...
Kör gözlere parmak sokmuştur.
Göz göre göre Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin, Uluslararası Adalet Divanı'nın konusuna giren suçlardan yargılanması gereken başta İsrailli sorumlular olmak üzere ABD'li ve İngiliz faillerin de yargı önüne çıkartılması gerektiğini zihinlere kazımıştır.
Gazze için kendini yakan asker,
Hem mahkeme olmuştur, hem savcı...
Hem uluslararası kamuoyu...
8 milyarlık dünyanın vicdanı olmuştur soysuzların karşısında...
Soykırım faillerinin içini titretmiştir...
Uluslararası Ceza Mahkemesine ve Uluslararası Adalet Divanı'na sorumluluklarını hatırlatmıştır...
Faillerin kulaklarına bir kez daha fısıldamıştır:
Yargılanacaksınız...
Çok geç olmadan...
İmkansızdır.
Aynen icra ceza suçlarını bilmeden Türk Ceza Kanunu hazırlamak gibi.
İkisini de yaptılar bu ülkede...
Y A R G I T A Y
6 . H U K U K D A İ R E S İ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Esas No : 2022/4332
Karar No : 2023/3914
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 28.04.2022
SAYISI : 2021/2446 E., 2022/1321 K.
DAVACI :
DAVALI : 1
DAVA TARİHİ : 23.10.2017
HÜKÜM/KARAR : Ret
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 7. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 05.07.2021
SAYISI : 2017/754 E., 2021/650 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilinca duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 27.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde davacı vekili Avukat... geldi. Tebligata rağmen karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 15.01.2014 yılında burun estetiği ameliyatı olmak gayesiyle davalı ...Hastanesine başvurarak davalı doktor ... ile görüşme sağladığını, davalının müvekkilini muayene ederek burnunda Deviasyon ve nefes alma sıkıntısının bulunduğunu ve ameliyat sırasında bu sıkıntıların da müdahale yoluyla giderilmesi gerektiğini, bu yüzden ameliyatın kapsamlı olacağını, ayrıca kaburgasından parça alınması gerektiğini söylediğini, buna göre davalı hastanede 31.01.2014 tarihinde müvekkilin kaburgasından parça alınarak ameliyatın yapıldığını, müvekkilinin ameliyattan sonra bir gün müşahade altında tutulduktan sonra taburcu edildiğini, ancak operasyonu gerçekleştirmiş olan davalı doktorun estetik uzmanı olmasına rağmen müvekkilinin kaburgasında gözle görülecek derecede 3,5 cm kalıcı dikiş izi bırakıldığını, kaburga ağrılarının 2 ay devam ettiğini, ameliyattan bir yıl sonrasında kontrol edilmesi gerektiğini, sonrasında davalı doktorun hastaneden ayrılması nedeniyle yeni adresine gittiğinde burnun ucunun yamulmuş olduğu söylenerek yeniden ameliyat önerildiğini, daha sonra gittiği doktorların da ameliyatın riskli olduğunu söylediklerini, yüksek bedel talep edildiğini, davalıların yanlış tanı koyması, teşhis, tedavi ve müdahalede özensiz ve kusurlu davranışlarından dolayı müvekkilinin bedensel ve psikolojik zarara uğraması sebebiyle lehine 50.000,00 TL manevi tazminat bedelinin ve maddi zarar nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işletilecek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde “...Hastanesi” olarak taraf gösterilmiş; davada müvekkile bir gerçek veya tüzel kişi olarak yer verilmediğini, davacının öncelikle davalı sıfatını doğru hasıma yöneltmesinin dava şartı olduğunu, husumet itirazlarını ve zaman aşımı itirazlarını tekrar ettiklerini, davacıya uygulanan tedavide tıbbi prensiplere aykırılık bulunmadığını, müvekkili kurum konusunda uzman doktorları, sağlık çalışanları ve ileri teknolojisi ile hizmet verdiğini, davacının maddi-manevi tazminat talebinin belirsiz alacak davası olarak ileri sürülmesi hukuki dayanaktan yoksundur. Davacının manevi tazminat talebi sebepsiz zenginleşmeye yöneliktir. Davanın öncelikle zamanaşımı ve pasif husumet yokluğu bakımından esasa dahi girilmeden reddine, aksi kanaat hasıl olması durumunda izah ettiğimiz sebeplerden ötürü haksız ve hukuksuz, kötü niyetli olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ATK'dan ve Marmara Üniversitesinden alınan raporlarda özetle; davacının burnunda gelişen deformasyonların komplikasyon kapsamında kaldığı, yapılan ameliyat tekniğinin tıbben uygun olduğunun, davacının nefes alamama şikayetinin kısmen de olsa düzeldiği, ancak davacının revizyon ameliyatları ile burnunun düzeltilebileceğinin belirtildiği ve sonuç olarak davalı hekim ve davalı organizasyona standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği, ihmal gibi zararlar ile somut olaya sebep olunmadığı, bu haliyle davalılara atfedilebilecek bir kusura rastlanılmadığı belirtilerek davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; delillerinin eksik toplandığını, hatalı değerlendirildiğini, bilirkişi raporuna itirazlarının karşılanmadığını, bilirkişilerin hatalı ve hukuka aykırı bir şekilde mahkemenin yerine geçerek davalıların kusursuz olduğunu, zararın meydana gelmediğini ve davalının borcunu yerine getirdiğine yönelik görüşünü bildirdiklerini, raporda hem kıkırdağın eğriliğinin olabileceği ve bunun genel olarak bilindiğini hem de bunun tahmin edilemeyeceği belirtilerek çelişkili ifadeler kullanıldığını, bilgilendirme ve onam formunda söz konusu hususların belirtilmiş olmasının davalının kusursuz olduğunu göstermeyeceğini, başka bir ifadeyle bilgilendirme ve onam formunda bu hususların belirtilmesinin davalı doktorun kusurlu hareket etmesini hukuka uygun hale getirmeyeceğini, aydınlatma hususunun gerçek anlamda bir aydınlatma olması gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile eserin, yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuç olduğu, yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi, davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsadığı, bu arada belli bir sonucun ortaya çıkmasının amaçlandığı, yüklenici edimini yerine getirirken, iş sahibinin hukukça korunan kişilik değerleri, sağlık ve vücut bütünlüğü ile yaşama hakkını ihlal edecek her türlü davranıştan kaçınmak zorunda olduğu, meydana getirilen eserin, iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde, sözleşmedeki yarar dengesinin iş sahibi aleyhine bozulmuş olacağı, bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşıması gerektiği, aksi halde, eserin ayıplı olduğunun kabul edileceği ayıplı eseri meydana getiren yüklenicinin ise, ortaya çıkan ayıp ve eksikliklerden ayıba karşı tekeffül borcu nedeniyle sorumlu olduğu, tüm bunlara göre yapılana değerlendirmede, ATK raporu ve üniversiteden seçilen bilirkişi raporlarında davalı tarafından yapılan tıbbi müdahalede davalının kusur ve ihmalinin bulunmadığı, meydana gelen sonucun bilirkişi raporlarında belirlendiği üzere olası olduğu ve bu hususta hastanın aydınlatılmış olduğu nazara alındığında mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dinlenilmesi talep edilen tanıkların dinlenmediği, delilleri toplanmadan karar verildiği, taahhüt edilen eserin ortaya çıkarılamadığı ve davacının sağlık durumu ile burnunun eski halinden daha kötü duruma gelmiş ve kalıcı hasarlar oluştuğunu, davalıların, operasyonu tıbbi kaidelere uygun yapmadığı, operasyon sonrasında da gerekli özen ve dikkatin gösterilmediği, raporlara karşı yaptıkları itirazların giderilmediği, yetersiz ve teknik inceleme yapmadan hazırlanan raporun dikkate alınmasının hatalı olduğu, son raporun içeriğinde neden yapıldığı belli olmayan açıklamalar bulunduğu, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak düzenlenmediği, raporda çelişki olduğu, hem kıkırdağın eğriliğinin olabileceği ve bunun genel olarak bilindiğini hem de bunun tahmin edilemeyeceğinin belirtilerek çelişki yaratıldığı, bilgilendirme ve onam formunda söz konusu hususların belirtilmiş olmasının davalının kusursuz hareket ettiğine karine oluşturmayacağı, imzalatılan aydınlatılmış onam formununda tedavi yönteminin başarı şansı ve süresi, bu yöntemin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, tıbbi sonuçları ve olası komplikasyonları konularında bir açıklamada bulunmadığı, kaldı ki ameliyat sonucunda burnunda kalıcı eğrilik oluşabileceğinin söylenmediği, davalı tarafın, davacıyı bu konuda bilgilendirdiği ve gerekçeli açıklamaları yaparak uyardığı hususu ve davacının yeterli derecede aydınlatılıp aydınlatılmadığı, operasyonun komplikasyonlarının bilinmesi halinde dahi bu operasyona davacının rıza gösterip göstermeyeceği konularının dosya içeriğinden anlaşılamadığı, bu nedenle geçerli bir onam belgesinin bulunmadığı, ameliyatın kusurlu yapıldığı, kalıcı hasar meydana gelmesi nedeni ile maddi ve manevi zararların ortaya çıktığı belirtilerek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, eser sözleşmesi niteliğinde estetik tıbbı müdahaleden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369. maddesinin birinci fıkrası ile 370. maddeleri,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 vd. maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup özellikle; eser sözleşmesinde ve somut olayda güzelleşme amaçlı estetik ameliyatta yüklenici olduğu kabul edilen doktorun yükümlülüğünün taahhütlerine, tıbbın gereklerine ve iyi niyet kurallarına uygun şekilde ameliyatı yapmak, davacı iş sahibinin sorumluluğunun ise bedeli ödemek olduğu, somut olayda; onam formunun 4. maddesinde "Görüntü: Başvuru anındaki burun probleminin ameliyattan sonra da devam etmesi ya da yeniden ortaya çıkması görülebilir. İyileşme sürecinde kemikler veya kıkırdaklar dönebilir, yanlış kaynayabilir. Bunun dışında burnun dış görünüşü tatmin edici olmayabilir" ve 12. maddesinde "Diğer alanlarda izler: Burun ameliyatında (özellikle çökmüş burunlarda) kulaktan ve kaburgalardan kıkırdak/veya kemik almak gerekebilir. Bu durumda yerine göre kulakta veya kaburgalar üzerinde alınan parçanın (greftin) büyüklüğüne göre kalıcı izler olacaktır." uyarılarının olduğu, formun son kısmında ise "Detayların anlatılan rhin0plasty ameliyatını uygulamasını kendi rızamla ve hiçbir etki altında kalmadan kabul ediyorum" açıklaması bulunduğu, formun davacı tarafından itirazsız imzalandığı, bu durumda davalının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 472/son maddesi uyarınca genel ihbar mükellefiyetini (uyarı-onam) yerine getirip getirdiği ve mahkemece alınan raporlar uyarınca ameliyat sonrası ortaya çıkan eğriliğin ve kaburgalardaki izin özenli bir cerrahiye rağmen ortaya çıkabileceği, patoloji ile uyumlu cerrahinin uygulandığı, estetik amaçlı ameliyatın taraflar arasındaki sözleşme, yüklenicinin taahhüdü ve tıbbın gereklerine uygun olarak yapıldığının belirtildiği anlaşılmakla davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalılar Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunmadıklarından lehlerine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
KURİL
ADALARI SORUNU
Günümüzde Rusya
17.098.246 km2’lik yüzölçümü ile dünyanın en geniş ülkesidir ve toprakları
dünyanın sekizde birine, karasal bölgelerin ise %10’una karşılık gelmektedir. Yayılmacılık
siyasetinin halen devam ettiği Rusya’nın 1338 adası bulunmaktadır. 16 ülke
Rusya ile sınırdır. Bu ülkeler Belarus, Letonya, Litvanya, Moğolistan,
Finlandiya, Çin, Estonya, Kazakistan, Kuzey Kore, Polonya, Ukrayna, Azerbaycan,
Gürcistan, Norveç, Japonya, ABD’dir.
Kuril Adaları, Asya’nın
en kuzeydoğusunda Rusya’nın Kamçatka Yarımadası ile Japonya’nın Hokkaido Adası
arasında 1.200 km’lik hat boyunca uzanan 56 adadan oluşan adalar topluluğudur.
Toplam yüzölçümü 15.500 km2 olan adalarda yaklaşık 20.000 kişi yaşamaktadır.
Komşularının hemen
hemen tamamında yayılmacı eğilimlerini gördüğümüz Rusya, benzer sorunları
Japonya ile yaşamakta ve sorunların çözümlenmesi için II. Dünya Savaşı ile
Japonya’nın atom bombası ile yaşadığı korkunç yıkımdan yararlanarak işgal
ettiği Japon topraklarını terk etmemektedir. Okhotsk Denizi ile Kuzey Pasifik
Okyanusu’nu ayıran boğaz konumunda olması nedeniyle stratejik öneme sahiptir.
Adalar, münhasır ekonomik bölgeye sahip olduğu gibi Renyum, Sülfür, Petrol,
Altın, Demir, Titanyum, Argentum bakımından oldukça zengindir.
1855 yılında imzalanan
Şimoda Anlaşması ile İturup Adası’nın kuzeyindeki adalar ile Sahalin adası
Rusya’ya güneyindeki adalar ise Japonya’ya bırakılmıştır. 1904-1905 Rus-Japon
savaşı sonrasında, Kuril adaları ve Sahalin adasının güney yarısı ile bitişik
adalar Japonya’ya bırakılmıştır.
1945 yılında SSCB, ABD,
İngiltere arasında düzenlenen Yalta konferansında SSCB; Kuril Adaları ile
Sahalin adasının kendisine bırakılmasını talep etmiş bu talep kabul edilmeyince
anlaşmalara katılmamıştır.
1956 yılında
Rusya-Japonya arasında imzalanan ortak bildiri ile Rusya; Şikotan ve Hobomai
adalarının Japonya’ya bırakılmasını kabul etmiş ise de devir gerçekleşmemiştir.
Bildirinin yeniden
görüşülmesi için 2018-2019 yılında Putin ile Şinzo bir araya gelmiş ve 1956
bildirgesi esas alınarak barış anlaşmasının imzalanması için müzakereler
yapılması kararlaştırılmış ise de 2022 yılı Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya
yönelik başlattığı savaşla ilişkiler yeniden gerginleşmiştir.
Ruslar, söz konusu
adaların kendileri için stratejik bir önemi bulunduğunu belirtmektedir.
1856 yılında Kırım
Savaşı’nı kaybeden Rusya, yayılmacılık politikasını Orta Asya ve Sibirya’ya
yönlendirmiştir.
1639 yılında
misyonerlik çalışmalarının da etkisiyle batıyla iletişimi bulunmayan Japonya;
ABD’nin zorlamasıyla sisteme dahil edilmeye çalışılmıştır. Bu anlamda Japonya
batı ile yeniden ticari ilişkilerini geliştirmeye başladığında Rusya ile de
ilişkiler geliştirmiştir.
Rusya, doğuda gemileri
için liman ihtiyacı bulunduğu gerekçesiyle Japonya ile anlaşmaya çalışmış ancak
Japonya söz konusu talepleri karşılamamıştır.
Ruslar, yayılmacı amaçlarına
uygun olarak gezgin görünümüyle bir kısım maceracıları görevlendirmiştir.
Bunlardan İ.P. Kozirevski ve Antsiferov, 1713 yılında Kuril Adaları’na gelerek,
bu adaların hiçbir devletin egemenliğinde olmadığını ülkelerine bildirmiştir.
Rusya’nın Kuril Adaları
ile Sakhalin’e olan işgal eğilimleri, 1806-1807 yıllarında Japonların bir dizi
güvenlik önlemi almalarına neden olmuştur.
Meiji dönemi
(1868-1912) ile birlikte Japonya’da modernleşme adımları atılmaya başlanmış ve Japonya
dış politikada daha aktif bir rol oynamaya başlamıştır.
1874 yılında Enomoto
Takeaki, Rusya ile müzakerelere katılmak için Saint Petersburg’a gönderilmiş ve
Sahalin ile Kuril adalarının takas edilmesi kararının uygulanabilmesi için
Petersburg Anlaşması imzalanmıştır. Petersburg Anlaşması ile Sahalin Adası
Rusya’ya, Kuril Adaları ise Japonya’ya bırakılmıştır.
Japonya, Sahalin Adası’nda
yapılan binaların bedellerini dahi Rusya’ya iade etmiş, halka ise adada kalma
ya da adayı terk etme seçeneklerini sunmuştur.
1904-1905
Rus Japon Savaşı
İki ülkenin yayılmacı
yaklaşımları savaşın nedenini oluşturmuştur. Savaş 1 yıl 6 ay sürmüş ve Japonya
savaştan galip ayrılmıştır. ABD’nin arabuluculuğunda imzalanan Portsmout
Anlaşması ile Japonya, Liaodong Yarımadası’nın Lüshun’a giden Güney Mançurya
Demiryolunu ve Sahalin Adası 50. paralel üzerinden ikiye bölünerek yarısını ele
geçirmiş, Rusya ise Mançurya’nın kuzeyinde etki alanı oluşturmuştur.
I.Dünya
Savaşı
I. Dünya Savaşı
döneminde her iki ülke de itilaf devletleri arasında yer almış ise de Japonya
büyük ölçekli bir savaşa katılmamıştır. Japonya; Uzak Doğu’da yer alan Alman
bölgelerini ele geçirmiş ve 2 Eylül 1914’te Çin’in Shandong eyaletine girmiş, 7
Kasım 1914’te Tsingtao kuşatması sonrasında Almanlar teslim olmuştur.
Rusya’da, I. Dünya
Savaşı sırasında yaşadığı mağlubiyetler nedeniyle oluşan kargaşa ortamında 1917
yılında Çarlık rejimi yıkılarak Bolşevik rejimi kurulmuştur.
1917 yılında Bolşevik
yönetiminin, Çarlık rejiminin imzaladığı gizli anlaşmaları açıklaması Japonya
hükümeti ile Bolşevik yönetiminin arasının gerginleşmesine neden olmuştur.
3 Mart 1918 tarihinde
SSCB, ittifak devletleriyle imzalanan antlaşma ile I.Dünya Savaşı’ndan çekilmiş
ve Bolşevik rejimi, Japon hükümeti tarafından tehdit olarak algılanmıştır.
Rusya’nın I. Dünya
Savaşı’ndan çekilmesinden sonra Japonya, Sahalin’den Baykal’a kadar olan
bölgeye askeri yığınak yapmaya başlamıştır. Bu bölgelerden 1922 yılından
çekilmiş ise de Sahalin’de 1925 yılına kadar kalmıştır.
20 Ocak 1925 tarihinde
Japonya, SSCB’yi tanımıştır. SSCB 1917 Ekim ayına kadar imzalanan anlaşmaların
gözden geçirilmesini istemiş; 1925 yılında Kuzey Sahalin’de Japonya’ya kömür ve
petrol ayrıcalıkları verilmiş, 1928 yılında ise balıkçılık konusunda anlaşma
yapılmıştır.
1932-39 yıllarında sürekli
sınır anlaşmazlıkları ve Khasan Gölü Muharebesi dışında küçük çaplı sınır
çatışmaları yaşanmıştır.
1941 yılında SSCB ile
Japonya arasında taraf olmama anlaşması imzalanmış, 13 Nisan 1945’te SSCB
anlaşmanın yenilenmeyeceğini bildirmiştir.
II. Dünya Savaşı sonuna
doğru SSCB Yalta Konferansı’nda alınan kararla Japonya’ya savaş ilan etmiş,
Japonya’ya atılan atom bombasından yararlanarak Mançurya bölgesini ve 5 Eylül
1945 tarihinde Kuril Adalarını işgal etmiş; Kuril Adalarında yaşayan Japon
halkını, Japonya’ya göndermiştir.
II. Dünya Savaşı
sonrasında müttefikler ile Japonya arasında 8 Eylül 1951’de San Francisco Barış
Anlaşması imzalanmış, SSCB; Japonya’nın dört ada üzerindeki haklarından
vazgeçmesini talep etmiş, SSCB talebinin kabul edilmemesi üzerine SSCB
anlaşmayı imzalamamış; ancak Japonya ile 19 Ekim 1956 tarihinde savaş durumunu
sona erdiren bildirge imzalanmıştır. Bildirgede Japonya’ya Şikotan ve Homobai
takımadalarının teslimi kabul edilmiştir. Ancak bu adalar işgal edilen Kuril
Adalarının sadece %7’sini oluşturmaktadır.
Tokyo
Bildirgesi
ABD Devlet Başkanı Bill
Clinton’ın girişimleri ile Yeltsin döneminde Japonya ile ilişkiler
geliştirilmiştir.
13 Ekim 1993’te Japonya
ile Rusya arasında imzalanan Tokyo Bildirgesi ile ekonomik, bilimsel ve teknik
işbirliği konularında çalışmalar yapılması konusunda anlaşılmıştır.
Moskova
Bildirgesi
13 Kasım 1998’de
imzalanan Moskova Bildirgesi ile taraflar karşılıklı yarar, güven, uzun vadeli
beklentiler ve ekonomik işbirliği konularında ortak çalışma kararı almışlardır.
Dünyada barış ve
istikrarın sağlanması konularına da değinilmiştir.
Vladimir
Putin ve Medvedev Dönemi Rus Japon İlişkileri
8 Mayıs 2000’de
başlayan Putin dönemi ile Rusya ekonomik olarak güçlenmiş ve saldırgan
politikalarını artırmıştır.
Putin, 1956 müşterek
bildirgenin esas alınacağı görüşmelerle sınır sorunlarının çözümlenmesi teklifi
Japonya’da olumlu karşılanmıştır.
2009 yılında Medvedev’in
Japonya ziyareti olumlu bir hava oluşturmuş ise de “Kuzey Toprakları Meselesi’nin
Çözümü ile İlgili Özel Tedbirler Yasası”nın kabulü ve Ulaştırma Bakanı’nın
Kunaşir adası ziyareti ilişkilerde gerginleşmeye yol açmıştır.
11 Mart 2011’de yaşanan
Japonya depremi sonrasında Rus yardımları ilişkilerde yumuşamalara neden
olmuştur.
7 Mayıs 2012 tarihinde
başlayan ikinci Vladimir Putin dönemi ile yeni ve olumlu bir işbirliği dönemi
başlamıştır.
2013-2019 yılları
arasında iki ülkeleri arasında ekonomik, insani etkileşim gelişmiştir. 2019
yılı Eylül ayında Putin ve Şinzo Abe, Vladivostok’ta Doğu Ekonomik Forum’unda
bir araya gelmişler ve Japonya’da sorunların çözümlenebileceği konusunda
iyimserlik havası oluşmuştur. Ancak 2021 yılında Rusya’nın Kuril Adalarında
tatbikatlar yapması sorunu içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Buna karşılık
Japonya da bölgede geniş çaplı bir tatbikat gerçekleştirmiştir.
8 Temmuz 2022 tarihinde
Nara kentinde uğradığı saldırı sonucu Şinzo Abe öldürülmüş; suikast Duma’da
Sergey Karginov tarafından Rus-Japon ilişkilerine yönelik terör saldırısı
olarak nitelendirilmiştir.
Şinzo Abe sonrası
başbakan olan Fumio Kişida’nın Rusya siyasetini Rusya’nın Ukrayna saldırısı
belirlemiştir. Rus hükümetinin Luhanks ve Donetsk bölgelerini resmen tanıma
kararı, Japonya tarafından sert bir şekilde kınanmıştır.
Rusya’nın Ukrayna’ya
saldırısı, Kişida hükümeti tarafından ulusal güvenlik açısından kesinlikle
kabul edilemez kabul edilmiş ve uluslararası yaptırımlara katılınmıştır. Rusya,
bu yaptırımlar karşısında Japonya’ya karşı barış anlaşması müzakerelerini askıya
aldığını duyurmuş; ayrıca Hokkaido açıklarında bulunan adalara Japonların
vizesiz giriş hakkını askıya almıştır. Söz konusu gerginliği Rusya, Kuril
Adalarından tatbikatlar düzenleyerek daha da artırmıştır.
Ondan fazlası öpöz Türk.
Neyin etnik kökeni...
ruslar Türk topraklarını işgal etmiş oluşumlar...
Topraklarının yarıdan fazlası Türklere ait...
Tarihi Türk soyunun soykırımlarıyla dolu bir oluşum...
Ne rusu...
Tarih kitaplarını okumayanlar,
Yok olmaya mahkumdurlar...
Gerek BAM ceza daireleri, gerekse BAM hukuk daireleri sürekli olarak hukuka aykırı gerekçelerle dosyaları ilk derece mahkemesine göndermekteler.
Dosyada değerlendirilecek başka bir husus bulunmadığında HMK m. 353/1-a-6 yapamazsın...
Kendin kararı düzeltebilirsin...
Harç alınmamış düzeltebilirsin.
Taraf gösterilmemiş sen gösterebilirsin...
Dosya üzerinden karar vermeye kanunen zorunlusun.
Ancak ilk derece mahkemesine göndermek daha kolay geliyor...
Umarım teftişte dikkat edecek birileri çıkar...
Dedektörü, kamerası ve çoklu patlayıcısı olan uzaktan kontrol edilebilen, hareketli mayınlar yapılamaz mı?
sın