Sayfalar
- HAKİMLİK SINAVI
- YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ SINAVI
- ÖZEL KANUNLARDA SUÇLAR
- KİTAP ÇALIŞMALARI
- GÜNCEL SORUNLAR
- AKADEMİK SORUNLAR
- YAYINEVLERİ SORUNLARI
- İCRA HUKUKU
- Kimdir?
- Fotoğraf albümü
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu TCK m. 155
- Hakaret Suçunun Kamu Görevlisine Karşı İşlenmesi
- GÜNLÜK
- İCRA NOTLARI
- TIBBİ ETİK
- ANA SAYFA
- 6284 SAYILI YASA GEREĞİNCE SÜREKLİ TEDBİR İSTEYENL...
- ALMANYA BULAŞICI HASTALIKLAR İZLEM AĞI
- İCRA HUKUKU
- POSTA PULLARINDA İBN-İ SİNA
- HUKUK GENEL KURULUNA GÖRE MENFİ TESPİT DAVASI (İİK...
24 Ekim 2021 Pazar
yapay zeka ve niteliksiz üniversite
23 Ekim 2021 Cumartesi
5 Eylül 2021 Pazar
KARANTİNAYA UYMAYANLAR TUTUKLANABİLİR DİYEN HUKUKÇU (!) AKADEMİSYEN (!)
Aşı yaptırmak istemeyenler hakkında ne düşünüyor acaba?
Türk-alman üniversitesi hukuk fakültesi ceza hukuku anlatıcısı...
14 Ağustos 2021 Cumartesi
İNTERNETTE VERİ MİKTARI
2025 yılı için veri artış tahmini 175 zetabayttır.
1 zettabayt
1024 eksabayt
1.048.576 petabayt
1.073.741.824 terabayt
1.099.511.627.776 gigabayt
1trilyon, 99 milyar, 511 milyon, 627 bin 776
1.125.899.906.842.620 megabayt (1015=katrilyon;
1018 =kentilyon) 1 katrilyon 125 trilyon 899 milyar 906 milyon 842bin
620
1.152.921.504.606.850.000 kilobayt
(1018=kentilyon, 1021=seksilyon) 1 kentilyon, 152 katrilyon,
921 trilyon, 504 milyar, 606 milyon, 850 bin,
1.180.591.620.717.410.000.000 bayt (1021=seksilyon)1
seksilyon, 180 kentilyon, 591 katrilyon, 620 trilyon, 717 milyar, 410 milyon,
1.208.925.819.614.630.000.000.000 bit'e eşittir (1024=septilyon;
1027=oktilyon): 1 oktilyon, 208 septilyon, 925 seksilyon, 819
kentilyon, 614 katrilyon, 630 trilyon).
YAPAY ZEKA
Yaklaşık bir aydır yapay zeka konusuyla yatıp kalkıyorum. Özellikle tıp ve hukuk gibi gelişmekte olan ülkeler açısından oldukça iki sorunlu alanda yapay zekanın süper olumlu etkisinin olacağını değerlendirmek gerekir.
Çin'de geliştirilen yapay zeka tıp alanında yapılan uzmanlık sınavında bütün soruları doğru cevapladı ve aktif olarak tıp alanında kullanılmaya başlandı. Bu sayede günlük hayatta sıklıkla karşılaşılan malpraktisten, bir türlü dava konusu edilemeyen edilse bile cezalandırılamayan sahtekarlık, dolandırıcılık, kötü muamele, ön yargı, ayrımcılık gibi kriminal suçlara kadar bir çok insan kaynaklı sorunların önüne geçilebileceği gibi personel giderleri, mesai sorunları, terfi, tayin, meslektaşlararası sorunlar gibi subjektif karakterli ancak toplumsal olarak ağır yara oluşturan sorunların da önüne geçildi.
Uygulamanın daha da geliştirilmesi ve kısa süre içerisinde hastanelerde görülmeye başlanması da çok uzun zaman alacak gibi görünmüyor.
Öte yandan benzer gelişmelerin hukuk alanında da yaşanması imkansız görünmüyor. Bu sayede özellikle insan kaynaklı bir çok hatanın önüne geçilebileceği gibi hukuk alanında yaşanan nitelik kayıplarının da telafi edilmesi mümkün görünüyor.
7 Ağustos 2021 Cumartesi
SU REZERVİNE İLİŞKİN 2011 YILINDA YAPILAN İLGİNÇ BİR TESPİT
Son dönemde yaşanan kuraklıkla beraber suyun yaşamsal önemini her gün biraz daha iyi anlıyoruz. Yapılan tahminlere göre önümüzdeki 20 yıl içinde, ülkemizdeki nüfus, 87 milyona ulaşacak, yıllık kişi başına düşen su rezervi ise 1042 m3olacaktır. Bu rakam, su fakiri olarak tanımlanan ülkelerdeki yıllık kişi başına düşen su miktarına yakın bir değerdir.
Bu makale Memleket Mevzuat dergisinin Eylül-Ekim 2008 (Sayı:39-40) sayısında yayınlanmıştır: http://www.yayed.org.tr
Yılmaz Kilim
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
6 Temmuz 2021 Salı
İDARİ YARGI YOLLARI
İDARİ YARGIDA KANUN
YOLLARI:
Genel Olarak
Kanun
yolu, davanın taraflarına tanınan hukuki bir yol olup, yanlış olduğu ileri
sürülen yargı kararlarının, ikinci veya üçüncü bir yargı merci tarafından
yeniden incelenmesi, değerlendirilmesini sağlayan bir başvuru yoludur.
Genel
olarak olağan ve olağanüstü kanun yolları olarak ikiyi ayrılır. Yargı
mercilerince verilen kararlara karşı, kanuni süresi içinde başvurulmaması ya da
başvurulup da isteğin reddedilmesi halinde bu kararlar kesinleşir. Yargı
yerlerinden verilen nihai kararların kesinleşmesine engel olan kanun yolları
olağan kanun yollarıdır.
Olağan
kanun yolları, istinaf ve temyizdir.
Olağan Kanun Yolları
i.
İstinaf (İYUK, m. 45)
ii.
Temyiz (İYUK, m. 46)
Olağanüstü Kanun
Yolları
i.
Kanun Yararına Temyiz (İYUK, m. 51)
ii.
Yargılamanın Yenilenmesi (İYUK, m. 53)
Olağan Kanun Yolları:
İstinaf:
İYUK
m. 45’e göre, idare ve vergi mahkemelerinin
kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi,
mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın
tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak,
konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve
idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi
mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna
başvurulamaz.
İdari yargılamada istinaf, temyizin
şekil ve usulüne tabidir. Dilekçe başlığı ya da içeriği dikkate alınmaksızın
bölge idare mahkemesine dosya gönderilir.
Dilekçeyi alan BİM’nin dört farklı
şekilde karar vermesi mümkündür:
i. İlk derece mahkemesi kararını
onaylama, başvuruyu red;
ii. İstinaf edilen husus maddi hataya
ilişkin ise düzelterek, başvuruyu red;
iii.İlk
derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olması halinde, istinaf başvurusunun
kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve esas hakkında hüküm
kurulması.
iv.İstinafın
haklı bulunduğu, ilk derece mahkemesinin görevsiz yetkisiz olduğu ya da
reddedilmiş ya da yasaklanmış hakim tarafından karar verilmesi halinde dosyanın
ilgili mahkemeye gönderilmesi. Bu kararlar kesin niteliktedir.
Bölge
idare mahkemelerinin 46 ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararları
kesindir. Bu kararlar, dosyayla birlikte
kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilir ve bu mahkemelerce yedi gün
içinde tebliğe çıkarılır.
İstinaf
başvurusuna konu edilen kararı veren ya da karara katılan hâkim, aynı davanın
istinaf yoluyla bölge idare mahkemesince incelenmesinde bulunamaz. İvedi
yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamaz.
Temyiz.
Danıştay
dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda
sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm
bulunsa dahi Danıştay’da, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz
edilebilir:
i.
Düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davaları.
ii.
Konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari
işlemler hakkında açılan davalar.
iii.
Belli bir meslekten, kamu görevinden veya öğrencilik statüsünden çıkarılma
sonucunu doğuran işlemlere karşı açılan iptal davaları.
iv.
Belli bir ticari faaliyetin icrasını süresiz veya otuz gün yahut daha uzun
süreyle engelleyen işlemlere karşı açılan iptal davaları.
v.
Müşterek kararnameyle yapılan atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri ile
daire başkanı ve daha üst düzey kamu görevlilerinin atama, naklen atama ve
görevden alma işlemleri hakkında açılan iptal davaları.
vi.
İmar planları, parselasyon işlemlerinden kaynaklanan davalar.
vii. Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez
Komisyonu ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca itiraz üzerine verilen
kararlar ile 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun
uygulanmasından doğan davalar.
viii.
Maden, taşocakları, orman, jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sular ile
ilgili mevzuatın uygulanmasına ilişkin işlemlere karşı açılan davalar.
ix.
Ülke çapında uygulanan öğrenim ya da bir meslek veya sanatın icrası veyahut
kamu hizmetine giriş amacıyla yapılan sınavlar hakkında açılan davalar.
x.
Liman, kruvaziyer limanı, yat limanı, marina, iskele, rıhtım, akaryakıt ve
sıvılaştırılmış petrol gazı boru hattı gibi kıyı tesislerine işletme izni
verilmesine ilişkin mevzuatın uygulanmasından doğan davalar.
xi.
8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret
Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun uygulanmasından ve 16/7/1997
tarihli ve 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim
Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan davalar.
xii.
6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun uygulanmasından
doğan davalar.
xiii.
3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun
uygulanmasından doğan davalar.
xiv.
Düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından görevli oldukları piyasa veya
sektörle ilgili olarak alınan kararlara karşı açılan davalar.
Temyiz
dilekçelerinin Danıştay Başkanlığına hitaben yazılması ve kanunun 3’üncü
maddesinde belirtilen hususları içermesi gerekir. Eksiklik bulunan dilekçelerin
tamamlatılması hususu ilgili yargı merciince tebliğ olunur. Onbeş gün içinde
eksikliklerin tamamlanmaması halinde temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına
karar verilir.
Temyiz
dilekçeleri, kararı veren bölge idare mahkemesine, Danıştay’a veya kanunun
4’üncü maddesinde belirtilen mercilere[1]
verilir.
Temyizde
verilebilecek kararlar:
i.
Onama: Kararı hukuka uygun bulursa onar.
ii.
Değiştirerek onama: Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen
gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek
onar.
iii.
Maddi hataların düzeltilmesi ile onama: Kararda yeniden yargılama yapılmasına
ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya
yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.
iv.
Bozma:
-
Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
-
Hukuka aykırı karar verilmesi,
-
Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya
eksikliklerin bulunması,
sebeplerinden
dolayı incelenen kararı bozar.
Kararların
kısmen onanması ve kısmen bozulması hâllerinde kesinleşen kısım Danıştay
kararında belirtilir.
Temyizde Danıştay Kararı Sonrası
İşlemler:
Onama:
İYUK m. 50’de düzenlenmiştir. Buna
göre, Temyiz incelemesi sonucunda verilen karar, dosyayla birlikte kararı veren
mercie gönderilir. Ancak
Danıştay ilgili dairesinin onamaya ilişkin kararları, dosyayla birlikte kararı
veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge idare mahkemesine gönderilir.
Bu kararlar, dosyanın geldiği tarihten itibaren yedi gün
içinde taraflara tebliğe çıkarılır.
Bozma:
Temyiz
incelemesi sonucunda verilen bozma kararı üzerine ilgili merci, dosyayı
öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden
karar verir. Bölge idare mahkemesi, Danıştayca verilen bozma kararına
uyabileceği gibi kararında ısrar da edebilir. Danıştay’ın bozma kararına
uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla
sınırlı olarak yapılır. Bölge idare mahkemesi, bozmaya uymayarak kararında
ısrar ederse, ısrar kararının temyizi hâlinde, talep, konusuna göre Danıştay
İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir ve karara bağlanır.
Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması
zorunludur.
Olağanüstü Kanun
Yolları:
Kanun Yararına Temyiz:
Hukuka
aykırı temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen kararlar yönünden Danıştay
Başsavcısı, ilgili bakanlığın istemi üzerine ya da kendiliğinden, kanun
yararına temyiz yoluna başvurabilir.
İYUK
m. 51’e göre Kanun Yararına Temyizin Şartları
i.
Bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi, vergi mahkemesi ve Danıştay’ın ilk
derece mahkemesi olarak verdiği bir karar bulunması,
ii.
Kararların olağan kanun yolu denetiminden geçmeden kesinleşmesi,
iii.
Kesinleşen kararların nitelikleri bakımından hukuka aykırı olması.
Kanun Yararına
Temyizde Başvuru Usulü
Bu
yola ancak Danıştay Başsavcısı tarafından başvuru ile gerçekleşir. Danıştay Başsavcısı
söz konusu başvuruyu ilgili bakanlığın talebi üzerine veya kendiliğinden de
yapabilir.
Buradaki
söz konusu bakanlık, davada taraf olan idarenin hiyerarşisi içinde bulunduğu
bakanlık veya vesayet makamı olan bakanlıktır. Öte yandan Adalet Bakanlığı’nın
da niteliği ve işlevi gereği bütün davalarda ilgili bakanlık olarak kabul
edilmesi gerekir. Ayrıca mahalli idareler ile ilgili davalarda İçişleri
Bakanlığı, mali gelir ve giderler bakımından da Maliye Bakanlığı, ilgili
bakanlık olarak değerlendirilmelidir.
İYUK
m.51’e göre, esas hükmün taraflarının kanun yararına bozma talep etmesi mümkün
değildir. Ancak davanın tarafları Danıştay Başsavcısı’na veya ilgili bakanlığa
başvurarak onların harekete geçmesini sağlayabilirler.
Kanun Yararına
Temyizde Yetkili Makamlar
Danıştay
Başsavcısı ilgili bakanlığın veya kendiliğinden kanun yararına bozma yoluna
başvurabilir. İYUK m. 51’de “olunabilir” ibaresi ile bu yolda takdir hakkının
Danıştay Başsavcısına ait olduğu belirtilmiştir.
Danıştay
Başsavcısı dilekçe ile bu konuda başvurusunu yapar. Başvuru dilekçesi taraflara
tebliğ edilmez.
Kanun
yararına bozmada yürütmenin durdurulması talep edilemez. Kanun yararına bozma
talebi kabul edilse dahi, kabul hükmünün taraflar üzerinde herhangi bir hukuki
etkisi olmaz.
Kanun Yararına
Temyizde Danıştay’ın Yaptığı İnceleme
Kanun
yararına bozma talebi, Danıştay’ın ilgili dairesi tarafından veya Danıştay’ın
ilk derece mahkemesi olarak gördüğü davalarda Danıştay’ın ilgili kurulu
tarafından incelenir.
Talep
Danıştay’ın ilgili dairesi veya kurulu tarafından uygun görülmez ise
reddedilir.
Talebin
kabul edilmesi halinde ise, kesin hüküm kanun yararına bozulur. Kanun yararına
bozma kararına karşı, kararın düzeltilmesi yoluna başvurulamaz.
Danıştay’ın
verdiği kanun yararına bozma kararından sonra, dava dosyası esas hükmü veren
mahkemeye gönderilir. Esas hükmü veren mahkemenin karara uyması ve direnmesi
söz konusu değildir. Bu nedenle esas hükmü veren mahkemenin, söz konusu
yargılamayı tekrardan görmesi mümkün değildir. Danıştay’ın kanun yararına bozma
kararının bir örneği de ilgili bakanlığa gönderilir.
Kanun Yararına
Temyizde Başvurusu Süresi
Kanun
yararına bozma yolunda, olağanüstü niteliği ve kesinleşmiş kararlar aleyhine
başvurulması göz önünde bulundurulduğunda bir süre kısıtlaması olmaması
gerektiği açıktır. Nitekim İYUK 51. maddesinde de kanun yararına bozma yoluna
ilişkin bir süre öngörülmemiştir. Buna göre, kanun yararına bozma yoluna
başvuru yetkisi bulunan kurumlar veya kişiler yürürlükteki hukuka aykırılığı
öğrendiği anda, kanun yararına bozma yoluna başvurabilirler.
Kanun
Yararına Temyizin Sonuçları
Kanun
yararına bozma kararları kesin kararı vermiş mahkemenin kararı üzerinde
herhangi bir sonuç doğurmaz. Kesin kararı vermiş mahkemenin kanun yararına
bozma kararına karşı gidebileceği bir yol yoktur. Kanun yararına bozma kararı
sonucunda esas hüküm, ilgili mahkemece tekrar gündeme alınıp görüşülmez.
Kanun
yararına bozma kararı yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden birini de
oluşturuyorsa, Danıştayın verdiği karar yargılamanın yenilenmesi talebini
inceleyecek olan esas hükmü vermiş mahkeme kararları için kesin bir delil
niteliği taşıması gerekir.
Kanun
yararına bozma isteminin yanında yürütmeyi durdurma talebi istenemez. Çünkü
kanun yararına bozma kararının davanın esasına ve taraflarına ilişkin herhangi
bir hukuki değişikliğe yol açmaması yürütmeyi durdurma talebinin işlevine
aykırıdır.
Danıştay
tarafından kanun yararına bozma kararı verildikten sonra kararın bir örneği
ilgili bakanlığa gönderilir. İlgili bakanlık Danıştay Başsavcılığına başvuran
bakanlık olabileceği gibi Başsavcılık tarafından uygun görülen başka bir
bakanlık da olabilir.
Kanun
yararına bozma kararı Resmi Gazetede yayınlanır.
Yargılamanın
Yenilenmesi
Yargılamanın
yenilenmesi, bazı yargılama hatalarından veya eksikliklerinden dolayı, maddi
anlamda kesin hükmün ortadan kaldırılması ve daha evvel kesin hükme bağlanmış
olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan
olağanüstü bir kanun yoludur.
Yargılamanın
Yenilenmesinin Şartları
i. Kesin hüküm bulunmalı,
ii. Kanunda belirtilen nedenlerden
birisi bulunmalı,
iii. Kanunda belirtilen sürede
başvurulmalıdır.
Kesin
nitelikte olmayan ara kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna
başvurulamaz. Davayı sonuçlandıran feragat, sulh, kabul gibi taraf işlemlerinde
de yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.
Yargılamanın
Yenilenmesi Nedenleri
i.
Belgenin Sonradan Ele Geçmesi: Zorlayıcı sebepler nedeniyle ya da lehine
karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir
belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, yargılamanın
yenilenmesi nedenidir. Bu belgenin dava görüldüğü sırada var olması ve hükmü
etkileyecek nitelikte bulunması fakat dava sırasında ele geçirilememiş olması
gerekir. Yargılamanın yenilenmesini isteme süresi, belgenin elde edildiği
tarihten itibaren başlar.
ii.
Belgenin Sahteliği: Hükme esas alınan belgenin sahteliğine hükmedilmiş
veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya
sahtelik hakkındaki hüküm, karardan önce verilmiş olup da, yargılamanın
yenilenmesini isteyen kimsenin, karar zamanında bundan haberi bulunmamış
olması.
Burada
yargılamanın yenilenmesini isteme süresi, sahtelik hakkındaki hükmün
kesinleştiği tarihten itibaren işler.
iii.
Hükme Esas Alınan İlamın Ortadan Kalkması: Hükme esas alınan bir ilam
hükmünün kesinleşen bir mahkeme kararı ile bozularak ortadan kalkması.
Kesin
kanıt olarak kullanılan ve ortadan kaldırılan hüküm, bir ceza mahkemesinden ya
da bir hukuk mahkemesinden ya da idari bir mahkemeden verilmiş olabilir.
iv.
Bilirkişinin Bilerek Gerçeğe Aykırı Rapor Vermesi: Bilirkişinin bilerek
gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararı ile belirlenmesi.
Bu
raporun yargılamanın yenilenmesi nedeni sayılabilmesi için, hükmün verilmesinde
etkili olması gerekir. Burada süre, mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren
başlar.
v.
Hile Kullanılmış Olması: Lehine hüküm verilen tarafın, hükme etkisi olan
bir hile kullanmış olması yargılamanın yenilenmesi nedenidir.
Burada
söz konusu olan hile, tanıklık, yalan yere and içme, sahte belge gibi
nedenlerin dışında kalan hileli bir tutumdur. Davayı kazanan tarafın karşı
tarafın avukatı ile anlaşması veya davanın yürütülmesi sırasında yazılı
bildirimlerin alınmasında hileli yollara başvurulması, bildirimin asıl davalı
yerine bir başkasına yaptırılması gibi. Burada süre, hilenin ortaya çıktığı
andan itibaren başlar.
vi.
Vekil ya da Yasal Temsilci Olmayan Kimseler: Vekil ya da kanuni temsilci
olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunmasıdır. Örneğin;
yöntem kurallarına göre, vekil olma niteliği bulunmayan kimseye bildirim
yapılarak davanın yürütülmüş ve karara bağlanmış olması gibi. Burada, sadece
davanın vekil veya mümessil olmayan kimseler ile görülmüş olması yeterlidir; bu
sakatlığın hükmü etkilemiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Burada
süre, yargılamanın yenilenmesi istemine konu olan yargı kararının, aleyhine
karar verilen kişiye, ya da gerçek vekil, ya da temsilcisine bildirimi
tarihinde itibaren başlar.
vii.
Çekinme: Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hâkimin katılması ile
karar verilmiş olmasıdır. Çekinmesi gereken hâkimin karara katılmış olması
yeterlidir, sonucu etkileyip etkilememesi önemli değildir. Burada süre kararın
yazılı bildirimi tarihinden itibaren başlar.
viii.
Birbirine Aykırı Hükümler: Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava
hakkında verilen karara aykırı yeni bir karar verilmesine sebep olabilecek
kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkemeye yahut başka bir mahkeme tarafından
evvelki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunmasıdır. Yargılamanın
yenilenmesi yoluna gidilebilmesi için her iki hükmün de kesinleşmesi
gereklidir. Burada süre, ikinci kararın kesinleşmesinden itibaren başlar.
ix.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Aykırı Hüküm: Hükmün, İnsan Haklarını ve
Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali
suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla
tespit edilmiş olması da yargılamanın yenilenmesi nedeni kabul edilmektedir.
x.
Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucu verilen iptal kararları da
yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilir. Yargılamanın yenilenmesi
olanağının kabul edildiği durumlarda, yargılamanın yenilenmesi isteminin
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten
itibaren en geç 90 gün içinde yapılması gerekir.
Yargılamanın Yenilenmesine
Başvuru Süresi
İYUK
m.53’te belirtilen nedenler açısından, aleyhine kesinleşmiş karar verilen
taraf, yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilmek için kural olarak 60
günlük bir süreye tabidir. Ancak bunun istisnası olarak, İYUK m.53/1-h ve m.53/1-ı
bentlerinde belirtilen durumlar için özel süreler düzenlenmiştir.
İYUK
m.53/1-h bendinde yazılı sebep için (mahkeme tarafından evvelki ilamın hükmüne
aykırı bir karar verilmesi halinde) 10 yıllık bir süre verilmiştir. Yani söz
konusu sebep gerçekleştiği takdirde, aleyhine karar verilen taraf 10 yıl
içerisinde yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilecektir.
Bunun
yanında İYUK m.53/1-ı bendinde yazılı sebep için ise (Hükmün, AİHS veya eki
protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin AİHM tarafından tespit edilmiş
olması veya hüküm aleyhine AİHM’ne yapılan başvuru hakkında dostane çözüm veya
tek taraflı bildirim sonucunda düşme kararı verilmesi halinde) 1 yıllık bir
süre verilmiştir. Yani söz konusu sebep gerçekleştiği takdirde, AİHM’nin
kararının ilgilisi olan taraf 1 yıl içerisinde yargılamanın yenilenmesi
isteminde bulunabilecektir.
İYUK
m.53/3’e göre söz konusu bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden
gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak hesaplanır.
Yargılamanın Yenilenmesi
İsteminde Bulunma Yetkisi
Asıl
davanın taraflarına aittir. Davanın taraflarından olmayan bir kimse,
yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunamaz. Hukuki menfaat bu aşamada da
mutlak surette aranmalıdır. Lehine karar alınmış olan taraf ise yargılamanın yenilenmesi
yoluna başvuramaz.
Yargılamanın
Yenilenmesinde Karşı Taraf
Yargılamanın
yenilenmesi isteminde bulunan taraf, yargılamanın yenilenmesi dilekçesinde,
karşı tarafı da belirtme durumundadır. Yargılamanın yenilenmesine konu olan
karardan yararlanan taraf, karşı taraf olarak gösterilir. Başka bir deyişler,
eğer davacı yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunuyorsa, davalı karşı taraf
olarak gösterilir.
Yargılamanın
Yenilenmesi Başvuru Şekli:
Yargılamanın
yenilenmesi istemi, bir dilekçe ile esas kararı vermiş olan mahkemeden istenir.
Yargılamanın
yenilenmesi istemleri, kural olarak esas kararı vermiş mahkemece karara
bağlanır. İki ayrı yargı yeri tarafından verilen kararların çelişkili olması
nedeni ile yargılamanın yenilenmesi istemine bakacak olan mahkeme, son kararı
veren mahkemedir. Buna karşın, çelişkili kararlardan biri Danıştay, diğeri alt
düzey idari yargı yeri tarafından verilmiş ise, son kararı verenin Danıştay
olduğuna bakılmaksızın, yargılamanın yenilenmesi istemini Danıştay karara
bağlar.
Yargılamanın
yenilenmesi isteminin kabulü üzerine, yapılacak yargılama sonunda, mahkeme iki
olasılıkla karşılaşır: Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi nedeni bulunsa bile,
ya eski kararını doğru bulur ve yineler, ya da eski kararının bir bölümünü, ya
da tümünü değiştirir. Yargılamanın yenilenmesi üzerine, eski hükmün bir
bölümünün, ya da tümünün değiştirilmesine karar verilmesi durumunda, yeni karar
eski kararın yerini alır. Bu karara karşı, temyiz yoluna gidilebilir. Buna
karşın, yargılamanın yenilenmesi yoluna, aynı nedene dayanarak ikinci kez
başvurulamaz.
[1] Dilekçeler ve savunmalar ile
davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme
başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi
başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde
kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı
memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.
22 Haziran 2021 Salı
Dron hukuku,
Hukuk, ABD'de çok uç noktalarda.
Dron hukuku ile ilgili yazılmış kitap var.
Hukuk Fakültelerinin Hukuku isminde çalışma var.
Türkiye için hayal etmek bile mümkün değil. Böyle bir çalışma yapsam akademik komedyenler ceza hukukuyla ilgili değil diye eleştirirler....
Akademik komedyenlere iş çıkarmamak için ben de bir köşede kalayım bari...
22 Mayıs 2021 Cumartesi
ACTUS REUS
Actus
reus: Anglo-saxon hukukunda suçlu hareket; ceza hukukunda suçun dış unsurları
veya suçun objektif unsurları. Mens rea ile makul şüphenin ötesinde ispatlandığı
takdirde ceza sorumluluğu doğar. Mens rea ise suçlu akıl; suçun manevi
unsurudur.
Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her tarafında hazırlıklı ol!
Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her
tarafında hazırlıklı ol!
TESPİT EDEBİLDİĞİMİZ KADARIYLA
Bir suç karşılığında ceza olarak sadece hapis veya adlî para cezası öngörülebileceği gibi, adlî para cezasının hapis cezasının seçeneğini oluşturması ya da her iki cezanın birlikte uygulanması da mümkündür. TCK’nın özel kısmında suçun karşılığında ceza olarak genellikle hapis cezasının tek yaptırım olarak belirlendiği görülmektedir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla adlî para cezası yalnızca çevrenin taksirle kirletilmesi suçunda (m. 182/1, cümle 1) tek yaptırım türü olarak yer almaktadır.
Evet bu bir ceza genel kitabının 9'uncu baskısı. Koca/Üzülmez sayfa 543.
Tek işi ceza hukuku olan HUKUK FAKÜLTESİ ÇALIŞANININ bilimsel olduğu iddia edilen çalışması...
9. Baskı yapılıncaya kadar tespit edilememiş...
27 Aralık 2020 Pazar
Ne kadar çok kanun o kadar az adalet
Summum
ius summa injuria: Ne kadar çok kanun, o kadar az adalet (Cicero)
Summum
jus, summa injuria: Aşırı doğruluk, aşırı haksızlık getirir.
Nulla dies sine linea: Birşeyler yazmadan geçen gün gün değildir. (Émile Zola mottosu)
Nulla
dies sine linea: Birşeyler yazmadan geçen gün gün değildir. (Émile Zola mottosu)
Facilius est multa facere quam diu: Birçok şey yapmak hayat boyu sadece bir şey yapmaktan daha kolaydır.
Facilius est multa facere
quam diu: Birçok şey yapmak
hayat boyu sadece bir şey
yapmaktan daha kolaydır.
Disce quasi semper victurus vive quasi cras moriturus: Hep yaşayacakmış gibi öğren,yarın ölecekmiş gibi yaşa.
Disce quasi semper victurus vive quasi cras
moriturus:
Hep yaşayacakmış gibi öğren, yarın ölecekmiş
gibi yaşa.
Ad hominem: Bir düşünceye cevap verirken eleştirmekten yerine düşünceyi ileri süren kişiye saldırmak.
Ad hominem: Bir düşünceye cevap verirken
eleştirmekten yerine düşünceyi ileri süren kişiye
saldırmak.
Uluslararası ilişkiler sözlüğünü hazırlarken
karşılaştığım Latince kavram.
3 Aralık 2020 Perşembe
ilginç yargıtay kararları -3 hayat kadını olan sanığın yaşadığı hayat koşulları dikkate alındığında söz konusu kişilere karşı şikayet ve iddialarını sürdürmesinin beklenemeyeceği
“…Geçimini hayat kadınlığı yaparak temin eden sanığın
arkadaşı B.. ile birlikte telefonla kendileriyle irtibat kuran müştekilerden
ikisiyle cinsel ilişkiye girme konusunda anlaşarak buluştukları, şahısların
sanıkla arkadaşını bir eve götürdükleri, iki kişiyle ilişkiye girmek üzere eve
gelen sanıkla B.'ün evde bulunan
toplam yedi erkekle ilişkiye girmek zorunda kaldıkları, sanık M. ve temyiz
dışı sanık B.'ün olay akabinde kolluk birimlerine başvurarak şahısların
kendileriyle zorla ve normal olmayan yollardan ilişkiye girdiklerini, tehdit
ettiklerini, üzerlerindeki kıymetli eşyaları yağmaladıklarını beyan ederek
şikayetçi oldukları, M...'nin vücudunda yapılan doktor muayenesinde çeşitli
ekimotik alanlar ile anüsünde akut ve kronik livata bulgularına rastlandığı,
sanıkların müracaatlarından iki gün sonra Cumhuriyet Başsavcılığına gelerek
şikayet ve iddialarından vazgeçtikleri, sanık hakkında iftira suçundan açılan
dava sırasında, kollukta verdiği
ifadesinin doğru olduğunu ancak yalnız
yaşadığı için hayati tehlikesinin olduğunu, korktuğu için şikayetinden
vazgeçtiğini beyan ettiği, sanığın yaşadığı hayat koşulları dikkate alındığında söz konusu kişilere
yönelik şikayet ve iddialarını sürdürmesinin kendisinden beklenemeyeceği
gibi kolluktaki şikayetinde belirttiği livata iddiasınında doktor raporu ile
teyit edildiği gözetilmeden, müsnet suçlardan beraatine karar verilmesi yerine
yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,…” 14.CD. 9/11/2015
gün, 2013/9530 Esas, 2015/10380 Karar ( Kişiyi hürriyetinden yoksun
bırakma-iftira)
2 Aralık 2020 Çarşamba
CAHİZ'E GÖRE KİTAPTA USLUP
Câhiz’e göre kitap, okuyan ve dinleyenlerin kolayca anlayabilmeleri için açık bir ifade ile yazılmalı ve mânayı açıklayan gerekli ayrıntılardan mahrum olmamalıdır. Eğer müellif özlü anlatımı tercih ederse kendisini sadece yüksek kültürlü kişiler anlayabilir.
23 Kasım 2020 Pazartesi
BAM DAİRE SORUNLARI MAKALE
Genel Olarak
Temel amacının iş yükünü azaltmak
olduğu belirtilen istinaf mahkemeleri, giderek amacından daha fazla
uzaklaşmakta, iş yükü dışında, personel, bina, kişisel sorunlar ve duruşma sorunları
ile giderek daha fazla içinden çıkılmaz bir karmaşaya dönmektedir.
Çalışma sorunları ve verimliliği
azaltan hususları mevzuat, çalışma ve kişi kaynaklı olarak üçe ayırmak
mümkündür. Bu sorunlardan mevzuattan kaynaklanın bir kısım sorunların
çözümlenmesinin, kişisel sorunların çözülmesinden daha kolay olduğunu söylemek
mümkün.
Mevzuat kaynaklı bozmaları ise usul
bozmaları ve esasa ilişkin bozmalar olarak ikiye ayrılabilir.
Kişisel sorunlar, özellikle müzakere
ortamının gelişmemesi nedeniyle üyeler arasında uyumsuzluğun baş göstermesi,
eleştirel yaklaşımlara ilişkin yaklaşımlar olarak belirtilebilir.
Mevzuat kaynaklı sorunlar, CMK m.
275 gereğince hiçbir anlam ifade etmemesine rağmen istinaf dilekçelerinin karşı
tarafa tebliği, imza eksikliği nedeniyle yapılan iadeler, hukuka aykırı delil sorunları olarak belirtilebilir.
İlk derece mahkemesine yapılan
göndermeler, görünüşte kanuna uygun olması amacıyla çoğu zaman kanunda yer almayan
sebeplere dayanmakta ve amaç giderek dosyanın temyiz merciine gönderilmeden
çözümlenmesine yönelmektedir.
1. Mevzuat kaynaklı sorunlar
a-) CMK m. 275/2
b-) Hukuka aykırı delil
c-) Direnme imkânının olmaması
d-) İcra suçlarında uygulama birliği
olmaması
2-İçtihat sorunları
a-) Hukuka aykırı delil konusunda
sürekli değişen içtihatlar
b-) Kaçakçılık suçlarında sanığın
zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek açık dosyasının bulunması
c-) Vergi suçlarında uygulama
birliği olmaması, içtihatların değişkenlik göstermesi, defter incelemesi,
fatura araştırması, bilirkişi incelemesi gibi uygulamaların dosyaların
sonuçlanmasını güçleştirmesi
3. Çalışma sorunları
a. Müzakere yapılmaması
b. Duruşmalara hazırlıksız çıkılması
c. Dosyaların üyelere geç
gönderilmesi: Özellikle pazartesi günü tevzi yapılan haftalarda üyelerin, diğer
üyelere dosyaları inceleme yapmak için geç göndermesi nedeniyle dosyalar
üzerinde yeterince inceleme yapılmaması sonucunu doğurmakta, bu durum üyeler
arasında birbirlerinin dosyalarını iade etme, yeniden inceleme talep etme,
duruşma açılmasını isteme gibi uygulamalara neden olmaktadır.
ç. Üyelerin duruşma tecrübesine
sahip olmaması
d. Bozmaların sanık ya da müdafi
lehine olmadığı gibi kamu yararının da bulunmaması
e. 696 sayılı KHK sonrası usul
bozmaları dahil duruşma açılması gerekliliğine uyulmaması
f. Personelin yetersiz olması
Bir kısım personel ilk derece hukuk
mahkemesi tecrübesine sahiptir. Bir kısım duruşma sırasında yazabilecek hıza
sahip değildir.
g. İcra dosyalarında masraf
sorunları
31 Ekim 2020 Cumartesi
İLGİNÇ YARGITAY KARARLARI -2 DİLENCİLİK YAPILMASI OLAĞAN OLMAYAN SAAT
T.C.
YARGITAY
22.
Ceza Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Y A R G I T A Y İ L A M I
Esas No : 2015/14824
Karar No : 2016/6965
Tebliğname No : 6 - 2013/155175
Yerel
Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, kararların niteliği ve suç
tarihine göre dosya görüşüldü:
Müştekinin ikametinde uyurken sabah 07:30
sıralarında kalktığında pantolonunun cebindeki cüzdanının içinde bulunan 800 TL
ile 400 $ nakit paranın çalındığı,
cüzdanın evin içinde yere atılı olarak bulunduğu, ancak paranın cüzdan içinde
olmadığını farkedince ihbarda bulunduğu ve yapılan araştırmalar sonucu binanın
güvenlik kamerasının incelenmesinde, sanıkların binaya 06:45'de girip 20 dakika
sonra çıktıklarının tespit edildiği, sanıkların ifadelerinde binaya girip
dilencilik yapmak için daireleri gezdiklerini savunduklarının anlaşılması
karşısında; müştekinin iddiası ile olayın örtüştüğü ve suça konu saatte
dilencilik yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, sanıkların
yüklenen hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından mahkumiyetleri
yerine, yerinde ve yeterli olmayan
gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer
Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş
olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak
BOZULMASINA, 25/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İLGİNÇ YARGITAY KARARLARI -1 HIRSIZLARIN YARARLI OLMAYAN ŞEYLERİ ÇALMAYACAĞI
11. CD. 7.3.2013 gün,
2011/5105 Esas 2013/3816 Karar
SUÇ : 213 sayılı yasaya muhalefet
HÜKÜM : Beraat
TEMYİZ
EDEN : Katılan vekili
TEBLİĞNAMEDEKİ
DÜŞÜNCE : Onama
Vergi
incelemesine esas olmak üzere istenilen
2005 ve 2006 takvim yıllarına ait defter ve belgelerinin çalındığından
incelemeye ibraz edemediğini savunan sanığın işyerinde vergi incelemesi
yapılması zorunluluğu bulunmadığı, 213 sayılı Kanunun 139/2. maddesindeki
istisnai şartların varlığının kabulü gerekeceği, defter ve belgelerin çalındığı
ileri sürülerek ibrazından kaçınılması durumunda süreklilik gösteren dairemiz
kararları ve ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 23.11.1999 gün ve 1999/11-273-288
sayılı içtihadında açıklandığı üzere, mükellefe usulüne uygun tebligat
yapılmasının aranmayacağı cihetle, defter ve belgelerinin, içinde bulundukları
araç içinden oto teybi ile birlikte 26.11.2006 tarihinde çalındığını beyan
ederek Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/65701 soruşturma sayılı dosyası
delil olarak gösterilmiş ise de; şirkete ait ticari defter ve belgelerin araç
içinde bulundurulmasının yaşamın olağan akışı ve ticari teamüllere uygun
olmadığı gibi hırsızların yararlanamayacağı şeyleri çalmalarının hayat
tecrübelerine uygun düşmediği ayrıca dosya içinde bulunan vergi suçu raporunun
2 ve 3. sayfaları ile rapora ekli 06.12.2006 tarihli tutanak içeriğinden,
sanığın vergi dairesi görevlilerince kendisine defter ve belgelerin ibrazı için
tebligat yapılmadan önce telefonla arandığı, bu telefon görüşmesinden sonra
defter ve belgeleri incelenmek üzere vergi dairesine götürmek için 25.11.2006
tarihinde işyerinden alarak aracına koyduğunu, 26.11.2006 tarihinde 19:00
sıralarında lokantada maç seyrederken araç içindeki defter ve belgelerinin çalındığını
beyan ettiğinin anlaşıldığı, sanıktan telefonla defter ve belgelerinin ibrazı
istendikten hemen sonra hırsızlık iddiasında bulunması, bu hususa ilişkin vergi
suçu raporundaki açıklamalar ve yine sanık tarafından hukuk mahkemelerine
müracaatla usulünce alınmış bir zayi belgesinin bulunmaması karşısında; soyut
beyana dayanan hırsızlık müracaatının tek başına zayi belgesi olarak kabulünün
mümkün bulunmadığı ve bu durumun mücbir sebep ya da irade dışı kaybolmayı
kanıtlayıcı kuvvet ve nitelikte olmadığı, bu nedenlerle savunmanın geçerli
sayılamayacağı cihetle, sübut bulan suçtan sanığın mahkumiyetine karar
verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi, Yasaya
aykırı,
30 Ekim 2020 Cuma
SAHTE TELİF İHTARLARI
15 Ekim 2020 Perşembe
SAHTE İÇKİ ÖLÜMLERİ
Sahte içki ölümlerinde sorumluluğun büyük bölümü, sanığın ikrarına ya da dosyada başka delillere rağmen hukuka aykırı delil nedeniyle beraat bozması yapan istinaf dairelerine ait.
Bu konuyu defalarca konuşmuştuk Adana'da. Bu konuda vermiş olduğunuz hiçbir karar hukuka uygun değil...
ÇEKİN UNSURLARI VE HMK
İSTİNAF MAHKEMELERİNİN KURULUŞ AMACINA AYKIRI BOZMA
İCRA CEZA VE TEBLİGAT SORUNLARI
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. CEZA DAİRESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
İSTİNAF KARARI
Esas No : 2019/2217
Karar No : 2020/2542
İlk derece mahkemesi hükmüne karşı istinaf yoluna başvurulmakla; başvurunun süresi, başvuranın hakkı, kararın niteliği ve karar tarihine göre dosya görüşüldü:
İstinaf başvurusunun reddi sebepleri bulunmadığından, işin esasına geçildi.
Hak arama hürriyetini düzenleyen Anayasanın 36. maddesi ile adil yargılanma hakkını düzenleyen AİHS'nin 6/3. maddesi uyarınca, her sanığın kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilme hakkına sahip bulunduğu, keza 5271 sayılı CMK'nın 176/1. maddesinde de iddianamenin çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ edileceğinin hükme bağlandığı, bu yönüyle icra ceza mahkemelerinde iddianame yerine geçen şikayet (dava) dilekçesinin sanığa tebliğinin zorunlu olduğu,
5941 Sayılı Çek Kanununun 6728 Sayılı Kanun ile değişik 5/1 maddesine göre; çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçundan dolayı açılan davaların icra mahkemesinde görüleceği ve bu davalar hakkında İİK'nun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353. maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı,
Bu hukuksal bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; müşteki vekili tarafından şikayet dilekçesi ile sanığın adresinin bildirildiği, ilk derece mahkemesince müşteki vekilinin bildirdiği sanığın adresine, duruşma gün ve saatinin bildirilmesi için tebligat çıkarıldığı, çıkarılan tebligatın sanığın adresinde tanınmadığından bahisle bila tebliğ iade geldiği, mahkemece bu defa tebligatın üzerine, sanığın Mernis adresi olduğu şerhi de eklenerek Mernis adresine tebligat çıkarıldığı, çıkarılan tebligatın sanığın adres kayıt sistemindeki adresi olması nedeniyle mahalle muhtarına Tebligat Kanunu'nun 21/2.maddesine göre tebliğ edildiği, Tebligat Kanunu'nda 11/01/2011 tarih ve 6099 Sayılı kanunla yapılan değişiklikler de dikkate alınmak suretiyle, aynı kanunun 10 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16. maddesi gereğince sanığa yapılacak tebligatın öncelikle sanığın tespit edilecek bilinen adreslerine yapılması gerektiği, bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınacağı, buna göre, sanığa gelmediği takdirde yokluğunda duruşmaya devam olunacağı uyarısını taşıyan şikayet dilekçesi ekli çağrı kağıdının, öncelikle müşteki tarafından bildirilen adrese, bu adreste tebligat yapılamaması yada müşteki tarafından sanığın adresinin bildirilmemesi halinde sanığın çek hesabı açtırırken bankaya bildirdiği adrese gönderilmesi, bu halde de tebligat yapılamaması halinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu' nun 21. maddesine göre mernis adresine tebligat yapılmasının gerekli olduğu, aksine uygulamanın sanığın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağı, somut olayda ilk derece mahkemesince bankanın yazı cevabında sanığın çek hesabı açtırırken bildirilen adresine tebligat yapılmaksızın, sanığın doğrudan mernis adresine yapılan tebligatın usulsüz olması nedeniyle, duruşmada hazır bulunma hakkı usulünce sağlanmadan CMK'nın 289/1-e maddesine aykırı olarak, kanunen hazır bulunması gereken sanığın yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiği,
Kabule göre de;
Suç adı "Çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme" olduğu halde suç adının gerekçeli karar başlığında "Tüzel kişi sorumlusunun Karşılıksız Çek Düzenlemesi" olarak gösterilmesi,
5941 Sayılı Çek Kanununun 6/1-2 maddesi uyarınca sanık hakkında verilen hükmün kesinleşmesinden önce, karşılıksız kalan çek bedelinin ödenmesi halinde veya müştekinin şikayetten vazgeçmesi durumunda davanın düşürülmesine, ödemenin veya şikayetten vazgeçmenin hükmün kesinleşmesinden sonra gerçekleşmesi halinde hükmün bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasına karar verileceğinin ihtar edilmesine şeklinde yazılıp temerrüt faizine değinmeyerek yasal ihtarata aykırı yazılması,
Hususları hukuka aykırı olup, bu nedenle istinaf başvurusunda bulunan sanık müdafisinin istinaf nedenleri yerinde görülmekle,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-e ve 289/1-e maddeleri gereğince HÜKMÜN BOZULMASINA, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 284/1 ve 286/1 maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/09/2020
Belirtilen karar, İİK m. 354'te icra ceza mahkemelerindeki tahkikata ilişkin, Şikayetçi dilekçe veya beyanında gösterilmiş olduğu delillerle bağlıdır. hükmüne aykırı.
TIBBİ ETİK
-
Yıldızlarla ilgili olanlar: 1-Geceleri fener, gündüzleri söner. 2-Biz biz idik, yüzbin tane kız idik. Gece oldu dizildik, gündüz ol...
-
1982 ANAYASASI SORULAR 1-) Aşağıdakilerden hangisi devlet şekline ilişkindir? (m. 1) A-) Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, mi...