24 Ekim 2021 Pazar

yapay zeka ve niteliksiz üniversite

Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi geçen sene 334 puanla öğrenci almış. Kıbrıs üniversitelerinin bile çoğunun altında. Çoğu vakıf üniversitesinden bile daha aşağı puanla öğrenci alıyor. Yapay zeka ile ilgili enteresan bir birimi var. Bu programın yarı derslerine katılmış olarak kişisel kanaatlerimi aktaracağım. 
Konu hukuk açısından aslında çok kısır. Makine öğrenmesi yapabilen otonom sistemlerde sorumluluk kime ait olacak. Sınırlar kim tarafından ve nasıl belirlenecek. Makine öğrenmesi sistemini geliştirenler ne kadar sorumlu tutulabilir. Onların uymakla yükümlü olduğu kurallar var mı vs. Konu nasıl çoğaltılmış ve müstakil bir birim haline getirilmiş anlamıyorum. Ancak böyle bir konuda devlet üniversiteleri çalışmalı. Niteliksiz bir üniversitede üniversitenin hocalarının moderatör olduğu, ilkokul öğrencisi mantığıyla çalıştırılan bir mekanizmanın katkısı olamaz. 

Enteresan programda örneğin 1 saat 45 dakikası AİHS ve kişisel verilerin korunması gibi konular anlatılıyor. Son beş dakikası yapay zeka ile ilgili. 

Konular belli bir zaman sonra birbirini tekrar ediyor. 

Bir kaç farklı sistemin konuya yaklaşımları farklı. 

Hukuk mesleğini, makine ve bilgisayar mühendisleri bitirecek ana fikir bu. 





23 Ekim 2021 Cumartesi

MUTLUYKEN

 MUTLUYKEN 


                        SÖZ VERME


ÜZGÜNKEN 


                    CEVAP VERME


ÖFKELİYKEN 


                    KARAR VERME 

                                                                Heraklitos 

5 Eylül 2021 Pazar

KARANTİNAYA UYMAYANLAR TUTUKLANABİLİR DİYEN HUKUKÇU (!) AKADEMİSYEN (!)

 


Aşı yaptırmak istemeyenler hakkında ne düşünüyor acaba?

 Türk-alman üniversitesi hukuk fakültesi ceza hukuku anlatıcısı...

14 Ağustos 2021 Cumartesi

İNTERNETTE VERİ MİKTARI

         



        2025 yılı için veri artış tahmini 175 zetabayttır.

            zettabayt

1024 eksabayt

1.048.576 petabayt

1.073.741.824 terabayt

1.099.511.627.776 gigabayt 1trilyon, 99 milyar, 511 milyon, 627 bin 776

1.125.899.906.842.620 megabayt (1015=katrilyon; 1018 =kentilyon) 1 katrilyon 125 trilyon 899 milyar 906 milyon 842bin 620

1.152.921.504.606.850.000 kilobayt (1018=kentilyon, 1021=seksilyon) 1 kentilyon, 152 katrilyon, 921 trilyon, 504 milyar, 606 milyon, 850 bin,

1.180.591.620.717.410.000.000 bayt (1021=seksilyon)1 seksilyon, 180 kentilyon, 591 katrilyon, 620 trilyon, 717 milyar, 410 milyon,

1.208.925.819.614.630.000.000.000 bit'e eşittir (1024=septilyon; 1027=oktilyon): 1 oktilyon, 208 septilyon, 925 seksilyon, 819 kentilyon, 614 katrilyon, 630 trilyon). 

YAPAY ZEKA

     Yaklaşık bir aydır yapay zeka konusuyla yatıp kalkıyorum. Özellikle tıp ve hukuk gibi gelişmekte olan ülkeler açısından oldukça iki sorunlu alanda yapay zekanın süper olumlu etkisinin olacağını değerlendirmek gerekir. 

        Çin'de geliştirilen yapay zeka tıp alanında yapılan uzmanlık sınavında bütün soruları doğru cevapladı ve aktif olarak tıp alanında kullanılmaya başlandı. Bu sayede günlük hayatta sıklıkla karşılaşılan malpraktisten,  bir türlü dava konusu edilemeyen edilse bile cezalandırılamayan sahtekarlık, dolandırıcılık, kötü muamele, ön yargı, ayrımcılık gibi kriminal suçlara kadar bir çok insan kaynaklı sorunların önüne geçilebileceği gibi personel giderleri, mesai sorunları, terfi, tayin, meslektaşlararası sorunlar gibi subjektif karakterli ancak toplumsal olarak ağır yara oluşturan sorunların da önüne geçildi. 

        Uygulamanın daha da geliştirilmesi ve kısa süre içerisinde hastanelerde görülmeye başlanması da çok uzun zaman alacak gibi görünmüyor. 

        Öte yandan benzer gelişmelerin hukuk alanında da yaşanması imkansız görünmüyor. Bu sayede özellikle insan kaynaklı bir çok hatanın önüne geçilebileceği gibi hukuk alanında yaşanan nitelik kayıplarının da telafi edilmesi mümkün görünüyor. 

    


7 Ağustos 2021 Cumartesi

SU REZERVİNE İLİŞKİN 2011 YILINDA YAPILAN İLGİNÇ BİR TESPİT

 Son dönemde yaşanan kuraklıkla beraber suyun yaşamsal önemini her gün biraz daha iyi anlıyoruz. Yapılan tahminlere göre önümüzdeki 20 yıl içinde, ülkemizdeki nüfus, 87 milyona ulaşacak, yıllık kişi başına düşen su rezervi ise 1042 m3olacaktır. Bu rakam, su fakiri olarak tanımlanan ülkelerdeki yıllık kişi başına düşen su miktarına yakın bir değerdir.


 Bu makale Memleket Mevzuat dergisinin Eylül-Ekim 2008 (Sayı:39-40) sayısında yayınlanmıştır: http://www.yayed.org.tr

Yılmaz Kilim

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası




6 Temmuz 2021 Salı

İDARİ YARGI YOLLARI

 

İDARİ YARGIDA KANUN YOLLARI:

Genel Olarak

Kanun yolu, davanın taraflarına tanınan hukuki bir yol olup, yanlış olduğu ileri sürülen yargı kararlarının, ikinci veya üçüncü bir yargı merci tarafından yeniden incelenmesi, değerlendirilmesini sağlayan bir başvuru yoludur.

Genel olarak olağan ve olağanüstü kanun yolları olarak ikiyi ayrılır. Yargı mercilerince verilen kararlara karşı, kanuni süresi içinde başvurulmaması ya da başvurulup da isteğin reddedilmesi halinde bu kararlar kesinleşir. Yargı yerlerinden verilen nihai kararların kesinleşmesine engel olan kanun yolları olağan kanun yollarıdır.

Olağan kanun yolları, istinaf ve temyizdir.

Olağan Kanun Yolları

i. İstinaf (İYUK, m. 45)

ii. Temyiz (İYUK, m. 46)

Olağanüstü Kanun Yolları

i. Kanun Yararına Temyiz (İYUK, m. 51)

ii. Yargılamanın Yenilenmesi (İYUK, m. 53)

Olağan Kanun Yolları:

İstinaf:

İYUK m. 45’e göre, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.

İdari yargılamada istinaf, temyizin şekil ve usulüne tabidir. Dilekçe başlığı ya da içeriği dikkate alınmaksızın bölge idare mahkemesine dosya gönderilir.

Dilekçeyi alan BİM’nin dört farklı şekilde karar vermesi mümkündür:

i. İlk derece mahkemesi kararını onaylama, başvuruyu red;

ii. İstinaf edilen husus maddi hataya ilişkin ise düzelterek, başvuruyu red;

iii.İlk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olması halinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve esas hakkında hüküm kurulması.

iv.İstinafın haklı bulunduğu, ilk derece mahkemesinin görevsiz yetkisiz olduğu ya da reddedilmiş ya da yasaklanmış hakim tarafından karar verilmesi halinde dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesi. Bu kararlar kesin niteliktedir.

Bölge idare mahkemelerinin 46 ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararları kesindir. Bu kararlar, dosyayla birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilir ve bu mahkemelerce yedi gün içinde tebliğe çıkarılır.

İstinaf başvurusuna konu edilen kararı veren ya da karara katılan hâkim, aynı davanın istinaf yoluyla bölge idare mahkemesince incelenmesinde bulunamaz. İvedi yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamaz.

Temyiz.

Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir:

i. Düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davaları.

ii. Konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalar.

iii. Belli bir meslekten, kamu görevinden veya öğrencilik statüsünden çıkarılma sonucunu doğuran işlemlere karşı açılan iptal davaları.

iv. Belli bir ticari faaliyetin icrasını süresiz veya otuz gün yahut daha uzun süreyle engelleyen işlemlere karşı açılan iptal davaları.

v. Müşterek kararnameyle yapılan atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri ile daire başkanı ve daha üst düzey kamu görevlilerinin atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri hakkında açılan iptal davaları.

vi. İmar planları, parselasyon işlemlerinden kaynaklanan davalar.

 vii. Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca itiraz üzerine verilen kararlar ile 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun uygulanmasından doğan davalar.

viii. Maden, taşocakları, orman, jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sular ile ilgili mevzuatın uygulanmasına ilişkin işlemlere karşı açılan davalar.

ix. Ülke çapında uygulanan öğrenim ya da bir meslek veya sanatın icrası veyahut kamu hizmetine giriş amacıyla yapılan sınavlar hakkında açılan davalar.

x. Liman, kruvaziyer limanı, yat limanı, marina, iskele, rıhtım, akaryakıt ve sıvılaştırılmış petrol gazı boru hattı gibi kıyı tesislerine işletme izni verilmesine ilişkin mevzuatın uygulanmasından doğan davalar.

xi. 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun uygulanmasından ve 16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan davalar.

xii. 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun uygulanmasından doğan davalar.

xiii. 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun uygulanmasından doğan davalar.

xiv. Düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili olarak alınan kararlara karşı açılan davalar.

Temyiz dilekçelerinin Danıştay Başkanlığına hitaben yazılması ve kanunun 3’üncü maddesinde belirtilen hususları içermesi gerekir. Eksiklik bulunan dilekçelerin tamamlatılması hususu ilgili yargı merciince tebliğ olunur. Onbeş gün içinde eksikliklerin tamamlanmaması halinde temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına karar verilir.

Temyiz dilekçeleri, kararı veren bölge idare mahkemesine, Danıştay’a veya kanunun 4’üncü maddesinde belirtilen mercilere[1] verilir.

Temyizde verilebilecek kararlar: 

i. Onama: Kararı hukuka uygun bulursa onar.

ii. Değiştirerek onama: Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar.

iii. Maddi hataların düzeltilmesi ile onama: Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.

iv. Bozma:

- Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

- Hukuka aykırı karar verilmesi,

- Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması,

sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozar.

Kararların kısmen onanması ve kısmen bozulması hâllerinde kesinleşen kısım Danıştay kararında belirtilir.

            Temyizde Danıştay Kararı Sonrası İşlemler:

Onama:

            İYUK m. 50’de düzenlenmiştir. Buna göre, Temyiz incelemesi sonucunda verilen karar, dosyayla birlikte kararı veren mercie gönderilir. Ancak Danıştay ilgili dairesinin onamaya ilişkin kararları, dosyayla birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge idare mahkemesine gönderilir. Bu kararlar, dosyanın geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde taraflara tebliğe çıkarılır.

Bozma:

Temyiz incelemesi sonucunda verilen bozma kararı üzerine ilgili merci, dosyayı öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar verir. Bölge idare mahkemesi, Danıştayca verilen bozma kararına uyabileceği gibi kararında ısrar da edebilir. Danıştay’ın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır. Bölge idare mahkemesi, bozmaya uymayarak kararında ısrar ederse, ısrar kararının temyizi hâlinde, talep, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir ve karara bağlanır. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması zorunludur.

Olağanüstü Kanun Yolları:

Kanun Yararına Temyiz:

Hukuka aykırı temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen kararlar yönünden Danıştay Başsavcısı, ilgili bakanlığın istemi üzerine ya da kendiliğinden, kanun yararına temyiz yoluna başvurabilir.

İYUK m. 51’e göre Kanun Yararına Temyizin Şartları

i. Bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi, vergi mahkemesi ve Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak verdiği bir karar bulunması,

ii. Kararların olağan kanun yolu denetiminden geçmeden kesinleşmesi,

iii. Kesinleşen kararların nitelikleri bakımından hukuka aykırı olması.

Kanun Yararına Temyizde Başvuru Usulü

Bu yola ancak Danıştay Başsavcısı tarafından başvuru ile gerçekleşir. Danıştay Başsavcısı söz konusu başvuruyu ilgili bakanlığın talebi üzerine veya kendiliğinden de yapabilir.

Buradaki söz konusu bakanlık, davada taraf olan idarenin hiyerarşisi içinde bulunduğu bakanlık veya vesayet makamı olan bakanlıktır. Öte yandan Adalet Bakanlığı’nın da niteliği ve işlevi gereği bütün davalarda ilgili bakanlık olarak kabul edilmesi gerekir. Ayrıca mahalli idareler ile ilgili davalarda İçişleri Bakanlığı, mali gelir ve giderler bakımından da Maliye Bakanlığı, ilgili bakanlık olarak değerlendirilmelidir.

İYUK m.51’e göre, esas hükmün taraflarının kanun yararına bozma talep etmesi mümkün değildir. Ancak davanın tarafları Danıştay Başsavcısı’na veya ilgili bakanlığa başvurarak onların harekete geçmesini sağlayabilirler.

Kanun Yararına Temyizde Yetkili Makamlar

Danıştay Başsavcısı ilgili bakanlığın veya kendiliğinden kanun yararına bozma yoluna başvurabilir. İYUK m. 51’de “olunabilir” ibaresi ile bu yolda takdir hakkının Danıştay Başsavcısına ait olduğu belirtilmiştir.

Danıştay Başsavcısı dilekçe ile bu konuda başvurusunu yapar. Başvuru dilekçesi taraflara tebliğ edilmez.

Kanun yararına bozmada yürütmenin durdurulması talep edilemez. Kanun yararına bozma talebi kabul edilse dahi, kabul hükmünün taraflar üzerinde herhangi bir hukuki etkisi olmaz.

Kanun Yararına Temyizde Danıştay’ın Yaptığı İnceleme

Kanun yararına bozma talebi, Danıştay’ın ilgili dairesi tarafından veya Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak gördüğü davalarda Danıştay’ın ilgili kurulu tarafından incelenir.

Talep Danıştay’ın ilgili dairesi veya kurulu tarafından uygun görülmez ise reddedilir.

Talebin kabul edilmesi halinde ise, kesin hüküm kanun yararına bozulur. Kanun yararına bozma kararına karşı, kararın düzeltilmesi yoluna başvurulamaz.

Danıştay’ın verdiği kanun yararına bozma kararından sonra, dava dosyası esas hükmü veren mahkemeye gönderilir. Esas hükmü veren mahkemenin karara uyması ve direnmesi söz konusu değildir. Bu nedenle esas hükmü veren mahkemenin, söz konusu yargılamayı tekrardan görmesi mümkün değildir. Danıştay’ın kanun yararına bozma kararının bir örneği de ilgili bakanlığa gönderilir.

Kanun Yararına Temyizde Başvurusu Süresi

Kanun yararına bozma yolunda, olağanüstü niteliği ve kesinleşmiş kararlar aleyhine başvurulması göz önünde bulundurulduğunda bir süre kısıtlaması olmaması gerektiği açıktır. Nitekim İYUK 51. maddesinde de kanun yararına bozma yoluna ilişkin bir süre öngörülmemiştir. Buna göre, kanun yararına bozma yoluna başvuru yetkisi bulunan kurumlar veya kişiler yürürlükteki hukuka aykırılığı öğrendiği anda, kanun yararına bozma yoluna başvurabilirler.

Kanun Yararına Temyizin Sonuçları

Kanun yararına bozma kararları kesin kararı vermiş mahkemenin kararı üzerinde herhangi bir sonuç doğurmaz. Kesin kararı vermiş mahkemenin kanun yararına bozma kararına karşı gidebileceği bir yol yoktur. Kanun yararına bozma kararı sonucunda esas hüküm, ilgili mahkemece tekrar gündeme alınıp görüşülmez.

Kanun yararına bozma kararı yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden birini de oluşturuyorsa, Danıştayın verdiği karar yargılamanın yenilenmesi talebini inceleyecek olan esas hükmü vermiş mahkeme kararları için kesin bir delil niteliği taşıması gerekir.

Kanun yararına bozma isteminin yanında yürütmeyi durdurma talebi istenemez. Çünkü kanun yararına bozma kararının davanın esasına ve taraflarına ilişkin herhangi bir hukuki değişikliğe yol açmaması yürütmeyi durdurma talebinin işlevine aykırıdır.

Danıştay tarafından kanun yararına bozma kararı verildikten sonra kararın bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir. İlgili bakanlık Danıştay Başsavcılığına başvuran bakanlık olabileceği gibi Başsavcılık tarafından uygun görülen başka bir bakanlık da olabilir.

Kanun yararına bozma kararı Resmi Gazetede yayınlanır.

Yargılamanın Yenilenmesi

Yargılamanın yenilenmesi, bazı yargılama hatalarından veya eksikliklerinden dolayı, maddi anlamda kesin hükmün ortadan kaldırılması ve daha evvel kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur.

Yargılamanın Yenilenmesinin Şartları

            i. Kesin hüküm bulunmalı,

            ii. Kanunda belirtilen nedenlerden birisi bulunmalı,

            iii. Kanunda belirtilen sürede başvurulmalıdır.

Kesin nitelikte olmayan ara kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamaz. Davayı sonuçlandıran feragat, sulh, kabul gibi taraf işlemlerinde de yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.

Yargılamanın Yenilenmesi Nedenleri

i. Belgenin Sonradan Ele Geçmesi: Zorlayıcı sebepler nedeniyle ya da lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, yargılamanın yenilenmesi nedenidir. Bu belgenin dava görüldüğü sırada var olması ve hükmü etkileyecek nitelikte bulunması fakat dava sırasında ele geçirilememiş olması gerekir. Yargılamanın yenilenmesini isteme süresi, belgenin elde edildiği tarihten itibaren başlar.

ii. Belgenin Sahteliği: Hükme esas alınan belgenin sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm, karardan önce verilmiş olup da, yargılamanın yenilenmesini isteyen kimsenin, karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması.

Burada yargılamanın yenilenmesini isteme süresi, sahtelik hakkındaki hükmün kesinleştiği tarihten itibaren işler.

iii. Hükme Esas Alınan İlamın Ortadan Kalkması: Hükme esas alınan bir ilam hükmünün kesinleşen bir mahkeme kararı ile bozularak ortadan kalkması.

Kesin kanıt olarak kullanılan ve ortadan kaldırılan hüküm, bir ceza mahkemesinden ya da bir hukuk mahkemesinden ya da idari bir mahkemeden verilmiş olabilir.

iv. Bilirkişinin Bilerek Gerçeğe Aykırı Rapor Vermesi: Bilirkişinin bilerek gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararı ile belirlenmesi.

Bu raporun yargılamanın yenilenmesi nedeni sayılabilmesi için, hükmün verilmesinde etkili olması gerekir. Burada süre, mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren başlar.

v. Hile Kullanılmış Olması: Lehine hüküm verilen tarafın, hükme etkisi olan bir hile kullanmış olması yargılamanın yenilenmesi nedenidir.

Burada söz konusu olan hile, tanıklık, yalan yere and içme, sahte belge gibi nedenlerin dışında kalan hileli bir tutumdur. Davayı kazanan tarafın karşı tarafın avukatı ile anlaşması veya davanın yürütülmesi sırasında yazılı bildirimlerin alınmasında hileli yollara başvurulması, bildirimin asıl davalı yerine bir başkasına yaptırılması gibi. Burada süre, hilenin ortaya çıktığı andan itibaren başlar.

vi. Vekil ya da Yasal Temsilci Olmayan Kimseler: Vekil ya da kanuni temsilci olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunmasıdır. Örneğin; yöntem kurallarına göre, vekil olma niteliği bulunmayan kimseye bildirim yapılarak davanın yürütülmüş ve karara bağlanmış olması gibi. Burada, sadece davanın vekil veya mümessil olmayan kimseler ile görülmüş olması yeterlidir; bu sakatlığın hükmü etkilemiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Burada süre, yargılamanın yenilenmesi istemine konu olan yargı kararının, aleyhine karar verilen kişiye, ya da gerçek vekil, ya da temsilcisine bildirimi tarihinde itibaren başlar.

vii. Çekinme: Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hâkimin katılması ile karar verilmiş olmasıdır. Çekinmesi gereken hâkimin karara katılmış olması yeterlidir, sonucu etkileyip etkilememesi önemli değildir. Burada süre kararın yazılı bildirimi tarihinden itibaren başlar.

viii. Birbirine Aykırı Hükümler: Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir karar verilmesine sebep olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkemeye yahut başka bir mahkeme tarafından evvelki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunmasıdır. Yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmesi için her iki hükmün de kesinleşmesi gereklidir. Burada süre, ikinci kararın kesinleşmesinden itibaren başlar.

ix. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Aykırı Hüküm: Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması da yargılamanın yenilenmesi nedeni kabul edilmektedir.

x. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucu verilen iptal kararları da yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilir. Yargılamanın yenilenmesi olanağının kabul edildiği durumlarda, yargılamanın yenilenmesi isteminin Anayasa Mahkemesinin iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten itibaren en geç 90 gün içinde yapılması gerekir.

Yargılamanın Yenilenmesine Başvuru Süresi

İYUK m.53’te belirtilen nedenler açısından, aleyhine kesinleşmiş karar verilen taraf, yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilmek için kural olarak 60 günlük bir süreye tabidir. Ancak bunun istisnası olarak, İYUK m.53/1-h ve m.53/1-ı bentlerinde belirtilen durumlar için özel süreler düzenlenmiştir.

İYUK m.53/1-h bendinde yazılı sebep için (mahkeme tarafından evvelki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmesi halinde) 10 yıllık bir süre verilmiştir. Yani söz konusu sebep gerçekleştiği takdirde, aleyhine karar verilen taraf 10 yıl içerisinde yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilecektir.

Bunun yanında İYUK m.53/1-ı bendinde yazılı sebep için ise (Hükmün, AİHS veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin AİHM tarafından tespit edilmiş olması veya hüküm aleyhine AİHM’ne yapılan başvuru hakkında dostane çözüm veya tek taraflı bildirim sonucunda düşme kararı verilmesi halinde) 1 yıllık bir süre verilmiştir. Yani söz konusu sebep gerçekleştiği takdirde, AİHM’nin kararının ilgilisi olan taraf 1 yıl içerisinde yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilecektir.

İYUK m.53/3’e göre söz konusu bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak hesaplanır.

Yargılamanın Yenilenmesi İsteminde Bulunma Yetkisi

Asıl davanın taraflarına aittir. Davanın taraflarından olmayan bir kimse, yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunamaz. Hukuki menfaat bu aşamada da mutlak surette aranmalıdır. Lehine karar alınmış olan taraf ise yargılamanın yenilenmesi yoluna başvuramaz.

Yargılamanın Yenilenmesinde Karşı Taraf

Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan taraf, yargılamanın yenilenmesi dilekçesinde, karşı tarafı da belirtme durumundadır. Yargılamanın yenilenmesine konu olan karardan yararlanan taraf, karşı taraf olarak gösterilir. Başka bir deyişler, eğer davacı yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunuyorsa, davalı karşı taraf olarak gösterilir.

Yargılamanın Yenilenmesi Başvuru Şekli:

Yargılamanın yenilenmesi istemi, bir dilekçe ile esas kararı vermiş olan mahkemeden istenir.

Yargılamanın yenilenmesi istemleri, kural olarak esas kararı vermiş mahkemece karara bağlanır. İki ayrı yargı yeri tarafından verilen kararların çelişkili olması nedeni ile yargılamanın yenilenmesi istemine bakacak olan mahkeme, son kararı veren mahkemedir. Buna karşın, çelişkili kararlardan biri Danıştay, diğeri alt düzey idari yargı yeri tarafından verilmiş ise, son kararı verenin Danıştay olduğuna bakılmaksızın, yargılamanın yenilenmesi istemini Danıştay karara bağlar.

Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulü üzerine, yapılacak yargılama sonunda, mahkeme iki olasılıkla karşılaşır: Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi nedeni bulunsa bile, ya eski kararını doğru bulur ve yineler, ya da eski kararının bir bölümünü, ya da tümünü değiştirir. Yargılamanın yenilenmesi üzerine, eski hükmün bir bölümünün, ya da tümünün değiştirilmesine karar verilmesi durumunda, yeni karar eski kararın yerini alır. Bu karara karşı, temyiz yoluna gidilebilir. Buna karşın, yargılamanın yenilenmesi yoluna, aynı nedene dayanarak ikinci kez başvurulamaz.



[1] Dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde  büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.

22 Haziran 2021 Salı

Dron hukuku,

 


Hukuk, ABD'de çok uç noktalarda. 


Dron hukuku ile ilgili yazılmış kitap var. 

Hukuk Fakültelerinin Hukuku isminde çalışma var. 


Türkiye için hayal etmek bile mümkün değil. Böyle bir çalışma yapsam akademik komedyenler ceza hukukuyla ilgili değil diye eleştirirler....


Akademik komedyenlere iş çıkarmamak için ben de bir köşede kalayım bari...

22 Mayıs 2021 Cumartesi

ACTUS REUS

 

Actus reus: Anglo-saxon hukukunda suçlu hareket; ceza hukukunda suçun dış unsurları veya suçun objektif unsurları. Mens rea ile makul şüphenin ötesinde ispatlandığı takdirde ceza sorumluluğu doğar. Mens rea ise suçlu akıl; suçun manevi unsurudur.

Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her tarafında hazırlıklı ol!

 

Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her


tarafında hazırlıklı ol!

TESPİT EDEBİLDİĞİMİZ KADARIYLA

 Bir suç karşılığında ceza olarak sadece hapis veya adlî para cezası öngörülebi­leceği gibi, adlî para cezasının hapis cezasının seçeneğini oluşturması ya da her iki cezanın birlikte uygulanması da mümkündür. TCK’nın özel kısmında suçun karşı­lığında ceza olarak genellikle hapis cezasının tek yaptırım olarak belirlendiği gö­rülmektedir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla adlî para cezası yalnızca çevrenin tak­sirle kirletilmesi suçunda (m. 182/1, cümle 1) tek yaptırım türü olarak yer almakta­dır.


Evet bu bir ceza genel kitabının 9'uncu baskısı. Koca/Üzülmez sayfa 543.

Tek işi ceza hukuku olan HUKUK FAKÜLTESİ ÇALIŞANININ bilimsel olduğu iddia edilen çalışması...

9. Baskı yapılıncaya kadar tespit edilememiş...

27 Aralık 2020 Pazar

Ne kadar çok kanun o kadar az adalet

 

Summum ius summa injuria: Ne kadar çok kanun, o kadar az adalet (Cicero)

Summum jus, summa injuria: Aşırı doğruluk, aşırı haksızlık getirir.

Nulla dies sine linea: Birşeyler yazmadan geçen gün gün değildir. (Émile Zola mottosu)

 

Nulla dies sine linea: Birşeyler yazmadan geçen gün gün değildir. (Émile Zola mottosu)

Facilius est multa facere quam diu: Birçok şey yapmak hayat boyu sadece bir şey yapmaktan daha kolaydır.

 

Facilius est multa facere 

quam diu: Birçok şey yapmak 

hayat boyu sadece bir şey

 yapmaktan daha kolaydır.

Disce quasi semper victurus vive quasi cras moriturus: Hep yaşayacakmış gibi öğren,yarın ölecekmiş gibi yaşa.

 

Disce quasi semper victurus vive quasi cras 

moriturus: 

Hep yaşayacakmış gibi öğren, yarın ölecekmiş 

gibi yaşa.

Argumentum ad hominem: Tartışmanın kalitesi, tartıştığın kişinin kalitesine bağlıdır

 

Argumentum ad hominem: Tartışmanın kalitesi,


tartıştığın kişinin kalitesine bağlıdır

Ad hominem: Bir düşünceye cevap verirken eleştirmekten yerine düşünceyi ileri süren kişiye saldırmak.

 

Ad hominem: Bir düşünceye cevap verirken 

eleştirmekten yerine düşünceyi ileri süren kişiye 

saldırmak.


Uluslararası ilişkiler sözlüğünü hazırlarken 

karşılaştığım Latince kavram. 

3 Aralık 2020 Perşembe

ilginç yargıtay kararları -3 hayat kadını olan sanığın yaşadığı hayat koşulları dikkate alındığında söz konusu kişilere karşı şikayet ve iddialarını sürdürmesinin beklenemeyeceği

 

“…Geçimini hayat kadınlığı yaparak temin eden sanığın arkadaşı B.. ile birlikte telefonla kendileriyle irtibat kuran müştekilerden ikisiyle cinsel ilişkiye girme konusunda anlaşarak buluştukları, şahısların sanıkla arkadaşını bir eve götürdükleri, iki kişiyle ilişkiye girmek üzere eve gelen sanıkla B.'ün  evde bulunan toplam yedi erkekle ilişkiye girmek zorunda kaldıkları, sanık M. ve temyiz dışı sanık B.'ün olay akabinde kolluk birimlerine başvurarak şahısların kendileriyle zorla ve normal olmayan yollardan ilişkiye girdiklerini, tehdit ettiklerini, üzerlerindeki kıymetli eşyaları yağmaladıklarını beyan ederek şikayetçi oldukları, M...'nin vücudunda yapılan doktor muayenesinde çeşitli ekimotik alanlar ile anüsünde akut ve kronik livata bulgularına rastlandığı, sanıkların müracaatlarından iki gün sonra Cumhuriyet Başsavcılığına gelerek şikayet ve iddialarından vazgeçtikleri, sanık hakkında iftira suçundan açılan dava sırasında,  kollukta verdiği ifadesinin doğru olduğunu ancak  yalnız yaşadığı için hayati tehlikesinin olduğunu, korktuğu için şikayetinden vazgeçtiğini beyan ettiği, sanığın yaşadığı hayat koşulları dikkate alındığında söz konusu kişilere yönelik şikayet ve iddialarını sürdürmesinin kendisinden beklenemeyeceği gibi kolluktaki şikayetinde belirttiği livata iddiasınında doktor raporu ile teyit edildiği gözetilmeden, müsnet suçlardan beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,…” 14.CD. 9/11/2015 gün, 2013/9530 Esas, 2015/10380 Karar ( Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma-iftira)

2 Aralık 2020 Çarşamba

CAHİZ'E GÖRE KİTAPTA USLUP

 Câhiz’e göre kitap, okuyan ve dinleyenlerin kolayca anlayabilmeleri için açık bir ifade ile yazılmalı ve mânayı açıklayan gerekli ayrıntılardan mahrum olmamalıdır. Eğer müellif özlü anlatımı tercih ederse kendisini sadece yüksek kültürlü kişiler anlayabilir.

23 Kasım 2020 Pazartesi

BAM DAİRE SORUNLARI MAKALE

 

Genel Olarak

Temel amacının iş yükünü azaltmak olduğu belirtilen istinaf mahkemeleri, giderek amacından daha fazla uzaklaşmakta, iş yükü dışında, personel, bina, kişisel sorunlar ve duruşma sorunları ile giderek daha fazla içinden çıkılmaz bir karmaşaya dönmektedir.

Çalışma sorunları ve verimliliği azaltan hususları mevzuat, çalışma ve kişi kaynaklı olarak üçe ayırmak mümkündür. Bu sorunlardan mevzuattan kaynaklanın bir kısım sorunların çözümlenmesinin, kişisel sorunların çözülmesinden daha kolay olduğunu söylemek mümkün.

Mevzuat kaynaklı bozmaları ise usul bozmaları ve esasa ilişkin bozmalar olarak ikiye ayrılabilir. 

Kişisel sorunlar, özellikle müzakere ortamının gelişmemesi nedeniyle üyeler arasında uyumsuzluğun baş göstermesi, eleştirel yaklaşımlara ilişkin yaklaşımlar olarak belirtilebilir.

Mevzuat kaynaklı sorunlar, CMK m. 275 gereğince hiçbir anlam ifade etmemesine rağmen istinaf dilekçelerinin karşı tarafa tebliği, imza eksikliği nedeniyle yapılan iadeler, hukuka aykırı delil sorunları olarak belirtilebilir.

            İlk derece mahkemesine yapılan göndermeler, görünüşte kanuna uygun olması amacıyla çoğu zaman kanunda yer almayan sebeplere dayanmakta ve amaç giderek dosyanın temyiz merciine gönderilmeden çözümlenmesine yönelmektedir.

            1. Mevzuat kaynaklı sorunlar

            a-) CMK m. 275/2

            b-) Hukuka aykırı delil 

            c-) Direnme imkânının olmaması

            d-) İcra suçlarında uygulama birliği olmaması

            2-İçtihat sorunları

            a-) Hukuka aykırı delil konusunda sürekli değişen içtihatlar

            b-) Kaçakçılık suçlarında sanığın zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek açık dosyasının bulunması

            c-) Vergi suçlarında uygulama birliği olmaması, içtihatların değişkenlik göstermesi, defter incelemesi, fatura araştırması, bilirkişi incelemesi gibi uygulamaların dosyaların sonuçlanmasını güçleştirmesi

            3. Çalışma sorunları

            a. Müzakere yapılmaması

            b. Duruşmalara hazırlıksız çıkılması

            c. Dosyaların üyelere geç gönderilmesi: Özellikle pazartesi günü tevzi yapılan haftalarda üyelerin, diğer üyelere dosyaları inceleme yapmak için geç göndermesi nedeniyle dosyalar üzerinde yeterince inceleme yapılmaması sonucunu doğurmakta, bu durum üyeler arasında birbirlerinin dosyalarını iade etme, yeniden inceleme talep etme, duruşma açılmasını isteme gibi uygulamalara neden olmaktadır.

            ç. Üyelerin duruşma tecrübesine sahip olmaması

            d. Bozmaların sanık ya da müdafi lehine olmadığı gibi kamu yararının da bulunmaması

            e. 696 sayılı KHK sonrası usul bozmaları dahil duruşma açılması gerekliliğine uyulmaması

            f. Personelin yetersiz olması

           Bir kısım personel ilk derece hukuk mahkemesi tecrübesine sahiptir. Bir kısım duruşma sırasında yazabilecek hıza sahip değildir.

            g. İcra dosyalarında masraf sorunları

           

31 Ekim 2020 Cumartesi

İLGİNÇ YARGITAY KARARLARI -2 DİLENCİLİK YAPILMASI OLAĞAN OLMAYAN SAAT

 

                T.C.

                YARGITAY

                22. Ceza Dairesi

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y    İ L A M I

 

Esas No : 2015/14824     

Karar No              : 2016/6965

Tebliğname No : 6 - 2013/155175

   Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, kararların niteliği ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

 Müştekinin ikametinde uyurken sabah 07:30 sıralarında kalktığında pantolonunun cebindeki cüzdanının içinde bulunan 800 TL ile 400 $ nakit paranın  çalındığı, cüzdanın evin içinde yere atılı olarak bulunduğu, ancak paranın cüzdan içinde olmadığını farkedince ihbarda bulunduğu ve yapılan araştırmalar sonucu binanın güvenlik kamerasının incelenmesinde, sanıkların binaya 06:45'de girip 20 dakika sonra çıktıklarının tespit edildiği, sanıkların ifadelerinde binaya girip dilencilik yapmak için daireleri gezdiklerini savunduklarının anlaşılması karşısında; müştekinin iddiası ile olayın örtüştüğü ve suça konu saatte dilencilik yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, sanıkların yüklenen hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından mahkumiyetleri yerine, yerinde ve yeterli olmayan  gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA,  25/04/2016  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

İLGİNÇ YARGITAY KARARLARI -1 HIRSIZLARIN YARARLI OLMAYAN ŞEYLERİ ÇALMAYACAĞI

 

11. CD. 7.3.2013 gün, 2011/5105 Esas 2013/3816 Karar

SUÇ     : 213 sayılı yasaya muhalefet

HÜKÜM         : Beraat

TEMYİZ EDEN           : Katılan vekili

TEBLİĞNAMEDEKİ DÜŞÜNCE        : Onama

 

Vergi incelemesine esas  olmak üzere istenilen 2005 ve 2006 takvim yıllarına ait defter ve belgelerinin çalındığından incelemeye ibraz edemediğini savunan sanığın işyerinde vergi incelemesi yapılması zorunluluğu bulunmadığı, 213 sayılı Kanunun 139/2. maddesindeki istisnai şartların varlığının kabulü gerekeceği, defter ve belgelerin çalındığı ileri sürülerek ibrazından kaçınılması durumunda süreklilik gösteren dairemiz kararları ve ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 23.11.1999 gün ve 1999/11-273-288 sayılı içtihadında açıklandığı üzere, mükellefe usulüne uygun tebligat yapılmasının aranmayacağı cihetle, defter ve belgelerinin, içinde bulundukları araç içinden oto teybi ile birlikte 26.11.2006 tarihinde çalındığını beyan ederek Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/65701 soruşturma sayılı dosyası delil olarak gösterilmiş ise de; şirkete ait ticari defter ve belgelerin araç içinde bulundurulmasının yaşamın olağan akışı ve ticari teamüllere uygun olmadığı gibi hırsızların yararlanamayacağı şeyleri çalmalarının hayat tecrübelerine uygun düşmediği ayrıca dosya içinde bulunan vergi suçu raporunun 2 ve 3. sayfaları ile rapora ekli 06.12.2006 tarihli tutanak içeriğinden, sanığın vergi dairesi görevlilerince kendisine defter ve belgelerin ibrazı için tebligat yapılmadan önce telefonla arandığı, bu telefon görüşmesinden sonra defter ve belgeleri incelenmek üzere vergi dairesine götürmek için 25.11.2006 tarihinde işyerinden alarak aracına koyduğunu, 26.11.2006 tarihinde 19:00 sıralarında lokantada maç seyrederken araç içindeki defter ve belgelerinin çalındığını beyan ettiğinin anlaşıldığı, sanıktan telefonla defter ve belgelerinin ibrazı istendikten hemen sonra hırsızlık iddiasında bulunması, bu hususa ilişkin vergi suçu raporundaki açıklamalar ve yine sanık tarafından hukuk mahkemelerine müracaatla usulünce alınmış bir zayi belgesinin bulunmaması karşısında; soyut beyana dayanan hırsızlık müracaatının tek başına zayi belgesi olarak kabulünün mümkün bulunmadığı ve bu durumun mücbir sebep ya da irade dışı kaybolmayı kanıtlayıcı kuvvet ve nitelikte olmadığı, bu nedenlerle savunmanın geçerli sayılamayacağı cihetle, sübut bulan suçtan sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi, Yasaya aykırı,

 

30 Ekim 2020 Cuma

SAHTE TELİF İHTARLARI

AVM önünde Harbiye marşı çalan bir grup var. Bu grubun videosu, youtubeda paylaşılıyor ve MESAM adlı topluluk telif hakkı ihtarında bulunoyur. 

Bakın bu size ait değil

Sizin müziğiniz değil

Her yere telif ihtarı göndermek hukuki sorumluluk gerektirir. 

15 Ekim 2020 Perşembe

SAHTE İÇKİ ÖLÜMLERİ

 Sahte içki ölümlerinde sorumluluğun büyük bölümü, sanığın ikrarına ya da dosyada başka delillere rağmen hukuka aykırı delil nedeniyle beraat bozması yapan istinaf dairelerine ait. 

Bu konuyu defalarca konuşmuştuk Adana'da. Bu konuda vermiş olduğunuz hiçbir karar hukuka uygun değil...

ÇEKİN UNSURLARI VE HMK

Çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olma suçunda; çekin unsurları ve HMK konusunda yeterli tecrübeye sahip olmadan kanun yolu aşamasında değerlendirme yapılması mümkün değil

Bu sonuca istinaf değerlendirmelerine göre ulaşmak mümkün. Bozmaların ya da iadelerin hemen hemen tamamı hatalı. 

İSTİNAF MAHKEMELERİNİN KURULUŞ AMACINA AYKIRI BOZMA



    Adana BAM 10. Ceza Dairesi, 30/09/2020 gün, 2020/1647 Esas, 2020/2594 Karar
Hükümden sonra 15/04/2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanunun 61. Maddesi ile 5607 sayılı Yasa'nın 3/22. maddesine eklenen "Eşyanın değerinin hafif olması halinde verilecek cezalar yarısına kadar, pek hafif olması halinde ise üçte birine kadar indirilir" şeklindeki düzenlemenin sanık lehine hükümler içermesi, yine aynı Yasa'nın 62. maddesi ile değiştirilen 5607 sayılı Yasa'nın 5/2. maddesine eklenen fıkra uyarınca kovuşturma aşamasında etkin pişmanlık uygulamasının olanaklı hale geldiği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK'nun 7. maddesi ve 7242 sayılı Yasa'nın 63. maddesi ile 5607 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 12. maddenin 2. fıkrası gözetilerek ilgili hükümlerin yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu karşısında hükmün bozulması gerektiği,
İstinaf başvurusunda bulunan sanıklar müdafiinin istinaf nedenleri bu açıdan yerinde olduğu görülmekle 7242 sy'nın 63.maddesi ile 5607 sy'ya eklenen geçici 12.maddesinin 2.fıkrası delaletiyle CMK.nın 280/1-f maddesi uyarınca HÜKMÜN BOZULMASINA,

İCRA CEZA VE TEBLİGAT SORUNLARI

   ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
            11. CEZA DAİRESİ                                                         TÜRK MİLLETİ ADINA
                                                                                                                    İSTİNAF KARARI
Esas No : 2019/2217  
Karar No : 2020/2542


İlk derece mahkemesi hükmüne karşı istinaf yoluna başvurulmakla; başvurunun süresi, başvuranın hakkı, kararın niteliği ve karar tarihine göre dosya görüşüldü:
İstinaf başvurusunun reddi sebepleri bulunmadığından, işin esasına geçildi.
Hak arama hürriyetini düzenleyen Anayasanın 36. maddesi ile adil yargılanma hakkını düzenleyen AİHS'nin 6/3. maddesi uyarınca, her sanığın kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilme hakkına sahip bulunduğu, keza 5271 sayılı CMK'nın 176/1. maddesinde de iddianamenin çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ edileceğinin hükme bağlandığı, bu yönüyle icra ceza mahkemelerinde iddianame yerine geçen şikayet (dava) dilekçesinin sanığa tebliğinin zorunlu olduğu,
5941 Sayılı Çek Kanununun 6728 Sayılı Kanun ile değişik 5/1 maddesine göre; çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçundan dolayı açılan davaların icra mahkemesinde görüleceği ve bu davalar hakkında İİK'nun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353. maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı,
Bu hukuksal bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; müşteki vekili tarafından şikayet dilekçesi ile sanığın adresinin bildirildiği, ilk derece mahkemesince müşteki vekilinin  bildirdiği sanığın adresine, duruşma gün ve saatinin bildirilmesi için tebligat çıkarıldığı, çıkarılan tebligatın sanığın adresinde tanınmadığından bahisle bila tebliğ iade geldiği, mahkemece bu defa tebligatın üzerine, sanığın Mernis adresi olduğu şerhi de eklenerek Mernis adresine tebligat çıkarıldığı, çıkarılan tebligatın sanığın adres kayıt sistemindeki adresi olması nedeniyle mahalle muhtarına Tebligat Kanunu'nun 21/2.maddesine göre tebliğ edildiği, Tebligat Kanunu'nda 11/01/2011 tarih ve 6099 Sayılı kanunla yapılan değişiklikler de dikkate alınmak suretiyle, aynı kanunun 10 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16. maddesi gereğince sanığa yapılacak tebligatın öncelikle sanığın tespit edilecek bilinen adreslerine yapılması gerektiği, bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınacağı, buna göre, sanığa gelmediği takdirde yokluğunda duruşmaya devam olunacağı uyarısını taşıyan şikayet dilekçesi ekli çağrı kağıdının, öncelikle müşteki tarafından bildirilen adrese, bu adreste tebligat yapılamaması yada müşteki tarafından sanığın adresinin bildirilmemesi halinde sanığın çek hesabı açtırırken bankaya bildirdiği adrese gönderilmesi, bu halde de tebligat yapılamaması halinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu' nun 21. maddesine göre mernis adresine tebligat yapılmasının gerekli olduğu, aksine uygulamanın sanığın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağı, somut olayda ilk derece mahkemesince bankanın yazı cevabında sanığın çek hesabı açtırırken bildirilen adresine tebligat yapılmaksızın, sanığın doğrudan mernis adresine yapılan tebligatın usulsüz olması nedeniyle, duruşmada hazır bulunma hakkı usulünce sağlanmadan CMK'nın 289/1-e maddesine aykırı olarak, kanunen hazır bulunması gereken sanığın yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiği,
Kabule göre de;
Suç adı "Çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme" olduğu halde suç adının gerekçeli karar başlığında "Tüzel kişi sorumlusunun Karşılıksız Çek Düzenlemesi" olarak gösterilmesi,
5941 Sayılı Çek Kanununun 6/1-2 maddesi uyarınca sanık hakkında verilen hükmün kesinleşmesinden önce, karşılıksız kalan çek bedelinin ödenmesi halinde veya müştekinin şikayetten vazgeçmesi durumunda davanın düşürülmesine, ödemenin veya şikayetten vazgeçmenin hükmün kesinleşmesinden sonra gerçekleşmesi halinde hükmün bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasına karar verileceğinin ihtar edilmesine şeklinde yazılıp temerrüt faizine değinmeyerek yasal ihtarata aykırı yazılması,
Hususları hukuka aykırı olup, bu nedenle istinaf başvurusunda bulunan sanık müdafisinin istinaf nedenleri yerinde görülmekle,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-e ve 289/1-e maddeleri gereğince HÜKMÜN BOZULMASINA, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 284/1 ve 286/1 maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/09/2020

Belirtilen karar, İİK m. 354'te icra ceza mahkemelerindeki tahkikata ilişkin, Şikayetçi dilekçe veya beyanında gösterilmiş olduğu delillerle bağlıdır. hükmüne aykırı.






BAR GISOOYAT

TIBBİ ETİK