20 Mayıs 2017 Cumartesi

İHMAL SURETİYLE ÖLDÜRME-2

1. Ceza Dairesi 2013/3474 Esas 2014/263 Karar
Öleceğini bile bile gayrımeşru doğan bebeğini ormanlık alana bırakma ihmal suretiyle ölüme neden olma,
Sanığın yükümlü olduğu bakım, koruma ve gözetime ilişkin icrai davranışları gerçekleştirmemesi nedeniyle, öldürme suçunu ihmali davranışla işlediği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK.nun 83. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği,
“…Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanık A.’nin, nişanlısı O. ile cinsel ilişkiye girmesi sonucu hamile kaldığı, hamile olduğunu ailesinden ve çevresinden gizlediği, 24.08.2008 günü gece vakti doğum sancılarının başlaması üzerine annesi F.’ye tuvaletini yapamadığını, kasıklarının ağrıdığını söylediği, annesinin bu durumu babası B,’ye anlattığı, sanığın sancılarının artması nedeniyle gece yarısından sonra sanığın babası B.’nin kullandığı araçla hastaneye gitmek üzere yola çıktıkları, yolda bir süre gittikten sonra sanığın tuvaleti geldiğini söyleyerek aracı durdurup, aşağıya indiği ve yolun karşısına geçerek burada doğum yaptığı, canlı olarak doğurduğu bebeğin göbek kordonunu koparttıktan sonra olduğu yerde bırakıp tekrar araca bindiği, bir süre daha araçla gittikten sonra tekrar aracı durdurduğu ve araçtan inerek iç çamaşırı içerisinde bulunan kanlı bezi yol kenarına attığı ve tekrar araca bindiği, hastaneye gittiklerinde kendisini muayene eden doktorun sanığa hamile olup olmadığını sorduğu, sanığın hamile olmadığını, her ay adet gördüğünü söyleyip doğum yaptığını gizlediği, durumunun ağırlaşması nedeniyle il merkezinde bulunan hastaneye ambulansla sevkedildiği, burada doktorun, sanığın doğum kanalında bebeğin kordonunun sarktığını görünce, sanığa gerekli müdahaleyi yaptıktan sonra sanığa doğurduğu bebeğin nerede olduğunu sorduğu, sanığın ısrarla doğum yapmadığını söylediği, doktorun polise haber vermesi üzerine, polisin sanığın ifadesine başvurduğu, sanığın polise doğurduğu bebeği köyden hastaneye geldikleri sırada yol kenarına bıraktığını söylemesi üzerine yapılan araştırma sonrasında saat 05.10 sıralarında bebeğin canlı olarak, çıplak, göbek bağı üzerinde ve yüzüstü yatar vaziyette jandarma görevlileri tarafından bulunduğu hemen hastaneye götürüldüğü sırada öldüğü, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 21.11.2008 gün ve 2908 sayılı raporuna göre miyadında gelişim gösteren bebeğin yaşama yeteneğinin bulunduğu, ilerlemiş çürüme nedeniyle bebeğin canlı doğup doğmadığının ve canlı doğduysa ölüm nedeninin tespit edilemediğinin bildirildiği; sanığın Cumhuriyet Savcılığında müdafii huzurunda alınan ifadesinde “çocuğun öleceğini biliyordum, ölmesi amacıyla almadım, çocuğun ölmesini istedim”, sanığın babası B. A.’ın sanık sıfatıyla müdafii huzurunda Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde “jandarma ile birlikte çocuğu bulduk, ilk bulduğumuzda sağ idi, ben hareket ettiğini gördüm”, Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusunda “ben bebeği gördüm, bebeği gördüğümde sağ idi, kolunu kıpırdatıyordu, jandarma bebeği sararak hastaneye getirdi”, jandarma uzman çavuş Ö. D.’ın kovuşturma aşamasında mahkemede alınan ifadesinde “bebek yüzüstü yatıyordu ve kollarını kıpırdatarak irkilme hareketi yaptı, hastaneye gelirken bebek işaret parmağımı sıkmıştı” şeklindeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde, canlı olarak doğan ve yaşama kabiliyeti bulunan bebeğin, sanık tarafından öleceği bilindiği halde ölüm sonucunun gerçekleşmesi amacıyla doğduğu şekilde bırakıldığı ve ölümün bebeğin sağlığı açısından oluşan olumsuz koşullar nedeniyle gerçekleştiği olayda;
Sanığın yükümlü olduğu bakım, koruma ve gözetime ilişkin icrai davranışları gerçekleştirmemesi nedeniyle, öldürme suçunu ihmali davranışla işlediği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK.nun 83. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı olup,…”
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 11.2.2014 gün, 2013/3311 Esas 2014/633 Karar
Kendisi de şeker hastası olan sanığın, şeker komasındaki maktulenin müdahale edilmediği takdirde ölebileceğini bildiği halde evde tek başına bırakarak ayrılması bilinçli taksirle öldürme olarak değerlendirilmelidir.

“Dosya kapsamına göre; her ikisi de başka şahıslarla evli olan sanık ile maktulenin telefon aracılığıyla tesadüfen tanıştıktan sonra aralarında gelişen ilişki sonrası sanığın maktuleyi Palu İlçesinden alarak yaşadığı yere getirip ayrı ev açtığı, olay tarihine kadar birlikte yaşadıkları, sanığın bu arada resmi nikahlı eşinin evine de arada bir gidip geldiği, olay günü her ikisi de şeker hastası olan sanık ile maktule arasında maktulenin sigara içmesine karışan sanığa maktulenin "sen bana karışamazsın, kocam değilsin" demesi üzerine tartışma çıktığı, tartışma sırasında sanığın maktuleyi basit şekilde darp ettiği, maktulenin darp sonrası kendini kaybettiği, vücudunun kasılmaya başladığı, ağzından köpük geldiği, kendisi de şeker hastası olan sanığın maktulenin şekerinin düştüğünü düşünerek dışarı çıkıp bakkaldan meyve suyu getirerek maktuleye içirmeye çalıştığı ancak maktulenin meyve suyunu içemediği, sanığın da maktuleyi zamanla düzeleceği inancıyla yatağa yatırıp oradan ayrıldığı, resmi nikahlı eşinin evine gidip gece vardiyasından çıkmış olması nedeniyle yatıp uyuduğu, akşam saatlerinde uyandığında ise tekrar maktuleyi kontrol etmeye gittiğinde maktulenin öldüğünü görmesi üzerine 112 Acil servisi aradığı, yargılama esnasında alınan Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu raporunda maktulenin hipoglisemi krizindeyken şekerli sıvı verilmesi, hastaneye götürülmesi veya 112 Acil servise haber verilmesi halinde hayatının kurtulabileceği, hipoglisemi komasına müdahale edilmemesi durumunda ise ölümün meydana gelebileceğinin bildirildiği olayda; kendisi de şeker hastası olan sanığın maktulenin kasılmaya başlaması ve ağzından köpük gelmesi üzerine dışarıya çıkıp bakkaldan meyve suyu alarak maktuleye içirmeye çalışmış olması, daha sonra ise, gece vardiyasındaki işinden de yeni dönmüş ve yorgun olan sanığın kasten değil, meyve suyunu içmek istemeyen maktulenin dinlenerek iyileşebileceğini düşündüğü için evden ayrılmış olması ve akşam üzeri uyandığında yeniden maktuleyi kontrol etmeye geldiğinde onun ölmüş olduğunu farketmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın şeker hastası olan maktulenin ölebileceğini öngörmesine rağmen istemediği bu sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla onu geçici olarak terketmiş olması nedeniyle bilinçli taksirle öldürme suçundan cezalandırılması yerine, yazılı şekilde maktuleyi kasten terketmeyen sanık hakkında olayda uygulama yeri bulunmayan TCK'nun 83. maddesi uyarınca hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmekle,…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arif Nazım - Şehidin Destanı

TIBBİ ETİK