1. Ceza Dairesi 2013/3474 Esas 2014/263
Karar
Öleceğini bile bile gayrımeşru doğan bebeğini
ormanlık alana bırakma ihmal suretiyle ölüme neden olma,
Sanığın yükümlü olduğu bakım, koruma ve
gözetime ilişkin icrai davranışları gerçekleştirmemesi nedeniyle, öldürme suçunu
ihmali davranışla işlediği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK.nun 83. maddesi uyarınca
cezalandırılması gerektiği,
“…Oluşa
ve dosya içeriğine göre, sanık A.’nin, nişanlısı O. ile cinsel ilişkiye girmesi
sonucu hamile kaldığı, hamile olduğunu ailesinden ve çevresinden gizlediği, 24.08.2008
günü gece vakti doğum sancılarının başlaması üzerine annesi F.’ye tuvaletini yapamadığını,
kasıklarının ağrıdığını söylediği, annesinin bu durumu babası B,’ye anlattığı, sanığın
sancılarının artması nedeniyle gece yarısından sonra sanığın babası B.’nin kullandığı
araçla hastaneye gitmek üzere yola çıktıkları, yolda bir süre gittikten sonra sanığın
tuvaleti geldiğini söyleyerek aracı durdurup, aşağıya indiği ve yolun karşısına
geçerek burada doğum yaptığı, canlı olarak doğurduğu bebeğin göbek kordonunu koparttıktan
sonra olduğu yerde bırakıp tekrar araca bindiği, bir süre daha araçla gittikten
sonra tekrar aracı durdurduğu ve araçtan inerek iç çamaşırı içerisinde bulunan kanlı bezi
yol kenarına attığı ve tekrar araca bindiği, hastaneye gittiklerinde kendisini
muayene eden doktorun sanığa hamile olup olmadığını sorduğu, sanığın hamile olmadığını,
her ay adet gördüğünü söyleyip doğum yaptığını gizlediği, durumunun ağırlaşması
nedeniyle il merkezinde bulunan hastaneye ambulansla sevkedildiği, burada doktorun,
sanığın doğum kanalında bebeğin kordonunun sarktığını görünce, sanığa gerekli müdahaleyi
yaptıktan sonra sanığa doğurduğu bebeğin nerede olduğunu sorduğu, sanığın ısrarla
doğum yapmadığını söylediği, doktorun polise haber vermesi üzerine, polisin sanığın
ifadesine başvurduğu, sanığın polise doğurduğu bebeği köyden hastaneye geldikleri
sırada yol kenarına bıraktığını söylemesi üzerine yapılan araştırma sonrasında saat
05.10 sıralarında bebeğin canlı olarak, çıplak, göbek bağı üzerinde ve yüzüstü yatar
vaziyette jandarma görevlileri tarafından bulunduğu hemen hastaneye götürüldüğü
sırada öldüğü, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 21.11.2008 gün ve 2908 sayılı
raporuna göre miyadında gelişim gösteren bebeğin yaşama yeteneğinin bulunduğu, ilerlemiş
çürüme nedeniyle bebeğin canlı doğup doğmadığının ve canlı doğduysa ölüm nedeninin
tespit edilemediğinin bildirildiği; sanığın Cumhuriyet Savcılığında müdafii huzurunda
alınan ifadesinde “çocuğun öleceğini biliyordum, ölmesi amacıyla almadım, çocuğun
ölmesini istedim”, sanığın babası B. A.’ın sanık sıfatıyla müdafii huzurunda Cumhuriyet
Savcılığında alınan ifadesinde “jandarma ile birlikte çocuğu bulduk, ilk bulduğumuzda
sağ idi, ben hareket ettiğini gördüm”, Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusunda
“ben bebeği gördüm, bebeği gördüğümde sağ idi, kolunu kıpırdatıyordu, jandarma bebeği
sararak hastaneye getirdi”, jandarma uzman çavuş Ö. D.’ın kovuşturma aşamasında
mahkemede alınan ifadesinde “bebek yüzüstü yatıyordu ve kollarını kıpırdatarak irkilme
hareketi yaptı, hastaneye gelirken bebek işaret parmağımı sıkmıştı” şeklindeki beyanları
birlikte değerlendirildiğinde, canlı olarak doğan ve yaşama kabiliyeti bulunan bebeğin,
sanık tarafından öleceği bilindiği halde ölüm sonucunun gerçekleşmesi amacıyla doğduğu
şekilde bırakıldığı ve ölümün bebeğin sağlığı açısından oluşan olumsuz koşullar
nedeniyle gerçekleştiği olayda;
Sanığın
yükümlü olduğu bakım, koruma ve gözetime ilişkin icrai davranışları gerçekleştirmemesi
nedeniyle, öldürme suçunu ihmali davranışla işlediği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK.nun
83. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm
kurulması, Yasaya aykırı olup,…”
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 11.2.2014 gün,
2013/3311 Esas 2014/633 Karar
Kendisi de şeker hastası olan sanığın, şeker
komasındaki maktulenin müdahale edilmediği takdirde ölebileceğini bildiği halde
evde tek başına bırakarak ayrılması bilinçli taksirle öldürme olarak değerlendirilmelidir.
“Dosya
kapsamına göre; her ikisi de başka şahıslarla evli olan sanık ile maktulenin telefon
aracılığıyla tesadüfen tanıştıktan sonra aralarında gelişen ilişki sonrası sanığın
maktuleyi Palu İlçesinden alarak yaşadığı yere getirip ayrı ev açtığı, olay tarihine
kadar birlikte yaşadıkları, sanığın bu arada resmi nikahlı eşinin evine de arada
bir gidip geldiği, olay günü her ikisi de şeker hastası olan sanık ile maktule arasında
maktulenin sigara içmesine karışan sanığa maktulenin "sen bana karışamazsın,
kocam değilsin" demesi üzerine tartışma çıktığı, tartışma sırasında sanığın maktuleyi basit
şekilde darp ettiği, maktulenin darp sonrası kendini kaybettiği, vücudunun kasılmaya
başladığı, ağzından köpük geldiği, kendisi de şeker hastası olan sanığın maktulenin
şekerinin düştüğünü düşünerek dışarı çıkıp bakkaldan meyve suyu getirerek maktuleye
içirmeye çalıştığı ancak maktulenin meyve suyunu içemediği, sanığın da maktuleyi
zamanla düzeleceği inancıyla yatağa yatırıp oradan ayrıldığı, resmi nikahlı eşinin
evine gidip gece vardiyasından çıkmış olması nedeniyle yatıp uyuduğu, akşam saatlerinde
uyandığında ise tekrar maktuleyi kontrol etmeye gittiğinde maktulenin öldüğünü görmesi
üzerine 112 Acil servisi aradığı, yargılama esnasında alınan Adli Tıp 1. İhtisas
Kurulu raporunda maktulenin hipoglisemi krizindeyken şekerli sıvı verilmesi, hastaneye
götürülmesi veya 112 Acil servise haber verilmesi halinde hayatının kurtulabileceği,
hipoglisemi komasına müdahale edilmemesi durumunda ise ölümün meydana gelebileceğinin
bildirildiği olayda; kendisi de şeker hastası olan sanığın maktulenin kasılmaya
başlaması ve ağzından köpük gelmesi üzerine dışarıya çıkıp bakkaldan meyve suyu
alarak maktuleye içirmeye çalışmış olması, daha sonra ise, gece vardiyasındaki işinden
de yeni dönmüş ve yorgun olan sanığın kasten değil, meyve suyunu içmek istemeyen
maktulenin dinlenerek iyileşebileceğini düşündüğü için evden ayrılmış olması ve
akşam üzeri uyandığında yeniden maktuleyi kontrol etmeye geldiğinde onun ölmüş olduğunu
farketmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın şeker hastası olan maktulenin
ölebileceğini öngörmesine rağmen istemediği bu sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla
onu geçici olarak terketmiş olması nedeniyle bilinçli taksirle öldürme suçundan
cezalandırılması yerine, yazılı şekilde maktuleyi kasten terketmeyen sanık hakkında
olayda uygulama yeri bulunmayan TCK'nun 83. maddesi uyarınca hüküm kurulması, Bozmayı
gerektirmekle,…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder