17 Mart 2023 Cuma

YALAN

 

YALAN

Yalan söylemek, insanın kendisini istemediği bir durumdan korumak amacıyla başvurduğu savunma mekanizmasıdır. Öykü uydurma ile yalan karıştırılmamalıdır. Yalan söyleme, ahlaki ve bazı durumlarda hukuki karşılığı bulunan bir davranıştır. Yalan bilerek ve isteyerek gerçekleştirilen bir davranıştır. Öte yandan birçok yazar yalanın temel özelliklerini şu şekilde belirtmektedir:

i-Yanlışlığın farkında olmak,

ii-Aldatma niyeti taşımak,

iii-Öngörülen bir amaç,

iv- Aldatan kişi, aldatmak için yorumlama, ekleme, abartma, yeniden birleştirme, kurgu yöntemlerini kullanabilir.[1]

Hayal kurma, aklileştirme, reddetme, bastırma ya da inkar aldanmaya neden olsa da yalan olarak tanımlanamaz. Söz konusu durumlarla “yalan” arasındaki en önemli farklılık, “bilinçli farkındalık”tır.

 

ÇOCUKLARDA YALAN:

“Yalan”dan bahsedilebilmesi için bir doğrunun varlığı şarttır. Normal olarak çocukların, yalan söyleyebilmeleri için bilişsel olarak yeterince olgunlaşmaları gerekir.

Doğru ve yalan kavramı ailede öğrenilmektedir. Özellikle okul öncesi çocuklarda yalan söyleme alışkanlığı oluşabilir. Söz konusu durum gelişimin bir parçasıdır. Yalan, çocuğun egosunun oluşum ve gelişiminde belirgin bir role sahiptir. Yalanın, ebeveynlerce fark edilmemesi ego oluşumuna neden olur. Egoyu kontrol eden süperego ise çocuğun, kişisel olarak kendi yalanlarını sınırlaması ya da bu yola başvurmaması ile gelişir.[2]

4-5 yaş çocuklarda hayal gücü geniştir. Zihinlerinde hikâyeler yaratıp anlatmayı severler. Bu dönemdeki çocuklarda yalan ve doğru kavramları belirginleşmemiştir. Çocuklar ceza almamak için de yalana başvurabilirler.

Çocuklar küçük yaşlarda doğruyu söyleme konusunda cesaretlendirilmelidir. Ebeveynin yalan söylemesi, çocuklarda bu davranışın olağan olduğunu kabule neden olur.  Çocukların hastaneye götürülürken, parka gidiyormuş gibi kandırılmaları, evde sır saklanması, dini figürler ve hukuki konular yalan anlayışının gelişimini etkiler.

Çocuklarda yalanın anlaşılması halinde ağır ceza verilmemesi ve yalanın itiraf edilmesinin sağlanması gerekir.  

6 yaşından itibaren çocuklar doğruyu ve yanlışı ayırt etmeye başlar. Cezadan korkan çocukların yalan söylemeye devam etmesi mümkündür. Sabırlı bir şekilde çocukla konuşulması ve doğruların anlatılması gerekir. Göz teması kurulması önemlidir. Alışkanlık halini alması halinde uzmana başvurulması tavsiye edilmektedir.[3]

Yalanlara karşı tepkinin, gelişim dönemlerine göre de farklılık gösterdiği; çocuk yaştakilerin daha fazla, ergenlerin daha yumuşak ve erişkinlerin ise daha hoşgörülü olduğu gözlenmektedir.

MİTOMANİ:

YALAN SÖYLEME HASTALIĞI olarak da bilinen ve mitomani olarak adlandırılan hastalık, 1891 yılında Alman Dr. Delbrueck tarafından tanımlanmıştır. Doğru söylemenin önemi çocukluk döneminden itibaren insanın çevresi tarafından anlatılmakla birlikte, bazı nedenlerle her insan yalan söyleyebilir. Çalışmalara göre, normal insanlar günde birkaç kez yalan söyleyebilmektedir.

Beyaz yalan, karşıdaki insana zarar vermemek, onu üzmemek, sıkıntıya düşürmemek, bir cezayı önlemek ve yalan söylenen kişinin çeşitli sebeplerle kırılmasını önlemek için, zararsız ve kabul edilebilir nitelikteki yalanlardır. Bu tip yalanlar, sağlık ya da sosyal herhangi bir soruna neden olmaz. Mitomani (patolojik yalan) ise kişinin psikolojik olarak içinde bulunan yalan söyleme isteğini gidermesi, sıkça tekrarlaması ve bu davranışın ardından rahatlamasıdır.

Mitomani Belirtileri:

i-Yalanlarıyla kendisini kahraman ya da mağdur yapar.

ii- Sık tekrarlanan yalanlar arasında tutarlılık bulunur. Ancak anlatılan kişiye göre değişebileceği gibi zamanla da değişebilir.

iii-Hayal gücüyle ürettiği yalanlara inanmasıyla birlikte gerçeklik algısı kopar.

iv- Kaygı düzeyi yükseldiğinde daha fazla yalan söyler.

v- Söylediği yalanlarda herhangi bir amaç gütmez. Yalan söyleyerek rahatlama sağlar.

vi- Eski yalanların desteklenmesi için yeni yalanlar üretilir.

vii- Patolojik yalan söylemede utanma ve suçluluk duyguları yoktur. Olağan insanlarda her iki etki de gözlemlenir.

viii- Patolojik yalan söylemede, yüz kızarması ve göz kaçırma gözlenmez. Aniden gelen sorulara karşı hızlı ve tatmin edici cevap verebilirler.

ix-Patolojik yalancılar hastalık olarak kabul edilir. Ancak hastalıklarını kabul etmezler. Yakınlarının rahatsızlık duymasıyla psikolojik yardım almaları tavsiye edilir.

x-Patolojik yalancılık, ergenlik döneminde başlar. Tedavi edilmezse yetişkinlik döneminde de devam eder.

Mitomani sebepleri:

i-Çocukken aile bireylerince yeteri kadar onaylanmama, ilgi alamama,

ii-Çocuk yaşlarda ebeveyn yalanlarıyla sıklıkla karşılaşma,

iii-Düşük benlik saygısı ve kendine güvensizlik,

iv-Bazı hastalıklarda bulgu olarak,

v- Kişilik bozuklukları; borderline, antisosyal kişilik bozukluğu, narsistik kişilik bozukluğu,

vi-Dürtü kontrol bozukluğu,

vii- Takıntı bozukluğu.

viii-Çocukluk döneminde istismar.

Mitomanilere Davranış Tavsiyeleri:

i-Suçlayıcı ve kızgınlık ifadeleri mitomaniyi olumsuz etkiler.

ii-Sabırlı yaklaşım ve güven bağının oluşmasının sağlanması.

iii- Yalan ilk fark edildiğinde, bu şekilde konuşmaya devam ettiği takdirde konuşmaya devam edilmeyeceği anlatımı.

iv-Negatif pekiştireç yöntemiyle kişiyi doğruyu söylemeye zorlama.

v-Suçlayıcı tavır takınmama,

vi- Yakın çevrenin, profesyonel destek alma tavsiyesi.

Tedavi:

Temel nedenin, kişilik bozukluğu, duygu durum bozukluğu, depresyon ya da anksiyete olduğunun anlaşılması halinde ilaç desteği gerekir. Böyle bir sebep bulunmaması halinde psikoterapi hastalığın tedavi yöntemidir. Kişinin, rahatsızlığının farkında olması ve tedaviye istekli olması şarttır. Teşhis, psikiyatrist tarafından konulur ve tedavi sürecinde psikolog, psikiyatristle birlikte çalışır.[4]

BİYOLOJİK YÖNDEN YALAN

Bilişsel fonksiyon bozukluğu:

Hayal Psödologyası olan kişilerde nörolojik anormallikler gözlenmektedir. Bu kişilerde nöbetler, anormal EEG bulguları ve kafa travması öyküsü bildirilmektedir. Sözel ve performans zeka testleri karşılaştırmasında bu kişilerde, yüksek sözel zeka söz konusudur. Söz konusu hallerin en uç hali, korsokoff psikozu ile diğer nörolojik bozukluklarda gözlenen konfabulasyon[5] durumudur. Konfabulasyon halinde bilinçli aldatma amacı yoktur. Ancak Hayal Psödologyasına neden olan hallerin anlaşılmasına yardımcı olur.

Konfabulasyon, bellek ve ek nörolojik bozukluklarla ortaya çıkar.

Bilişsel Tarz ve Affekt:

Bilişsel tarz Shapiro (1965) tarafından ortaya atılmış bir kavram olup, farklı düşünme tarzlarını ifade eder. Kişisel bilgileri doğru aktaran, tarihleri hatalı bildiren histerik bilişsel tarz bilinen örneğidir. Anlık etkileşimler, doğru ya da yalan söylemelerine etki eder.

Histerik bilişsel tarzın tersi obsessif kompulsif bozukluk(takıntı)tur. Bu durumda duygular geri planda, detaylarda yoğunlaşma ön plandadır. Gerçek tablo gözlenemez.

TRAVMALARLA BAŞETME YÖNTEMİ OLARAK YALAN

Travmatik olaylarla karşılaşan bireylerin savunma mekanizması olarak yalana başvurdukları gözlenmektedir.

 



[1] CV Ford/B.H King/M H Hollender(1988) Lies and Liars: psychiatric aspects of prevarication, Am J Psychiatry, 145: 5:554-62, (Çev. Bilgin, Bilge/Çevik, Abdulkadir/Yılmaz, Özpolat, Ayşegül, Yalan ve Yalancılar: Aldatmanın Psikiyatrik Yönü) https://tpdegitim.psikiyatri.org.tr/Makale05.aspx erişim: 17/03/2023

[2] Ford vd.,

[4] Buharalı, Funda, Mitomani, Yalan Söyleme Alışkanlığı, https://www.psikoterapi.pro/makaleler/mitomani-yalan-soyleme-aliskanligi erişim: 17/03/2023

[5] Kandırma niyeti olmadığı ve kişi, bahsi geçen bilginin yanlış olduğunu bilmediği için konfabulasyon yalan söylemekten ayrılır. Bireyler yanlış olduğu açık bilgiler sunabildiği gibi konfabulasyon içsel olarak tutarlı, uyumlu ve nispeten normal de görünebilir. Konfabulasyon vakaları genellikle, anevrizma, Alzheimer, wernicke-korsakoff sendromu (alkolizmin neden olduğu tiamin eksikliği), demansta görülür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

aklımda-

 sın

TIBBİ ETİK