Sayfalar
- HAKİMLİK SINAVI
- YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ SINAVI
- ÖZEL KANUNLARDA SUÇLAR
- KİTAP ÇALIŞMALARI
- GÜNCEL SORUNLAR
- AKADEMİK SORUNLAR
- YAYINEVLERİ SORUNLARI
- İCRA HUKUKU
- Kimdir?
- Fotoğraf albümü
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu TCK m. 155
- Hakaret Suçunun Kamu Görevlisine Karşı İşlenmesi
- GÜNLÜK
- İCRA NOTLARI
- TIBBİ ETİK
- ANA SAYFA
- 6284 SAYILI YASA GEREĞİNCE SÜREKLİ TEDBİR İSTEYENL...
- ALMANYA BULAŞICI HASTALIKLAR İZLEM AĞI
- İCRA HUKUKU
- POSTA PULLARINDA İBN-İ SİNA
- HUKUK GENEL KURULUNA GÖRE MENFİ TESPİT DAVASI (İİK...
30 Nisan 2024 Salı
Adalet Ca-mi-a-sı
Üç günlük mazeret izni aldığımda kitap yazmak için izne ayrıldığımı -arkamdan-söyleyenler...
Pandemide gereksiz hastalık izni kullandığımızı ileri sürenler hep yakın çevremizdi.
Arkadaşımız değillerdi...
Olamazlardı...
Gölge etmeyin!
Başka ihsan istemez...
29 Nisan 2024 Pazartesi
28 Nisan 2024 Pazar
Hangi gerekçeyle sabit?
"Yapılan yargılama, incelenen dosya kapsamı, sanıkla aralarında önceye dayalı husumet ya da asılsız suç isnadında bulunmaları için herhangi bir neden bulunmayan katılan mağdure ... ile mağdureler ... ve ...in aşamalardaki öze ilişkin tutarsızlık göstermeyen samimi anlatımları ile dosyaya yansıyan tanık anlatımları karşısında, suç tarihinde Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan ve diğer mağdureler ..., ... ve ...’e yönelik olarak gerçekleştirdiği benzer nitelikte cinsel içerikli eylemleri sabit görülen sanığın, Sakarya adliyesinde birlikte çalıştığı zabıt katibi mağdure ... ile adliyede staj yapan öğrenciler ... ve ....’ye yönelik eylemleri de sübuta erdiği halde, bu hususta mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle sanığın beraatine hükmeden Özel Daire kararını yerinde bularak onanmasına karar veren sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum." görüşüyle,
CGK'na eylemin sabit olduğu yönünde görüş belirten üyenin gerekçesiz itirazı.
Gerçekten bu itirazı nasıl karara yazdınız. Üye hangi nedenle kararı sabit kabul etti? Doktor raporu mu var. Tanık mı var...Eylem nasıl sabit?
İLTİFAT NİTELİĞİNDEKİ SÖZLERİN CİNSEL TACİZ NİTELİĞİ
İLTİFAT
9.CD kararlarında iltifat kavramına
pek rastlanmamaktadır. Öte yandan günlük hayatta, iltifat anlamına gelen sözcüklerin
mağdurlara söylenmesinin, mağdurlarda taciz algısını oluşturduğu bilinmektedir.
Ayrıca bir sözcüğün hem iltifat hem cinsel taciz niteliği taşıması; durumun
özelliklerine göre bir niteliklerden birinin daha ağır basması mümkündür. Örneğin
mağdurun gözlerine bakarak “çok güzelsin” denilmesi iltifat niteliği
taşıyabilirken, vücut hatlarına bakılarak “çok güzelsin” denilmesi cinsel taciz
oluşturabilir.
Arkadaşlık ya da cinsel
birliktelik imkânsızlığı bulunan hallerde de, “çok güzelsin” sözcüğünün, taciz
niteliği taşıyacağında şüphe yoktur. Evli kadına ya da küçük ancak kendisine
yöneltilecek sözcüklerin hangi amacı taşıdığını bilebilecek yaş ve durumdaki
mağdurlara yönelik “çok güzelsin” sözcüğü de taciz oluşturabilecektir.
O halde, iltifat niteliği taşıyan
sözler konusunda cinsel taciz olmadığı yönünde bir genelleme yapmanın mümkün
olmadığı, somut olayın özelliklerine göre bu niteliği taşıyabileceğini
söylemenin mümkün olduğu belirtilebilir.
*İltifat anlamına gelen sözlerin cinsel
saldırı ya da istismar niteliğindeki davranışlarla birlikte gerçekleşmesi
mümkündür. Öte yandan somut olayda, cinsel iltifatlarla birlikte çocuğu
kucağına alan sanığın eylemi; mağdurenin; sanığın, düğününe gitmiş olması,
halen facebook üzerinden arkadaşlıklarının devam etmesi gibi hususlarla
birlikte değerlendirilerek, sanığın da üzerine atılı suçu kabul etmemesi nedeniyle,
aktarım tanığının anlatımlarına rağmen beraat yönünde değerlendirilmiştir.[1]
Ancak olayın anlatım şekli, ortaya çıkışı, gerçekleştiği toplumsal ortam,
mağdurun anlatımı birlikte değerlendirildiğinde olayın sabit olduğu
düşünülmektedir. Örneğin en temel akıl yürütme şekillerinden olan, mağdurenin
daha vahim olaylar anlatabilme imkânı varken, olayı belli sınırlarla anlatmadan
hiç bahsedilmemektedir. Olayın, “öğretmene” anlatma şeklindeki intikal şekli de
benzer olaylarda görüldüğü gibidir. Bu
anlamda farklı ve daha ayrıntılı gerekçelerle sanığın cezalandırılması yönünde
kanaatini bildiren üyenin görüşü daha isabetlidir.[2]
Gerçekten mağdur anlatımları, “sırf ilgi çekme” ye indirgenebilir mi?
Cinsel suçlar, bireysel nitelikte
değerlendirildiği, toplum ve mağdur üzerinde açtığı yaraların;
cezalandırılmadıkları müddetçe daha ağır ve kabul edilmez sonuçlar doğuracağı mutlaktır.
Olayın bu şekilde yargılanmasını sağlayan mağdur, hayatı boyunca yaşayabileceği
kendisi ve çevresiyle sorunlar yaşayacaktır.
*Öte yandan olayın üzerinden üç
yıl geçtikten sonra açığa çıkmış olması halinde 14.CD nitelikli hale ilişkin
hususların sabit olmadığını değerlendirmekle birlikte cinsel saldırının sabit
olduğunu amasız, fakatsız şekilde kabul etmiştir.[3]
*Polis memuru olan mağdurların,
amirleri olan sanık hakkında, ifadelerinin çelişkili olduğu, uzunca bir süre şikâyetçi
olmadıkları gerekçesine dayanan beraat kararı, Yargıtay tarafından olayın sabit
olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Oysa sanığın, mağdurlara yönelik rahatsız
edici bakış, ellerini öpme, saçı okşama, bele omuza kollara dokunma eylemlerinin,
amirleriyle sorun yaşamamak başta olmak üzere, günlük toplumsal hayatta hemen
açığa çıkmasını önleyecek oldukça fazla sebep bulunmaktadır.[4]
*İltifat, bazı durumlarda hiç
tanınmayan mağdura yakınlaşmak için de kullanılabilmektedir. Mağdureye
yaklaşarak rüyasında gördüğünü, onun için geldiğini söyleyerek iltifatlar edip,
yanak yanağa öpüşüp, mağdurenin; kendisine (sanığa) vermek üzere 10 TL
çıkarttığı sırada 200 TL’sini kaparak kaçmak isterken yakalanan sanığın eylemi
hırsızlığa teşebbüs ve cinsel saldırı olarak değerlendirilmiştir.[5]
*Suça konu sözlerin hangi
nitelikte olduğunun, objektif ölçütlere göre belirlenmeye çalışıldığı
görülmektedir. Bu anlamda sanığın suça konu sözlerin iltifat olduğunu
belirterek “kaçan kovalanır” gibi sözler söylemesi, tehdit olarak
değerlendirilmesini engellemez.[6]
*Mahkeme hâkiminin, yazı işleri
müdürü olarak görev yapan mağdureye yönelik olarak değişik zamanlarda,
"müdürüm sen yorgunsun, otur uyu, ben seni izlerim, burada kimse seni
rahatsız edemez", "küpen çok güzelmiş", "bu kolye sana çok
yakışmış", "dün taktığın küpeyi bugün takmamışsın",
"müdürüm yorgun gibisin otur dinlen", "müdürümün bana kahve
yapmasını istiyorum","kahve sadece burada mı içilir" sözleri bir
bütün olarak zincirleme cinsel taciz olarak değerlendirilmiştir.[7]
[1] “Mahkemece, "
2010 yılı Temmuz ayında Elazığ Merkez Alpagut köyünde bulunan anneannesi …' ın
evine misafirliğe gittiklerinde, akrabaları olan ve o tarihte orada bulunan
sanık ile odada 15-20 dakika yalnız kaldıklarını, sanığın kendisini yanına çağırarak
kucağına oturttuğunu, 'çok tatlısın, çok güzelsin' diyerek iltifatlar ettiğini,
kıyafetlerinin üzerinden sırtını, boynunu, göğüslerini, bacaklarını ve
kalçalarını okşadığını, özel bölgesine dokunduğunu, yanağını, ellerini ve
boynunu öptüğünü, omuzlarını açmaya çalıştığını, bu durumu, öğrenmeleri halinde
sanığa zarar vereceklerinden çekindiği için uzun süre ailesinden gizlediğini,
ancak bir türlü unutamadığı için olaydan iki yıl sonra sınıf öğretmeni …' a anlattığını
beyan etmesi üzerine yapılan soruşturma sonucunda soruşturma başlatılarak sanık
hakkında basit cinsel istismar suçundan dava açıldığı anlaşılmıştır. Sanık
ifadelerinde; milletvekili aday adayı olduğunu, seçilmesini istemeyenlerin
kendisine böyle bir komplo kurarak bu iftirayı attıklarını, böyle bir olayın
asla yaşanmadığını belirterek suçlamaları kabul etmemiştir. Mağdurenin
28.09.2015 tarihli alınan raporda akıl zayıflığının olmadığına ve ruh
sağlığının bozulmadığının belirtildiği anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan
deliller, iddia, savunma ve tanık beyanları tüm dosya kapsamına göre; Yapılan
değerlendirme sonucunda sanığın mağdura karşı basit cinsel istismar suçundan
cezalandırılması talep edilmiş ise de sanık başlangıçtan itibaren suçlamayı
kabul etmediği gibi hakkındaki soruşturmanın mağdur …'nın olayın geçtiğini
belirttiği tarihten yaklaşık 4 yıl sonra yapılan şikayet ile başlatıldığı,
mağdurun suç tarihi itibari ile 12 yaşından küçük olduğu, bu yaştaki çocukların
olayları algılama, anlamlandırma
hususunda büyük oranda yanılgıya düşme durumlarının olduğu, bu yanılgının devam
ederek olayın bu şekilde sonuçlanmış olduğu, mağdurenin olayı eskiden öğretmeni
olan tanık …'a anlatması üzerine tanığın mağdurenin ablalarını çağırarak olayı
anlattığı ancak olayı ciddiye almayıp şikayet etmemeleri, tanıklar …, …'un
mağdurenin ilgi çekmeye çalıştığını ve kendisiyle ilgilenilmediğini söylediğini
beyan etmeleri itibariyle ilgi çekmek amacıyla bu şekilde davranmış olma
ihtimali ve mağdurenin intihara kalkışması itibariyle ortaya çıkan ruhsal
durumu, dinlenen tanıkların olayı doğrulamamaları, mağdurenin sanığın düğününe
katılması, yine mağdurenin sanık ile Facebook tan arkadaş olmaları nazara
alındığında kendisine karşı cinsel istismar eyleminde bulunan kişiden
mağdurenin uzak kalması gerekirken onunla ilişki kurmaya çalışmasının hayatın
olağan akışına aykırı olması, mağdurenin bu durumu mantık kuralları
çerçevesinde açıklayamaması, tüm bu tespitlere göre sanığın atılı suçları
işlediği hususunda mağdurun olayın gerçekleştiği belirtilen tarihten uzun bir
süre sonra verdiği ve tutarlı olmayan soyut içerikli, beyanlarından başka delil
bulunmadığı, olayın gerçekleştiği
hususunda mahkememizde şüphe oluştuğu, şüpheden sanık yararlanır genel ilkesi
gereğince de sanığın atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği vicdanı
kanaatine varılmıştır." şeklinde karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
1. Gerekçeli karar başlığında suç
isminin beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun cinsel istismarı
yerine çocuğun nitelikli cinsel istismarı olarak yazılması mahallinde
düzeltilebilir yazım hatası olarak görülmüştür.
2. Tüm dosya kapsamı ve gerekçe
içeriğine göre, yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak
yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm
delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının
dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı
anlaşıldığından, hükümde eleştiri nedeni dışında bir hukuka aykırılık
bulunmadığından katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin
reddine karar verilmiştir.”, 9.CD.
14/12/2023 gün, 2021/14802 Esas, 2023/8456 Karar,
[2] Karşı oy: “Daire
çoğunluğunca sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan kurulan beraat
hükmünün onanmasına karar verilmiş ise de;
Mağdure …'nın Çocuk İzlem Merkezinde ve duruşmada alınan
birbiriyle tutarlı ifadelerine göre; 5. sınıfı bitirdiği yaz tatilinde, 2010
yılı Temmuz ayında Elazığ Merkez Alpagut köyünde bulunan anneannesi …' ın evine
misafirliğe gittiklerinde, akrabaları olan (mağdurenin hem annesi hem babası
sanık ile kuzendir) ve o tarihte orada ziyaret için bulunan sanık ile
odada yalnız kaldıkları, sanığın
kendisini yanına çağırarak kucağına oturttuğu, ''çok tatlısın, çok güzelsin''
diyerek iltifatlar ettiği, kıyafetlerinin üzerinden sırtını, boynunu,
göğüslerini, bacaklarını ve kalçalarını okşadığı, yanağını, ellerini ve boynunu
öptüğü, omuzlarını açmaya çalıştığı, mağdurenin olayı öğrenmeleri halinde
sanığa zarar vereceklerinden çekindiği için uzun süre ailesinden gizlediği,
ancak olayı bir türlü unutamadığı için
ruhsal olarak etkilendiği, tanık beyanlarıyla sabit olduğu üzere zaman zaman
okulda ağladığı, çevresine karşı agresif davranışlar sergilediği, 7. sınıfa
giderken okul tuvaletinde bileğine makas dayayarak intihar etmek istediği ancak
bileğini kesmediği için olayın bu şekilde kapandığı, mağdurenin olayı ilk olarak 7. sınıfa giderken sınıf
öğretmeni tanık …' a anlatığı, onun da mağdurenin ablası tanık …'yı çağırarak
olayı ilettiği, …'nın da mağdurenin diğer ablası tanık Semra'ya anlattığı, iki
ablanın mağdure ile konuştukları, mağdurenin onlara da olayı ağlayarak
anlattığı, ancak olayı anne ve babasına anlatmamalarını söylediği, o tarihte
olayın bu şekilde öğrenilmesine rağmen adli makamlara intikal ettirilmediği,
olaydan yaklaşık dört buçuk yıl zaman geçtikten sonra mağdurenin babası katılan
Hüseyin'in durumu öğrenmesi üzerine intikal ettirildiği,
Duruşmada alınan görüntü kaydı
izlendiğinde, mağdurenin ifadesi alınırken olay anına ilişkin bölüme
gelindiğinde ağladığının gözlendiği, bu durumun hem mağdurenin iddiasındaki
samimiyetinin hem de olay sebebiyle yaşadığı travmanın devam ettiğinin
göstergesi olduğu,
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesince düzenlenen 28.09.2015 tarihli raporda, mağdurenin psikiyatrik
görüşme esnasında yaşadığı cinsel istismar olayını anlatırken ifade ve
beyanlarının tutarlı olduğu, işbirliğine açık olduğu, duygulanımının
anlattıkları ile uyumlu olduğu ve olayı anlatırken kaygı düzeyinin arttığının
gözlendiği, sonuç olarak, mağdurenin ılımlı depresif ve ılımlı anksiyete
bulguları mevcut olmakla birlikte ruh sağlığının bozulmadığının belirtildiği,
Sanığın suçlamayı kabul etmemesine
rağmen mağdurenin ailesi ile akraba olduklarını ve aralarında bir husumet
bulunmadığını, dava konusu olayın milletvekili aday adayı olduğu için kendisine
kurulan bir komplo olduğunu beyan ettiği, aralarında husumet bulunmayan
akrabalarının sanığa karşı komplo kurmalarının inandırıcılıktan uzak olduğu, kaldı
ki intikalden iki yıl önce mağdurenin olayı öğretmeni tanık …'a anlatmış olması
göz önüne alındığında sanığın ilerde milletvekili adayı olacağını öngörüp onu
engellemek için böyle bir komployu kurgulayarak öğretmenine anlatmasının mümkün
olmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Cinsel suçların genellikle fail ile
mağdurun yalnız başlarına kaldıkları ortamlarda gerçekleştiği ve çoğunlukla
mağdur beyanından başka delil bulunamadığı dikkate alındığında bu suçların
sübutu bakımından mağdur beyanı özellikle irdelenmelidir.
Yargıtay 14.Ceza Dairesi'nin
18/02/2020 tarih 2018/7128 Esas 2020/1285 Karar sayılı ilamında belirtildiği
üzere; "..Ceza yargılamasının esas amacı maddi gerçeğin ortaya
çıkarılmasıdır. Bu bakımdan hâkim davayı muhakeme kuralları gereğince huzurunda
görecek, olayı ilk günkü haline götürecek bu konuda yüz yüzelik ilkeleri
gereğince sanık ile mağduru dinleyecek ve gözlemleyecek, elde ettiği delillerle
vicdani kanaati ile hüküm kuracaktır. Delil tüm davalarda hükme ulaştıracak
kurucu unsurdur. Bu bakımdan en hassas suçlar cinsel istismar ve cinsel saldırı
suçlarıdır. Bu suçlarda mağdur ile sanık arasında geçen eylem genellikle yapısı
gereği tanık olmadan ve bariz delil bırakılmadan işlenen suçlardır. Bu açıdan
davanın temelini oluşturan delillerden en önemlileri, Yargıtay’ca mağdur
beyanı, doktor raporları, psikolojik inceleme evrakları, sanık ve mağdurun
bulundukları çevre, aralarındaki yakınlık ve husumet incelemeleri olarak kabul
edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90.
maddesi gereğince kararlarına uyulması gereken Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin inceleme kriterlerinde ise; mağdurenin beyanları çok önemli
görülmüş, beyanlarını ana delil olarak kabul etmiş davayı gören mahkemeye ise
bunu test etme yükümlülüğü yüklemiştir. (P.S/Almanya kararı 04.09.2011)
Yine, AİHM’sinin “M.C/Bulgaristan”
davasında belirttiği gibi taraf devletlerin tecavüzü cezalandırma ve bu
vakaları soruşturmak yönünde AİHS. 13. maddesi gereğince pozitif yükümlülüğü
vardır. Cinsel şiddetin doğrudan kanıtlarının mevcut olmadığı hallerde yetkili
makamlar tüm olguları incelemeli ve olayları çevreleyen koşulları
değerlendirerek karara ulaşmalıdırlar. Bu bağlamda tecavüz, saldırı ve
istismarın sadece fiziksel bulguları değil, psikolojik bulguları da dikkate
alınmalı, mağdurun olay anlatımı ağırlıklı olarak değerlendirilmeli, bu
değerlendirme esnasında; mağdur eylemlerine değil, fail eylemlerine
odaklanmalı, mağdurun yaşadığı travmaya bağlı psikolojik durumunu gözönünde
bulundurulmalı, mağdurun travmaya bağlı tutarsız, karmaşık yahut eksik anlatımı
olabileceğini gözeterek ayrıntılarda değil genel olay örgüsünde tutarlılık
aramalı ve mağdurun olayın tek tanığı olduğunu unutmamak önemlidir, açıklaması
yapılmıştır.
Avrupa Topluluğu Adalet Divanı
(ATAD) “Şükran Aydın/Türkiye kararında ise; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
13. maddesi uyarınca tecavüz (saldırı/istismarı) iddialarıyla ilgili eksiksiz
bir soruşturmanın, bağımsız tıp uzmanlarınca yapılacak psikolojik muayeneyi de
içermesi gerektiğini öncelikle belirtilmiştir.
Öte yandan tanıdık kişiler (akraba,
komşu, öğretmen, iş arkadaşı, amir v.b) tarafından gerçekleştirilen cinsel
istismar ve saldırı vakalarında, mağdurların bu kişilerle olan geçmiş
ilişkileri, yakınlık düzeyleri olay öncesi ilişkilenme biçimleri ve daha
sonra mağdur ile aynı çevrede kalmaya devam etmeleri, sebebiyle ivedi biçimde
şikayette bulunmamaları mağdurun aleyhine yorumlanmamalıdır. Çünkü bu kişiler
hakkında yasal müracaatta bulunma konusunda tereddüt yaşadıkları ve yabancı
failler konusunda gösterdikleri kararlılıkları kimi zaman gösteremedikleri
bilinen bir gerçeklik olarak kabul edilmiştir..."
Yukarıda ifade edilen Yargıtay ve
AİHM’since uygulanan kriterlerin ve açıklamaların ışığında dava konusu olay
irdelendiğinde, mağdurenin aşamalardaki istikrarlı ifadeleri ile olay
örgüsündeki tutarlılık, duruşmada ifade verirken içinde bulunduğu duygu durumu,
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesince düzenlenen 28.09.2015 tarihli
raporuna göre psikiyatrik görüşme esnasında yaşadığı cinsel istismar olayını
anlatırken ifade ve beyanlarının tutarlı olması, duygulanımının anlattıkları
ile uyumlu olması ve olayı anlatırken kaygı düzeyinin arttığının gözlenmesi,
mağdurun hem annesi hem babasının sanık ile kuzen olup yakın akraba olmaları ve
sanık ile aralarında iftira atmayı gerektirir bir neden bulunmaması, sanığın
dava konusu olayın milletvekili aday adayı olduğu için kendisine kurulan bir
komplo olduğu yönündeki savunmasının inandırıcılıktan uzak olması ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı
suçunun sabit olup hükmün bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan beraat
hükmünün onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.”
[3] “Mağdure ve
tanıkların beyanları, doktor raporları ve tüm dosya içeriğine göre, mağdure ile
annesinin arkadaşı olması nedeniyle tanışan sanığın, konuşmak amacıyla gittiği
mağdurenin evinde bulundukları sırada mağdureye iltifatta bulunarak sarılmaya
başladığı ve mağdureye karşı livata yoluyla cinsel istismarda bulunduğu, cinsel
istismar fiilini değişik zamanlarda tekrar ettiği, mağdurenin bu durumu
ablasına ilk eylemden 3 yıl sonra anlatması üzerine olayın ortaya çıktığı
anlaşılmakla ve buna göre sanığın atılı suçları cebir ve tehditle
gerçekleştirdiğine dair mağdurenin bu hususta dosya kapsamına uygun düşmeyen
soyut ifadeleri dışında herhangi bir delil bulunmadığının anlaşılması
karşısında, sanık hakkında cinsel istismar suçundan verilen cezanın TCK.nın
103/4. maddesi uyarınca arttırılması ve
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK.nın 109/1, 3-f, 5 ve 43.
maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, aynı Kanunun
109/2, 3-f , 5 ve 43. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine hükmolunarak fazla ceza
tayini,…”14.CD. 05/06/2014 gün,
2013/11307 Esas, 2014/7558 Karar,
[4] “İlk Derece
Mahkemesince; ''Sanık … ve müdafiinin savunmaları, katılanların iddiaları,
tanık beyanları, 26/03/2015 tarihli Adli Tıp Genel Kurulu'nun katılan … hakkındaki
raporu, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin 27/05/2013 tarihli katılan …
hakkındaki raporu, Antalya 3. İdare Mahkemesi'nin 2010/961 Esas sayılı dosyası,
Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun katılan … hakkındaki 28/12/2011 tarihli, katılan …
hakkında 30/112011 tarihli raporları, Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Disiplin
Kurulu'nun sanık hakkındaki 30.09.2010 tarih 2010/487 Karar Numaralı kararı,
sanığa ilişin özlük dosyası, dosyaya sunulan sanık ve katılanlara ait
resimler, Antalya 11. Asliye Ceza
Mahkemesinin görevsizlik kararı ve tüm dosya kapsamına göre; Sanık …'in olay
tarihlerinde, Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit
Şube Müdürlüğünde, önce Şube müdür yardımcısı sonra da müdür olarak görev
yaptığı, katılanlar …, … ve …'in aynı şube müdürlüğünde polis memuru
olarak görev yaptıkları, sanık Sinan'ın katılanları farklı zamanlarda ve
çoğunlukta başbaşa kalındığında sözle ve elle taciz ettiği iddiasıyla
katılanların adli ve idari yönde şikayetçi oldukları, sanığın söz konusu
iddialar üzerine 10 ay kısa süreli durdurma disiplin cezası aldığı görülmekle
beraber, Ceza yargılamasının amacının, bir çok Yargıtay kararlarında da
belirtildiği üzere, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu
işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve
bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olduğu, Ceza muhakemesinin en önemli
ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada;
"suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan
kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak
ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi olduğu, bu ilkenin
özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından
gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka
sanık yararına değerlendirilmesi gerektiği nazara alınarak, somut olaya tekrar
dönüldüğünde, sanık …'in eylemleri hakkındaki şüphenin ortadan kalkması için
soruşturma ve kovuşturma aşamalarında çokça tanık dinlenmiş, aynı birimde görev
yapan polis memuru tanıkların çok büyük çoğunluğu sanığın iddia edilen
eylemlerde bulunduğunu görmediğine ilişkin beyanda bulunmuşlardır. Niteliği
itibariyle cinsel suçlarda delillerin daha kısıtlı olduğu varsayımı nazara
alındığında dahi, katılan mağdurların her üçünün de polis memurları oldukları,
hem labaratuvar hem de ''sahada'' çalıştıkları, yaşları nazara alındığında
belli bir yaşam tecrübesine sahip oldukları kuşkusuzdur. Katılanların
şikayetlerinde, sanığın yıllardan beri
ve belli aralıklarla, kendilerine saçı
okşama, bele, omuza kollara dokunma,
ellerini öpme, iltifat etme, rahatsız
edici boyutta bakış
atma şeklinde hareketlerde
bulunulduğunu belirtmelerine karşın, bu kadar
uzun süren bi süreçte polis memuru olan katılanların şikayetçi olmamaları
hayatın olağan akışına uygun görülmemiştir. Her üç katılanın da aynı anda
benzer dilekçelerle şikâyetçi olmaları hususu sorulduğunda da, birbirlerinin
benzer mahiyetteki fiillere maruz kaldıklarını bilmediklerini, bu hususu
öğrendiği anda da hep birlikte şikâyetçi olduklarını beyan etmişler, fakat
dinlenen tanıklar ve yine katılanların kendi beyanlarına göre de, sanığın
eylemlerinin devam ettiği süreçte, katılanların bu olayları, diğer polis memuru
arkadaşlarına ve birbirlerine anlattıklarını beyan etmeleri birlikte
değerlendirildiğinde, katılanların beyanları bu açıdan mahkememizce çelişkili
bulunmuştur. Dinlenen tüm tanık beyanları, katılanların iddiaları ve sanığın
savunmaları birlikte nazara alındığında, sanığın sosyal ve samimi bir karaktere
sahip olduğu, her gün işe geldiğinde erkeklerle öpüşüp, bayanlarla tokalaştığı,
bunları iş arkadaşlarının motivasyonunu artırma amaçlı yaptığı, Sanık Sinan'a
yönelik cinsel amaçlı iltifat etme, dokunma şeklindeki iddiaların, katılanların
soyut iddiaları dışında dellillendirilememiş oluşu, dinlenen tanıkların
beyanları, katılanların olayın hemen sonrasında şikayetçi olmamaları ve yine
katılanların polis memuru olmaları nazara alındığında daha bilinçli
olduklarının kabulü, sanığın sicili, dosyaya sunulan resimler ve tüm dosya
kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın her türlü şüpheden uzak kesin ve
inandırıcı delillerle suçu işlediği sabit olmadığından, mahkememizce sanık
hakkında beraat kararı verme zorunluluğu hasıl olmuştur. '' gerekçesiyle
sanığın üzerine atılı cinsel saldırı
suçlarından beraatine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Olayın intikal şekli ve süresi,
katılanların özü itibarıyla tutarlı ve birbirleri ile örtüşen beyanları,
katılanların beyanlarını doğrulayan tanık beyanları da dikkate alındığında;
sanığın amiri olduğu katılanların ellerini tutarak öpmeye çalışması, saçlarını,
sırtlarını ve omuzlarını okşaması, yanaklarından makas alması, "Yüzün ne kadar küçük ve şeker", "Sen bana böyle karşı geliyorsun ya,
izin vermiyorsun ya ben bu hareketlerinden daha fazla haz ve zevk
duyuyorum", "Ne kadar güzel giyinmişsin, ne kadar güzelsin, dön de
bir bakayım nasıl olmuş, sen böyle güzel olursan, böyle güzel giyinirsen seni
kıskanırım" şeklindeki sözleri söylemesi ile katılanlara yönelik ayrı ayrı
kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak
suretiyle cinsel saldırı suçunu işlediği
halde sanık hakkında beraat kararı verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.”,
27/11/2023 gün, 2021/10239 Esas, 2023/7774 Karar,
[5] “1. Müştekinin okul çıkışı caddede yürüdüğü
sırada sanığın yanına gelerek müştekiyi rüyasında gördüğünü söyleyerek sohbet
etmeye çalıştığı, evlenmek istediğini söylediği, müştekiye aniden 3 kez arka
arkaya sarıldığı ve sol yanağından öptüğü, Kadıköy'den kendisi için geldiğini
söyleyerek para istediği ve müştekinin 10 TL vermek için açtığı cüzdanından 200
TL parayı çekip aldığı, müştekinin geri istediği ancak vermediği, insanlar
geçmeye başlayınca sanığın paniklediği, bu durumdan faydalanan müştekinin de
200 TL parayı sanığın elinden çekip aldığı ve kaçmaya başladığı, sanığın da kaçmaya
başladığı ancak polisi arayan tanık sayesinde yakalandığı Yerel Mahkemece kabul
edilmiştir.
2. Sanık; müşteki ile
karşılaştıklarını, iltifat ettiğini, elini sıktığını ve yanak yanağa
öpüştüklerini, yanında tanık İ.G.'nin de olduğunu, müştekinin kendisini saçlı
sakallı görünce aciz sandığını ve para vermek istediğini, 200 TL verdiğini,
kendisinin ise bu paranın çok olduğunu, küçük bir miktar verip kalanını
almasını istediğini ve müştekinin de 200 TL parayı alıp çantasına koyduğunu
sonrasında tokalaşıp ayrıldıklarını, atılı suçları işlemediğini beyan etmiştir.
3.Müşteki; yürürken sanığın aniden
kolundan tuttuğunu, beni tanımıyor musun gibi şeyler söylediğini, arkadaşı İ.'nin yanlarına gelince
gayriihtiyari tokalaştıklarını, sanığın ben kızla konuşacağım sen ganyan bayine
git demesi üzerine İ.'nin yanlarından ayrıldığını, sanığın kendisine rüyasında
gördüğünü, güzel olduğunu, gözlerinin annesinin gözlerine benzediğini
söylediğini ve aniden arka arkaya 3 kez sarıldığını, sol yanağından öptüğünü,
vücudunun üst tarafına sarıldığını, kendisi için geldiğini söyleyerek para
istediğini, 10 TL vermek için cüzdanı açtığında elinde bulunan 200 TL'yi çekip
aldığını, insanlar geçmeye başlayınca paniklediğini ve kendisinin de 200 TL
parayı sanığın elinden çekip aldığını, kaçmaya çalıştığını, bu sırada sanığın
da kaçtığını ancak polislere haber veren vatandaşlar sayesinde yakalandığını,
şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
4.Tanık İ.G.; sanığın 15 yıllık
arkadaşı olduğunu, olay günü müştekiyi yolda görünce gözlerinin annesinin
gözlerine benzediğini söyleyerek tanışmak için yanına gittiğini, el sıkışıp
yanak yanağa öpüştüklerini, sanığın ganyan bayisine gitmesini söyleyince
ayrıldığını beyan etmiştir.
5.Tanık S.T.Ö.; eve giderken bir
kadın ile bir erkeğin bağırıştıklarını duyduğunu, erkeğin kadına ya elindeki
parayı ya da telefonu ver gibi şeyler söylediğini, kadının elimi bırakır mısın
dediğini ve elindeki sıkışmış 200 TL'yi gördüğünü, kadının kaçmak isteyince
yere düştüğünü, elindeki telefon ve paranın da yere düştüğünü, sanığın telefonu
ya da parayı almadığını, ancak tartışırken sanığın elinin kadının sol kalçası
üzerinde olduğunu gördüğünü, polise eşkal ve yön bilgisi verdiğini beyan
etmiştir.
IV. GEREKÇE
Müşteki caddede yürürken yanına
gelen sanığın müştekiyi rüyasında gördüğünü söyleyerek konuşmaya çalıştığı,
ardından arka arkaya 3 kez sarıldığı ve müştekiyi yanağından öptüğü, daha sonra
kendisi için Kadıköy'den geldiğini söyleyerek para istediği, müştekinin 10 TL
vermek istediği ancak sanığın müştekinin elinde bulunan 200 TL parayı çekip
aldığı, caddeden geçen insanları gören sanığın paniklemesi üzerine müştekinin
sanığın elinden 200 TL parayı geri aldığı ve kaçmaya başladığı, sanığın da
kaçtığı ancak polisler tarafından yakalandığı müşteki ve tanık S.T.Ö.'nün
beyanları ile sabit görülmüş, sanığın savunmalarına itibar edilmemiş; yargılama
sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri
sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli
kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanık tarafından
gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve
bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç
vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği, hakkında 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu'nun 62.maddesinin uygulanmama gerekçesinin açıklandığı sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz
sebepleri reddedilmiştir.”2.CD. 07/06/2023 gün, 2021/9401 Esas, 2023/3419
Karar,
[6] “Sanığın katılana
gönderdiği mesajda geçen "....Sen kaçtıkça kovalayan bulunur, bulunduğu
anda Allah bilir ne olur. Bekle ve gör, sana 15 gün müsaade, düşün, tehdit
değil iltifat." biçimindeki sözlerin TCY.nın 106/1. maddesi 2. cümlesinde
öngörülen sair tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yasal olmayan gerekçeyle
beraat kararı verilmesi,…”, 4.CD. 19/10/2011 gün, 2009/12676 Esas, 2011/17869
Karar,
[7] “Suç tarihinde
İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı olan sanığın, birlikte yürütülen kamu
görevi nedeniyle astı konumunda bulunan ve aynı mahkemede yazı işleri müdürü
olarak görev yapan mağdureye yönelik olarak değişik zamanlarda, "müdürüm
sen yorgunsun, otur uyu, ben seni izlerim, burada kimse seni rahatsız
edemez", "küpen çok güzelmiş", "bu kolye sana çok yakışmış",
"dün taktığın küpeyi bugün takmamışsın", "müdürüm yorgun gibisin
otur dinlen", "müdürümün bana kahve yapmasını
istiyorum","kahve sadece burada mı içilir" şeklinde mağdureyi
hedef alan ve cinsel yönden rahatsız edici mahiyette sözler söylediğinin
anlaşılması karşısında, sanığın suç tarihi itibarıyla hiyerarşiden kaynaklanan
nüfuz kötüye kullanmak ve aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan
yararlanmak suretiyle zincirleme şekilde cinsel taciz suçunu işlediğinin
kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Sanığın subuta eren suçunun bu
şekilde kabul edilmesinden sonra, temyiz aşamasında yürürlüğe giren 6545 sayılı
Kanunun 61. maddesi ile TCK'nun 105. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle
lehe kanun değerlendirmesinin yapılması
gerekmektedir.
5237 sayılı TCK'nun “zaman bakımından
uygulama” başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanunun 2. maddesine benzer şekilde
düzenlenmiş olup, her iki maddede de; ceza hukuku kurallarının yürürlüğe
girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili
olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "failin lehine olan
yasanın geçmişe etkili olması", “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe
yürürlük” ilkesine de yer verilmiştir.
Bu ilke uyarınca, suçtan sonra
yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz
aşamasında dikkate alınmalıdır.
Lehe kanunun tespiti açısından,
öğreti ve yargısal kararlara da konu olmuş, değişen ceza mevzuatı karşısında
dahi halen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 gün ve 23–9 sayılı İçtihadı
Birleştirme Kararında; “Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe
giren yasa hükümlerinin farklı olması halinde,her iki yasanın birbirine
karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki yasaya göre
hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı”
şeklinde, lehe kanunun tespitinde başvurulacak yöntem belirtilmiştir.
Öğretide de anılan İçtihadı
Birleştirme Kararındaki ilke benimsenerek, uygulanma imkanı bulunan tüm
kanunların leh ve aleyhteki hükümleri birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut
olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması gerekeceği ve sonunda fail bakımından
daha lehe sonuç veren kanunun belirlenip hükmün buna göre verileceği görüşleri
ileri sürülmüştür. (Sulhi Dönmezer–Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku,
Beta Basım Yayım, 1994, c. 1, 11. Bası, s. 167; M. Emin Artuk–Ahmet Gökçen–
A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Adalet Yayınevi,
Ankara, 2014, s. 141)
Diğer taraftan, Anayasamızın 141.
maddesinin 4. fıkrası; “…Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılması yargının görevidir”, 154. maddesinin 1. fıkrası ise;
“Yargıtay, Adliye Mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı
merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla
gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar”
hükümlerini içermektedir.
Bu hükümlerle birlikte, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin; “kişinin makul sürede yargılanma hakkı
olduğuna” ilişkin normu da dikkate alındığında, temyiz davasında işin esasına girilerek
dosyadaki tüm bilgi ve belgelerin incelenip değerlendirilmesinin esas olduğu
kabul edilmelidir.
Temyiz incelemesi sırasında kanun
koyucu tarafından incelemeye konu suçlara ilişkin değişiklik yapılması
durumunda, temyiz merciince sonradan yürürlüğe giren kanun nedeniyle lehe kanun
hükümlerinin uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği
için işin esasına girilmeden bu yönde bozma yapılması mümkün ise de, yürürlüğe
giren yeni kanunun açıkça lehe olduğunun anlaşıldığı durumlar dışında dosyanın
temyiz merciince esastan incelenerek suçun oluşumu, sübutu ve uygulama
denetlenip, önceki ve sonraki kanunlar bir bütün halinde değerlendirildikten
sonra ortaya çıkan sonuçlar karşılaştırılmak suretiyle lehe kanunun
belirlenmesi gerekmektedir. Önceki kanunun lehe olduğu belirlenip, ilk derece
mahkemesi uygulamasının isabetli olduğunun anlaşılması durumunda hükmün
onanmasına, sonradan yürürlüğe giren kanunun lehe olduğunun belirlenmesi
durumunda ise hükmün bu yönden ve varsa diğer bozma nedenleri de eklenmek
suretiyle bozulmasına karar verilmelidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun
18.09.2012 gün ve 420-1771 ile 06.03.2012 gün 304-79 sayılı kararları da bu
yöndedir.
Bu açıklamalara göre, sanığın sübut
bulan hiyerarşiden kaynaklanan nüfuzun kötüye kullanılması ve aynı işyerinde
çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanma suretiyle cinsel taciz eyleminde,
5237 sayılı TCK’nun 105. maddesinin 6545 sayılı Kanunun 61. maddesiyle temel
ceza ve suçun nitelikli hallerinde yapılacak artırımda herhangi bir değişiklik
yapılmaması, değişiklik öncesi maddede yer alan aynı işyerinde çalışmanın
sağladığı kolaylıktan yararlanma halinin yeni düzenlemede aynen muhafaza
edilmesi, yeni düzenlemede hiyerarşiden kaynaklanan nüfuzun kötüye kullanılması
haline yer verilmemekle birlikte, yeni düzenlemede nitelikli hal olarak
öngörülen suçun kamu görevinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle
işlenmesi halinin sanık bakımından gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında,
yeni kanunun sanık yönünden lehe bir durum oluşturmadığı görülmektedir.”, CGK 30/10/2014 gün, 2013/14-352 Esas,
2014/446 Karar,
Yeniçeri ocağının kaldırılması 15 Haziran 1826
Yeniçeri Ocağı, kaldırıldığı dönemde sayısı 80.000'e kadar ulaşan bir ordu.
Bozulma III. Murat döneminde saray soytarılarının ocağa alınmasıyla başlasa da II. Mehmet ve Kanuni döneminde bile isyanları var aslında.
Mora İsyanını bile bastıramayan, savaşlardan çekilen, ticaret yapmaya, evlenmeye ve soygunculuğa başlayan ocağın kaldırılmasından başka çare kalmamış...
Ruslar, Osmanlı'nın durumunu farkettiklerinden sürekli savaş çıkartma arayışında olmuşlar...
Yeniçeri ocağının yetersizliği nedeniyle öncelikle Eşkinci Ocağı kuruluyor...
Ocağın kurulması yeniçerileri kuşkulandırıyor ve yine isyan ediyorlar.
İsyanın sonrasında ulemanın, esnafın desteğini alan II. Mahmut, vatanını sevenlerin Osmanlı sancağı altında yeniçerilere karşı birleşmesini istiyor ve Belçika'dan getirtilen tüfeklerin dağıtıldığı halkla birlikte Yeniçeri Ocağı topa tutuluyor...
15 Haziran'da gerçekleşen olaylarda 6 ila 33 bin arasında yeniçerinin öldürüldüğü, bunların cesetlerinin Marmara denizine atıldığı belirtiliyor. Ocaktan kalanlar ise Cumartesi ve Pazar günlerine denk gelen zamanda idam cezasıyla ortadan kaldırılıyor..
İşte vakai hayriyenin kısa özeti...
Ali Şeriati (1933-1977)
Çok erken yaşlarda ölmüş olmasına rağmen sosyoloji alanında esaslı çalışmaları bulunan tanınmış İranlı akademisyen.
Hayatının 5 yılı Sorbonne üniversitesinde geçmiş.
Dinler tarihinde uzman.
Kullandığı dil nedeniyle popülerlik kazandığı belirtiliyor...
En erkeni 15 yaşlarında olmak üzere defalarca tutuklanmış...Bir kısım cezasını hücrelerde geçirmiş ve bir şey yazmamak kaydıyla serbest bırakılmış.
Tahliye olduktan sonra İngiltere'ye gidiyor ve buraya yerleştikten çok kısa bir süre sonra ölüyor...
Sosyalist marksist olarak değerlendirilen yazar için bizim ilahiyatçıların çalışmaları ve sunumları dikkat çekiyor...
Modernist islami yazar olarak da kabul ediliyor.
Etkileyici konuşmalarıyla biliniyor.
Bilim adamı olmadığını;
Akademik camiadan nefret ettiğini kendisi belirtir.
İki çalışmasıyla bu kadar ün kazanan İranlı sosyoloğun İran devriminde etkin olduğu anlatımını kabul etmek için adliyede yer fasülyesi olmak gerek...
Kaynak
1-İhsan Toker, Ali Şeriati Youtube sunumu,
27 Nisan 2024 Cumartesi
Bir ay sonra
Nerede olduğunu bilmeyeceğim bile...
O ışığın yanmayacak...
Ya da yansa da odada sen olmayacaksın...
Seni özleyeceğim arkadaşım...
Sen bilmeyeceksin...
26 Nisan 2024 Cuma
25 Nisan 2024 Perşembe
Ceza akademisyenleri ve icra bozmaları
Var mı bunları yorumlayabilecek ceza akademisyeni...
Bence yok...
Bence toplamı da yorumlayamaz.
Bunun bozması daha saçma
Sanıklar için
çıkartılan davetiyelerin döndüğü,
Bozma
ilamının duruşmaya katılma zorunluluğu bulunmayan ve susma hakkı bulunan
sanıklara, bozma ilamında belirtilen hususların sorulmasına ilişkin olduğu
anlaşıldı.
Müşteki
vekilinden soruldu şikayetimiz devam etmektedir dedi.
Dosya
incelendi.
GD.
1-Haciz
tutanağı ve bozma ilamı eklenerek; kolluğa müzekkere yazılması ile bozma
ilamında belirtilen hususların;
i-Haczedilen
malların 16/7/2021 tarihinde ve halen haciz mahallinde bulunup bulunmadığı,
ii-Bizzat
sanıklar SURİYELİ SANIKLAR tarafından götürülüp
götürülmediği,
iii- Malların
bulunduğu işyeri çalışanlarının ve açık adreslerinin tespiti,
iv- Adres
çevresinde haczedilen malların bulunup bulunmadığı ve malların bulunduğu işyeri
çalışanlarının tespiti,
v-Gerektiği
takdirde haczedilen malların haciz mahallinde bulunduğu tespit edildiğinde görüntü
kayıtları alınarak mahkememize bildirilmesinin istenmesine,
24 Nisan 2024 Çarşamba
Nedensiz
Düşünüyorum seni...
İnan hiçbir sebebi yok...
En derine gömdüm seni...
İnan çıkma ihtimalin hiç yok...
Ama bilmiyorum bu satırlar neden..
Nedendir seni arar gözlerim...
Neden duymak isterim varlığını...
Neden...
Bilmiyorum inan neden...
23 Nisan 2024 Salı
Yeni tanıştığım insanlara
gereksiz yere değer vermek...
Şişman antep soytarısı gibi
Mahoni soytarısı gibi
Renkli takım elbiseli gibi
gereksiz lüzumsuz kız çocuğu gibi...
Değersizlere...
22 Nisan 2024 Pazartesi
20 Nisan 2024 Cumartesi
18 Nisan 2024 Perşembe
17 Nisan 2024 Çarşamba
Özür dilerim...
Aklımda olduğun için..
Seni düşündüğümden...
Özür dilerim...
Beni yıkmayasın diye kaçmak zorunda kaldığım için...
Özür dilerim...
Varlığın ayrı..
Kahkahaların ayrı
Eziyet olduğu için...
Özür dilerim...
Seni sevdiğim için...
Özür dilerim...
15 Nisan 2024 Pazartesi
14 Nisan 2024 Pazar
İran'ın göstermelik İsrail saldırısı
Haberler, yorumlar izledim...CNN, NTV, Ardan Zentürk, Hüsnü Mahalli, Hasan Ünal vs.
Görüntüleri izledim...
Komik geldi bana...
Gerçekten görüntülerin bir kısmı Teksas yangınından ise...
İran'ın zaten olmayan inandırıcılığı hiç kalmaz...
Parçalansın İran,
Kurulsun büyük Azerbaycan...
En kısa sürede gerçekleşmesi dileğiyle..
Bir kısım uluslararası ilişkiler hocalarının sessiz kalması ne kadar saçma...
Konuşun...
Duyalım sizleri de...
Her türden bilgisi olmadan fikri olanlar...
Duyalım sizleri de...
Akıllı drone mayınlar...
Benzerleri yapılmış aslında...
Ukrayna savaşında gördük...
Ama tam da mayın gibi değil...
Hedefe hareket edip, orada patlayan...
Ukrayna'daki motor fabrikasında çalışanların Türkiye'de istihdamı
Rusya-Ukrayna savaşını bir de böyle lehimize çevirsek...
Nitelikli çok fazla elemanları var...
Savaşı kaybedecekleri kesin gibi...
Bu durumda çoğu savaş suçlusu gibi yargılanabilecek iken
Türkiye'de çalıştırmak daha isabetli olmaz mıydı.
13 Nisan 2024 Cumartesi
Pazartesi sendromu
Uzun yıllar sonra pazartesi sendromu yaşıyorum..
Oysa ne severdim pazartesileri...
Her pazartesi hayata yeniden başlamak gibiydi...
Çalışmak, sevmek ve gezmek zamanı...
Yeniden başlamak hayata...
Sevmeye, gülmeye,
Kötüleri görmemeye...
İyilerle olmaya...
Yine başladı kötü pazartesiler bende...
Sayende...
Savaş suçlusu ABD ve israil
Büyük bir kapışma ihtimali var mı İranla bilemiyorum
Ama İran dronelarla bunların uçak gemilerinden birini indirse telafisi imkansız zarar olur...
12 Nisan 2024 Cuma
Kibirli olan mı, dedikodu yapan mı?
Tercihimi dedikodu yapandan yana kullanacağım...
Dedikodu yapan arkadaş olabilir dikkatli olmak kaydıyla...
Kibirli olan asla arkadaş olamaz...
11 Nisan 2024 Perşembe
12 yıllık zamanaşımı süresi nasıl gerçekleşir?
1 1 .
C E Z A D A İ R E S İ
T
Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y
A R G I T A Y İ L Â M I
K
A N U N Y A R A R I N A
B
O Z M A
Esas
No : 2023/2433
Karar
No : 2024/933
Tebliğname
No : KYB - 2023/41314
İNCELENEN
KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza
Mahkemesi
TARİHİ : 17.02.2022
SAYISI : 2021/732 E., 2022/50 K.
SANIK :
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
SUÇ
TARİHİ : 05.03.2007
İNCELEME
KONUSU
KARAR : Mahkûmiyet
KANUN
YARARINA
BOZMA
YOLUNA
BAŞVURAN : Adalet Bakanlığının
istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
TEBLİĞNAME
GÖRÜŞÜ : İlgili
kararın kanun yararına bozulması
İstanbul
Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 17.02.2022 tarihli ve 2021/732 Esas, 2022/50
Karar sayılı kararı ile sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan, 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 204 üncü maddesinin birinci
fıkrası ve 62 nci maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin hükmün, istinaf edilmeksizin kesinleştiği
anlaşılmıştır.
Adalet
Bakanlığının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 309
uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 04.04.2023 tarihli ve 2022/20200
sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının, 17.05.2023 tarihli ve KYB-2023/41314 sayılı Tebliğnamesi
ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I.
İSTEM
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının, 17.05.2023 tarihli ve KYB-2023/41314 sayılı kanun
yararına bozma isteminin;
“Resmi
belgede sahtecilik suçundan sanık ...'ün, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 204/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi
gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine
tabi tutulmasına dair dair İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
03/04/2014 tarihli ve 2013/211 esas, 2014/103 sayılı kararının 02/05/2014
tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın 26/02/2015 tarihinde işlediği hizmet
nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan mahkum olduğunun ihbar edilmesi
üzerine, hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Kanun’un 204/1 ve 62. maddeleri gereğince 1
yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul Anadolu 2. Ağır
Ceza Mahkemesinin 17/02/2022 tarihli ve 2021/732 esas, 2022/50 sayılı kararını
kapsayan dosya incelendi.
Dosya
kapsamına göre, sanığın müsnet suçu 05/03/2007 tarihinde işlediği, hakkındaki
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise 02/05/2014 tarihinde
kesinleştiği, denetim süresi içerisinde 26/02/2015 tarihinde yeniden suç
işlediği, 5271 sayılı Kanun'un 231/8-son cümlesi gereğince 02/05/2014 ila
26/02/2015 tarihleri arasında dava zamanaşımı süresinin durduğu, 26/02/2015
tarihinde zamanaşımının yeniden işlemeye başladığı, suç tarihi olan 05/03/2007 tarihi ile hükmün
açıklanarak mahkumiyet kararının verildiği 17/02/2022 tarihleri arasında 5237
sayılı Kanun’un 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık olağanüstü
dava zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu gözetilmeden, sanık hakkında
düşme kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki
gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II.
GEREKÇE
1.
5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendinin;
“Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına,
daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza
dairesi doğrudan hükmeder.” şeklinde düzenlendiği belirlenmiştir.
2.
Sanığın yargılama konusu eylemi için, 5237 sayılı Kanun'un 204 üncü maddesinin
birinci fıkrası uyarınca belirlenecek cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı
Kanun'un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ve 67 nci maddesinin
dördüncü fıkrası gereği 12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresinin öngörüldüğü,
5271 sayılı Kanun'un 231 inci maddesinin sekizinci fıkrasının son cümlesi
uyarınca İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.04.2014 tarihli ve
2013/211 Esas, 2014/103 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
dair kararının kesinleştiği 06.05.2014 tarihi ile denetim süresi içerisinde
işlenen kasıtlı suçun suç tarihi olan 26.02.2015 tarihi arasında zamanaşımının
durduğu ve durma süresi de dikkate alındığında, suç tarihinden hüküm tarihine
kadar 12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu
anlaşılmıştır.
3.
5237 sayılı Kanun’un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ve 67 nci
maddesinin dördüncü fıkrası ile 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin
sekizinci fıkrası uyarınca kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi
gerekirken yargılamaya devamla mahkûmiyet hükmü kurulması Kanun’a aykırı olup
kanun yararına bozma talebi yerinde görülmekle, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca bahse konu hukuka aykırılık
Yargıtay tarafından giderilmiştir.
III.
KARAR
1.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2.
İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 17.02.2022 tarihli ve 2021/732
Esas, 2022/50 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin
üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
3.
5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca
bozma nedeninin sanığın cezasının kaldırılmasını gerektirdiğinden, sanık
hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin
sekizinci fıkrası gereği DÜŞMESİNE,
Dava
dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
TEVDİİNE,
05.02.2024
tarihinde karar verildi.
10 Nisan 2024 Çarşamba
9 Nisan 2024 Salı
8 Nisan 2024 Pazartesi
Ah yine...
Seni düşünüyorum yine...
Çok saçma biliyorum...
Hem de imkansız...
İmkansız, saçma ve anlamsız ama düşünüyorum işte...
Varlığını bilmek bile mutlu ediyor beni...
Oradasın bilmek bile tedirgin ediyor...
O gözlerine yaklaşabilmek...
Derinden bakabilmek...
En çok istediğim...
Ama bundan sonra imkansız, saçma ve anlamsız...
Çünkü öylesin biliyorum...
Seni tanımadığım zamana dönebilmek...
Artık en çok istediğim...
2 Nisan 2024 Salı
aklımda-
sın
TIBBİ ETİK
-
Yıldızlarla ilgili olanlar: 1-Geceleri fener, gündüzleri söner. 2-Biz biz idik, yüzbin tane kız idik. Gece oldu dizildik, gündüz ol...
-
SAHNE 1 “Bu sene edebiyatı sizin sınıfa ben okutacağım, adım Zühtü. Ben, “yeni” lafını kat'iyyen sevmem. Hele hele edebiyatta zinh...