Selçuklu döneminde, Aksaray'ın kadim sokaklarında, bir medrese vardı. Bu medrese, sadece ilim öğretmekle kalmaz, aynı zamanda gizemli sırlara da ev sahipliği yapardı. Medresenin en yaşlı ve bilge hocası, Şeyh İdris'ti. Şeyh İdris, sadece ilim değil, aynı zamanda hat sanatında da üstad sayılırdı. Onun elinden çıkan her yazı, adeta canlanır, okuyanın ruhuna işlerdi. Ancak Şeyh İdris'in bir sırrı vardı: Özel bir kalemi. Bu kalem, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad tarafından kendisine hediye edilmişti ve kalemle yazılan her şey, bir şekilde gerçeğe dönüşürdü.
Kalem, sadece saf niyetle kullanıldığında işe yarıyordu. Eğer yazan kişinin kalbinde kötülük varsa, kalem o kişiyi tüketiyordu. Şeyh İdris, bu kalemi yıllarca saklamış ve sadece büyük ihtiyaç anlarında kullanmıştı. Ta ki, bir gün medreseye yeni bir öğrenci gelene kadar...
Öğrencinin adı Yusuf'du. Aksaray'ın uzak bir köyünden gelmişti. Ailesi yoktu ve hayatta kalmak için çabalıyordu. Yusuf, medreseye geldiğinde, Şeyh İdris'in gözlerindeki bilgeliği hemen fark etti. Şeyh İdris de Yusuf'un gözlerindeki saf niyeti gördü ve ona bir şans verdi.
"Kalemin sırrını öğrenmek istiyorsan, önce sabretmeyi ve ilim öğrenmeyi kabul etmelisin," dedi Şeyh İdris. Yusuf, bu sözü ciddiye aldı ve her gün medresede çalışmaya başladı. Önce Kur'an-ı Kerim'i, sonra felsefe ve matematik öğrendi. Aylar geçti, Yusuf sabırla çalışmaya devam etti.
Bir gün, Şeyh İdris, Yusuf'u medresenin gizli bir odasına çağırdı. Odada, eski bir sandık vardı. Sandığı açtı ve içinden o özel kalemi çıkardı. "Bu kalem, Sultan Alaeddin Keykubad tarafından bana hediye edildi. Onunla yazdığım her şey gerçek olur. Ama bu gücü kullanmanın bir bedeli var. Kalem, yazanın niyetini sınar. Eğer niyetin saf değilse, kalem seni tüketir."
Yusuf, kalemi eline aldığında, bir sıcaklık hissetti. Şeyh İdris, ona bir kağıt uzattı ve "Hayatındaki en büyük dileğini yaz," dedi. Yusuf, kalemi kağıda değdirdi ve içinden geçenleri yazmaya başladı. Yazdıkça, kalemden yayılan bir enerji hissetti. Yazmayı bitirdiğinde, Şeyh İdris kağıdı aldı ve okudu.
"Senin dileğin, sadece kendin için değil, tüm insanlar için barış ve adalet. Bu, kalemin gücünü doğru kullanacağının işareti," dedi Şeyh İdris. Yusuf, o günden sonra kalemin sırrını öğrenmiş oldu. Ama asıl öğrendiği şey, gücün büyüklüğünden çok, onu nasıl kullandığının önemli olduğuydu.
Yıllar sonra, Şeyh İdris vefat ettiğinde, kalem Yusuf'a kaldı. Yusuf, kalemi kullanarak Aksaray'da ve Selçuklu topraklarında yaşayan insanlara yardım etmeye başladı. Kalemin sırrı, onun elinde bir umut ışığına dönüştü. Selçuklu'nun son yıllarında, Yusuf'un yazdığı yazılar, insanlara ilham oldu ve kalemin sırrı, aslında insanın kendi yüreğinde olduğunu herkese öğretti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder