28 Şubat 2022 Pazartesi

?

 !


            ??

                    

                    !!!

                        

                                ???



                                            !!!!

                        



                                                                ??????????????????????????????

                                                                                        Bilemiyorum................................

                    

20 Şubat 2022 Pazar

Adana Kitap Fuarı ve Saimbeyli



Naci ve Cezmi beylerle Adana Kitap Fuarı'nda, 




Saimbeyli gezisinde, 


 

16 Şubat 2022 Çarşamba

HIRSIZLIK 2015 ÖNSÖZ

 

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun, toplumsal dengeye en büyük etkilerini bize göre hırsızlık, bilişim suç­ları, cinsel suçlar ve uyuşturucu madde kullanma suçlarında görmek mümkün­dür. Suçların toplumda karşılaşılma sıklığı ceza siyasetinin amaçlarına ulaşma­dığını göstermektedir.

6545 sayılı yasa ile 18/6/2014 günü yapılan değişikliklerle ıslah gayesin­den çok caydırıcılığı amaç edinen bir TCK ile karşı karşıyayız. Bu değişikliklerle toplumsal değişimin sağlanıp sağlanmayacağını zaman gösterecektir. Yalnız caydırıcılığı esas alan bir kanunlaşmanın hiçbir şekilde amacına ulaşmayacağını, sosyal ve ekonomik yapı, kültürel gelişim sağlanmadıkça ceza siyasetinin hedef­lerine ulaşmasının güç olduğunu söylemek gerekir.

Bu çalışmanın konusu yalnız hırsızlık suçlarıdır. Suçun kanunda işleniş şekli, Yargıtay uygulamaları, uygulamada karşılaşılan sorunlar üzerinde durul­maya çalışılmıştır. Çalışmanın okurlarına faydalı olması dileğiyle saygılar suna­rım.

14 Şubat 2022 Pazartesi

HAKEMLİ MAKALELERİMİZ KİME GİDİYOR/GÜME GİDİİYOR!

 Binbir zahmetle makale hazırlıyorsunuz. Daha doktora tezinizi okumayı, değerlendirmeyi beceremeyen, anlamayan akademisyenlere gidiyor. Kıyasıya eleştiriyor sizi. Bütün egolarını tatmin etmeye çalışıyor. Uluslararası intihal ve atıf kurallarını bilmeyen komedyen Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsüne ilişkin tarihçe kısmında ATIF yapılmasını istiyor. 

Kimlere gidiyor makaleler: 

1-)Non-refoulement ilkesinin ceza hukukuyla ilgisinin bulunmadığını zannedene, 

2-) Pandemi karantinasına uymayanlar tutuklanabilircilere, 

3-) Baro başkanına kimlik soran suç işlemiştircilere, 

4-) Sanık-katılan doğrudan soru sorarsa duygusal davranabilircilere, 

5-) Kitabının 10. baskısına kadar daha ceza kanununu tam olarak incelememişlere, 

6-)Zorla kendi makalesine atıf yaptırmaya çalışana, 

7-) Gerçekten yabancı dil bildiği şüpheli olana, 

8-) Uygulamadan bihaber olana. 


Bakın buradan ceza hukuku dönmez. 

Okumaz bu çocuk! 

Bu ülkeden uluslararası çapta ceza hukukçusu çıkmaz. 

Daha okulunda öğrencisine adil olamamış akademisyenden yaptığı/yapacağı hiçbir işte adil olması beklenemez. 

economist haftanın Türkiye ile ilgili makalesi

 12 Şubat tarihli, sayfa 29. 

Dronlar ve savaş sanayi ile ilgili çarpıcı tespitler var. Helikopter satışında da ABD'nin satış izni vermediğini açıkça belirtmiş. Övgü dolu tespitler de var. Hayal kırıklıkları da. 

Geliştik, gelişeceğiz ve daha da güçlü olacağız. 

Son kısmında, Ukrayna savaşında Ruslara karşı TB2'lerin pek dayanamayacağını ve çok zorlu bir test olacağını belirtmiş. Akıncılarda kullanılan motor Ukrayna'ya aitmiş ve havadaki hedeflere de kullanılabileceği belirtilmiş. 

Haftalık gelişmeleri anlatan bir dergide ülkemiz savunma sanayi ile ilgili oldukça kısa ama çarpıcı bir makale. Eskiden Ruslara ait gazeteler Türk savunma sanayi ile ilgili dalga geçer gibi haber yaparlardı. Şimdi batı medyası -ama oldukça ciddi- tespitlerle göze çarpıyor. 


Turkey’s arms exports Drones of their own I t has left a trail of smouldering Russian­made tanks, trucks and artillery in wars in Nagorno­Karabakh, Syria and Libya. Soon Turkey’s  tb2 drone may have a chance to do so again in Ukraine, which has bought dozens of them over the past couple of years and is now bracing for a Russian invasion (see International section). On February 3rd Ukraine’s president, Volodymyr Zelensky, and Turkey’s, Recep Tayyip Erdogan, inked a deal to build more of them together. Some of the drones have already seen action. A  tb2 destroyed a howitzer used by pro­Russian separatists in Ukraine’s Donbas region in October. American officials say Russia may have been planning to fake a tb2 strike against civilians as a pretext for war.   Mr Erdogan sees Turkey’s drones as the harbinger of a military revolution. He wants to eliminate Turkey’s reliance on foreign suppliers and turn the country into a big arms exporter. Some of his plans are fanciful, but he has already made considerable headway. Next year Turkey expects to deliver two corvettes to Ukraine, of a model used by its own navy. Turkey’s arms industry is bigger and more self­sufficient than ever. Turnover rose from $1bn in 2002 to $11bn in 2020. Its army, the second­biggest in nato, once relied on foreign suppliers for 70% of its needs. That is now down to 30%. Last year Turkish arms and aerospace exports reached $3.2bn, a new record. Plans to develop a homegrown defence industry first picked up steam after 1974, when America responded to Turkey’s invasion of Cyprus with an arms embargo. But they have kicked into overdrive under Mr Erdogan. Foreign pressure is again a big motivator. After Mr Erdogan purchased a missile­defence system from Russia in 2017, America banished Turkey from its f-35 stealth­fighter programme and imposed sanctions on the country’s procurement agency. Other  nato allies banned some weapons sales after Turkey attacked American­backed Kurdish rebels in Syria and supported Azerbaijan in its recent war with Armenia. Mr Erdogan now seems determined to go it alone. “We will continue,” he said last year, “until we completely free our country from foreign dependence.” Turkey’s drone programme has been the industry’s calling card. (It has also become a family affair. The head of the programme, Selcuk Bayraktar, married one of Mr Erdogan’s daughters in 2016.) At only a few million dollars a pop, the  tb2s have been flying off the assembly line. Last year Poland became the first nato member to buy them. Turkey has sold them to at least 12 other countries, including Qatar, Morocco and Ethiopia, which has used them against rebels from Tigray, its northernmost region. Evidence suggests the  tb2 was responsible for an air strike that killed at least 58 civilians in Tigray in January. In Turkey’s own forever war against the guerrillas of the Kurdistan Workers’ Party (pkk) in northern Iraq and Syria, the tb2 has become a routine tool. Mr Erdogan believes total victory is within reach, and rules out new peace talks.  But Turkey’s ambitions go well beyond drones. The country plans to roll out its first light aircraft carrier, the 25,000­tonne tcg Anadolu, later this year. The warship was designed with the f­35 in mind but is being refitted to carry the Akinci drone, the tb2’s more advanced cousin. The new drone, equipped with a Ukrainian engine, can strike targets in the air and on the ground. Deliveries of Turkey’s first indigenous battle tank, the Altay, are scheduled to begin in 2023, though the project has been plagued by delays. Qatar, which owns 49.9% of the company that produces the tanks, has promised to purchase 100 of them. Turkey also plans to build its own submarines, unmanned attack helicopters and fighter jets. The industry has a bright future, but Mr Erdogan’s dream of self­sufficiency is unrealistic. Designing and building components like aircraft and naval engines, advanced sensors and microchips is prohibitively expensive, says Arda Mevlutoglu, a defence analyst. Foreign sanctions, which have inspired the industry’s growth, are also holding it back, disrupting procurement and exports. The most notable example is Turkey’s planned sale of 30 attack helicopters to Pakistan. The deal, worth $1.5bn, is nearing collapse because America has refused to grant Turkey an export licence for the chopper’s American­made engine. The biggest hole is the one left behind by the 100 f­35s Turkey ordered, but will not receive. Aboard the tcg Anadolu or elsewhere, Turkey’s drones are no substitute for the advanced American fighter jets. Unfortunately forUkraine,they are also no match for Russia’s army. The tb2s could land a few blows in the war’s early stages, says Michael Kofman of cna, an American think­tank, but would easily be knocked out of the sky or destroyed on the ground by Russian air defences and warplanes. Conflicts with Russian proxies allowed Turkey to show off its new weapons. A Russian war with Ukraine would be a vastly toughertest. 

13 Şubat 2022 Pazar

HUKUKA AYKIRI DELİL

 

*Uyuşturucu materyalleri üzerinde parmak izi tespit edilmiş olmasına rağmen, sanığın suçu kabul etmemesi ve materyallerin imha edilmiş olması halinde yeniden parmak izi alınarak karşılaştırma yapılması yönünde bozma kararı verildiği gözlenmektedir. Söz konusu kararlarda bu olağan dışı bozmanın sebebi –en azından- Yargıtay kararları içeriğinden anlaşılmamaktadır: Hukuka aykırı delil mi söz konusudur? Sanık ikna mı edilmeye çalışılmaktadır?[1]           



[1]  “…Adana Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü tarafından parmak izlerinin AFİS veri tabanında yapılan sorgulaması neticesinde; materyaller üzerindeki 14 adet parmak izinin sanığın sağ başparmak ve yüzük parmağı ile aynı olduğunun tespit edildiği, ancak sanığın aşamalardaki savunmasında ele geçen uyuşturucu maddeler ile ilgisi olmadığını beyan etmesi ve materyallerin de imha edilmiş olduğunun anlaşılması karşısında;

Sanığın yeniden parmak izi örnekleri alınıp, bu parmak izlerinin Adana Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü AFİS sisteminde kayıtlı olan parmak izleriyle karşılaştırmasının yapılarak ek rapor alınması, daha sonra tüm delillerin tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken önceki uzmanlık raporuna itibar edilerek hüküm kurulması, Yasaya aykırı…”10.CD. 2/11/2021 gün, 2021/15705 Esas, 2021/11091 Karar

 

 

12 Şubat 2022 Cumartesi

RUS-ÇA

 Tarihsel düşman ya da dost Rusya'nın, bütün komşu ülkelere karşı agresif, saldırgan ve yıpratıcı bir politikaya sahip olduğu biliniyor. Geçmişte bizler gibi belki bizlerden de fazla, 

Almanlar, 

İsveç, 

Finlandiya, 

Japonya da çok çekti bunlardan. 

Rusya nasıl bir devlet? 1993 Anayasası ile ilgili bir çalışmam olmuştu yüksek lisansta. 2008 yılında esaslı değişiklikler yaptılar sonra. Putin faktörü olmasa ikinci ve belki üçüncü dağılımı yaşayacak esasen emanet bir devlet var karşımızda. Çok sağlam görünüyor ama aslında herkesin bildiği üzere çok zayıf bünyeye sahip bir devlet. Yakın zamanda yine bu sefer kendi ırkdaşlarına çökecek gibi 

Neyse ki esas konu bu değil. Esas konu Rusça. 

Zrdavsvuyte ile başlayan Rusça macerasında ne kadar yol alabildim. Cevap: Çok da fazla değil. 800 ila 1000 civarında sözcük ve geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman bildirimi dışında çok genel gramer konuları. Buna harcayacağım zamanı Almanca'ya harcasaydım, ileri düzey akademik almancam olurdu. Başlayacak olanlara tavsiyeler: Uzak durun!

Her dile erken başlanmalı. Ben de 30'lu yaşlarda başladım Rus dilini öğrenmeye. İngilizce, Fransızca ve Almanca sonrası yeni bir dil öğrenmeliydim. 

Neden önemli? 

1-)Dünyada en geniş alanda kullanılan dil olması, 

2-) Rusya, askeri ve siyasi gücü, 

3-)Uluslararası ilişkilerde dünyanın yarısı, 

4-) Tarih okumaları, 

5-) Hukuk ve kamu yönetimi açısından batı dünyasından çok farklı bir dünya. 

6-) Bilimsel çalışma zenginliği, 

7-) Konuşan ülke çokluğu, 

8-) İnternet ve sosyal medya kullanımı, 

9-)Teknoloji okumaları. 

Şimdilik aklıma gelen nedenler...

Yukarıdaki dillerden hangisine yakın: Cevap hiçbirine. Kim derse ki Almancaya yakındır boş söyler. kim derse ki Fransızcaya yakındır, bu tespit de bomboştur. Belki Türkçeden geçen sözcüklerle bizim etkimiz Rus dilinde çok daha fazladır. 

Paka, 








SALEM YARGILAMALARI ÖNSÖZ

 Bu çalışma, Amerikan hukuk tarihinden önemli bir sayfa olduğuna inandığımız Salem yargılamalarına ilişkindir. Çalışmayı incelerken olabildiğince yabancı kaynaklardan yararlanılmaya çalışılmıştır. Konuyu incelediğimiz sırada, detaylara gizlenmiş pek çok fenomenin bulunduğunu gözlemledik. Bu çalışma bakış açısına göre;

– Köleliğe Amerikan tarihindeki bakış,
– Bağnazlığın insan hayatına mal oluşu,
– Tanıklık ve tanıklığın sorgulanması,
– Amerikan hukuk tarihinde bir kilometre taşı,
– Hayali delillerle kişilerin yargılanıp mahkûm edilmesi,
– Suç ikrarının mahkûmiyete esas alınması ve cezaya etkisi,
– İşkence,
– İnanç ve hukukun iç içe olmasının yargılamalara etkisi,
– Din adamlarının ve özel hayatlarının yargılamalara etkisi,
– İnanç konusundaki eksik ya da hatalı bilginin yargılamalara etkisi,
– İdam cezası gibi pek konuya ilişkin değerlendirme yapılmasının mümkün olduğunu gördük. Bu sınıflandırmaya göre elinizdeki kitap;
– iyi bir tarihi çalışma,
– orta düzeyde bir hukuki eser,
– kötü bir korku anlatımı,
– zayıf bir teolojik eser olarak da tanımlanabilir.

Bunlardan herbiri olabileceği gibi hiçbirisi de olmayabilir. Tarihte benzer bir olay olup olmadığını, konuyla ilgili araştırmaların sınırlı oluşu, kültürel kopukluklar nedeniyle anlayabilmemiz mümkün görünmemektedir. Ancak görünen odur ki Amerikan toplumu 300 sene önce yaşanan ve 19 kişinin idamına neden olan olayların sebep ve sonuçlarını unutmak istememekte ve bunlardan sonuçlar çıkartabilmektedir.

KAÇAKÇILIK SUÇUNDA TRAFİK KAZASI KARARININ CEZA GENEL KURULU KARARI GİBİ KULLANILMASI

 6 taneydi bu tip karar. Dosyaların karara çıkmasından 1 yıl sonra nasıl düzeltildi bu hata. İlk derece mahkemesine başka karar gitti de istinafa başka dosya mı kaydedildi. 


Gerçekten merakımdan soruyorum. Nasıl düzeltildi? 

10 Şubat 2022 Perşembe

makale hakemi olan profesör?

 Kendi makalelerine atıf yapılmasına zorlayan ilginç akademik komedyen...


e tabi dergiden hakemin değiştirilmesini talep ettim. 


Askerden hukukçu olursa


Yetiştirmeye çalışacağım. Ama önceki hakemimiz iki makale çalışmasını daha okumamı önermişti. Bu hakemimiz, üç makale ile iki kitap önermiş. Bir de anladığım kadarıyla kendi makalelerine de atıf yapılmasını istiyor. Bu etik değil. Daha önce kanunilik ilkesi ile ilgili o kadar uzunca bir zaman yapmış olduğum çalışmanın çöpe gitmesine neden olmuştu. Bu nedenle mümkünse farklı bir hakeme gönderilmesini istiyorum. Kendi dipnotuna bile atıf yapılmasını istemiş ki, bu kabul edilir birşey değil. Tarihi olaylarda atıf yapılmaz. Bu çok temel bir ilke. Özür dileyerek, adil olduğunu ve olabileceğini düşünmüyorum. Mümkünse hakemin değiştirilmesini istiyorum. 

Selam ve saygılarımla, 

6 Şubat 2022 Pazar

VARDIR

 Delil tâbirinin, hatalı olarak delil muhtevasının öğrenilmesi ve değerlendirilmesi vasıtalarını, örneğin bilirkişi incelemelerini ve keşfi de içine alacak şekilde kullanıldığı vardır.



yenisey/nuhoğlu, s. 302. 

DÜZENLEMEYE YER VERİLMİŞ OLSA DA MI OLMASA DA MI

 nedir yani 

 

CMK m.67’de, CMUK m.76’daki “Hâkim, verilen raporu kâfi görmediği takdirde aynı bilirkişi yahut tâyin edeceği diğer bilirkişi tarafından yeni bir rapor tanzim edilmesini emredebilir" düzenlemesine yer verilmiş olmasa da, f.5’te yer alan “Bilirkişi incelemeleri tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cum­huriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanu­nî temsilciye süre verilir." şeklindeki düzenlemeden bu sonuca ulaşılmaktadır. (özbek vd., s. 628)

5 Şubat 2022 Cumartesi

KONUNUN SUÇ OLUP OLMADIĞINA İLİŞKİN BİLİRKİŞİ GÖRÜŞÜ

 

Halbuki uygulamamızda hâkim ya da savcının bir suçun oluşup oluşmadığı hususunda bilirkişiden görüş ahnası sık karşılaşılan bir durumdur. (Özbek vd. s. ?) 


Ya gerçekten böyle bir bilirkişi ya da hakim ya da mahkeme var mı? 

bu hukuk mu?

 

"Bilirkişilik kurumuna uygulamamızda amacına uygun olarak başvurulma­dığı, hatta kurumun “soysuzlaştığı” söylenebilir. Uygulamada sık sık “olayda sanığın kusurunun bulunup bulunmadığı”, “hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı” gibi hususlarda bilirkişiye başvurulduğu görülmektedir. Önceki yasa döneminde bazı değişiklikler yapılarak bu uygulamanın önüne geçilmek istenmişse de başarılı olunamamıştır. İşte yeni yasal düzenlemeler de bu amacı taşımakta, eskiye nazaran önemli değişiklikler getirmektedir. Bu değişiklikler arasında en dikkat çekici olanı hemen aşağıda incelenecek olan bilirkişi listele­rinin oluşturulmasıdır." ibaresine yer verilmiş özbek vd. sayfa 616'da. 


Böyle bir anlatım tarzını kabul etmek mümkün mü? Üstelik kusurun araştırıldığı hallerde kaçınılmaz olarak hakim ya da mahkemeler bilirkişiye başvurmakta. Hakaret suçunun unsurlarının olayda gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bilirkişi raporu alındığını konuyla ilgili o kadar çalışmamız var hiç görmedik. Bu eksik ya da hatalı bilgiyle ceza hukuku nereye gidebilir? 

3 Şubat 2022 Perşembe

hayal alemi böyle bir şey; İkrara ilişkin olarak;

 "Anglo-Sakson hukukundan farklı olarak teknik anlam­da tanık gibi bir delil aracı değildir." 


Kimin çalışmasında yer aldığını yazmayacağım. Ama ceza hukukçusu olduğunu zanneden çok kişinin çalışmasında var. Ceza yargılamasının nasıl yürüdüğünü bilmeyen, ceza kanunlarının tamamı üzerinde hakimiyeti bulunmayan herkes böyle bir cümleyi kurabilir. Ancak bu sadece bir ZANdır. 

Sanığın savunması ceza yargılamasında olmazsa olmazdır. Pek çok ceza yargılamasında sanığın savunması dışında delil olmaz. Üstüne üstelik aynı çalışmada yargıtayın tevilli ikrarı kabul etmediğini zannetmek daha da felakettir. Bu, hukuk değildir. Ceza yargılamasını bilmemektir. Bunun adı doktrin de olamaz. 

Temenni olabilir mi? Kanunu bilmeyen bir kimse için olabilir. Ama kanunu bilen bir kişi de bu cümleleri kuramaz, kurmamalıdır. 


Hukukun diplere vurmasını daha iyi anlıyorum bu değerlendirmelerle. İyi birşey yapın: bu işleri bırakın...

aklımda-

 sın

TIBBİ ETİK