8 Ekim 2022 Cumartesi

advanced vocabulary

 forger: sahtekar, 

Charlatan: dolandırıcı

imposter: sahtekar, 

bigamist: iki eşli, 

recidivist: sabıkalı, mükerrer, 

swindler: dolandırıcı, 

assailant: saldırgan, 

truncheon: jop, 

coroner: adli tabip, 

warden: gardiyan, 

on parole: şartlı tahliye, 

injunction: ihtiyati tedbir, 

spick and span: tertemiz, 

concussion: sarsıntı, 

sponger: bedavacı, 

crank: saplantı, huysuz, 

browned off: bıkmış, 

gimmick: hile, 

catcall: yuhalamak, 

clanger: gaf, 

bailiff: icra memuru, 

bouncer: fedai, 

auditor: denetçi, 

frogman: dalgıç, 

aupair: çiftçi, 

busker: sokak çalgıcısı, 

broker: komisyoncu, 

locksmith: çilingir, 

instep: ayağın ön kısmı, 

knuckle: eklem, 

potbelly: şişgöbek, 

shin: bacak, 

bladder: mesane, 

windpipe: nefes borusu, 

tweezer: cımbız, 

sling: kol askısı, 

stretcher: sedye, 

chiropodist: ayak hastalıkları uzmanı, 

matron: başhemşire, 

osteopath: kırıkçı, 

black eye: morarmış göz, 

lozenge: pastil, 

blister: kabarcık, 

euphemism: örtmece, 

euphony: ses uyumu, 

evanescent: unutulup giden, fani, 

exact: tam, istemek, 

exceptionable olağanüstü, itiraz edilebilir, 

extort: zorla almak, 

exculpate: aklamak, 

execrable: çok kötü, 

exemplify: örnek vermek, 

exhaustive: ayrıntılı, 

exigency: zorunluluk, acil, 

exonerate: aklamak, 

expatiate: ayrıntılı yazmak, 

expatriate: gurbetçi, mülteci, 

expedient: amaca uygun, 

expedite: hızlandırmak, 

expiate: cezasını çekmek, 

exposition: sergi, açıklama, 

expotulate: eleştirmek, tartışmak, 

extant: kaybolmamış, 

extemporize: doğaçlama, 

extirpate: yok etmek, 

abject: sefil, 

harlequin: palyaço, rengarenk, 

arrogant: kibirli, 

impetuous: aceleci, 

brash: küstah, 

insubordinate: asi, 

brazen: yüzsüz, 

interloper: araya giren, 

cantankerous: huysuz, 

mulish: katır, 

cheseparing: peynir kızartması, 

niggardly: cimri, 

obstinate: inatçı, 

dogged: inatçı, 

officious: işgüzar, 

prodigal: müsrif, 

factious: hizipçi, 

recalcitrant: inatçı, 

flippant: saygısız, 

refractory: dayanıklı, 

restive: huysuz, 

frailty: kırılganlık, 

effrontery: küstahlık, 

willful: inatçı, 

temerity: cesaret, 

dolt: aptal, 

grope: okşamak, 

gripe: yakınma, 

remonstrate: yeniden göstermek, 

discountenance: indirim, 

admonish: nasihat/ihtar etmek, 

reprehend: kınamak, 

reproof: azarlamak, kınama, 

recrimination: karşılıklı suçlama, 

carp: sazan, 

gibe: alay, 

twit: alay, aptal, 

chaff: saman, şaka, 

repartee: hazırcevap, 

raillery: korkuluk, alaya alma, 

animate: canlandırmak, 

headlong: başı önde, burnunun dikine, 

hurtle: fırlatmak, 

scud: sürüklenme, 

careen: yan yatmak, sarsılmak, 

trundle: yuvarlanmak, iterek, sürmek, 

undulate: inişli çıkışlı olmak, dalgalı, 

shunt: yan yol, yol değiştirme, 

shamble: paytak paytak yürüme, 

desultory: gelişigüzel, rastgele, 

itinerant: gezgin, seyyar, 

centrifugal: merkezden kaçan, 

exodus: göç, 

extricate: çıkarmak, kurtarmak, 

ensconce: yerleştirmek, 

consign: göndermek, 

brandish: savurmak, sallamak, 

canter: dört nala gitmek, 

equestrian: atlı, 

sedentary: yerleşik, 

ramble: başıboş gezmek, 

besmirch: pislik, 

fratricide: kardeş katli, 

primogeniture: büyük kardeş, 

debauched: ahlaksız, 

felicity: mutluluk, 

allegience: sadakat, 

pedestal: kaide, 

partaking: katılmak, 

cypress: selvi,

attendee: katılımcı, 

laborious: zahmetli, 

eunuch: haremağası, 

concubine: cariye, 

courtier: saray mensubu, 

smother: kontrol altına almak, 

exasperated: bıkkın, 

covet: imrenmek, 

procurer: tedarikçi, 

downplaying: küçümseme, 

severed: kopmuş, 

reprieve: cezayı ertelemek, 

boon: iyilik, 

crey: cıvıl cıvıl, 

whiny: mızmız, 

glumly: asık suratlı, 

freebie: beleş, 

assidious: gayretli, 

pugnacious: kavgacı, 

taciturn: suskun, 

wiggle: kıpırdamak, 

ingenuity: yaratıcılık, 

drop by: uğramak, 

effervescent: kabaran, coşkun, 

jubilant: çok sevinçli, 

elated: mutlu, 

buoyant: neşeli, 

enthralling: büyüleyici, 

exhuming: mezardan çıkarma, 

engrossing: düşündürücü, 

winsome: güzel, 

chuffed: memnun, şişmiş, 

doormat: paspas, 

truant: okuldan kaçan, 

imperfecting: kusurlu, 

elaborate: ayrıntılı, 

ferocious: vahşi, 

ramification: dallanıp budaklanma, 

abeyance: beklemede, 

onus: sorumluluk, 

ovester: aşırıya kaçma, 

frilly: süslü, 

palatalized: damak tadında, 

effigy: heykel, 

effusive: coşkulu, 

effrontery: küstahlık,

egregious: korkunç, 

egress: çıkış, çare, 

elaborated: dikkatle hazırlanmış, detaylandırmak, 

elegy: ağıt, 

ellipsis: üç nokta, 

eloquent: güzel konuşan, 

elucidate: açıklamak, 

elusive: zor, anlaşılmaz, 

emaciated: zayıflamış, sıska, 

emancipate: özgürleştirmek, 

embezzle: zimmetine geçirmek, 

emboss: kabartma yapmak, 

embroil: gömmek, bozmak, 

emerge: ortaya çıkmak, 

emollient: yumuşatıcı, 

perennial: uzun süreli, çok yıllık, 

drudge: ağır ağır, 

sham: sahte, 

decrepit: yıpranmış, 

backhander: rüşvet, 

vapid: sıkıcı, yavan, 

precipitate: acele, yoğunlaşmış buhar, 

devious: dolambaçlı, 

enthuse: heveslendirmek, 

eloquence: konuşma sanatı, 

solitary: yalnız yaşayan, 

apathetic: duygusuz, kaygısız, 

peckish: çabuk kızan, acıkmış, 

ravenous: aç gözlü, 

incongruous: uyumsuz, 

fumble: becerememe, 

bustle: telaş, 

remunerative: bol kazançlı, ücretli, 

decanter: sürahi, 

exhilarating: canlandırıcı, neşelendirici, 

worthwhile: zahmete değer, 

unwind: gevşemek, 

tormentor: işkenceci, 

laidback: yerleşik, sarhoş, 

trike: üç tekerlekli bisiklet, 

expropriate: kamulaştırmak, 

exponentially: katlanarak, 

black leg: üç kağıtçı, 

encomium: kaside, övgü, 

endow: bağışlamak, vermek, 

enervate: zayıflatmak, 

enfranchise: hak tanımak, 

engender: doğurmak, neden olmak, 

engendering: doğuran, 

flaunt: gösteriş yapmak, 

laced with: bağcıklı, 

lace up shoes: bağcıklı ayakkabı, 

clarion: zurna, 

crux: püf noktası, 

disinter: parçalayıcı, 

declutter: dağınıklığı gidermek, 

giddy: baş dönmesi, 

caretaker: bekçi, 

bivalve: çift kabuklu, 

towerblock: gökdelen, 

refurbished: yenilenmiş, 

dighy: bot, 

wondrous: harika, 

wanderer: gezgin, 

scammer:dolandırıcı, 

overtaking: sollama, 

uneven road: engebeli yol, 

left luggage office: kayıp eşya bürosu, 

luggage rack: bagaj rafı, 

trolley: yük arabası, 

baggage reclaim: bagaj alımı, 

boarding: biniş, 

conveyor belt: taşıma bandı, 

rehearse: prova yapmak, 

contrive: tasarlamak, başarmak, 

kerb: frenlemek, 

pier: iskele, 

roundabout: dönel kavşak, 

pillar box: posta kutusu, 

lounge: salon, 

satchel: el çantası, 

felt tip pen: keçeli kalem, 

protractor: açı ölçer, 

nursery school: ana okulu, 

reference book: kaynak kitap, 

whodunnit: polisiye roman, 

blurb: tanıtım yazısı, 

literate: okur yazar, aydın, 

domineering: otoriter, 

cheeky: yüzsüz, 

conceited: kendini beğenmiş, 

level headed: seviyeli, 

pushy: saldırgan, 

fed up: bıkmak, 

petrified: taşlaşmış, 

edgy: sinirli, alıngan, 

mugging: gasp, 

perjury: yalan yere yemin, 

juvenile delinquent: çocuk suçlu, 

wanton: ahlaksız,

hellacious: cehennem gibi, 

desolate: ıssız, perişan, 

flayed: derisi yüzülmüş, 

hitched: evlenmek, 

auction: açık artırma, 

bidder: teklif veren, 

paramour: metres, 

draconian: zalim, 

stele: dikilitaş, 

slab: levha, 

subjugate: boyun eğdirmek, 

venison: av eti, 

oyster: istiridye, 

lobster: istakoz, 

chisel: keski, 

peeve: işemek, kızdırmak, 

clum: deniz tarağı, midye, 

brackish: acı tuzlu, 

feeder: besleyici, 

render: vermek, 

mollusk: yumuşakça, 

encase: kuşatmak, 

bivalve: çift kabuklu, 

pry: gözetlemek, 

retracted: geri çekilmiş, 

eardrum: kulak zarı, 

declutter: dağınıklığı gidermek, 

snarky: tuhaf, 





















































































































































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arif Nazım - Şehidin Destanı

TIBBİ ETİK